Eslemnur
Sun 26 September 2010, 08:03 am GMT +0200
İlâhi Hakimiyet
"İşte hüküm sadece Allahındır. Ancak ve ancak kendisine ibadet edilip başka birine ibadet edilmemesi için emir vermiştir. Elbette ki sağlam din de budur."
(Yusuf: 40)
Bu âyet-i-kerime açıkça bildiriyor ki, işlerin çözümü onlarla ilgili tercihler ve emir buyurma hakkı (yahut da başka bir tabirle söyleyelim "Hâkimiyet") sadece Allahu Taalâ'ya, aittir. Burada herhangi bir şekilde, karineli ve iki mana verebilen kelime olmadığına göre bu hâkimiyetten sadece "Kâinat hâkimiyeti": (Universal So-verignty) mefhumu anlaşılıyor. Allah Taalânın bu hâkimiyeti öyle bir kâinat hâkimiyetidir ki, hem siyasî hem kanunî olmakla beraber aynı zamanda hem ahlakî ve hem de itikadîdir. Kur'an-ı Kerimin kendisi de böyle bir hâkimiyetin — bütün kısımları ve ekleri ile beraber — Allahu Taalâya ait olduğunu açık delillerle beyan buyurmuştur. Nitekim Kur'an-ı Kerimde açıkça bildirilmiştir ki, Allah Taalâ sadece Rabbünnas "Halkın Rabbı" ve İlâhün-nas "Halkın ilâhı" değildir. Aynı zamanda o, Melikün-nas "Halkın padişahı, hükümdarı" dır da.
"Söyle: Halkın Rabbına, halkın ilâhına ve halkın Padişahına (Melikine) sığınırım."
(En-Nas: 1-3).
Orada deniyor ki, Allahu Taalâ mülkün mâlikidir. O'nun bu hükümdarlığında, bu padişahlığında, hiçbir şekilde şeriki ve ortağı diye bir şey yoktur.
"Söyle, Ey mülkün mâliki Allahım, istediğine mülk verirsin, istediğinden de alırsın..."
(Âl-i İmran: 26).
"Mülk'de O'nun şeriki olamaz."
(İsra: 111).
"Dikkat! Yaratmak ve emir vermek O'nun değil midir?"
(El - A'raf: 54)
"Rabbinizden size nazil kılınmış bulunana tâbi olunuz ve ondan başka kendinize kimseyi koruyucu edinerek tâbi olmayın."
(A'raf: 3).
"Her kim, Allahın nazil kılmış bulunduğu ile hüküm vermezse, böyleleri kâfirlerdirler."
(EI-Maide, 44)
Allah Taalânın siyasî ve kanunî hâkimiyetinin bu tasavvuru, İslâmın ilk temel usullerindendir. İslamın tâ başından bugünkü günümüze kadar, bütün İslâm hukukçuları, "hüküm vermek Allah Taalânın kendisine hastır." prensibinde müttefiktirler. Nitekim Allâme Amidî meşhur "Usul-ü Fıkıh" kitabında (Kitab El - İhkâm fî usûl il – ahkâm) da şöyle yazar:
"Bilmek gerektir ki, Allahtan başka bir hüküm sahibi yoktur ve O'nun hükmünden ve hükmettiğinden başka da yine bir hüküm yoktur."
Şeyh Muhammed Hıdrî de kendi Usûl-ü Fıkıhında, bu husus, bütün Ehl-i İslâmın müttefik bulundukları bir akide olarak beyan eder.
Elbette ki hüküm Allahın hitabıdır. Allahtan başka birinin hükmü yoktur.
Bu da bütün müslümanların ittifak ettikleri bir kaidedir.
Herhangi bir İslâm Anayasası (Düstur), her şeyden önce Allah Taalânın siyasî ve kanunî hâkimiyetini kabul etmeden, İslâmî bir Anayasa olamaz.
Bu husus o Anayasanın maddeleri arasında açıkça yazılmış olmalıdır. İlâhî hükümete itaat edileceği ve Hâkim-i A'lâ-ya boyun büküleceği ve O'nun ahkâmının yerine getirilmesinin farz olduğu da aynı şekilde yazılmalıdır.