- İnsilah

Adsense kodları


İnsilah

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Sun 16 October 2011, 02:04 pm GMT +0200
d. İnsilah


Sözlükte, "seleha" soydu, çıkardı demektir. "İnse/aha'n-nehâru minelley" tabiri kullanılır ki, "Gündüz geceden sıyrılıp çıktı" mânasına gelir. [793] Nitekim Kur'an'da; "Geceden gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlığa gömülürler [794] buyurulmuştur.

Bursevî'nin literatüründe çokça geçen ve tasavvuf! bir terim haline dönüşen kelime onun tanımıyla, "Kuyûd-i cismaniyyeden mutlak ve histen me'huz olmak [795] demektir. Buna göre cismani bağlardan kurtularak bir çeşit ruhun miracı, ilim alması anlamına gelmektedir. Bursevî, "Küntü kenzen" hadisini Allah Teâlâ'dan alan Davud (a.s.)'ı anlatırken; "Hz. Dâvûd bir vakit­te ki, âlem-i zulumâttan münselih ve âletn-i envâra müteveccih idi [796] demiş­tir. Buradaki insilahtan Dâvûd (a.s.)'ın zulmet âleminden çıkıp nurlar âlemi­ne yöneldiği bir ruh hali tasvir edilmiştir. Rûhu'l-beyân'da daha açık şekilde ru­hun bazan ihtiyari olarak cesetten ayrıldığını ve istediği an geriye dönebildiğini belirtmiş, "İşte sûfiyyenin insilah diye isimlendirdikleri hâl budur [797] demiştir.

Bundan önceki sünnet ve sahabe konularında bir nebze olsun insilah­tan bahsedilmiş, insilah halinde Resûlullah (s.a.) ile karşılaşmanın hisle olan mülakata yakın olduğu, halife ve kutup makamında bulunan kamil velilerin bu yolla Hz. Peygamber'in manevî meclisine katılabildikleri, bundan dolayı da insilahla mülakatın hisle mülakat gibi olduğu, bu ikisinin meşâyıha göre aynı hükümde mütâlâa edildiği, insilah durumunda görülen suretin hayalî olmayıp hakiki suretten ibaret bulunduğu belirtilmişti. [798]

Ruhun ilim alması demek olan insilahı, Bursevî şu sözleriyle açıklamak­tadır:

"Hâlet-İ insilahta enbiya ve evliya dide-i bâtın kuşâde olup miracı- ma­nevi edip âlem-i melekûtu seyrederler. Hakâik ve dekâıkma muttali olur­lar. [799] Nitekim Bursevî, İbn Arabî için şöyle der: "Şeyh-i Ekber, Nuh ve Hud (a.s.) ile insilahta çok meârifve mücâlese ve mükâlemesi vâki olmuştur. [800]

Bursevî'ye göre veliler ve peygamberler yakaza halinde cisimleriyle, insilah halinde ise ruhlarıyla var olan âlemlerin suret ve mânaları hakkında bilgi sahibi olurlar. İnsilah hali, yakaza halinin bir çeşididir.[801] Bursevî, İnsilahtan bahsederken insilahı uyku ile karıştırmamaya büyük özen göster­mekte aralarındaki farka dikkat çekmektedir:

"Bu iki mertebeyi farketmekte suûbet olmakla umûr-ı hayaliyye umûr-ı kalbiyye gibi zannedip, ikisini birbirine halledip ilhad ederler ve haktan udûl eylerler. [802]

O, insilah ile uyku arasındaki farkı şu örneklerle açıklar:

Bir insan uykuda gördüğü bir nesneyi, uyandığı zaman elinde bulamaz. Zira, rüyada görülen şey hayalidir, hariçte hakiki bîr varlığı yoktur. Meselâ, biri kendini hamamda yıkanır olarak görse, uyandığında bedeninde hamam rahatlığını bulamaz. Süzülmüş bir bal yediğini görse, uyandığında ağzında bal tadını hissedemez. Ama, erbâb-ı keşfin insilahlarındakİ haller böyle değil­dir. Bu hallerin hariçte eseri hissedilir. Öyle ki, Resûlullah (s.a.) Şeyh Ak-ta'ın [803] eline bir ekmek vermiş Şeyh Akta, o âlemde ekmeğin yarısını yemiş, hisse geldiğinde ise diğer yarısını elinde bulmuştur. [804]

Bursevî, insilahın fıkhî bir boyutuna da işaret etmekte, İnsilah halinde abdestin bozulmayacağını, uykunun ise böyle olmadığını, fakat Resûlullah (s.a.)'in uykularının insilah hükmünde olmasından dolayı onun uykusunda hadesin vuku bulmadığını, bunun Resûl-i Ekrem'in hasâisinden, yani ona mahsus özel durumlar arasında yer aldığını, başkalarının ise ne kadar kamil olurlarsa olsunlar uykudan sonra yeniden abdest almaya muhtaç olduklarını belirtmektedir. [805]

Bursevî'nin "mezâlik-ı ak damdandır [806] yani ayaklann kaydığı yer­lerdendir dîye, fazla ifşa etmeyi uygun bulmadığı insilah halinin, hadîs İlimle­rine yansıyan yönü velilerin bu insilah yoluyla Hz. Peygamber (a.s.)'ın huzu­runda bulunabilme imkanına sahip olmaları ve doğrudan doğruya ondan hadis alabilme ortamına ulaşmalarıdır. Sûfiyyenin kendilerine mahsus bu ilim yollan tartışılabilir olmakla birlikte, onların bu metodla bilgi elde ettikleri, ge­rek pratik hayatlannda gerekse yazdıkları kitaplarında bunun tezahürlerini zikrettikleri görülmektedir.

Durum böyle olmasına rağmen, Bursevî ve onun dışındaki sûfiler tara­fından üzerinde durulan İnsilah yoluyla Hz. Peygamber'den ne gibi hadisle­rin işitildiği konusunda her hangi bir örneğe ulaşabilmiş değiliz. Yalnız yuka­rıda "Küntü Kenzen" hadisini Dâvûd (a.s.)'ın insilah halinde Allah Teâlâ'dan aldığı zikredilmişti. Fakat bu söz konusu hadisin hadis değil, İsrailiyyattan olmasını gerektirir. Bunun dışında yine "Küntü Kenzen" hadisini nakil yoluy­la değil de keşif yoluyla sabit olduğunu söyleyen İbn Arabî'nin ifadelerine bakılırsa, bu hadisin keşfen öğrenildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda neyin insilah neyin keşif olduğunu tam olarak tespit etmek, bu iki kavram arasın­daki farkı göstermek mümkün değildir. Tasavvuf kitaplarında keşif veya daha değişik adlarla anılan ilim alma yollan üzerinde derinlemesine durulmasına rağmen, söz konusu bu yollarla alman hadis Örneklerine rastlamak nedense pek kolay olmamaktadır. Fakat rüya yoluyla öğrenilen hadislere bakıldığı zaman bunun böyle olmadığı, diğer yollara oranla rüya konusunda daha bol malzemenin bulunduğu görülmektedir.


[793]İbn Manzûr, Lisânu'İ-arab, I, 80.

[794] Yasin (36), 37; bk. Araf (7), 175; Tevbe (9), 5.

[795] Huccetü't-baliğa, s. 5; bk. Temam, vr. 134b.

[796] Kenz-i Mahfî, s. 2-3.

[797] RûM, 258.

[798] Huccetü'l-bâliğa, s. 4; Müteferrikât, vr. 7b.

[799] Huccetü'l-bâliğa, s. 5.

[800] Ferah, i, 124; bk. Temam, vr. 134b; Rûh, I, 258-259; İbn Arabî, Füsûs s 131 295' İbnü'l-Imâd, V, 196.

[801] Ferah, I, 24. Temâmü'l-feyz'de insilahın üç çeşidinden bahsedilmektedir (vr. 134b).

[802] Huccetü'l-bâliğa, s. 5.

[803] Sûfiyye arasında Akta isminde iki zat vardır. Bunlardan biri Ebü'1-Hayr e!-Akta'dır. Mağrİbli olup 340/951 civarında vefat etmiştir. Kuşeyrî, s. 45. Diğeri ise Cüneyd el-Bağdâdî (ö.297/909)'nin arkadaşlarından olan Ebû Yakub el-Akta'dır. Sülemî, Tabafcâtu's-sû/ijjye, s. 370-372; Cami, s. 181-182.

[804]Şerh-i Pend, s. 489. Kuşeyrî, benzer bir olayın İbnü'l-Celâ'ın başından da geçtiğini anlat­maktadır. Risale, s. 309; bk. Ruh, 1, 258-259.

[805] Huccetü'l-bâliğa, s. 5.

[806] a.g.e., s. 5.