- İmtihan

Adsense kodları


İmtihan

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
rabia
Wed 2 June 2010, 02:33 pm GMT +0200
İmtihan

İmtihan; hemen hemen hepimizi heyecanlandıran bir sözcüktür bu. Hepimiz yaşamışızdır imtihan heyecanını. Herkes bulunduğu konuma göre bir şeyler için imtihana girmiştir, giriyordur, yada girecektir. İlkokuldan üniversiteye, lisans, doktora, profesörlüğe... Talep edilen ilim, talep edilen makam, rütbe vs. Ne ise o ölçüde imtihandan geçmek zaruridir.

Bu kadarını talep etmeyenler bile bir takım imtihanlardan geçmekte, kimi ehliyet sınavında, kimi işe alınmak için açılmış sınavda, kimi, kimi, kimi diye diye, kimbilir kaç çeşit sınav sayabiliriz. Muhâtaplarının yüreğini ağzına getiren, kalp atışlarını hızlandıran, eli ayağı titreten...

İstisnâlar hariç çok kişiyi heyecanlandırır imtihan.  Peki neden heyecanlanırız, imtihan edilmekten?

Kaybetmeyi istemeyiz de ondan...

Evet kaybetmeyi istemeyiz ama kaybetmeyecek derecede bilen niye heyecanlanır?

Bildiğinin altında derece almaya razı olmaz, daima daha üst derecelere taliptir de ondan. Daima en iyi derece, en çok puan hatta mümkünse yüzde yüz tam not...

Peki ne kazandıracak bize bu kadar üstünderece?

Geçici bir menfaat, biraz övgü, belki iyi bir iş imkanı...

Kaybettiğimizi varsayalım, sonu cehennem mi?

Hayır! Geçici bir üzüntü, biraz onur kırıklığı, belki aynı sınava tekrar girip telâfi edebilme şansı...

Peki biz istisnâsız hepimiz, bir daha (tekrar) girme imkânı olmayan bir imtihana hazırlanan talebeler değil miyiz?

Cevabı Kur’an’ı Kerim’den: “O, ki hanginizin daha güzel davranacağını denemek için ölüm ve hayatı yaratmıştır” (Mülk, 2.)

Evet; bizler istifa etme, vazgeçme şansı, böyle bir seçeneği olmayan talebeleriz. Ahsen amel (En güzel amel) ile dereceler kazanmak için bize verilmiş olan enerji sayesinde olmalı ki, basit dünyevî imtihanlar bile bizi böylesine heyecanlandırıyor. Tekrar Kur’an-ı Kerim’e bakalım: “Rabbinizin mağfiretine ve takva sahipleri için hazırlanmış olan göklerle yer genişliğindeki cennetlere koşun” (Al-i İmran, 133) “Yarış edercesine hayır işlerine koşun” (Bakara, 148) Anlaşılan o ki en güzel amel için yarışmamızı isteyen Rabbimiz bize bunun için gerekli olan azmi, hırsı vermiş ki, azına değil katındaki en iyi derecelere tâlip olalım. Bu azimle, bu hırsla olsa gerek basit dünyevî imtihanlarda bile aşağı derecelere razı olmadığımızdan böylesine heyecanlanıyoruz.

Basit dünyevî imtihanlar demekle imtihanları küçümsemiyorum, aksine imtihanın en küçüğünü bile önemsiyorum. Fakat takdir edersiniz ki önemi ne olursa olsun, hiçbir imtihanın, kazancı cennetler, kaybı cehennem olan, telâfi etmek için tekrar girme şansı olmayan ya da ben bu imtihana girmeyeceğim deme imkanı olmayan bir imtihan ile kıyası bile mümkün değildir.

İmtihana giriyoruz. Elimize verilen kağıda cevapları işaretliyoruz. Bize bildirilen süre içinde kâğıdımızı doldurabiliriz. Süre dolunca boş da olsa kâğıdı teslim edeceğiz. Tekrar Kur’an’ı Kerim’e bakalım: “Her canlı ölümü tadar. Bir imtihan olarak sizi hayırla da şerle de deniyoruz. Ve siz ancak bize döndürüleceksiniz” (Enbiya, 35) “İnsan başı boş bırakılacağını mı zannediyor?” (Kıyame, 36)

Evet, imtihan bitmiştir. Bir heyecan bitmiş bir başka heyecan ve hatta daha mühim, daha büyük heyecan başlamıştır. Sıra sonuçların açıklanmasına gelmiştir. Sınav sonucunu bekleyen her talebe (imtihanı ne kadar kolay geçirmiş, verdiği cevapların doğru olduğuna ne kadar kanaat getirmiş bile olsa) sonuçtan emin değildir. Ya gözden kaçırdığı bir şey ona puan kaybettirdi ise. Doğru cevabını biliyor olduğu halde dikkat etmeden yanlış işaretlediği bir sorunun kendisine neler kaybettireceğinin bilincindedir. Belki defalarca kontrol ettiği halde o yanlışını gözden kaçırmıştır. Bunun için sonuçların açıklanması daha bir heyecan vericidir. Bir daha Kur’an’ı Kerim’e bakalım: “...Ne yaptınız ise size bildirilecektir” (Cuma,  8) “Nefis önden gönderdiğini ve geriye bıraktığını bilecek” (İnfitar, 5) “O gün (kıyamet günü) insan “Kaçacak yer neresi” der” (Kıyame, 10) “Rabbinin divanında dur(up hesap ver)mekten korkan kimseye iki cennet vardır.” (Errahman, 46)

Rabbin divanında durup hesap vermekten korkmak. İşte bu; bütün hayat imtihan salonundaki öğrenci misâli yaşamak olmalı. İşte ayetle tesbiti; “Rablerinin huzuruna döneceklerinden ötürü, yürekleri çarparak vereceklerini verenler ve hatta bunun için yarışanlar, onlardır” (Mü’minun, s.a. 60) Ayette zikredilenlerin kimler olduğunu, bunların günahları işleyenler mi olduğunu Aişe annemiz Peygamber Efendimiz’e soruyor; cevabında ise Rasûlullah: “Ayette anlatılmak istenen, namaz kıldığı, oruç tuttuğu ve sadaka verdiği halde bu ibadetlerin kabul olup olmama endişesiyle tir tir titreyenlerdir” buyuruyor. Allah Teâlâ bir başka ayette “Allah size kendisine karşı ürperti içinde bulunmanızı emreder.” (Âl-i İmran, 28) Bir başkasında “Allah adı anılınca iman edenlerin kalplerinin ürperme zamanı gelmedi mi?” (Hadid, 16)

Geldi Allah’ım geldi! Geldi ne demek geçiyor bile...

Geldi ama biz bu heyecanı hissetmekten gafiliz. Allah’ım bu heyecanı duyabilecek hisleri bizim bünyemize yerleştirmişsin. Yerleştirmişsin ki, imtihan kelimesi bile bizi heyecanlandırmaya yetiyor. Hızlanan kalp atışları, incecikten hissedilen bir yürek cızlaması, gizlenmeye çalışılan el ayak titremesi... Ve bütün bu gayri irâdi hislere hakim olmaya çalışarak imtihan sorularına konsantre olmaya gayret göstermek. Ve böylece cevapları vermeye çalışmak... Hayatımızın her anını bu gerilim içinde yaşarken, karşılaştığımız her hadiseyi bir imtihan sorusu, bu hadise karşısındaki tavrımızı da cevabı olarak değerlendirmek. Öyle ya “Hayırla da şerle de deniyoruz” diyen Sen olduğuna göre; Mevlam! Karşılaştığımız ne olursa olsun, bizim, onu kazanç hanesine almamız mümkün olduğu gibi değerlendiremeyip zarar hanesine geçirmemiz de mümkün. Bize Kur’an’da “Behemahâl sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz mal, can ve mahsul eksikliği ile deneriz. Sabredenleri müjdele” (Bakara, 155) diyorsun.

Bize yardım et Rabbim! Yardım et de doğru cevabı verebilelim. Hiç bir öğretmen öğrencisinin imtihanda başarısız olmasını istemez. Sen öğretmenlerin en merhametli olanısın. Bize doğru cevapları öğret. Öğrettin Kur’an’da, öğrettin ama bunu bize imtihan anında hatırlat.

İmtihan anı yani her an, her nefes İhsan duygusu ile (Allah’ı görüyor gibi) yaşat. Bu heyecan ile Allah adı anılınca yürekleri titreyen, derileri ürperen sonra da Allah’ın zikrine kalpleri yumuşayanlar zümresine bizleri dahil et.

Ya Rab! Hayatı likâ anını, (Allah’a kavuşma anı) Rûyetullah anını, (Allah’ı görme anı) Havf ve reca duyguları içinde (Korku ile ümit arasında) hayal ede ede yaşat.. Ölümü Mevlânâ gibi Şeb-i Arus (düğün gecesi) olarak karşılamayı nasib et. Rızana kavuştur. Umduklarımıza nail, korktuklarımızdan emin eyle. Amin.

Alıntı