- İlimle İlgili Üçüncü Fasıl

Adsense kodları


İlimle İlgili Üçüncü Fasıl

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 23 June 2011, 02:03 pm GMT +0200
İlimle İlgili Üçüncü Fasıl


249 - (52) Hasan (elbasrî R.A) den mürsel olarak mervîdir, dedi: Resûlüllah (S.A.V) buyurdu:[183]

«Bir kimseye ölüm geldiğinde o kimse, islâmı İhyp etmek İçin ilim taleb eder olsa, o kimse ile Peygamberler arasında cennette sâdece Wr derece (nübüvvet derecesi} vardır.» [184]

 

Îzahat

 

Râvî Hasanı Basrî (R.A), tabiînin ululanndandır. Hz. Ömerin hilâ­fetinin bitimine iki sene kala dünyaya gelmiş vr o zaman annesi hayre hanım medine-i münevverede ümmü seleme (R.A) validemizin cariyesi idi.

Ulema dedilerki : Annesi her hangi bir iş için meşlculiyyete çıktığı zaman, çocuğu Hasan (R.A) ağlıyor. Hemen Ümmü seleme (R.A) de memesini Hasana (R.A) veriyor. îşte Hasam Basrî (R.A) daki görülen fesahat ve hikmetli söz, bu sütten mütevellitdir.

Hasan (R.A), Vadiyil Kura denilen mahallede büyüyüb gelişdi. Kendisi fasih idi. Talha bin tibeydullah (R.A) ile Aişe (R.A) ı görmüş­tür. Fakat Hz. Aişe (R.A) den hadis işittiği sıhhatli olarak nakledilme-miştir. Hz. Aliyede mülâki olduğu söylenmiştir.

îbni Ömer, Enes, Semure, Eba Bekre, Kays bin Asım, Cündüb bin Abdillah, maakal bin yesar, Amr bin tığlib, Abdurrahman bin semura,

Ebâ berze el eşlemi, ımran bin H,usayn, Abdullah bin mağfel, Ahmer bin cüz ve Aid bin Amr elmüzenî (Allâjı hepsinden razı olsun) gibi sahabelerden hadis işitip rivayet etmiştir. Ve tabiînin büyüklerindende hadis tâlim edib işitmiştir.

Kendisinden, tabiînden ve başkalarından pek çok kimseler, hadis rivayet edib öğrenmişlerdir.

Hasanı Basrî rahimehullah-ın, yüz otuz (130) veya üçyüz kadar sahabeye idrak edib yetişdiği rivayet edilmiştir.

Muhammed bin Sad (R.A), diyorki:

«Hasan el Basrî (R.A), her şeyi cami, âlim, yüksek şahsiyetli, fakih, itimada layık, emin, âbid, hakka teslim olan, ilmi irfanı çok, fasih, güzel huy ve simaya malik bir kişidir.»

Mekke-i Mükerremeye geldiği zamanda kendisini yüksek bir min­der üzerine oturtuyorlar, etrafına insanlar toplanıyor, bu insanların içlerinde büyük âlimlerden, tavus, atâ, mücâhid ve Amr bin Şuayb gibi zatlarda hazır bulunuyorlar. Aralarında konuşuyorlar ve hemen diyorlar veya bâzıları diyorki ; «Bu zat gibi, hiç görülmemiştir.» yânı, o zamanda bu zat gibi âlim görülmemiştir, demektir.

Fazileti, hakkında pek çok beyanlarda bulunub menkıbeler yazıl­mıştır. Kısa yoldan yazıb neticelemiş oluyoruz.

Basrada hadis okutup hutbeler îrâd eden bu zat, hicretin yüz yir­mi (120) senesinde vefat etmiştir. Allah ondan razî olsun.

Bu zatı muhterem hakfonda nakledilen hayat hikâyeleri, «Tehzîbül esma velluğat» ile «Takrib ettehizb» adlı eserlerden istifade edilmiştir.

Hadîsi nebevide, islâmı ihya etmek gayesine bağlı olub, mal, mülk, makam ve mansıb sevdası gibi fasid gâyelerdende uzak olarak ilim tahsil eden her kişi, bu temiz gayeye devam ederken ecel gelib ölür­se, o kimse ile Peygamberler arasında sâdece nübüvvet derecesi farkı vardır.

Zira Peygamberler, Vahye muhatapdırlar. Böyle temiz gayeye sahib olanlar.: Her ne kadar vahye muhatap ölmasalarda, Peygamberlerin gönderiliş gayeleri olan, hakkı tâlim ve tebliğ ederek islâmı yaymak ve ihya etmek davaları, bu zatlardada aynen yardır.

Tercümesi:

250 - (53) Yine ondan (Hasanı Basrî R.A denjmürsel olarak mervîdir, dedi:

ResûlüIIah (S.A.V) e Benî isrâilden olan iki adam hakkında sorul­du : O iki adamdan bilisi, bir âlim faiz namazları kılar, sonra oturur insanlara hayır öğretildi:

— Diğeri ise, gündüz oruç tutar gece kâim olur (gecleyin nafile ibâdet yapar). Bunların hangisi daha efdaldır?

ResûlüIIah (S.A.V) buyurdu:[185]

«Farzı kılan, sonra oturup İnsanlara hayır tâlim edip öğreten şu âlimin, gündüz oruç tutup geceleyin kâim olan âbid üzerine fazileti, benim sizin fen aşağınız üzerine olan faziletim gibidir.» [186]

 

İzahat
 


Beş vakit farzını kılıb ilim tâlim, tebşir ve tasnifi ile meşkul olan âlim kimsenin, geceleri ibâdet ve evradla, gündüzleride oruçla gününü geçiren Âbidden daha faziletli olduğu mübarek Peygamber efendimi­zin nurlu sözünde beyan buyurulmuştur. Hakikat böyle iken, bâzı câhil kimselerin, beş vakit namazını kılıb ilmi irfanla meşkul olanları, «amelsiz» gibi cümlelerle kötülediklerine şâhid ve muttâlî olunmuş­tur. Çok esef verici bir kötü hükümdür.

Zira Peygamber efendimizin, mukayeseli bir şekilde takdir ve tat-dil buyurduğunu, tahkir etmek, Allah muhafaza îmânı tehlikeye ata­bilir. Bu tehlikeden hazer etmek için inanan müminlerin, yukardaki hadîsi nebeviyeyi tekrar ve tekrar, okumalarını ve mucibi ile amel edip ehli ilmin kıymetini takdir etmelerini tavsiye ederiz.

Tercümesi:

251 - (54) Ali (R.A) den mervîdir, dedi:

ResûlüIIah (S.A.V) buyurdu:

«Dinde fakın olan (Şeriat ve islam hukukuna âlım olan) adam, ne eüzel adamdı* zira kendisine ihtiyaç olunduğunda fayda verir ve eğer kendisinden istiğna olunursa, nefsini iğna ve zengin yapar.»

(Hadîsi, Rezin rivayet etmiştir.)

Tercümesi:

252 - (55) îkrime (R.A) den mervîdir, muhakkakki, ibni Abbas (R.A ikrimeye) dedi:

.İnsanlara her cuma günü, (haftada) bir sefer hadfe oku ve yâzu nasihat et. Şayet ziyade yapmak istersen, (haftada) İki sefer nasihat et. Ve eğer daha çok yapmak istersen (haftada) üç sefer nasihat et. İnsanları bu kur'ahı dinlemekten usandırma. Seni ben bulup cemaat sana istendi sözleri ile meşgul oldukları halde gelir uerı. Bu halde iken sen onlara kıssa nakledersin, işte o zaman onların söz­leri, onların üzerine senin nasihatim keser. Bu takdirde onları usanoınrsın.[187]

— Şu halde sükût et, senden bir söz ve nasihat talep ederlerse onlar İslahh iken hemen nasihat et. Dua ederken yüksek sesle avaz avaz bağırmakdan dikkat ederek kaçın. Zira ben Resûlüllah (S.A.V) j ve onun eshamnı görül) bildiğime göre, onlar, böyle şeyi kat'iyyen işle­mezlerdi.» [188]

 

İzahat

 

Râvî İkrime (R.A), îbni Abbas radıyallahü teâla anhm kölesi ve tâ-baîn efendilerimizin büyüklerindendir. Aslı mağrib ahalîsinin «Berberi» soyundandır.

Kendisi sahâbe-i kiramdan; Hasan bin Ali, Ebû katâde, İbni Abbas, İbni Ömer, İbni Amrr Ebû Hureyre, Ebû Saîd, Muâviye (Allah hepsin­den razî olsun) ve daha başka sahabelerden hadîsi şerif rivayet edib öğrenmiştir.

Ayrıca kendisinden, Ebuşşâsa, Şâbî, Naha-î, Sebî-î, İbni şîrîn, Amr bin Dînâr gibi tabiînin büyükleri ve pek çok halk, hadîs rivayet etmiş­lerdir.

İbni Muân (R.A) dediki : «İkrime» (ilmine) îtimad edilen bir kişi­dir. Binaenaleyh İkrime (R.A) in aleyhinde laf edeni görürsem, o kim­seyi islam düşmanı diyerek itham ederim.»

İkrime bizzat dediki : «Muhakkak ben çarşıya çıkarım, hemen bir adamın bir kelime konuşmasını duyarım. İşte o anda bana ilimden elli kapı açılır.»

Ebû Hatim (R.A) İkrime hakkında dediki:

«îbni Abbas   (R.A)   in kölelerinin en âlimi, İkrime   (R.A)  dir.»

Ebû Ahmed bin Adiy (R.A) da dedi:

«İkrime (R.A) den (hadis veya ilim) rivayet etmekden imamlar (müctehidler veya hadis imamları) hiç çekinmemiştir ve Sıhah sâhib-leri, Sıhahlarına ondan hadîs rivayet edib katmışlardır.»

Beyhakî (R.A) da dedi:

«ikrime (R.A) den Buhâri hadîs rivayet etmiştir. Müslimde yoktur.»

Neteldm yukardaki hadîsi nebevî, Bûharinin rivâyetiyledir.

ikrime (R.A), hicretin 104 veya 105 veya 106 veya 107 senesinde vefat etmiştir. Allah ondan râzî olsun. (Hulâsatan, Tehzîbülesmâ Vel-îuğat,C.I,341)

Haberde Abdullah bin Abbas (R.A) ikrimege tavsiyesinde şu hu­suslara riayet etmesine dikkat çekiyor :

a)  Vâzu nasihati haftanın cuma gününde bir defa yapılması, şa­yet istek ve ihtiyaç olursa, iki defa olması ve eğer lüzum ederse, haikı usandırmamak kaydiyle hafta da üç sefer yapılması tavsiye    buyumlmaktadır.

b) Nasihatin, cemaatı usandırmayack şekilde yapılması ve eğer cemaatda usanma hâli olursa, kendilerinin konuşmaya başlayıb, vâzu nasîhatda keza hitabetde bulunan kişinin sözleri dinlenilmez hâle ge­lebileceği hususada işaret Duyurulmuştur.

c)  Vâzu nasihat veya hitabet ve meşru olan her çeşit sohbet ve konferans, cemaat tarafından iştiyakla istenirse, hemen bunu fırsat bilib ehillerinin değerlendirmelerine tenbihât ve îkaz vardır.

d)  İbni Abbas (R.A) Dua ederkende, mukaffan bir şekilde bellî ta­raflarca yönelerek yüksek sesle bağıra bağıra dua yapmayı men et­mektedir.

Keza vaiz esnasında yüksek sesle bağırmak ve kürsü üzerinde el kol sallamakda aynıdır. Halkın nefsânî hissini tahrik etmekden uzak, uyarıcı ve îkaz edici şekilde olması lâzımdır. Dua ederken, vazû nasihat ve hitabetde bulunurken yüksek sesle bağırmak, el kol sallamak,, otururken kalkıb oturmak ve elleri her hangi bir şeye vurmak mekruh-dur. Bu hususda bak, «Mülteka Tercümesi» cild dörtlün sahife -174-176. Birde nasihat hakkında yukarda 207. 230 ve 240 hadîsin îzah bölümüne bakınız.

Tercümesi

253 - (56) Vasile bin El Eskâ (R.A) den mervîdir, dedi:

Resûlüllah (SA.V) buyurdu:[189]

«Bir kimse, ilim taleb eder ve ilme idrâk ederse, o kimse için ecrü mükâfatdan iki nasıyb (taleb ecri ile idrak ve isabet etme nasıybı) vardır; Eğer ilim ve içtihadında isabet etmezse, o kimse için ecirden bir nasıyb (ilme çalışma nasıybi) vardır.» [190]

 

Îzahat
 

Râvî vasile bin el Eskaâ (R.A), sahâbe-i kiramdandır. Künyesi, Ebû Şeddaddır. Ebû el Eskaa da denir. Denildiki, Ebû Muhamrned, Ebul hat-tab ve Ebû kırsâfe ilede künyelenmiştir.

Denilmiştirki, Resulü elcrem sallâllahü aleyhi vesellem efendimiz tebtik seferine hazırlanırken müslüman olmuştur ve beraber tebük se­ferinde hazır bulunmuştur. Şam ve Humus-un iethindede hazır bulun­muştur.

Diğer bir kavildede, Peygamber efendimize müslüman olduktan soma üç sene hizmetde bulunmuştur. Kendisi «Ashabı Suffa» denilen fakir sahabelerden idi.

Peygamber sallallâhü aleyhi vesellem efendimizden, bizzat   elli altı (56) hadîs rivayet etmiştir.

Samda sakin olmuştur. Sonra k,udüs şerife yakın bir belde olan «cebrin» deki evinde vatan edinib ikâmet etti. Basrayada girdi.

Kendisinden tabiînin uluları ve pek çok halk hadîs rivayet etmiş­lerdir. Hayatının son zamanlarında Samda bulundu ve hicretin seksen altı (86) veya seksen beşinci (85) senesinde Samda vefat etmiştir. Kendisi o anda, doksan sekiz (98) yaşında idi. Hicretin seksen üçünde yüz beş (105) yaşında vefat eSğide yazılmıştır. Fakat sahih olan evvelki kavildir. Allah ondan razî olsun.

Hadîsi nebevideki, âlim ve ictihad hükümleri hakkında bir nebze malumat, yukardaki hadîsi nebevilerin izahatında yazılmıştır.

Bilhassa yukarda geçen 235. hadîsi şerifin îzah bölümünü tekrar be tekrar okumayı tavsiye ederiz.

Tercümesi:

254 - (57}EbîHureyre (R.A) den mervîdir, dedi:

Resûlüllah (S.A.V) buyurdu:

«Muhakkakki, Müminin ölümünden sonra iyiliklerinden ve ame­linden kendine kavuşan (hayrı devam edib erişen) şeyler vardır, (on­larca şunlardır) :

a)  İlmi olub, ilmini başkasına öğretip neşreden,

b)   Salih evlad terk eden,

c)  Vârislerine mushaf (Kur'anı kerim) terk eden, d Mescid bina eden,

e)  Misafirler için misafirhane yapan,

f)  Devamlı akıp faydalanılan bir ırmak bırakan,

g)   Sıhhat ve hayatında mâlinden sadaka çıkaran,

işte bunları işleyenler, öldükten sonra bu iyilik ve amelleri ken­dilerine kavuşur, (defterlerine ecrü mükafatı devamlı yazılır).»

(Hadîsi, îbni Mâce ve Beyhakî «Şuabül îman» adlı eserinde rivayet etmiştir.)

(Not: Bu hadîsi şerifin izahatı, birinci ciltde ve yukardaki hadîsi şe­riflerin İzahatında beyan, edilmiştir. Ancak bu hadîsi şerifde üçüncü olarak zikredilen «vârislerine m'ushat (Kur'anı kerim) terk eden.» Cümlesine iyi dikkat edib sülâlesine kur'anı kerim veya dînî, millî hü­kümleri beyan eden eserler bırakanlar, aynı mutlu kişiler olduklarını unutmamalıdırlar.)

Tercümesi:

255 - {58) Aişe (R.A) den mervîdir, dedi:

Resûlüllah (S.A.V) den işittim diyordtt:

«Şüphesiz Allâhü teâla bana vahyeti; Bir kimse ilim talebinde bir yola sülük eder giderse, onun için cennetin yolunu kolaylaştırırım. Bir kimsenin iki gözünü ilim yolunda alırsam; onun iki gözünü cennet-de sabit kılarım.

— İlim yolundaki fazilet, ibâdet yolundaki filetten hayırlıdır. Dî­nin aslı esası, verâ (Şüpheliden kaçınıp takvaya -sahil) olmak) dır.»[191]

Tercümesi:

256 - (59)İbni Abüas (R.A) den mervîdir, dedi: «Gecenin bir saatında ilim tedris edib çalışmak, geceyi  (ibâdet ve zikirle) ihya etmekten hayırlıdır.» [192]

Tercümesi:

257- (60) Abdullah bin Amr (R.A) den mervîdir, Resûlüllah sal-Iallâhü aleyhi vesellem, mescidinde iki çeşit meclise uğradı ve dedi :

«Her iki meclisde hayır üzerinedir. Bunlardan birisi, (sevab bakı­mından) diğerinden daha efdaldır.

—  Ama bu (İbâdet ve ezkarla meşkul olan}  kişiler, Allâha dua ederler ve Allanın yanmdakine (rızasına) rağbet ederler. Cenabu hak-da dilerse onlara fazlı kereminden verir, dilerse vermeyib men eder.

—  Fakat bu (ilimle meşkul olan) kişiler, fıkhı veya ilmi tâlim edib öğrenirler ve câhil olana öğretirler. İşte ilimle meşkul olan bu meclis adamları, en efdal kişilerdir. Zira ben, ancak ve ancak muallim (öğre-tici-ilimle meşkul olucu) olarak gönderildim.»[193]

—  Bu cümleyi buyurdukdan sonra Resûlüllah (S.A.V) o ilim mec­lisi olan topluluğun yanına oturdu.» [194]




[183] (Hadîsi, Tirmizî rivâyt etmiştir.)

[184] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 190.

[185] (Hadîsi, Dârünî rivayet etmiştir.)

[186] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 190-192.

[187] (Hadîsi, Buharı rivayet etmiştir.)

[188] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/192-194. 

[189] (Hadîsi, Dârimî rivayet etmiştir.)

[190] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 194-195.

[191] (Hadîsi, Beyhakî «Suabül îman» adlı eserintfe rivayet etmiştir.)

[192] (Haberi, Dârimi rivayet etmiştir.)

[193] (Hadîsi, Dârimî rivayet etmiştir.)

[194] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 196-199.