sumeyye
Sun 18 July 2010, 03:00 pm GMT +0200
Insanların Dediği Gibi Değil, Allah'ın Dediği Gibi Din
Allah insanlara nasıl bir ahlaka sahip olmaları, nasıl bir hayat yaşamaları gerektiğini detaylı olarak bildirmiştir Gerçek din ahlakı, Allah'ın emirlerinin eksiksiz olarak yerine getirilmesiyle yaşanır İnsanların bir kısmı ise bu ahlakı yaşamaktan şiddetle kaçınırlar Tam olarak Allah'ın hükümlerine teslim olmak istemez, kendi nefislerinin de tatmin olacağı bir model oluşturmaya çalışırlar Bunun için kendilerince bazı kurallar, prensipler oluşturur, dinin de bu prensiplere uygun olması gerektiğini düşünürler Kendi kuralları ve mantık örgüleriyle uygun olduğu müddetçe din ahlakını yaşamayı kabul ederler Oysa bu çok büyük bir yanılgı ve aldatmacadır Çünkü gerçek din ahlakı, insanların dediği gibi değil, Allah'ın bildirdiği gibi yaşanan ahlaktır
Allah Kuran'da, kendi çarpık mantık örgülerine göre hareket eden ve Allah'ın bildirdiği gibi yaşamayan insanların yanılgılarını şu şekilde haber vermektedir:
Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?
İçinde, neyi seçip-beğenirseniz, mutlaka sizin olacak diye
Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye
Onlara sor: "Hangisi bunun savunuculuğunu yapacak? (Kalem Suresi, 36-40)
İnsanların Dediğine Göre Hareket Edenlerin Çarpık Zanları
Allah'ın bildirdiği gibi değil de insanların dediği gibi yaşamak, söz konusu kişilerin pek çok çarpık ve sapkın çıkarımlarda bulunmalarına neden olur Örneğin Peygamberimiz (sav) döneminde yaşayan münafıklar, bu tarz çıkarımlarla fitne ortamı meydana getirmeye çalışmışlar, müminleri hak yoldan uzaklaştırmayı hedeflemişlerdir Allah, münafık ve müşrik ahlaklı insanların bu çirkin özelliklerini şu şekilde bildirmiştir:
Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandırması için O kötülük çemberi, tepelerine insin Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır Varacakları yer ne kötüdür(Fetih Suresi, 6)
Ayette de bildirildiği gibi kötü zanları, asıl olarak bu zannın sahiplerine zarar vermiş, Peygamberimiz (sav) ve sahabe ise Allah'ın izniyle hep galip gelmişlerdir" Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? " (Maide Suresi, 50) ayetiyle de bildirildiği gibi söz konusu kişileri bu sonuca sürükleyen sebeplerden biri, Allah'ın dediği gibi değil, cahiliye hayatında öğrendikleri sapkın mantıklara göre hareket etmek istemeleridir Oysa Allah Kuran'da, " Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir? " (Maide Suresi, 50) diye bildirmiştir
Kendi İstek ve Tutkularını İlah Edinenler
İnsanları Allah'ın bildirdiği gibi din ahlakını yaşamaktan alıkoyan en önemli unsurlardan biri, akıl ve vicdanlarıyla değil, nefisleriyle düşünmeleridir Diğer bir deyişle, kendi istek ve tutkularına göre hareket etmeleridir Bu da söz konusu insanların hak olana değil, batıl olana uymalarına, hem kendilerine hem de çevrelerine maddi manevi büyük sıkıntılar vermelerine neden olur Allah Kuran'da, nefsin insanları hep kötülüğe yönlendirdiğini bildirmiştir:
Çünkü gerçekten nefis, -Rabbim'in kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır,esirgeyendir (Yusuf Suresi, 53)
Bir başka ayette ise, insanların kendi istek ve tutkularına uymalarının büyük belalara sebep olacağı şöyle haber verilmiştir:
Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve herşey) bozulmaya uğrardı Hayır, Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar (Müminun Suresi, 71)
Allah'ın indirdiği din, insanların yaratılışına en uygun olanıdır İnsanların kendi mantık örgülerine, kültürlerine, birikimlerine göre yaptıkları değerlendirmeler ise çeşitli sıkıntılara neden olur Çünkü Kuran ahlakını yaşamayan bir insan, herşeyin kendi nefsine uygun olmasını ister Ona göre önemli olan, nefsinin isteklerinin tatmin olmasıdır, bu durumun ne gibi sonuçlar doğurabileceğini ise çoğunlukla düşünmez Düşünse dahi, nefsi kendi istek ve tutkularını ona daha önemli gösterir Nefse göre hareket edildiğinde, kişinin en çok kendisinin rahat etmesi, en çok kendisinin gözetilmesi gerekir Kuran ahlakını yaşamayan insanların bu bitmek bilmeyen hırsları Kuran'da şu şekilde haber verilmiştir:
Yoksa insana 'her arzu edip dilekte bulunduğu' şey mi var? (Necm Suresi, 24)
Nefsinin planladığının aksine bir durum geliştiğinde de bu insanlarda çok fevri tepkiler oluşabilir Öfke, küskünlük, duygusallık gibi Kuran ahlakına uygun olmayan davranışlar gösterilebilir Bu durum söz konusu insanların bencil, sevgisiz, kibirli, insaniyetsiz olmalarına neden olur Bu insanlar en çok kendilerini severler Yakınlarını, dostlarını veya ailelerini sevdiklerini iddia ettiklerinde de, bu sevgi anlayışının muhakkak onların nefislerine uygun olması gerekir Yani, sevgilerinde Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini gözetmez, dünyevi birtakım beklentilere göre hareket ederler
Tüm bunların en başta kişinin kendisine zarar vereceği açıktır Sürekli nefsinin isteklerini yerine getirmeye çalışan insan, kendisini yıpratan bir hırsla yaşamanın sıkıntılarını çeker Güven, huzur, itidal yerine, sürekli endişe, korku ve tedirginlikle yaşar Sahip olduğu herşeyin Allah'ın bir lütfu olduğunun bilinciyle hareket etmediği ve tevekkül etmediği için, sahip olduklarını kaybetmekten ya da olayların kendi istediği gibi gelişmeyeceğinden duyduğu korku ruh dengesini bozar
Nefsine göre hareket eden insanların en belirgin özelliklerinden biri de sevgilerinin çok yüzeysel olmasıdır Bu kişilerin sevgileri birtakım yüzeysel değerlere bağlıdır Bu değerlerin eksilmesi ya da azalması sevgilerinin bir anda yok olmasına neden olur Sevgilerinde sadık olmazlar Kendilerine gösterilen sevgi ve ilgiyi de gereği gibi takdir edemezler Çoğu zaman ailelerin evlatlarından gerekli ilgi ve anlayışı görmemeleri, dostlukların rahatlıkla çözüme kavuşturulabilecek sorunlar nedeniyle bir anda sona ermesi bu durumun bilinen örneklerindendir Şüphesiz bu, iman etmeyen insanların yaşadığı en büyük manevi belalardan biridir Çünkü sevgi Allah'ın insanlara çok güzel bir nimetidir İnsan yaratılışı gereği, sürekli sevgi, merhamet, anlayış arayışı içinde olur Şartlar ne olursa olsun, ömrünün sonuna kadar güvenip sevebileceği dostları ve yakınları olsun ister Nefsine göre hareket eden, Kuran ahlakına uygun düşünüp hareket etmeyen insanlar ise yaşamları boyunca bu nimetten mahrum kalırlar Sözde sevgi adına, merhametin, acımanın, şefkatin, sabrın, hoşgörünün olmadığı, pek çok sıkıntının yaşandığı bir ortam meydana getirirler