saniyenur
Fri 10 August 2012, 12:36 pm GMT +0200
2- İnsanlar Arasında Adalet
Rasûlullah'ın tesis ettiği prensiplerden ikincisi, ALLAH'ın kanununun herkes için aynı olduğu ve en düşüğünden en yüksek derecelisine kadar toplumdaki herkes için eşit olarak uygulanması gerektiğidir. Hiç kimseye imtiyaz tanınmamıştır. Kur'ân-ı Kerîm'de, Allah'ın elçisinden bu durumu, şu sözlerle ilan etmesi istenmektedir: "...Aranızda adalet yapmakla emrolundum..." (42:15). Bu âyet açıkça, Rasûlullah'dan, insanlar arasında, tarafsız olarak, adaletle hükmetmek üzere gönderildiğini ve bir kısmına iltimas yapıp diğerlerinden yüz çevirmesinin onun misyonu ile bağdaşmayacağını ilân etmesini istemektedir.
Rasûlullah bütün insanlarla eşit ilişkiye sahipti. Bu, adalet ve eşitlik ilişkisi idi. Adalet kimin tarafında olmayı gerektiriyorsa, onun yanında; adaletin karşısında olduğu kişinin, O da karşısında idi. O'nun dininde kimseye ayrıcalık yapılmıyordu. Akrabalar ile yabancıların, sıradan insanlarla eşraftan olanların veya zenginler ile fakirlerin hakları birbirinden farklı değildi. Doğru olan, herkes için doğruydu; günah veya hata olan, herkes için günah veya hata idi. Günah herkes için günah, haram herkes için haramdı. Mecburî olan bir şey, herkes için mecburî idi; hattâ Peygamber de bizzat ALLAH'ın kanunları karşısında mükellefiyetten azledilmiş değildi (Mevdûdî, Khilafat-o-Mulukiyat).
Hz. Peygamber, İslâm'ın bu genel prensibini şu sözlerle açıklamaktadır: "Ey insanlar! Bilin ki, sizden öncekileri, içlerinde şerefli bir aileye mensup birisi hırsızlık yapınca onu bırakıp, zayıf bir kimse çaldığında ona had uygulamaları helak etmiştir. ALLAH'a yemin ederim ki, kızım Fâtıma bile hırsızlık yapsa onun elini keserdim." (Buharî, Müslim). Hz. Ömer de, Peygamber'in, kendisine kısas yapılmasını kabul ettiğini gördüğünü söylemiştir. (İmam Ebu Yusuf, Kitahû'l-Harac).