sumeyye
Sun 13 February 2011, 01:26 pm GMT +0200
İnsan Türü Ve Özellikleri:
Şimdi de insan türüne bakınız. Onlarda, ağaçlarda bulunan özelliklerin, öksürme, gerinme, geğirme, dışkı atma, ilk doğum sırasında meme emme gibi hayvan türlerinde bulunan özellikleri mevcut göreceksiniz. Bunların yanında onların, diğer hayvanlardan farklı kılan özelliklere sahip olduklarını göreceksiniz. Bunlar konuşma, sözü anlama, açık önermeler düzenlemek suretiyle yahut deney, istikra (tüme varım) ya da kestirme (tahmin) yoluyla sonradan kazanılmış bilgiler elde edebilme kabiliyeti, hissiyle ya da vehim yoluyla bulamayacağı, aklı ile güzel bulduğu şeylere özen gösterme; nefis terbiyesi, hava şartları üzerine hâkimiyet kurma.., gibi özelliklerdir.
İnsan türü bu müşterek özellikleri taşıdığı içindir ki, bu sayılan şeyler esas itibarıyla bütün milletlerde hatta mağaralarda yaşayan ilkel insanlarda bile hep aynı olagelmiştir. Bu beraberlik, insan türüne ait kökten kaynaklanan bir sırrın neticesinden başka bir şey değildir. Bu sır da, insan mizacının, aklın kalbe, kalbin de nefse egemen olmasını gerektiriyor olmasıdır.
Allah Teâlâ Her Türü Ayrı Ayrı Düzenlemiştir:
Sonra bakınız! Allah Teâlâ, her türü kendine uygun şekilde nasıl donatmış, düzene koymuş, onlara lütufta bulunmuştur. Bitkiler hissetmez ve hareket etmezler. Bu özellikleri sebebiyle Allah Teâlâ, onlara su, hava ve minerallerden oluşan besleyici maddeyi emecek kökler vermiş; sonra o besinleri türünün taşıdığı özelliklere uygun olarak dallara ve yapraklara dağıtmıştır.
Hayvanlar, duyulara ve irade ile hareket kabiliyetine sahip olduklarından Allah Teâlâ onlara, besin maddelerini topraktan emecek kökler vermemiş, bilakis onlara yem, ot ve su arama duygusunu vermiş ve ihtiyaç duydukları her şeyin giderilmesi yolunu onlara ilham etmiştir.
Solucan gibi topraktan oluşan kurtçukların türeyişi gibi türemeyen canlı türlerine gelince, Allah Teâlâ, onlara üreme kuvveti vermiş, dişide bir rutubet yaratmış, onu cenînin büyütülmesine çevirmiş sonra da hâlis bir süte. Doğan yavruya da memeyi emme ve sütü yutma güdüsünü ilham etmiştir.
Tavuğun içerisine bir rutubet koymuş ve onunla yumurtanın oluşmasını sağlamıştır. Tavuk yumurtlayınca ona kuruluk isabet etmiş ve bir karın boşluğu hissetmiştir. Bu ikisi onu, hemcinsleriyle beraber olmaktan uzaklaştıran bir tür uyumsuzluk haline itmiş, karın boşluğunu kapatmaya yarayacak bir şeylerin üzerine kapanmayı yani kuluçkaya yatmayı sever hale getirmiştir.
Güvercinler arasına ünsiyet koymuş ve erkekleriyle dişilerini beraber yaşar kılmıştır. Dişi kuşun yumurtladıktan sonra meydana gelen karın boşluğunu, onun yumurtalar üzerine kuluçkaya yatmasına âmil kılmış, (yavrular çıktıktan sonra) o eski rutubeti kusma haline dönüştürmüştür. Bunu civcivlere olan sonsuz merhametinin sonucu yapmıştır. Onun bu esirgeyiciliği sebebiyledir ki kuş yediklerini geri çıkarma yoluyla yem ve suyu civcivin ağzına koyar olmuştur. Erkek güvercin ise, beraber yaşama sonucunda dişisini taklit etmeye başlamış ve o da yavrulara bakar olmuştur. Civcivler için rutubetli bir mizaç yaratmış, sonra onların bu rutubetini uçabileceği tüylere dönüştürmüştür.