- İnsanlık şerefinden sonra iman şerefi

Adsense kodları


İnsanlık şerefinden sonra iman şerefi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Hadice
Sat 29 January 2011, 04:57 pm GMT +0200
İNSANLIK ŞEREFİNDEN SONRA İMAN ŞEREFİ:     
   

 
İşte “insan” olması itibarı ile, imanın, mü’minin kalbine diktiği kıymet ve şeref fidanı budur. Fakat insan mü’min olmak itibarı ile de kalbine daha derin manalar ve daha büyük şeref duyar. İman onu öyle yüksek bir semaya çıkarır ki, ayakla oraya varılmaz ve kanatla oraya uçulmaz.

İnsan, imanlı bir milletin üyesi olarak da  başka bir saygı ve başka şeref duyar:

“Siz beşeriyet için meydana çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder, fenalıktan alıkorsunuz ve Allah’a imanınızda devam edersiniz” (Al-i İmran: 3/110).

“Ey Müslümanlar, böylece sizi seçkin ve şerefli bir ümmet kıldık ki, bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hak şahitleri olacaksınız”(Bakara: 2/143).


“Allah, dini muzaffer kılmak için sizi seçti. Din işinde üzerine bir güçlük de yüklemedi” (Hac: 22/78).

Allah’ın, Kur’an-ı Kerimde mü’minlerin adına tescil ettiği şerefi, imanlı kişi, Allah’ın ve Resulunun şerefi ile yanyana hisseder:

“Kuvvet ve üstünlük Allah’ın, Resulünün ve mü’minlerinindir.”(Munafıkun: 63/8).

Ve mü’min, içinde şunu hisseder ki, Allah ona öyle bir kıymet ve öyle bir hürriyet vermiştir ki, hiç bir şey onun üzerine çıkamaz ve hiç bir şey ona hüküm yürütemez:

“Ve Allah elbette o günde, kafirler için müminler aleyhine bir yol verecek değildir”(Nisa: 4/141).

Mü’min, kendisini Allah’ın dostluğunda  ve Allah’ın yardımı içinde hisseder:

“Sebebi şu: Çünkü Allah, iman edenlerin yardımcısıdır. Kafirlere gelince; onların yardımcısı, yoktur”(Muhammed: 47/11).

“Allah iman edenlerin yardımcısıdır. Onları dalalet karanlıklarından (kurtarıp) hidayet nuruna çıkarır. Kafirlerin dostları ise şeytanlardır. Kendilerini (nurdan) ayırıp karanlıklara sokarlar”(Bakara: 2/257).

Mü’min kendisini Allah’ıh mahiyetinde hisseder. Alah onu uyumayan gözü ile bekler, onu kimsenin yanaşamayacağı hareminde korur ve yenilmez kuvveti ile ona yardım eder:

“Ve Allah mü’minlerle beraberdir”, “Mü’minlereyardım etmek bize haktır”(Rum: 30/47)

“Sonra, kafirlere azap inince, peygamberimizi ve ona iman edenleri kurtarıyorduk. İşte böylece, mü’minleri de, üzerimize bir hak olarak kurtaracağız”(Yunus: 10/103)

Mü’min kendisini, her şeye gücü yeten Allah’ın himayesinde hisseder. Allah onu korur ve düzen bazların ve mütecavizlerin oklarını göğsünden geri çevirir:

“Muhakkak ki Allah, müşriklerin saldırılarını mü’minlerden  savacaktır. Çünkü Allah her haini ve nankörü sevmez”(Hac: 22/105)

  Kur’an-ı Kerim, işlerini iyi veya kötü olduğunu mü’minler ile ölçer. Mü’minler verdiği hüküm Allah indinde muteber, görüşleri ile birdir:

“De ki: Çalışın. Çünkü yaptıklarınızı Allah da, Resulü de, mü’minler de görecektir”(Tevbe: 9/105).

Ayet, mü’minlerinin razı olduğu şeye Allah’ın da razı olacağını ima ediyorsa da, mü’minlerin istemediklerini Allah da istemiyor: “Bu, hem Allah katında, hem iman edenler yanında en büyük buğzu gerektirir”20.

(20) Gafir: 35

 

Bu büyük manalar ve yüce duygular, bir defa ferdin varlığına sirayet etti mi, onu şerefli, kıymetli, nefisli, büyük emeller besleyen bir insan yapar. Artık o, herhangi bir mahluka baş eğmez; her hangi bir zora, taşkınlığa, mala ve mevkie boyun kırmaz. Onun parolası şudur: “Kainatın efendisi, Allah’ın kölesi”.

Artık, Bilal-Habeşi gibi zenci bir kölenin, kalbine iman işledikten sonra, efendilerine karşı gururlandığını ve baş kaldırdığını görürsek şaşmamalıyız.
O, iman etmekle Allah katında daha büyük bir fian’a ve daha yüksek bir mevkie kavuştu. Ümeyye b. Halef, Ebu Cehil b. Hişam v.s. gibi, Kureyş büyükleri ve ulularına gözlünün köre, ışıkta yürüyenin karanlıkta düşüp kalkana bakması gibi bakmaya başladı.

“Hiç, küfürle ölü olup kendisini hidayetle dirilttiğimiz ve ona insanlar arasında yürüdüğü bir iman verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalmış olan ve ondan bir türlü çıkamayan kimse gibi olur mu?”. ( En’am: 6/124)

“şimdi yüz üstü sürünen mi daha doğru, yoksa dosdoğru bir yol üzerinde düpedüz yürüyen mi?”. (Mülk: 677/22)

Artık, kallbine İslam itikadı girdikten ve Kur’an ayetlerini fikrini aydınlattıktan sonra, Rib’i b. Amir gibi baldırı çıplak ümmi bir çöl bedevisinin, bütün ihtişamı içinde, etrafında yüzlerce hizmetçisi, binlarce askeri ile kibir ve gurur içinde yüzen İran genel kurmay başkanı Rüstem’in karşısında dimdik durmasına şaşmamalıyız. Rüstem soruyor, kimsiniz? Arabi, imanlı bir şerefli, şerefli bir iman ile şöyle diyor. Biz, insanları, kula ibadet etmekten Allah’a ibadete, dünyanın darlığından dünyanın bolluğuna ve dinlerin zulmünden İslamın adaletine çıkarmak için Allah’a gönderdiği milletiz.

Allah’a şeref duyan, Allah’a karşı zillet gösteren, Allah’la zengin, Allah’a muhtaç bir kulluk içinde, şairin şöyle bir şiirini okumakla şaşmamalıyız:

“İzzet veşerefimi artıran, nerede ise Ülker yıldızına ayak bastıran şey şudur: senin “ey kullarım” çağrına dahil olmam ve Hz. Muhammad’i bana Peygamber olarak göndermendir”.

 

ceren
Sun 20 September 2015, 05:26 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.İnsan imanı ile insanlık kazanıp,imanın şerefi ile şereflendirilir.Rabbim bizlere hem iman hemde islam ahlakı verip,bizleri şereflendirsin inşallah....

Sevgi.
Tue 12 June 2018, 05:03 am GMT +0200
Aleyküm Selam. Rabbim bizlere İslâm ahlâkı, iman güzelliği versin inşaAllah

Bilal2009
Tue 12 June 2018, 03:10 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri her doğru işler yapanlardan eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun.