- İmam Maverdi ve eserleri

Adsense kodları


İmam Maverdi ve eserleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 11 March 2011, 02:24 pm GMT +0200
İMAM MAVERDI ve ESERLERİ




Ali b. Muhammed b. Habîb Ebi'l-Haseni'l-Mâverdî (D. 974 m. 364 h. V. 1058 m. 450 h.) Basra'da 364 hicrî yılında doğmuş­tur. Büveyh oğullarının iktidarı zamanında yetişmiş, Basra ve Bağdat'da Hasan b. Ali el-Huzelî, Muhammed b. Adiyyi'l-Minkarî, Muhammed b. Mualla el-Ezdî, Ca'fer b. Fazlı'l-Bağdadî'den ders okumuştur. Fıkıh, Üsûl-i Fıkıh, Tefsir, Hadîs ilimlerini tahsil etmiştir. Hukukçu, Üsûlcü, Tefsirci, Edebiyat­çı, Siyasetçi bir âlimdir. Hukuk sahasında İmam Şafiî'nin mez­hebini takip etmiştir. Kendisinden de pek çok kimse ders oku­muş, rivayette bulunmuştur.

Muhtelif şehirlerde hâkimlik yapmış, Nişabur yakınında Ustuvâ şehrinde Baş Kadılık (Kadu'l-Kuzât) görevinde bulun­muştur. Büveyh oğullarından Halîfe el-Kâdir'in sarayında müs­teşar olarak çalışmıştır. "Şehinşah", "Melikü'l-Mülûk" gibi bü­yüklük belirten sıfatların halifelerin ismi önünde kullanılması ve hutbelerde okunması mes'elesi yüzünden Halîfe El-Muktazî ile araları açılmıştır. El-Muktazî, bu isimlerin hutbede okuna­bilip okunamıyacağım Mâverdî'den sormuş, o da: Okunamıya-cağını, sıfat olarak kullanılamıyacağını belirtmiş, delil olarak da:

"Kıyamet gününde, Allah Teâlâ nezdinde isimlerin en bayağısı, bir kimsenin -Melikü'l-Mülûk' ismiyle isimlenmesi, anılraasıdır", hadîs-i şerifi ve bu anlama yakın hadîsleri göstermiştir.

Büveyh oğullarından Halîfe Celâlu d-Devle, Mâverdî'nin bu fetvasına dayanarak, Halifeliği zamanında isimlerin başındaki büyüklük bildiren sıfatları, isimleri kaldırmıştır.

"Mâverdî" lakabı: Gül suyu ticaretiyle de meşgul olduğun­dan "Mâü'1-Verd" (Gül suyu) terkibinden gelmektedir. San'atına işaret eden bir lakabtır. 450 hicrî, 1058 milâdî yılında Bağ-dad'da vefat etmiştir.[5]

 

ESERLERİ:

Mâverdî, tefsîr ve bilhassa fıkıh ve usûl-i fıkıh konusunda, Şafiî mezhebine göre, pek çok eserler yazmıştır. Sağlığında hiç­bir eserini açığa çıkarmamış, kimseye göstermemiştir. Bu hu­susta şöyle bir rivayet kaydedilir:

Vefatı yaklaştığı zaman güvendiği birisine:

- Falan yerde bulunan kitapların hepsi benim eserlerimdir. Onları şimdiye kadar açığa çıkarmadım. Çıkarmayı da pek iste­miyorum. Gördüm ki ölüm bana yaklaşıyor. Elini elime ver. Şa­yet ölürken elini tutar ve sıkarsam, bilesin ki, o eserlerimin hiç­birisi Allah tarafından kabul olunmamıştır. Kitapların hepsini alır, Dicle'ye atarsın. Elimi açar, elini kavramazsam, bilesin ki, eserlerim Allah tarafından kabul olmuştur. Kitapları oradan alırsın, umduğum sevaplar için etrafa yayarsın, der.

Olayın muhatabı olan şahsın anlattığına göre:

-  Ölüm Mâverdî'ye yaklaşınca elimi, elinin içine koydum. Elini açtı, elimi kavramadı. Kabul anlamına bir işaret saydım ve ölümünden sonra, kitaplarını çıkardım, yaydım, der.[6]




[6] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 22.