- İlim Bir Işık

Adsense kodları


İlim Bir Işık

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Rüveyha
Fri 10 October 2014, 06:17 am GMT +0200
İlim Bir Işık


Mübarek Erol | Aralık 2013 | BAŞYAZI


Alimlerimizin Din-i Mübin-i İslâm’a hizmeti çok büyüktür. Bugün kulluğumuzu, ibadet ve taatlerimizi sıhhatinden emin bir şekilde gönül rahatlığıyla yerine getirebiliyorsak, şüphesiz bu alimlerimizin gayretleriyle olmuştur. Onlar doğru yolu belirlemişler, karışıklığı, fitne ve fesadı önlemişlerdir.

Fahr-i Kainat s.a.v. Efendimiz bu gayret içinde bulunanları şöyle müjdelemiştir:

“Allah Tealâ’ya, dini hakkıyla anlamak ve yaşamaktan daha faziletli bir şeyle ibadet edilmedi. Gerçek fakih olan bir alim, şeytana karşı ilim ve şuuruna ulaşmadan ibadet eden bin âbidden daha etkilidir. Her şeyin bir direği vardır. Bu dinin direği de fıkıh (dini aslî hali ile anlayıp yaşamak)tır.” (Beyhakî)

Şöyle baştan bir hatırlayacak olursak, Cenab-ı Mevlâ, Rasulü s.a.v.’in elçiliği ile İslâm’ı göndermiş ve doğru anlaşılıp yaşanmasını O’nunla sağlamıştır. Her biri nübüvvet nuruyla terbiye olmuş sahabi efendilerimiz de dosdoğru yolu Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.’den öğrenmişler, kendilerinden sonraki nesillere aktarmışlardır.

Şihabeddin Sühreverdî k.s. hazretleri, korumakla mükellef olduğumuz bu mirasın nasıl meydana getirildiğini şöyle anlatıyor:

“Dinimiz, asırlar boyu ilim ehli insanların gayretleriyle safiyetini kaybetmeden bugünlere ulaştı. Tefsir alimleri, hadis imamları ve fakihler, Kur’an ve Sünnet’ten birçok ilim elde ettiler. Onlardan hükümler çıkarttılar. Yeni durumları, Kur’an ve hadisin delilleri ışığında değerlendirip hükme bağladılar. Böylece, Allah Tealâ alimler vasıtasıyla dinini himaye etti.

Tefsir alimleri tefsir şekillerini, yorum ilmini, değişik kullanış ve anlayışları, dille ilgili unsurları iyice anlayıp öğrendiler. Bu konularda kitaplar yazdılar. Kur’an ilimleri bu şekilde ümmet arasında yayıldı.

Hadis imamları hadisleri derlediler. Bu konuda son derece titiz davranarak, hadislerin yerini tespite çalıştılar. Böylece yanlış ile doğru birbirinden ayrılmış oldu. Ayrıca Sünnet’in muhafazası için hadisler, değişik rivayetleri ve râvileriyle birlikte ezberlendi.

Fakihler ise asıl kaynaklardan hükümler çıkardılar. Aralarında kaynaklara dayanarak ihtilaflar da çıktı. Fakat hepsi bunları yaparken usulüne göre yaptılar. Böylece İslâm’ın hükümleri yayıldı ve kuvvetlendi. Bâtıl inanç ve hallerden tertemiz olan din, kendi esasları üzerine kuruldu ve hayatın her alanına yayıldı. Allah Rasulü s.a.v.’in sünneti hayata iyice köklerini saldı.”

Alimlerimizin çabaları kadar, tasavvuf büyüklerimizin gayretlerinin de hak yolun korunması ve müminlerin dünyalarının heba olup gitmemesi bakımından eşsiz kıymeti vardır. Zâhir ve bâtın ulemanın bir arada, gerektiğinde birbirini dengeleyen bu etkinliği sayesinde hak ile bâtıl birbirinden ayrılmştır. Her asırda var olan akıl karıştırıcı, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’e aykırı yolların olumsuz tesiri, bu gayretlerle engellenmiştir.

Ebubekir Acurrî hazretleri alimlerimizin önemini şöyle anlatmıştır:

“Karanlık bir gecede, üzerinde pek çok belanın bulunduğu ve insanların oradan geçmeye mecbur olduğu bir yol düşünün. O yolda bir ışık bulunmazsa mutlaka ne yapacağını bilmez halde kalırlar. Fakat Allah, selametle geçmeleri için onlara o yolda aydınlatıcı kandiller koymuştur. İnsanların, geçmek zorunda oldukları bu yol üzerinde yürürlerken birden kandillerin sönüverdiğini, karanlıkta kaldıklarını düşünün! İşte, alimlerin insanlar arasındaki durumu bu kandiller gibidir. İnsanların çoğu farzların nasıl eda edileceğini, haramlardan nasıl sakınılacağını ve Allah’a kulluk etmeyenler arasında nasıl kulluk edileceğini ancak alimlerle bilirler. Alimler öldüğü zaman insanlar ortada kalıverir, ilim kaybolur ve cehalet ortaya çıkar. Şüphesiz biz Allah içiniz ve hepimiz O’na dönücüyüz. Bu, müslümanlar için ne büyük musibettir!”

Son asırda yaşamış sâdât-ı kiramdan Seyyid Abdülhakim Hüseynî k.s. şöyle buyurmuştur: “Eskiden insanların ekseriyeti Allah yolundaydılar. Allah yolundan gidenler Peygamber’in gösterdiğine aykırı hareket etmezlerdi. Alimleri bozulmamış alimlerdi. Alimler çoktu, Allah dostları da çoktu. Her bölgede samimi olarak Allah için çalışan, niyetleri sağlam, maksatları Allah olan, dünya peşinde koşmayan, Allah Tealâ’dan başkasıyla ilgisi olmayan zatlar vardı. Dünya böyle mübarek zatlarla doluydu. Onların yanlarına gelen, içlerine karışan kimseler de Allah’a kavuşurlardı. Mesela Muhammed Diyauddin k.s. gece gündüz devamlı olarak Allah’tan bahsederek sohbet ederdi.”

Bilgisizliğin yaygınlaştığı, gerçek alimlerin azaldığı ya da etkisinin kaybolduğu zamanlar, hem müslüman birey için hem de toplum için karanlık dönemlerdir. Bu karanlık içinde haramla helal, doğruyla yanlış birbirine karışır. “Allah’ın sınırları” insanların gözünde belirginliğini kaybeder.

Buradan bize çıkan pay, bize emanet edilmiş ilmî mirasın hakkını vermek olmalıdır. Bu da ancak dinî ilmlerin usulünce okutulduğu, aynı zamanda İslâm ahlâkının ve edebinin verildiği kurumlar oluşturmakla, mevcut olanlara destek olmakla mümkün olabilir. Bu farz-ı kifayedir.

Bunun yanında tarih boyunca olduğu gibi, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat alimlerimizin eserlerinin yayılması, herkese ulaştırılması da bir vazifedir. Çünkü günümüzde maalesef alimlerimiz ve edebiyle ilim öğreten kurumlarımız azaldı. Fakat Allah’a şükür, herkesin anlayabileceği üslupta çeşitli eserlerimiz, dergilerimiz var. Hatta televizyon programlarımız bile artık bu sahih ilim kaynaklarımızdan beslenmeye başladı.

Öyleyse bizim üzerimize düşen, asırlar boyunca birikmiş ve bugüne ulaşmış eserlerimizi, alimlerimizin sözlerini, ehlullahın sohbetlerini müminlere ulaştırmayı maksat edinen hizmetlere sahip çıkmaktır. Allah korusun, bu ilim hizmetleri olmasa ortalığı cehalet karanlığı ve bid’at anlayışlar kaplar. Daha bir asır öncesinde büyük alimlerin diyarı olan nice beldeler zulmün ve sahipsizliğin ardından cehalete teslim oldular.

Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur. “Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya dinleyen ol ya da ilmi seven ol. Fakat sakın beşincisi olma. Yoksa helak olursun.” (Taberânî; Beyhakî)

Rabbimizin tevfik ve inayetiyle…



mevlüdekalınsaz
Tue 14 October 2014, 01:32 pm GMT +0200
Evet ilim bir īsiktir..ve her kim ona itibar edip yolundan giderse aydinlanir ,kurtulusa erer insallah..
Allah arzi olsun ..çok guzel bir konu.

nurcancortge
Tue 14 October 2014, 01:35 pm GMT +0200
ilim insanın en iyi ışığıdır ilimin ışıgından gidersen mutlu,gitmezsen mutsuz olursun..

ceren
Mon 3 November 2014, 01:39 am GMT +0200
Esselamu aleyküm.Allah razı olsun paylaşımdan dolayı Rüveyha abla.İlim bir ışıktır.Hem alanı ,hem de alan kişinin çevresini aydınlatır.Rabbim bize ihlaslı bir ilim ve o ilimi yayan kullarından eylesin bizleri inşallah.....