hafizvuslat
Fri 17 July 2009, 05:59 am GMT +0200
İnsanın Rabbini tanımayışı, verdiği nimetleri unutmak, unutmuş olmanın verdiği hareketle ibadetlerden ve şükürden habersiz olarak yaşaması, başı sıkışınca O’nu hatırlaması, mutlu günlerinde O’nu unutması....gibi. Bu gibi durumlarda insanın küfre girme ihtimali vardır. İnsan korku, dehşet anlarında tevhidi yaşar, tevhid inancının onu bütün yönleriyle sardığını kuşattığını hisseder. Öyle bir an olur ki, Allah’tan başka hiç kimseyi düşünmez, o an içindeki korku dehşet dalgalarının Allah’a sığınmada sukunete erdiğini görür. Zor durumda iken, kendi yaptıkları yüzünden başına bir kötülük geldiğinde, Allah’ a sığınır, sadece ondan yadım ister, ancak bu zor durumu kendisinden Allah c.c. kaldırıp sükunete kavuşturunca, sanki O’na hiç yalvarmamış gibi olur ki, bu onun nankör olmasını gösterir.
İnsanın bu nankör halini Allah c.c. Kur’an da şöyle tasvir eder.
وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا وَإِن
تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُور
“ ......Biz insana katımızdan bir rahmet
tattırdırğımızda ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, İşte o zaman insan pek nankördür!.”29
İnsanın, tevhid atmosferinden bir anda şirk atmosferine geçişi veya şirki terkederek, bir anda tevhide eriyişi onun en ilgi çekici yönüdür. Burada aslolan, terbiye edilmesi gereken menfi yönüdür. Arzu ve tavsiye edilen, insanın sürekli tevhidde kalıp şirke dönmemesidir. 30
Kur’an ın mutteaddid ayetlerinden anlaşılan odur ki, nankörlük insanı adeta karekterize eden bir özellik durumundadır. İnsan Allah’a inanıp Kur’an ın direktiflerine uyar, nefsinin arzularını kontrol altında tutabilirse, noksan taraflarını tamamlayıp yükselebilir. Çünkü, Allah ona bu kabiliyeti vermiştir. Kur’an nankörlüğü ile helak olan, Sebe halkının, Firavun ve taraftarlarının ve diğer bazı kavimlerin nankörlüğünü ve onların helakını ibret olması bakımında insana anlatır. Şükreden, kendisi için şükretmiş olur ve Allah c.c. ona nimetlerini artırır, nankörlük eden ise yine kendisine kötülük etmiş olur ki, onun nimetlerini Allah c.c. ondan geri alır.
Nankörlüğün varacağı sonuç hüsrandır. İnsan bu vasfı bilerek hareket ve davranışlarında dikkatli olmalı, bu konuda nefsini terbiye etmelidir.
İnsanın bu nankör halini Allah c.c. Kur’an da şöyle tasvir eder.
وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا وَإِن
تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُور
“ ......Biz insana katımızdan bir rahmet
tattırdırğımızda ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, İşte o zaman insan pek nankördür!.”29
İnsanın, tevhid atmosferinden bir anda şirk atmosferine geçişi veya şirki terkederek, bir anda tevhide eriyişi onun en ilgi çekici yönüdür. Burada aslolan, terbiye edilmesi gereken menfi yönüdür. Arzu ve tavsiye edilen, insanın sürekli tevhidde kalıp şirke dönmemesidir. 30
Kur’an ın mutteaddid ayetlerinden anlaşılan odur ki, nankörlük insanı adeta karekterize eden bir özellik durumundadır. İnsan Allah’a inanıp Kur’an ın direktiflerine uyar, nefsinin arzularını kontrol altında tutabilirse, noksan taraflarını tamamlayıp yükselebilir. Çünkü, Allah ona bu kabiliyeti vermiştir. Kur’an nankörlüğü ile helak olan, Sebe halkının, Firavun ve taraftarlarının ve diğer bazı kavimlerin nankörlüğünü ve onların helakını ibret olması bakımında insana anlatır. Şükreden, kendisi için şükretmiş olur ve Allah c.c. ona nimetlerini artırır, nankörlük eden ise yine kendisine kötülük etmiş olur ki, onun nimetlerini Allah c.c. ondan geri alır.
Nankörlüğün varacağı sonuç hüsrandır. İnsan bu vasfı bilerek hareket ve davranışlarında dikkatli olmalı, bu konuda nefsini terbiye etmelidir.