sidretül münteha
Thu 16 December 2010, 04:44 pm GMT +0200
(550) İnsan: Nereden Geldin? Der Mi?
1157— (313-s.) Leys, Mücahid'den rivayet ettiğine göre:
«Mücahid insanın kardeşine keskin bakışla bakışını yahut yanından kalktığı zaman, gözü ile onu takip etmesini, yahut ona : Nereden geldi» ve nereye gidiyorsun? diye sormasını hoş görmezdi.»[1044]
İnsanların: içlerinde gizledikleri niyyet ve duyguları, onların yüzlerinden ve göz bakışlarından belli olur. Yüzdeki kızarıntı ve sararmaların arızî olcrak meydana gelmesi, utanma veya öfkeden, korku veya sevinçten olur. Gözlerin sert ve keskin bakışı da ya kinden, veya ihtiras ve kıskançlıktandır. Tatlı ve yumuşak bakışlar ise sevgi ifadesidir.
İnsan ayrılıp giderken onu gözle takip etmek ve süzmek bir tecessüs ve maksat belirtisi olacağjndan, bu yapılmamalıdır. Sert ve keskin bakışlar gİbİ, terk edilmelidir.
Bir kimseye : Nereden geldin ve nereye gidiyorsun? diye sormak bazı durumlarda ve bazı kimseler için mahzurlu değilse de, bazan bunları sormaktan kaçınmak gerekir. Nerden gelip nereye-gideceğini saklamak isteyen bir kimseye böyle sorular sormamaitdır. İnsanların hallerini araştırmak niyyeti ile de sorulması tecessüstür. Bu da yasak olan harekettir. Bunlar dışında iş ve hizmet icabı İyİ niyyetlerle sormalarda bir sakınca yoktur. Bu hususları birbirinden ayırmak gerekir. Nitekim bundan sonra gelen haberde, bu gibi soruların sorulduğu ve bunda bir beis bulunmadığı belirtilmektedir.
(Bu haber için başka bir kaynak bulunamamıştır.).[1045]
1158— (314-s.) Malik ibni Zebîd'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— (Medine civarında) Rebeze semtinde Ebû Zerr'e tesadüf ettik. Bunun üzerine dedi ki:
— Nereden geliyorsunuz? Biz :
— Mekke'den yahut Beyt-i Atîk'den (Kabe'den), dedik. Ebû Zer:
— İşiniz bu (hac ibâdeti) mi? Biz:
— Evet! dedik.
— Bu işinizle ticaret ve alış-veriş yok mu? dedi. Biz:
— Hayır! dedik.
— O halde yeni bir işe başlayın, dedi.[1046]
Bu haberde iki hususa işaret edilmektedir :
1— Bİr kimseye nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun? diye soru sormada bir beis bulunmadığıdır ki, buna dair açıklama bir Önceki haber münasebetiyle geçmiştir. Oraya bakılsın.
2— Hac, mal ve beden ile yerine getirilen bir ibâdet olduğu İçin, bu ibâdet yerine getirilirken, meşru ve hela! yollardan ticaret de yapılabilir, kâr sağlanabilir. Ancak sırf ibâdet maksadıyle ve Allah rızası İçin yerine getirilirse bu daha faziletli olur. İşte Ebû Zerr hazretleri Mekke'den dönmekte olanlara, bu inceliği öğrenmek veya öğretmek İçin ziyaretlerinin maksadını sormuştur. Ticaret maksadını taşımaksızın yalnız ibadet niyyeti ile ziycret ettiklerini öğrenince de :
«— Artık bu ziyaretiniz sebebiyle bütün günahlarınız Allah katında bağışlanmıştır. Yeniden hayata gelmiş gibi, ihlâs ve takva üzere, yâni; ibâdet ve çalışmalara başlayınız» öğüdünü onlara vermiştir.
Bu haberi değişik bir mânâ ve lâfızla İmam Mâlik Muvatta'ında rivayet etmiştir: Kitabu'l-Hac, Cüz : I, s. 371, 372, 1303/Mısır bsk.[1047]
[1044] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/522.
[1045] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/522.
[1046] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/523.
[1047] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/523.