- İmanda İstisnâ Yapmak

Adsense kodları


İmanda İstisnâ Yapmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
saniyenur
Sun 8 January 2012, 10:52 am GMT +0200
İman’da (İnşaallah Diyerek) İstisnâ Yapmak


Bu görüş ayrılıklarının bir sonucu da imanda istisnada bulunmak meselesinde ortaya çıkmaktadır.

İstisnâ yapmak kişinin ben inşaallah mü’minim demesidir. Bu hususta ikisi aşırı uç ve biri orta yol olmak üzere üç görüş vardır. Kimisi bunu vacib kabul eder, kimisi haram, kimisi bir bakıma göre caiz görürken bir bakıma göre de kabul etmemektedir. Bu da bu görüşlerin en sahih olanıdır.

İstisnâ yapmayı vacib kabul edenlerin iki dayanağı vardır. Birincisi şudur: İman, insanın üzerinde öldüğü haldir. İnsan vefat edeceği hal ve Yüce Allah’ın ezeli ilmine göre varacağı durum itibariyle mü’min ya da kâfirdir. Bundan önceki hali ise muteber değildir. Derler ki: Arkasından küfrün bulunacağı ve netice olarak sahibinin kâfir olarak ölmesi ile sonuçlanacak bir iman iman değildir. Bu tıpkı tamamlanamadan önce sahibi tarafından ifsad edilen namaz ile gün batımından önce kişinin orucunu açmasına benzer. Bu, Küllâbiye ve diğer fırkaların bir çoğunun dayanağını teşkil etmektedir.

Daha sonra bu hususta aşırıya giden bir kesim de bu görüşü kabul etti ve nihayet bunlara mensub insanlar işledikleri salih amellerde bile istisnâ yapmaya koyuldular. İnşaallah namaz kıldım vb. sözler söylemeye başladılar. Bundan kasıtları da; inşaallah kabul edildi demektir. Yine onların bir çoğu herşeyde istisna yapar oldu ve mesela inşaallah bu bir elbisedir, inşaallah bu bir halattır diyecek hale kadar geldiler. Kendilerine bunun böyle olduğunda bir şüphe yoktur denilecek olursa onlar, evet böyledir ama Allah onu değiştirmeyi dilese değiştirebilir, diye cevab verirler.

İstisnâ yapmayı vacib görenlerin ikinci dayanağı da şudur: Mutlak iman Yüce Allah’ın kuluna yapılmasını emrettiği işlerin tümünü yapmayı, yasakladıklarının tümünü de terketmeyi ihtiva eder. Buna göre bir kimse ben mü’minim diyecek olursa, kendi lehine emrolunduğu bütün işleri yerine getiren, yasak kılındığı herbir şeyi de terkeden, ebrâr ve muttekîlerden olduğuna şahidlik etmiş olur. Buna göre o, Yüce Allah’ın mukarreb velilerinden biri demektir. Böyle bir iddiada bulunmak ise, insanın kendi nefsini tezkiye etmesi türündendir. Eğer böyle bir şahitlik doğru kabul edilirse, o kimsenin aynı şekilde bu hal üzere öldüğü takdirde, kendisinin cennetlik olduğuna da şahitlik edebilmesini gerektirir.

İşte istisna yapan selef’in genel olarak dayanağı budur. Bununla birlikte ileride Yüce Allah’ın izniyle belirteceğimiz gibi bir başka bakımdan istisnada bulunmayı terki de caiz görmüşlerdir. Bu görüşte olanlar aynı şekilde şüphe bulunmayan hususlarda istisna yapmanın caiz oluşunu da delil gösterirler. Yüce Allah’ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Elbette ve inşaallah Mescid-i Haram’a korkusuzca, emniyet içerisinde... gireceksinizdir." (el-Feth, 48/27) Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- de kabristan’da: "Ve inşaallah bizler de size kavuşacağız."[72] diye buyurmuştur. Yine: "Ben aranızda Allah’tan en çok korkan kişi olacağımı ümit ederim."[73] diye buyurmuştur ve buna benzer başka hadisler de vardır.

İmanda istisnâda bulunmayı haram kabul edenlere gelince, imanı tek bir bütün olarak kabul eden herkes bu görüştedir. Bunlar: Ben şehadet kelimesini söylediğimi bildiğim gibi, mü’min olduğumu da bilirim, der. Benim ben mü’minim demem, ben müslümanım demem gibidir. İmanında istisna yapan bir kimse onda şüphe ediyor demektir.

Bunlar imanlarında istisna yapan kimseleri şek edenler diye adlandırırlar ve Yüce Allah’ın: "Elbette ve inşaallah Mescid-i Haram’a korkusuzca, emniyetle... gireceksinizdir." (el-Feth, 48/27) buyruğundaki istisnaya şu sözleriyle açıklık getirmektedirler. Buradaki istisna korkusuzca ve güvenlik içerisinde girmeye aittir. Oraya girileceği hususunda ise herhangi bir şüphe yoktur. Şöyle de açıklanmıştır: Siz oraya hepiniz yahut bir bölümünüz gireceksinizdir, çünkü onların bazılarının öleceği Allah tarafından bilinen bir husustur.

Her iki tür cevab da su götürür. Çünkü onlar bu sözleriyle kaçındıkları mahzurun içine düşmüşlerdir. Güvenlik ve korku diye açıklamalarını ele alalım: Yüce Allah bunu bilmekle birlikte; güvenlik içerisinde gireceklerini haber vermiştir. O halde oraya gireceklerinde şüphe olmadığı gibi, güvenlikle gireceklerinde de şüphe yoktur. Hepsinin ya da bir bölümünün gireceklerinde de. Çünkü Yüce Allah kimin gireceğini, kimin girmeyeceğini bilmiştir. Bu hususta da şüphe söz konusu olamaz. O halde Yüce Allah’ın burada "inşaallah" diye buyurması, girişin muhakkak gerçekleşeceğini belirtmektir. Nitekim bir kimse mutlaka yapacağını kararlaştırdığı bir iş hakkında: Allah’a andolsun ki -inşaallah- ben bu işi yapacağım, der ve o bu sözlerini irade ve kararlılığında şüphe ettiği için söylemez. Ancak bu kimse böyle bir durumda da (istediğini yerine getiremeyecek olursa) yeminini bozmuş sayılmaz, çünkü o maksadının mutlaka gerçekleşeceği noktasında kesin ifade kullanmış değildir.

İstisnâda bulunmayı ya da terketmeyi caiz kabul edenlere gelince, bunlar her iki kesime göre delil itibariyle daha güçlüdürler. İşlerin en hayırlısı da orta yollu olanıdır.

Eğer istisnada bulunan kimse imanının esasında şüpheyi kastediyorsa istisnada bulunması yasaktır. Bu hususta görüş ayrılığı yoktur. Eğer kendisinin Yüce Allah’ın: "Gerçek mü’minler ancak o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri titrer. Ayetleri karşılarında okunduğu zaman (bu) onların imanını arttırır ve onlar ancak Rablerine güvenip, dayanırlar. Onlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden de infak ederler. İşte onlar gerçek mü’minlerin ta kendileridir. Onlar için Rableri katında dereceler, mağfiret ve bitmez, tükenmez bir rızık vardır." (el-Enfal, 8/2-4) buyruğu ile; "Mü’minler ancak Allah’a ve Rasûlüne iman eden ve sonra da şüpheye düşmeyen, sonra da malları ve canları ile Allah yolunda cihad eden kimselerdir. İşte onlar sadık olanların ta kendileridir." (el-Hucurat, 49/15) buyruğunda nitelendirdiği mü’minlerden bir mü’min olduğunu kastetmekse; o takdirde istisnâda bulunması caiz olur. Aynı şekilde akıbeti bilemeyeceğini belirtmek maksadıyla istisnada bulunan da işi imanında şüphe ettiği için değil de işin Allah’ın meşîetine bağlı olduğunu belirtmek maksadıyla istisnada bulunanın durumu da böyledir.

Bu görüşün ne kadar kuvvetli olduğu da görülmektedir.

Tahâvî’nin-Allah ona rahmet etsin-: "Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-den sahih olarak gelen şeriat ve beyanın tümü haktır." sözlerine gelince;


[72] Müslim 249; Ebû Dâvûd 3237; İbn Mâce 4306.

[73] Müslim 1110; Ebû Dâvûd 2389; Muvatta, I, 289; Müsned, VI, 67, 156, 245.


Bilal2009
Thu 22 April 2021, 03:53 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri tahkiki imana ulastirsin

ceren
Fri 23 April 2021, 01:55 am GMT +0200
Esselamu aleyküm. Rabbım razı olsun bilgilerden kardeşim...