sumeyye
Sun 13 February 2011, 01:06 pm GMT +0200
İnsanların Mertebece En Üstünü:
Üst melekî gücü zirvede olan kimseler, din ve dünya işlerinin ideresine talip olurlar. Onlar yeryüzünde Hakk’ın muradı ile baki, hilâfet ve önderlik gibi küllî bir nizamın tamamlanması için onun (icra) organı mesabesinde olurlar. Bunlar, peygamberler ve onların varisleri, liderler, sultanlar ve ulu’1-emr (ulemâ ve ümerâ)dir.
Allah’ın dini konusunda kendilerine uyulması gereken kimseler güçleri uyuşmak ve üst melekî güce sahip olanlardır. Bunlara en itaatkâr olanlar ise, güçleri uyuşmak olup alt melekî güce sahip kimselerdir. Çünkü bunlar ilâhî sırları/yasaları (neuâmîs) şekil ve hey’etleriyle kabul ederler.
En uç tarafta olanlar, güçleri çatışmak olanlardır. Çünkü bunlar ya tabiatın karanlıkları içerisinde gömülü kalırlar ve doğru yolu bulamazlar ya da onlara egemen durumda olurlar. Eğer üst güce sahiplerse, ilâhî sırların özüne sıkı sıkıya yapışırlar. Şekillere takılıp kalmazlar bunların bütün gayretleri ceberut âleminin sırlarını öğrenmek ve onların kalıbına girmeye çalışmak olur. Biraz aşağı mertebede iseler, riyazet ve evrada [208] çok önem verirler; keşif, müşahede, duanın kabulü... vb., gibi melekût âlemine ait fevkalâdeliklerden hoşlanırlar, ilâhî sırlara/yasalara kalplerinin derinliklerinden sarılmazlar, sadece çare olarak tabiata hâkim olma ve nurları celbetme yoluyla maksatlarına ulaşmaya çakşırlar.
Bunlar, bu özel mesele ile ilgili olarak Rabbimin bana lütfettiği esaslardır. Kim bunları iyi kavrarsa, Allah’ın sevgili kullarının (ehlullah) hallerini, onların kemâl mertebelerini, işarette bulunmak istedikleri ince noktaları anlayabilir ve onların seyr-i sülük mertebelerine çıkabilir.
“Bu, bize ve insanlara Allah’ın lutfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.” [209]
10) Fiillere İten Düşüncelerin Doğuş Sebepleri
Bil ki: İnsanın içerisinde hissettiği ve kendisini o doğrultuda harekete sevkeden düşünceler, kalbine gelen ilhamlar şüphesiz sebepsiz değildir. Diğer hadiselerde olduğu gibi Allah’ın sünneti (yaratılış kanunu) bunların da sebepleri olmasını gerektirir. Bu sebepler şunlardır:
1. Düşünce ve tecrübe ortaya koymaktadır ki bu sebeplerden biri hatta en büyüğü insanın yaratılış karakteridir. Nitekim Rasûlullah (s.a.) daha önce nakletmiş olduğumuz hadisinde buna işaret buyurmuştur. [210]
2. Yeme, içme gibi insanı kuşatan maddî çevrenin etkisi ile değişebilen tabiî yapı: Meselâ aç olan yiyecek arar, susuz su ister, aşırı şehveti olanın gözü kadında olur. Nice insan vardır ki, fazla besin alır ve şehvetini artırır. Bunun sonucunda da kadınlara meyleder, aklı fikri onlarda olur ve içinden kadınlarla ilgili düşünceler geçer. Bu onu, birçok fiile sürükler. Kimi insan da vardır ki çok yer ve bunun sonucunda kalbi katılaşır, insanları öldürmeye kalkar, başkalarının kızmayacağı şeylere kızar. Bu iki tip insan, oruç ve kendisini ibadete vermek suretiyle nefsini terbiye ettiği zaman, veya yaşlanıp ihtiyarladıkları zaman veyahut da ağır bir hastalığa yakalandıkları zaman, kendilerinde bulunan hal büyük ölçüde değişir, kalpleri yumuşar, nefisleri iffetli hal alır. Bu yüzdendir ki yaşlılar ile gençler arasında bu gibi konularda farklılıklar bulunmaktadır. Rasûlullah (s.a.) yaşlıya oruçlu iken öpme ruhsatı verirken, aynı şeyi genç olana tanımamıştır.
3. Âdetler, alışkanlıklar: Bir şeyi fazlaca yapan ve kendi kaderinde bulunup nefsine uygun düşen hal ve şekilleri defalarca işleyen kimse, çoğu kez içinden onlara yönelik düşünceler geçirir.
4. Nefs-i natıka (ruh), bazı vakitler hayvanı arzuların esaretinden kendisini kurtarır ve yükselerek Mele-i a’lâ’dan bazı nûrânî hallere vâkıf olabilir. Bunlar bazen ünsiyet ve kalp huzuru şeklinde tecelli eder, bazen de bir fiile yönelik azim kabilinden olur.
5. Bazı aşağılık nefisler şeytanlardan etkilenir ve kendilerini onların telkinlerine kaptırır. Bazen bu telkinler, içte çeşitli (kötü) düşüncelerin oluşmasını ve sonunda da onların eyleme dönüşmesini gerektirir.
[209] Yûsuf: 12/38.
[210] "Eğer bir dağın yer değiştirdiğini duyarsanız inanınız; fakat bir insanın huyunu değiştirdiğini duyarsanız inanmayınız. Çünkü o, yaratıldığı hal üzere olur." hadisi. Ahmed, 6/443. (Ç)