- İnsan ve Endişeler

Adsense kodları


İnsan ve Endişeler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Sun 7 November 2010, 05:56 pm GMT +0200
İnsan ve Endişeler

Naif Özkul


Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe”

İnsan üç beş damla kan ve binbir endîşe…

Şeyh Sâdî


İnsan gerçekten madde ve fizik planında üç-beş damla kan, yüklendiği taşıdığı binbir endişe, bir endişeler kumkuması…

Nedir bu endişeler, insanı huzursuz kılan ve bazen de bunalıma sokan kaygı ve stresler…

Bazan kişiye hayatı zehir eden endişe ve kaygıları tanımak için psikolojiye girip çıkmak gerekir. Günlük hayatımızda bizi rahatsız eden şeyler bazen saplantılar, takıntılar, vesveseler, tıp dilindeki adıyla “Obsesyonlar” şeklinde, bazen izah edemediğimiz bir takım yersiz anlamsız korkular “fobiler”; kimi zaman da beynimizi için için kemiren şuuraltı çatışmaları “Konfliktler” tarzında ruhsal çatışmalar olarak ortaya çıkarlar…

Bunlar çok defa depression dediğimiz bunalımların sebebini teşkil etmektedir. Nadiren de daha ileri safhasında ağır depression sonucu kişiyi intihara kadar sürükleyebilmektedir…

Ruh gerilime sebep olan bu tür rahatsızlıkların, insanda beden rahatsızlıklarına da yol açmakta olduklarını görmekteyiz. Örnek olarak kas, adale gerilimine bağlı baş ağrıları, sırt ve bel ağrıları, çok defa ruh gerilim kaynaklıdır.

Tıpta “Psikosomatik Hastalıklar” başlığı altında ifade edilen bir bölüm vardır ki bu tür rahatsızlıklar psikolojik gerilimlerin sonucunda ortaya çıkar. Bunlar arasında mide-onikiparmak ülserlerinden tutun da Koroner Spazm ve infarktus gibi kalp hastalıkları, Sedef gibi cilt hastalıkları ve daha birçok hastalık sayılabilir. Yukarıda birkaç örneğini verdiğimiz bedensel hastalıkların kökeninde ruhsal gerilimlerin varlığı ortaya çıkar. Tabii ki bunların tedavisi ruhsal kaynaklı olmalıdır. Şu yaşadığımız modern çağda Dünya Sağlık Teşkilatı’nın tarifiyle “Vücud sağlığı, beden ve ruh’un sağlıklı olması” şeklinde tarif edilir. Gelelim bu konudaki Kur’an’ın yüce âyetlerine:

“İyi bilin ki kalpler, ancak Allâh’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d Sûresi, 28)

Allahü Teâlâ, Hz. Âdem’i (a.s) topraktan yaratıp, insan kıvamında onu şekillendirdikten sonra kendi ruhundan nefh etmiş (üflemiş) ve meleklere hitaben:

“Onu düzenle(yip insan şekline koydu)ğum ve ona ruhumdan nefh ettiğim (üflediğim) zaman, hemen ona secdeye kapanın!” (Hicr Sûresi, 29)

İşte bu ruh ile hayat ve canlılığımız idame olmuş, bu ruh’un kabzedilmesiyle ceset durumuna getirilmişizdir. Ve yine Âhirette bu ruh ile hesaba çekileceğimiz bilinen bir gerçektir.

Tabiîdir ki, Allah Teâlâ; ruhun korunması, huzuru ve sükûnete ermesinin, zatını tanımakla, zikir (anma) ve tesbih ile, şânını yüceltmekle mümkün olacağını bildirmiştir:

“Ey iman edenler, Allah’ı çokça zikredin (anın) ve O’nu sabah akşam tesbih edin! (Sübhanallah lafzıyla onu noksanlıklardan tenzih edip yüceltin!)” (Ahzab Sûresi 41-42)

Yine bir başka Âyet-i Kerîmede:

“Öyle ise siz beni zikredin (anın) Ben de sizi zikredeyim (anayım.) Bana şükredin, sakın Bana küfrân-ı nimet (nankörlük) etmeyin!” (Ba­ka­ra Sûresi, 152)

Zikir mânâ itibariyle Kur’an ve namaz mânâsını taşıdığı gibi Allah Teâlâ’dan bir an bile gâfil olmamak, O’nu zikr-i kesîr ile (O’nu çokça anmakla), O’nu tesbih ile (şânını yüceltmekle) huzurda bulunmaktır…

“Gönüller ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” Bu huzur hâliyle insan rûhu yükseklerde olup her türlü gerilimden uzak, rahat, âsûde, huzur ve itmi’nan içindedir. Yukarıda temas ettiğimiz ruhsal hastalıkların tıbbî tedavîsi yanında mutlak ve gerçek tedavisinin ancak Allah’ı (c.c) anmak, O’nun şanını yüceltmek, O’na sığınmak, dua ve O’ndan yardım dilemekle mümkün olduğunu kesinlikle bilmek lâzımdır.