- İmanın şubelerinin sayısı

Adsense kodları


İmanın şubelerinin sayısı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Thu 7 April 2011, 10:46 am GMT +0200
İKİNCİ BÖLÜM
 
İMAN BÖLÜMÜ [108]


1. İmanın Şubelerinin Sayısı


 

3. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

İman, yetmiş küsur [109] şubedir.[110]

Buhârî'nin bir rivayetinde, Ebu Hureyre şöyle der:

İman, altmış küsur şubedir. Haya da, imandan bir şubedir.[111]

Bir rivayette ise, şu ilave vardır:

"İmanın en üst seviyesi, "Lâ ilahe illallah" (Allah'tan başka ilah yoktur) sözü ve en alt seviyesi ise, eziyet verecek şeyi yoldan kaldır­maktır.[112]

Tirmizî, Haya da, imandan bir şubedir" ifade-sine yer vermemiştir. Fakat diğer bir rivayetinde blj lîjLjj âîu'jl İman, altmış dört bölümdür" ifadesine yer vermiştir.[113]

Nesâî ise, diğer bir rivayetinde kısa olarak şu ifadeye yer vermiştir:

Haya da, imandan bir şubedir.[114]


 
[108] İman" kelimesi, sözlükte; bir kişiyi söylediği sözde tasdik etmek, doğrulamak, söylediğini ka­bullenmek, gönül huzuruyla benimsemek, karşısındakine güven vermek, güvenlikte olmak, şüpheye yer vermeyecek biçimde içten yürekten inanmak" anlamlarına gelir. Terim olarak ise; Hz. Peygamber (s.a.v)'i, yüce Allah'ın getirdiği kesin olarak bilinen hü­kümler (=zarürât-ı diniyye)de tasdik etmek, onun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip bunların gerçek ve doğru olduğuna gönülden inanmak demektir. İmanın hakikati ve özü, kalbin tasdikidir. Kaibin tasdiki, imanın değişmeyen asiî unsurudur. Yalnız kalpte neyin gizli olduğunu İnsanlar bilemediği için, kalpteki inancın dil ile söylenip açığa vurulması, o kişinin, dünyada bu söz ve İkrarına göre bir işleme tabi tutulması ge­rekmektedir. Bu sebeple kalpte bulunan İnancın dil ile ifade edilmesi, İmanın bir parçası değil adeta onun dünyevi şartıdır.

Amel: İradeye dayalı işT davranış ve eylem demektir. Esasen tasdik ve ikrar da birer ey­lemdir. Ancak amel deyince daha çok kalp ile dil dışında kalan organların ameli anlaşıl­maktadır. Bu durumda iman ve amel birbirinden ayrı şeyler olmasına, amelin imanın bir parçası olmamamsma rağmen her İkisi arasında çok sıkı bir bağ ve ilişki bulunmaktadır. Çünkü amelin geçerli olabilmesi için iman şart kılınmaktadır.

Kur'an'ın bir çok ayetinde iman ile Salih amel yan yana zikredilmiş, müminlerin salih amel­leri işleyerek maddi-manevi gelişmelerini sağlamaları ısrarla istenmiştir. Çünkü düşünce ve kalp alanından eylem ve hareket alanına çıkamamış olan iman, meyvesiz bir ağaca benzer. Kalpte mevcut olan iman ışığının hiç sönmeden parlaması ve giderek gücünü artırması, salih amellerle mümkün olur. Ayrıca İmanın olgunluğuna ermesi, imanı üstün bir dereceye getirmek ve böyle iman sahiplerine Allah'ın vaat ettiği sonsuz nimetlere kavuşmak için de amel gereklidir.

İnsan sadece inanılması gerekli hususları tasdik edip ameli umursamayan bir tavır sergile­yip yasaklan çiğnerse, dine, Allah'a ve Peygamber'ine olan bağlılığı yavaş yavaş azalır. Günün birinde kalbindeki iman ışığı da sönüp gider. 0 halde amelin, hem imanı güçlen­dirmede üstlendiği rol ve hem de müminin cehennem azabından kurtularak nimetlere ulaşmasına aracı olması ve Rabbine karşı kulluk görevini gerçek anlamda yerine getirmesi bakımından önemi çok büyüktür, (ç)

[109] Bu hadis; imânın, amellerden teşekkül eden bir takım şubeleri ve dalları olduğunu, bu dal­lardan ve şubelerden tecrid edilmiş bir İmânın kamil bir İmân olmayacağını ifade etmekte­dir. Ayrıca İmânın yetmiş küsur şubeden meydana geldiği ve İmânın, haya gibi dışa vuran alametleri olduğu ifade edilerek İmânın dışa vuran alametleri olduğu belirtilmiştir.

Bazı rivayetlerde, "altmış küsur", bazılarında "yetmiş küsur", bazılarında tereddütlü olarak "altmış küsur yada yetmiş küsur", Tirmizî'nin rivayetinde "altmış dört bölüm" olarak geç­mektedir. Ancak burada vurgulanan; sayısal değer değil, İmânın tezahürlerinin sayısal de­ğerlerle kayıtlanamayacağıdır. Zira Arapça'da yetmiş, altmış veya katlarıyla ifade edilen sa­yısal değerler çokluktan kinaye lafızlardır.

Kısacası: İmânın kemali, ameller ve tamamı ise taatlerledir. Taatieri benimseyerek bu şubelere katmak, tasdik cümlesinden olup tasdike delil sayılır, (ç)

[110] Buhârî, İmân 3; Müslim, İmân 57, 58 (35); Ebu Dâvud, Sünnet 14 (4676); Tirmizî, İmân 6 (2614); Nesâî, İmân 16; İbn Mâce, Mukaddime 9 (57); Ahmed b. Hanbel, 2/414, 445

[111] Buhârî, İmân 3

[112] Müslim, İmân 58;

[113] Tirmizî, İmân 6 (2614) 22   Tirmizî, İmân 6 {2614}

[114] Nesâî, İmân 16

Sevgi.
Sun 31 July 2022, 05:32 am GMT +0200
Esselamü Aleyküm. Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim