Hadice
Tue 25 January 2011, 01:34 pm GMT +0200
İMANIN TOPLUM HAYATINDAKİ ETKİSİ
Fert ile toplum arasındaki sınırlar birbirinden içine girmiş durumdadır. fiu, ferde etki eden; bu, topluma etki eden bir şeydir, demek kolay değildir. Toplum,aralarında müşterek bağlar bulunan fertlerden başka bir şey değildir. İyi bir fert yetşitirmek için harcanan her çaba, aynı zamanda iyi bir toplum oluşturmak için asil bir hareket sayılır.
İnsan toplumu kenetlenmiş bir yapıya benzer. Fertler de bu yapının kerpiçleridir. Kerpiç ne kadar sağlam olur, birbirine ne kadar sağlam bağlanırsa meydana gelecek yapıda o kadar muhkem olur. İlk yapılacak iş kerpiçi iyi hazırlamaktır. Daha önce yazdığımız, imanın fert hayatındaki etkileri bahsine baktığımız zaman şunu görürüz ki, huzurlu, emin, halinden memnun, umutlu, sevilen, güçlü ve şerefli bir ferd; sosyal ve ileri bir insandır, üzerine sağlıklı bir toplum yapısı kurulması için uygun bir kerpiçtir.
Fertleri huzur, güven, rıza, umut, sevgi, kıymet şuuru içinde yaşayan toplum; mutluluğa, ileriye ve istikrara doğru yol alan bir toplum, demektir.
şurası iyice bilinmelidir ki, ileri bir toplumun, fazlietli ve mutlu bir toplumun alemet-i farikası (ayırıcı özelliği) fertleri arasındaki sıkı bağdır. Faziletli bir toplumun ferdleri birbirini sayar; tanımazlıktan gelmezler, birbirini sever; nefret etmezler, birbirine yardım ederler; yalnız bırakmazlar. Birbirlerine eşit ve merhametle muamele ederler. Birbirlerine zulmetmezler, sert davranmazlar. Varlıklı yoksulu unutmaz, güçlü güçsüzü ihmal etmez. Balik gibi, büyük küçüğü yemez; orman adamı gibi, kuvvetli zayıfa saldırmaz.
Bir cemiyetin başına gelebilecek en kötü şey parçalanma ve fertleri arasındaki bağların zayıflamasıır. Bu da benliğin nefsi (ruhu) yemesi ile olur. O zaman insan, kendi nefsini düşünür; kardeşini unutur. Herkes: Vay nefsim, der. Başkalarını istek ve arzularına kurban etmekten çekinmez.
Bir taplumun başına gelebilecek en kötü şey; fertlerinin “hep bana” demesidir. İçindeki “Ben” başkalarının aleyhine olarak şişer; dolayısıyle kendini büyük ve yüce; başkalarının küçük ve cüce görür; onlara hor bakar.
İnsanın, varlığını ve kıymetini ve ALLAH’ın ona bağışladığı güçleri, verdiği nimetleri hissedememesi de bu kadar kötüdür. İşte o zaman ruhundaki kıymetli itici güdüer ölür; buna karşılık zayıflık, basitlik ve boşboğazlık duyguları gelişir. Bunlar fert için öldürücü, cemiyet için çökertici duygulardır.
Vaziyet böyle olunca, ferdin çiğneyemeyeceği vasat bir sınır geremektedir. Fert orada kişiliğini ve önemini hissetmeli, bir insan olarak da başkasının kişiliğine, şerefine, hakkına dokunmamalıdır... Böylelikle toplumun fertleri birlikte yaşar, müşterek hedefe doğru yan yana gider; iyilik ve takva üzerinde yardımaşır ve birbirlerine hakkı ve sabrıtavsiye derler.
Toplum, fertlerin birbirine karşı ilgi ve muamelelerini pekiştirecek kurallara muhtaçtır. O zaman duygu akla karşı, kuvvet hakka karşı, arzu göreve karşı ve şahsi çıkar toplum yararına karşı taşkınlık etmez. Ve şunu da ilave edelim ki bu kurallar, ahlaki olmadıkça da görevlerini yerine getiremez.
Bunun içindir ki, nefsi ıslah etmeye, vicdanı uyarmaya ve ahlakı düzeltmeye dayanmayan herhangi bir ıslahat veya sosyal değişiklik, kum yığını üzerine bina yapmaya benzer “bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe ALLAH da onların durumlarını değiştirmez”.
İleriki sahifelerde canlı imanın, inanan toplum üzerindeki etkisini ve onu maddecilerinbakarken boyunları kırılacak yüksek ve insani bir düzeye (seviyeye) nasıl çıkaracağını göreceğiz.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İMANIN TOPLUM HAYATINDAKİ ETKİSİ
İman ve Ahlak
Fedakarlık
Kuvvet
Merhamet
İman ve Üretim
İman ve Üretim
İman ve Islahat