- İnsan pervane, sevgi ışık

Adsense kodları


İnsan pervane, sevgi ışık

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
neslinur
Sun 14 February 2010, 01:34 pm GMT +0200


AŞK AYIP, SEVGİ ZAAF DEĞİL...
Sevgi çağlar üstü, asırlar ötesi bir duygu: Dün de vardı, bugün de var. Hayatımızın bir yerlerinde şu veya bu isimle daima varlığını sürdürdü.
Ancak ısrarla onu görmezden geliyoruz, (ya da tüm sevgimizi paraya-pula yönlendirip sevgiyi olabildiğince kirletiyoruz.) Hatta çoğu zaman yokmuş gibi yapıyoruz. Daha da olmazsa yok etmeyi plânlıyoruz! Yine de varlığını sürdürüyor, inadımıza!
Acaba bu kadar kötü mü? Yani "başarı", "servet","şöhret", "para" gibi tümden "seküler" taleplerimizin sonunda ulaşmak istediğimiz nihaî nokta, yine de bir sevgi noktası değil mi?
Seyahatlerimizde bile aynı şeyi arama cehdi var: Yeni yerleri keşfe çıkarken, aslında sevgiyi keşfetmeyi umduğumuzu neden inkâr etmeli?
"Nereye dostum?"
"Yeni yerler keşfetmeye..."
Yeni yerler; yeni insanlar, yeni dostluklar ve yeni sevgiler, yeni aşklar demektir.
İçten içe her eylemimiz sevgiye dönük, itiraf etse de, etmese de herkes sevgiyi arıyor. Ama sadece bazıları bu arayışın şuurunda...Ayrıca sadece bazıları aradığı şeyin adını koyacak kadar cesur. (En büyük İlâhî ve beşerî aşkların yaşandığı bu ülkede aşktan söz etmek ayıptır, bu yüzden aşk "sevgi" sözcüğü ile yumuşatılmış, buna rağmen sevgiden söz etmek, hele de sevgiyi itiraf etmek zaaf sayılmıştır.)
Bu yüzden kimimiz "başarı" koymuşuz aşkın adını başarıya kilitlenmişiz, kimimiz "para" demişiz aşkın adına, para kazanmayı aşk zannetmişiz...
Kâh "Leyla" olmuş aşkın adı, kâh "Mecnun"; ya da Yunus, Mevlâna adında simgelenmiş.
Leylâ'lar, Mecnun'lar sadece masallarda yaşadı belki, ama hiç ölmediler: Çünkü âşıktılar. Aşkın ölümsüz olduğuna bundan daha iyi bir örnek bulunabilir mi?
Biraz dikkatle etrafınıza bakarsanız, yanı başınızda nice Leylâ, nice Mecnûn'lar görebilirsiniz. Belki ismi Mevlânâ'dır o an sevginin, belki Yûnus, belki Yesevî, belki Bedîüzzaman...
Allah ve Muhammed (a.s.m.) de olabilir! Yani şu şekilde, bu şekilde sevgi daima vardır ve her yerdedir. Bir şekilde de kendini simgelemektedir. Fakat bunu "adavete muhabbet" i esas alanlar değil, sadece "sevgiyi seven" ler fark edebilir.
Sevmeseydi, insan çalışır da üretir miydi?
Yazı yazar, resim yapar mıydı?
Sevmeseydi insan, düşünür müydü, nice zorlukları göze alıp düşündüğünü açıklar mıydı? Hayatı kavramaya ve açıklamaya çalışır mıydı?
Kısaca söylemek gerekirse, sevmeseydi insan, bir anlamda yaşayamazdı.
Sevmeseydi Allah, insanı yaratmazdı!

* * *

Çok şey yerine esasta "tek şey" öğretmeliyiz, çocuklarımıza: Dengeli biçimde sevmeyi... Dengeli sevmeyi öğretebilirsek, inanmayı, güvenmeyi, başarmayı, yardım etmeyi, hoş görmeyi; özetle düzgün yaşamayı kendisi öğrenecektir.
Düzgün (sevaplı) yaşamanın da özü sevgi değil mi?
Dinî düşüncenin mantığında sevgi yok mu?
Allah (C.C.) insanı sevgisinden yaratmadı mı?
Ve insana kendisini sevmesini öğretmedi mi? "Rahmetim gazabımı geçmiştir" müjdesi başka ne anlama gelir?

* * *

Bazı Sevgiler var ki insanı pişman eder, çok doğru, yine de sevmeye devam edin.
Belki birgün pişman olacağınızı bilerek sevin. Sevmemekten, sevememekten bu daha iyidir.
Bence aile içi sorunları çözmenin sihirli anahtarı da sevgidir.
Mutluluğa ulaşmanın yolu da sevgiden geçer.
Ayrıca başarıya çıkan merdivenin basamakları sevgiden örülmüştür.
İnsan pervane, sevgi ışık: Mevlânâ misâli dönüşlerle, yanma pahasına ışığı tavaf etmek, belki de hamlıktan olgunluğa geçişin tek çaresidir!..


Yavuz BAHADIROĞLU