ezelinur
Fri 29 January 2010, 06:02 pm GMT +0200
Başkalarına nisbetle öncelikle kimlerin imam olma hakkına sâhib olduklarını, aşağıda her mezhebe göre detaylı bir şekilde açıklamış bulunmaktayız.
Hanefiler dediler ki: Sahîhlik ve fâsidlikle ilgili namaz hükümlerini en iyi bilen kişi, imamlığa tercih edilir. Bu kişi, imamlık için diğerlerine nisbetle daha fazla hak sahibidir. Yalnız böyle bir kimsenin, aleni günâhlardan uzak durması şarttır. Bundan sonra Kur’an-ı Kerim’i güzel ve tecvide uygun olarak okuyan kimse tercih edilir. Bundan sonra, takvası çok olan, sonra İslâm’a ilk önce girmiş olan, sonra ikisi de aslen müslüman olan kişilerden daha yaşlı olan, sonra ahlâkı en güzel olan, sonra yüzü güzel olan, sonra soyu şerefli olan, sonra elbisesi temiz olan tercih edilir. Mevcûdlar, bu sayılan niteliklerde birbirlerine eşit olurlarsa ve imamlığa geçmek için de müşkülât çıkarırlarsa, aralarında kura çekilir. Müşkülât çıkarmadıkları takdirde, dilediklerini imamlığa geçirebilirler. Anlaşmazlığa düşer ve kuraya da razı olmazlarsa, çoğunluğun oyunu alan imamlığa geçer. Çoğunluk, ehliyetli olmayan birini imamlığa geçirirse, günahkâr olmamakla birlikte, iyi yapmamış olurlar. Bütün bu durumlar, cemaatin başında bir sultanın veya üzerinde anlaşmaya vardıkları bir ev sahibinin ya da namaz kıldırmakla görevli birinin bulunmaması hâlinde söz konusu olabilir. Aksi takdirde sultan, imamlık için öne geçer. O bulunmadığı takdirde ev sahibi mutlak olarak imamlık için öne geçer. Görevli imam da ev sahibi gibidir. Bir evde, ev sahibi ile o evi kirayla tutup içinde ikâmet etmekte olan kişi bir arada bulunurlarsa, tabiî ki içinde oturmakta olan kiracı, öncelikle imamlığa geçer.
Şafiiler dediler ki: Emri altındaki vilâyette bulunan valinin, imamlık için öne geçmesi mendubtur. Ondan sonra görevli olan imam, ondan sonra o muhitte hakkıyla ikâmet eden kişi, eğer imamlığa lâyıksa öne geçirilir. Anılan bu kimselerin bulunmaması hâlinde fıkhı en iyi bilen, sonra Kur’an-ı Kerîm’i en iyi okuyan, sonra zühdü en fazla olan, sonra verâ ve takvası fazla olan, sonra önce müslüman olan, sonra nesebi daha faziletli olan, sonra hal ve gidiş tarzı daha güzel olan, sonra elbise, beden ve sanatı daha temiz olan, sonra sesi en güzel olan, sonra yüzü en güzel olan, sonra da evli olan imamlık için tercih edilip öne geçirilir. Anılan bu niteliklerde eşit olurlarsa, aralarında kura çekilir. İmamlığa lâyık olan biri varken başkasının öne geçmesi caizdir. Ama, meselâ fıkhı daha iyi bilmek gibi öncelik vasfına sahip biri varken, başkasının öne geçmesi caiz olmaz.
Mâlikîler dediler ki; Teşekkül eden cemaattekilerin hepsi de imamlığa lâyık olurlarsa, sultan veya naibinin öne geçmesi mendub olur. Diğerleri fıkhı daha iyi bilip daha efdâl olsalar bile, bunların öne geçmeleri mendub olur. Bunlardan sonra mescidin görevli imamı, sonra ev sahibi tercih hakkına sahiptir. Evi kiralamış olan, ev sahibine nisbetle imamlığa daha fazla hak sahibidir. Ev sahibi kadınsa, kiracı imamlığa daha fazla hak sahibidir. Kendisinin imamlığı sahîh olmadığından dolayı, yerine başkasını vekil tâyin etmesi vâcib olur. Bunlardan sonra namazla ilgili hükümleri en iyi bilen, sonra rivayet ve hıfz bakımından hadîs ilmini en iyi bilen, sonra durumu meçhul olana karşılık adaletli olan, sonra Kur’an-ı Kerîm’i en iyi okuyan, sonra ibâdeti fazla olan, sonra İslâm’da kıdemi fazla olan, sonra nesebi üstün olan, sonra ahlâkı güzel olan, sonra elbisesi -yeni ve mubah olanları giymekle- en güzel olan tercih edilip öne geçirilir. Aynı mertebede birbirine eşit olanlardan, Allah’tan en fazla korkan -ne geçirilir. Yine mertebeleri eşit olan iki kişiden hür olanı, köle olanına tercih edilir. Her bakımdan eşit olduklarında ise kura çekilir. Ama aralarından birini öne geçirirlerse, kura çekmeye gerek kalmaz. İmamlık için müşkülât çıkarmaları, kibir ve üstünlük sağlamak amacından ileri geliyorsa, tümü imamlık hakkını yitirirler.
Hanbeliler dediler ki: Fıkhı en iyi bilen ve Kur’an-ı Kerîm’i okumada tecvide daha fazla riâyet eden kişi, imamlığa diğerlerine nisbetle daha fazla hak sahibi olur. Sonra fıkhı bilen ve Kur’an-ı Kerîm okurken tecvide riâyet eden kişi, sonra da sadece tecvide riâyet eden ve fakîh olmasa bile namazla ilgili hükümleri hıfzında tutan, sonra namazla ilgili fikhî bilgileri hıfzında tutan, sonra namaz fıkhını bilmeyen, fakat Kur’an-ı Kerîm okuyabilen kişi, imamlık için öne geçirilir. Kur’an okuyamamakta aynı düzeyde bulunurlarsa, namaz ahkâmını daha iyi bilen kişi öne geçirilir. Kur’an-ı Kerîm okumada ve fıkhı bilmede aynı seviyede bulunurlarsa en yaşlı olan, sonra soyu şerefli olan, sonra ilk önce hicret etmiş olan -ilk önce müslüman olan da ilk önce hicret etmiş olan gibidir-, sonra en takvâlı olan, sonra verâı en fazla olan kişi imamlık için tercihen öne geçirilir.
Bu anılan niteliklerde aynı düzeyde bulunurlarsa, aralarında kura çekilir. Namaz, ev sahibinin de imamlığa ehil olduğu bir evde kılmıyorsa, diğerlerine nisbetle o, imamlığa daha fazla hak sahibi olur. Namaz eğer mescidde kılmıyorsa, görevli imam diğerlerine nisbetle tercihen öne geçirilir. Ev sahibiyle görevli imam köle olsalar bile, tercih edilirler. Ancak sultan veya bir yetkili, evde ya da mescidde hazır bulunurlarsa, imamlık için bunlar hiçbir şarta bakılmaksızın ileri geçerler.[69]