Hadice
Sat 22 January 2011, 10:58 pm GMT +0200
İMAN NE KADARSA KUVVET DE O KADAR OLUR:
Müslümanın mağlup edilmeyen Allah’a, yalnız bırakılmayan hakka, sonu gelmeyen ebediyete,değişmeyen kadere ve gevşemeyen kardeşliğe imanı; madde veya silah kuvveti ile kıyaslanamayacak manevi bir güç kaynağıdır.
Bir insanın imandan nasibi ne kadarsa kuvvetten nasib de o kadardır. Bunu, Resulullah’dan sonra mü’minlerin en üstünü olan Hz. Ebu Bekr’de görmekteyiz. O öyle yerlerde kuvvet göstermişti ki, Ömer gibi zorlu birine: “Allah’a yemin ederimki, Ebu Bekr’in imanı tüm ümmetin imanı ile tartılsa ağır basardı” demeğe mecbur etmişti.
şimdi o yerlerden bazılarını zikredelim:
Allah’ın Resulü vefat ettiği gün müslümanlar sarsılmış, şuurlarını kaybetmişlerdi. Öyleki rivayete göre Hz. Ömer: Kim Muhammed öldü, derse boynunu vururum, demişti. İşte o sırada Hz. Ebu Bekr’in gür sesi duyulu: “Muhammed’e tapanlar bilsinler ki, Muhammed ölmüştür”. “Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. fiimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse, Allah’a hiç bir ziyan veremez”.
Peygamber Efendimiz vefat etmeden önce şam’a gitmek üzere Üsame’nin kumandasında bir ordu hazırlamşıtı. Müslümanlar Hz. Ebu Bekir’den bu orduyu göndermemesini istediler. Çünkü ileriki günlerde ne olacağı belirsiz idi. Peygamberin ölümünü duyan Arapların ne yapacağını kimse bilmiyordu. Fakat Hz. bekir onlara kesin kararını bildirdi: “Allah’a yemin ederim ki, canavarların beni parçalayacağını bilsem, Resulullah’ın emrettiği gibi, Üsame ordusunu gönderirim. Tek kalacağımı bilsem yine gönderirim”.
Resulullah’ın vefatından sonra, Müslümanlar, Hz. Aişe’nin tabiri ile, yağmur altında kalmış koyun sürüsü gibi olmuşlardı. Birtakım Arap kabileleri dünden dönmüş ve zekat vermiyeceklerini ilan etmişlerdi. Hatta Medine’yi bile ele geçirmek üzere idiler. Bunun üzerine bazı Müslümanlar, Hz. Ebu Bekir’e: Ey Resululah’ın Halifesi, bütün Araplarla savaşamazsın, evine çekil, kapını kapat, ölünceye kadar Allah’a ibardet et, dediler. Fakat Allah’dan korkan, ağlayan, hafif bir rüzgar kadar ince, ipek gibi yumuşak bir ana kadar şefkatli olan bu adam bazı onlarda öyle değişiyor ki, deniz gibi kabaran, aslan gibi kükreyen bir insan oluyor ve Ömer’in yüzüne şöyle haykırıyor: Cahiliyeten zorba, İslamiyette pısırık mı olalım, ey Hattabın oğlu? Vahy tamamlandı, kemalini buldu. Benim zamanımda geri mi eksilecek? Allah’a yemin erderim ki, Resululah’a verdikleri deveyi bana yularsız versinler onlarla savaşırım, yeter ki elim kılıç tutsun!!