neslinur
Mon 2 August 2010, 10:58 am GMT +0200
İla
Îlâ, sözlük olarak, ister karısına cinsel maksatla yaklaşmayacağı, ister başka bir husus hakkında mutlak yemin anlanıma gelir.
Cahiliye devrinde ilâ, kadınla cinsel teması terk etmeye dair yemin edip onu ebediyen kendine haram kılmak şeklinde bir terim olarak kullanılırdı.
İslâm şeriâtinde ise, özel olarak kocanın karısına dört ay veya daha fazla bir süre cinsel temas maksadıyla yaklaşmayacağına dair yemin etmesidir. Dört aydan az bir süre yaklaşmayacağına yemin eden adam artık nıuliy sayılmaz.
İlâ Allah adına yemin edilmekle gerçekleştiği gibi O'nun sıfatlarından bir sıfatla veya köle azad etmek, hacca gitmek gibi bir ibâdeti kendine adamakla da gerçekleşir.
ilâda bulunan adam dört ay sona ermeden karısına dönebilir ve bundan dolayı keffaret Öder. Bu süre içinde dönmez de dört ay sona ererse kadın bir talâk-ı bâin ile boşanmış sayılır. Aynı zamanda süre sona erdikten sonra kadın hâkime başvurup kocasından ayrılmayı talep edebilir. Hâkim uygun gördüğü takdirde onları ayırır ve bu bir ric'î talâk olarak belirlenir.
Böylece İslam, kadına cinsel temas maksadıyla yaklaşmayacağına dair yapılan yeminin bozulmasında bir sakınca olmadığını, ancak bundan dolayı keffaret ödenmesinin gereğini birtakım kurallara bağlamış ve kadına yapılan bu haksızca muameleye son vermiştir. Zira adam hem karısına ebediyyen yaklaşmayacak, hem de onu zevce olarak eli altında tutacak. Bu her yanıyla ve yönüyle kadına yapılan zalimce haksızlıklardan biri idi ki cahiliyye devrinde uygulanırdı,
İslâm, yapılan yemini süre bitmeden bozmayı tavsiye ederken fakir ve muhtaçları koruyup maddeten desteklemeyi ve bu yolla da sosyal adaleti sağlamayı amaçlamış ve bundan dolayı keffaret ödenmesini gerekli kılmıştır. [137]
İlgili Hadisler, Rivayetler
Şa'bî'den, o da Mesruk'dan, o da Hz. Aişe (r.a.) dan yaptığı rivayette, Hz. Aişe (r.a.) şöyle demiştir: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz eşlerine karşı ilâda bulunarak (onlarla cinsel temasta bulunmayı kendine) haram kıldı. Sonra da bu haramı helâl kılıp
yaptığı yemininden dolayı keffaret ödedi." [138]
îbn Ömer (r.a.) den yapılan rivayette adı geçen şöyle demiştir: "Dört ay geçince adam boşasın diye beklenir ve o boşamadıkca talâk vaki olmaz." Bu rivayeti Buharı tahrîc edip şu bilgiyi vermiştir: "Bu görüş Hz. Osman'dan, Hz. Ali'den, Ebû Derdadan, Hz. Aişe'den ve Peygamberin (s.a.v.) oniki ashabından rivayet olunmuştur." [139]
Hz Ömer (r.a.) den yapılan rivayette ise adı geçen ilâ konusunda şöyle demiştir^Dort ay geçince mulî (ilâda bulunan adam) durup düşünür: Ya, karısına döner, veya onu boşar." [140]
Süleyman b. Ebî Yesar'dan yapılan rivayette, adı geçen diyor ki: "Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in ashabından on kişiden fazla zata yetiştim ki hepsi de mulînin dört ayın bitiminde durup düşünmesini belirtiyorlardı." [141]
Süheyl b. Ebî Salih'den, o da babasından rivayet etmiştir. Babası şu bilgiyi vermiştir: 'Peygamber (s.a.v.) Efendimizin ashabından oniki kişiye ilâda bulunan adam hakkında sordum. Hepsi de şu cevabı verdi: "Dört ay geçmeden ona bir şey gerekmez. Dört ayın sonunda ise durup düşünür: Ya karısına döner veya onu boşar." [142]
Müctehidlerin İstidlal ve Îhticacları
a) Hanefîlere göre ilâ, şeriatte, adamın kendini nikâhlı karışma cinsel temasta bulunmaktan dört ay veya daha fazla bir süre yemin edip alıkoyması veya meşakkati gerektiren talâk, itâk veya bîr ibadette bulunmayı bu sebeple adamasıdır. O bakımdan meşakkat getirmeyen bir şey adayarak ilâ yapmak muteber değildir.
îlâ'nm hürler için süresi dört ay, cariyeler için iki aydır. İlâ'da bulunup dört ay süre belirleyen kimse bu sürenin sonuna kadar yeminini koruyup bozmazsa karısı bir talâk-ı bâin ile boş düşer. Sonra da karısının rızasını almak suretiyle tecdid-i nikâh gerekir.
Süre bitmeden karısına rücu' etmek suretiyle yeminini veya adağım bozarsa keffaret gerekir. Farz olan hac ile adarsa bu geçerli olmaz. Ama bir köle azâd edeceğini adarsa geçerli olur. Haccın geçerli olmamasının sebebi, bu ibâdet zaten hali-vakti yerinde olan mü'mine farzdır. Şayet farz olan haccı eda etmişse, o taktirde hacca gitmeyi adaması geçerli olur. Bunun gibi ramazan orucunun dışında bir orucu ve zekât dışındaki bir sadakayı adarsa bu da geçerli sayılır.
Dört ay geçtiği halde cinsel temasta bulunmazsa, kadın bir talâk-ı bâin ile boşanmış olur. Bu durumda hâkimin karı-kocayı birbirinden ayırmasına ihtiyaç yoktur. Diğer üç mezhebe göre, buna ihtiyaç vardır.
Birinci dört ay sonunda kadın bir talâk-ı bâin ile boş olur. Buna rağmen adam yine de cinsel temasta bulunmaz ve aradan ikinci dört ay geçerse, ilâ devam eder ve kadın ikinci defa talâk-ı bâin ile boş düşer. Ancak birinci dört geçtikten sonra adamın tecdid-i nikah yapması ilânın devamını gerektirir. Aynı zamanda ikinci talâktan sonra da tecdid-i nikah da ilâ'nın devamını sağlar. İkinci nikâhtan sonra adam yine bir dört ay daha eşiyle cinsel temasta bulunmazsa, üçüncü defa talâk-ı bâin ile boş düşmüş olur, artık birleşmeleri caiz değildir. Ancak ikinci bir kocadan boşandığı veya bu ikinci kocası Öldüğü takdirde birinci kocasıyla evlenebilir. [143]
Ama dört aylık süre dolmadan karısına dönüp cinsel temasta bulunursa, ilâ sona erer, adam bundan dolayı yeminini bozduğu için keffaret öder, adadığı ibâdet veya başka bir şeyi de yerine getirmesi gerekir. b) Şâfiilere göre, ilâ ancak şu üç şeyden biriyle gerçekleşir:
1- Allah adıyla veya O'nun sıfatlarından bir sıfatla yemin etmek,
2- Talâk veya itik ya da benzerini cinsel temasa ta'lik etmek,
3- Nezirden iltizamı sahih olanını iltizam etmek.
Birinci hususun hükmü, ilâda bulunan adam karısıyla cinsel temasta bulunmayacağına dair Allah ile veya O'nun sıfatlarından bir sıfat ile yemin ettiği takdirde süre sona ermeden karısıyla cinsel temasta bulunmak suretiyle yeminini bozarsa keffaret gerekir ve ilâ sakıt olur.
İkinci hususun hükmü, talâkı veya itki cinsel temas üzere talik eder, şöyle ki: "Seninle cinsel temasta bulunursam sen boş ol veya seninle cinsel temasta bulunursam falan kölen hür olur" der, sonra ds karısıyla cinsel temasta bulunursa talâk vaki olur. Köle azad etmeyi söylemişse, o azat olur.
Üçüncü hususun hükmüne gelince, adam isterse iltizam edip adadığı şeyi yerine getirmek ile yemin keffareti Ödemek arasında muhayyerdir, hangisini dilerse onu yerine getirir.
Meselâ adam karışma: "Eğer seninle cinsel temasta bulunursam Allah için haccetmek veya sadaka vermek veya namaz kılıp oruç tutmak ya da köle azad etmek benim üzerime gerekli olsun" der ve sonra da cinsel temasta bulunursa, isterse adadığı ibâdetleri yerine getirir, isterse yemin keffareti öder.
Bir de adam cinsel temasta bulunmayacağına dair ya yemin eder, ya da bir ibâdeti yerine getirmek üzere adar ve dört ay geçtiği halde cinsel temasta bulunmazsa, kadın durumu hâkime intikal ettirir. - Hâkim adama karısına dönüp temasta bulunmasını emreder. Buna rağmen adam dönmez, cinsel temasta bulunmazsa hâkim boşama kararı verir. Bu boşama bir talâk-ı ric'î olur. Böylece iddet sona ermeden adam karısına dönebilir. Ama kadın gayr-i medhulin biha ise talâk hâin
olarak gerçekleşir.
Adam hakimin emrine uyar da cinsel temasta bulunursa, artık ilâ hükmü kalkar ve gereken keffaret veya adağı yerine getirir. [144]
c) Hanbelilere göre, ilânın dört şartı vardır:
1- Cinsel temasta bulunmayacağına dair Allah adına veya O'nui, sıfatlarından bir sıfat ile yemin etmesi,
2- Karısıyla cinsel temasta bulunmamak üzere dört aydan fazla bir süre belirlemesi,
3- Cinsel temasta dört ay içinde bulunması ve bulunmaması ihtimalinin eşit olması.
4- Dört ay süre içinde mevcut olacağını bildiği bir şeye talîk etmiş olması.
5- Kendisinin veya başkasının kudretinin yeteceği bir fiile talik etmesi.
Süre bitmeden eşine dönüp cinsel temasta bulunursa yemin keffareti öder veya adadığı ne ise onu yerine getirir. Adadığı şey mevcut olmazsa, o takdirde keffaret ödemekle onu telafi eder.
Dört ay geçtiği halde cinsel temasta bulunmaz, bu yüzden kadın [urumu hâkime intikal ettirirse, hâkim ona, karısına dönüp temasta bulunmasını emreder. Emre uymadığı takdirde hâkim ona karısını îoşamasmı emreder. Zira sürenin geçmesiyle kadın boşanmış olmaz. [145]
d) Mâlikilere göre, adam karısına cinsel temasta bulunmayacağına dair yemin eder de dört ay süre sona ermeden cinsel müna-kebette bulunursa, ilâ hükmü çözülür (kalkar) ve adama yemin etmişse keffaret gerekir. Boşamaya talikte bulunmuşsa karısı boş olur; bir köle azat etmeye talikte bulunmuşsa kölesi azad olur. Birinci dört aydan bir gün geçtiği halde cinsel temasta bulunmazsa, artık kadının hâkime başvurması için hiçbir engel yoktur ve bu ona tanınan bir haktır. Bu durumda hâkim onun kocasını çağırtıp karısına dönmesini ve temasta bulunmasını emreder. O bu emre uyarak karısıyla cinsel temasta bulunursa ilâ hükmü kalkar ve adam da yeminini bozmuş olur. Aksine bir tutum içine girerse hâkim onun karısını bir ric'î talâkla boşar. Diğer bir rivayete göre hâkim onun bir talâkla boşamasını sağlar ve o da boşaymca hâkim tescilde bulunur. Adamın bulunduğu yerde hâkim yoksa, kadın müslüman cemaate başvurup olaya el koymalarını talep eder. [146]
Böylece İmam Mâlik'e göre, adam sadece dört aylık bir süre belirle erek karısına cinsel temasta bulunmayacağına dair yemin ederse ilâ yapmış sayılmaz. Dört aydan fazla bir süre -isterse bir gün olsun- belir-lei'-t1 o takdirde ilâda bulunmuş olur.
Yine bu imama göre, adam cinsel temasta bulunmasını hac veya umre veya oruç veya köle azad etme veya talâka talik ederse, ilâda bulunmuş kabul edilir. [147]
İlâ konusunda mezhebler arasında bazı hususlarda küçük farklar bulunmaktadır. Ama hepsi de İslâm hukukunda böyle bir hükmün bulunduğunu ittifakla kabul etmekte ve ana çizgilerinde birleşmektedirler. [148]
Çıkarılan Hükümler
1- İlâ, sünnet ile sabit olan bir hukukî terimdir. Karısıyla cinsel münasebette bulunmayacağına dair, ya dört ay veya daha fazla bir süre belirleyerek yemin etmeye "ilâ" denir.
2- Bu konuda da yemin ancak Allah ile veya O'nun sıfatlarından bir sıfat ile yapılabilir.
3- Ayrıca ilâ hususunda talâk, itik, namaz, oruç, hac ve sadaka gibi hususlarda taîikde bulunarak arzulanan şey gerçekleşebilir.
4- Ancak bu ve benzeri ibâdetlere talikte bulunulurken adama farz olan bir ibâdete talikte bulunması ilâyı gerçekleştirmez.
5- Talikte bulunulan ibâdetlerden de az bir şey değil, külfetli ve meşakkatli bir nisbeti dikkate alıp ona göre adamak gerekir.
6- İlânın hür kadınlar için süresi dört, cariyeler için iki aydır. Bu süre taban olarak belirlenir. Süreyi daha uzun tutması da mümkündür,
7- Dört aylık süre sona ermeden adam karısına cinsel yaklaşmada bulunursa ilâ hükmü kalkar ve yeminim bozduğundan dolayı keffaret vermesi gerekir.
8- Bu keffaret varsa bir köle azâd edilerek yerine getirilir. Yoksa üç gün oruç tutulur veya on fakir sabahlı akşamlı doyurulur.
9- Dört aylık süre sona erdiği halde adam karısıyla cinsel temasta bulunmazsa bir talâk-ı bâin vaki olur. (Bu Hanefîlere göredir).
10- Talâk-ı bâin vaki olunca, adam karısının iznini almak suretiyle tecdid-i nikâh yaptırır.
11- Diğer üç mezhebe göre, dört ay sona erdikten sonra kadın hâkime başvurma hakkına sahiptir. Hâkim, adama karısına dönmesini ve temasta bulunmasını emreder. Dinlemediği takdirde hâkim kadını ondan boşar.
12- Adam birinci dört ay sona erince cinsel temasta bulunmaz ve ikinci dört, üçüncü dört ayın sonunda da bu tutumunu sürdürürse karısı tamamen boş düşmüş olur. Artık bu durumda o kadın bu adama haram olur.
13- İlâ sebebiyle bir şeyi adayan kimse, süre bitmeden karısına dönüp cinsel temasta bulunursa, adadığı şeyi yerine getirmekle yemin keffareti ödeme arasında serbesttir, hangisini dilerse onu yapar ve öylece ilâ sona erer. (Bu Şâfiilere göredir).
14- Mâlikilere göre kadın ancak dört ay bir gün geçtikten sonra hâkime başvurabilir. Daha önce başvurması sahîh olmaz.
15- Adamın bulunduğu yerde hâkim yoksa, müslüman cemaatine başvurulur.
16- Hanefîlere göre, sürenin bitmesi halinde kadın bir talâk-ı bâin ile boş düşeceğinden hâkime başvurmasına ihtiyaç yoktur.
17- Yine Mâlikilere göre, sadece dört ay veya daha az bir süre belirleyerek ilâ yapanın ilâsı geçerli sayılmaz.
18- Yeri ve zamanı gelip şartlar zorladığı takdirde ilâ yapmak bir bakıma müstehab sayılır. Ama her şeye rağmen bu yola başvurulmaması her zaman şayan-ı tavsiyedir. [149]
Îlâ, sözlük olarak, ister karısına cinsel maksatla yaklaşmayacağı, ister başka bir husus hakkında mutlak yemin anlanıma gelir.
Cahiliye devrinde ilâ, kadınla cinsel teması terk etmeye dair yemin edip onu ebediyen kendine haram kılmak şeklinde bir terim olarak kullanılırdı.
İslâm şeriâtinde ise, özel olarak kocanın karısına dört ay veya daha fazla bir süre cinsel temas maksadıyla yaklaşmayacağına dair yemin etmesidir. Dört aydan az bir süre yaklaşmayacağına yemin eden adam artık nıuliy sayılmaz.
İlâ Allah adına yemin edilmekle gerçekleştiği gibi O'nun sıfatlarından bir sıfatla veya köle azad etmek, hacca gitmek gibi bir ibâdeti kendine adamakla da gerçekleşir.
ilâda bulunan adam dört ay sona ermeden karısına dönebilir ve bundan dolayı keffaret Öder. Bu süre içinde dönmez de dört ay sona ererse kadın bir talâk-ı bâin ile boşanmış sayılır. Aynı zamanda süre sona erdikten sonra kadın hâkime başvurup kocasından ayrılmayı talep edebilir. Hâkim uygun gördüğü takdirde onları ayırır ve bu bir ric'î talâk olarak belirlenir.
Böylece İslam, kadına cinsel temas maksadıyla yaklaşmayacağına dair yapılan yeminin bozulmasında bir sakınca olmadığını, ancak bundan dolayı keffaret ödenmesinin gereğini birtakım kurallara bağlamış ve kadına yapılan bu haksızca muameleye son vermiştir. Zira adam hem karısına ebediyyen yaklaşmayacak, hem de onu zevce olarak eli altında tutacak. Bu her yanıyla ve yönüyle kadına yapılan zalimce haksızlıklardan biri idi ki cahiliyye devrinde uygulanırdı,
İslâm, yapılan yemini süre bitmeden bozmayı tavsiye ederken fakir ve muhtaçları koruyup maddeten desteklemeyi ve bu yolla da sosyal adaleti sağlamayı amaçlamış ve bundan dolayı keffaret ödenmesini gerekli kılmıştır. [137]
İlgili Hadisler, Rivayetler
Şa'bî'den, o da Mesruk'dan, o da Hz. Aişe (r.a.) dan yaptığı rivayette, Hz. Aişe (r.a.) şöyle demiştir: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz eşlerine karşı ilâda bulunarak (onlarla cinsel temasta bulunmayı kendine) haram kıldı. Sonra da bu haramı helâl kılıp
yaptığı yemininden dolayı keffaret ödedi." [138]
îbn Ömer (r.a.) den yapılan rivayette adı geçen şöyle demiştir: "Dört ay geçince adam boşasın diye beklenir ve o boşamadıkca talâk vaki olmaz." Bu rivayeti Buharı tahrîc edip şu bilgiyi vermiştir: "Bu görüş Hz. Osman'dan, Hz. Ali'den, Ebû Derdadan, Hz. Aişe'den ve Peygamberin (s.a.v.) oniki ashabından rivayet olunmuştur." [139]
Hz Ömer (r.a.) den yapılan rivayette ise adı geçen ilâ konusunda şöyle demiştir^Dort ay geçince mulî (ilâda bulunan adam) durup düşünür: Ya, karısına döner, veya onu boşar." [140]
Süleyman b. Ebî Yesar'dan yapılan rivayette, adı geçen diyor ki: "Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in ashabından on kişiden fazla zata yetiştim ki hepsi de mulînin dört ayın bitiminde durup düşünmesini belirtiyorlardı." [141]
Süheyl b. Ebî Salih'den, o da babasından rivayet etmiştir. Babası şu bilgiyi vermiştir: 'Peygamber (s.a.v.) Efendimizin ashabından oniki kişiye ilâda bulunan adam hakkında sordum. Hepsi de şu cevabı verdi: "Dört ay geçmeden ona bir şey gerekmez. Dört ayın sonunda ise durup düşünür: Ya karısına döner veya onu boşar." [142]
Müctehidlerin İstidlal ve Îhticacları
a) Hanefîlere göre ilâ, şeriatte, adamın kendini nikâhlı karışma cinsel temasta bulunmaktan dört ay veya daha fazla bir süre yemin edip alıkoyması veya meşakkati gerektiren talâk, itâk veya bîr ibadette bulunmayı bu sebeple adamasıdır. O bakımdan meşakkat getirmeyen bir şey adayarak ilâ yapmak muteber değildir.
îlâ'nm hürler için süresi dört ay, cariyeler için iki aydır. İlâ'da bulunup dört ay süre belirleyen kimse bu sürenin sonuna kadar yeminini koruyup bozmazsa karısı bir talâk-ı bâin ile boş düşer. Sonra da karısının rızasını almak suretiyle tecdid-i nikâh gerekir.
Süre bitmeden karısına rücu' etmek suretiyle yeminini veya adağım bozarsa keffaret gerekir. Farz olan hac ile adarsa bu geçerli olmaz. Ama bir köle azâd edeceğini adarsa geçerli olur. Haccın geçerli olmamasının sebebi, bu ibâdet zaten hali-vakti yerinde olan mü'mine farzdır. Şayet farz olan haccı eda etmişse, o taktirde hacca gitmeyi adaması geçerli olur. Bunun gibi ramazan orucunun dışında bir orucu ve zekât dışındaki bir sadakayı adarsa bu da geçerli sayılır.
Dört ay geçtiği halde cinsel temasta bulunmazsa, kadın bir talâk-ı bâin ile boşanmış olur. Bu durumda hâkimin karı-kocayı birbirinden ayırmasına ihtiyaç yoktur. Diğer üç mezhebe göre, buna ihtiyaç vardır.
Birinci dört ay sonunda kadın bir talâk-ı bâin ile boş olur. Buna rağmen adam yine de cinsel temasta bulunmaz ve aradan ikinci dört ay geçerse, ilâ devam eder ve kadın ikinci defa talâk-ı bâin ile boş düşer. Ancak birinci dört geçtikten sonra adamın tecdid-i nikah yapması ilânın devamını gerektirir. Aynı zamanda ikinci talâktan sonra da tecdid-i nikah da ilâ'nın devamını sağlar. İkinci nikâhtan sonra adam yine bir dört ay daha eşiyle cinsel temasta bulunmazsa, üçüncü defa talâk-ı bâin ile boş düşmüş olur, artık birleşmeleri caiz değildir. Ancak ikinci bir kocadan boşandığı veya bu ikinci kocası Öldüğü takdirde birinci kocasıyla evlenebilir. [143]
Ama dört aylık süre dolmadan karısına dönüp cinsel temasta bulunursa, ilâ sona erer, adam bundan dolayı yeminini bozduğu için keffaret öder, adadığı ibâdet veya başka bir şeyi de yerine getirmesi gerekir. b) Şâfiilere göre, ilâ ancak şu üç şeyden biriyle gerçekleşir:
1- Allah adıyla veya O'nun sıfatlarından bir sıfatla yemin etmek,
2- Talâk veya itik ya da benzerini cinsel temasa ta'lik etmek,
3- Nezirden iltizamı sahih olanını iltizam etmek.
Birinci hususun hükmü, ilâda bulunan adam karısıyla cinsel temasta bulunmayacağına dair Allah ile veya O'nun sıfatlarından bir sıfat ile yemin ettiği takdirde süre sona ermeden karısıyla cinsel temasta bulunmak suretiyle yeminini bozarsa keffaret gerekir ve ilâ sakıt olur.
İkinci hususun hükmü, talâkı veya itki cinsel temas üzere talik eder, şöyle ki: "Seninle cinsel temasta bulunursam sen boş ol veya seninle cinsel temasta bulunursam falan kölen hür olur" der, sonra ds karısıyla cinsel temasta bulunursa talâk vaki olur. Köle azad etmeyi söylemişse, o azat olur.
Üçüncü hususun hükmüne gelince, adam isterse iltizam edip adadığı şeyi yerine getirmek ile yemin keffareti Ödemek arasında muhayyerdir, hangisini dilerse onu yerine getirir.
Meselâ adam karışma: "Eğer seninle cinsel temasta bulunursam Allah için haccetmek veya sadaka vermek veya namaz kılıp oruç tutmak ya da köle azad etmek benim üzerime gerekli olsun" der ve sonra da cinsel temasta bulunursa, isterse adadığı ibâdetleri yerine getirir, isterse yemin keffareti öder.
Bir de adam cinsel temasta bulunmayacağına dair ya yemin eder, ya da bir ibâdeti yerine getirmek üzere adar ve dört ay geçtiği halde cinsel temasta bulunmazsa, kadın durumu hâkime intikal ettirir. - Hâkim adama karısına dönüp temasta bulunmasını emreder. Buna rağmen adam dönmez, cinsel temasta bulunmazsa hâkim boşama kararı verir. Bu boşama bir talâk-ı ric'î olur. Böylece iddet sona ermeden adam karısına dönebilir. Ama kadın gayr-i medhulin biha ise talâk hâin
olarak gerçekleşir.
Adam hakimin emrine uyar da cinsel temasta bulunursa, artık ilâ hükmü kalkar ve gereken keffaret veya adağı yerine getirir. [144]
c) Hanbelilere göre, ilânın dört şartı vardır:
1- Cinsel temasta bulunmayacağına dair Allah adına veya O'nui, sıfatlarından bir sıfat ile yemin etmesi,
2- Karısıyla cinsel temasta bulunmamak üzere dört aydan fazla bir süre belirlemesi,
3- Cinsel temasta dört ay içinde bulunması ve bulunmaması ihtimalinin eşit olması.
4- Dört ay süre içinde mevcut olacağını bildiği bir şeye talîk etmiş olması.
5- Kendisinin veya başkasının kudretinin yeteceği bir fiile talik etmesi.
Süre bitmeden eşine dönüp cinsel temasta bulunursa yemin keffareti öder veya adadığı ne ise onu yerine getirir. Adadığı şey mevcut olmazsa, o takdirde keffaret ödemekle onu telafi eder.
Dört ay geçtiği halde cinsel temasta bulunmaz, bu yüzden kadın [urumu hâkime intikal ettirirse, hâkim ona, karısına dönüp temasta bulunmasını emreder. Emre uymadığı takdirde hâkim ona karısını îoşamasmı emreder. Zira sürenin geçmesiyle kadın boşanmış olmaz. [145]
d) Mâlikilere göre, adam karısına cinsel temasta bulunmayacağına dair yemin eder de dört ay süre sona ermeden cinsel müna-kebette bulunursa, ilâ hükmü çözülür (kalkar) ve adama yemin etmişse keffaret gerekir. Boşamaya talikte bulunmuşsa karısı boş olur; bir köle azat etmeye talikte bulunmuşsa kölesi azad olur. Birinci dört aydan bir gün geçtiği halde cinsel temasta bulunmazsa, artık kadının hâkime başvurması için hiçbir engel yoktur ve bu ona tanınan bir haktır. Bu durumda hâkim onun kocasını çağırtıp karısına dönmesini ve temasta bulunmasını emreder. O bu emre uyarak karısıyla cinsel temasta bulunursa ilâ hükmü kalkar ve adam da yeminini bozmuş olur. Aksine bir tutum içine girerse hâkim onun karısını bir ric'î talâkla boşar. Diğer bir rivayete göre hâkim onun bir talâkla boşamasını sağlar ve o da boşaymca hâkim tescilde bulunur. Adamın bulunduğu yerde hâkim yoksa, kadın müslüman cemaate başvurup olaya el koymalarını talep eder. [146]
Böylece İmam Mâlik'e göre, adam sadece dört aylık bir süre belirle erek karısına cinsel temasta bulunmayacağına dair yemin ederse ilâ yapmış sayılmaz. Dört aydan fazla bir süre -isterse bir gün olsun- belir-lei'-t1 o takdirde ilâda bulunmuş olur.
Yine bu imama göre, adam cinsel temasta bulunmasını hac veya umre veya oruç veya köle azad etme veya talâka talik ederse, ilâda bulunmuş kabul edilir. [147]
İlâ konusunda mezhebler arasında bazı hususlarda küçük farklar bulunmaktadır. Ama hepsi de İslâm hukukunda böyle bir hükmün bulunduğunu ittifakla kabul etmekte ve ana çizgilerinde birleşmektedirler. [148]
Çıkarılan Hükümler
1- İlâ, sünnet ile sabit olan bir hukukî terimdir. Karısıyla cinsel münasebette bulunmayacağına dair, ya dört ay veya daha fazla bir süre belirleyerek yemin etmeye "ilâ" denir.
2- Bu konuda da yemin ancak Allah ile veya O'nun sıfatlarından bir sıfat ile yapılabilir.
3- Ayrıca ilâ hususunda talâk, itik, namaz, oruç, hac ve sadaka gibi hususlarda taîikde bulunarak arzulanan şey gerçekleşebilir.
4- Ancak bu ve benzeri ibâdetlere talikte bulunulurken adama farz olan bir ibâdete talikte bulunması ilâyı gerçekleştirmez.
5- Talikte bulunulan ibâdetlerden de az bir şey değil, külfetli ve meşakkatli bir nisbeti dikkate alıp ona göre adamak gerekir.
6- İlânın hür kadınlar için süresi dört, cariyeler için iki aydır. Bu süre taban olarak belirlenir. Süreyi daha uzun tutması da mümkündür,
7- Dört aylık süre sona ermeden adam karısına cinsel yaklaşmada bulunursa ilâ hükmü kalkar ve yeminim bozduğundan dolayı keffaret vermesi gerekir.
8- Bu keffaret varsa bir köle azâd edilerek yerine getirilir. Yoksa üç gün oruç tutulur veya on fakir sabahlı akşamlı doyurulur.
9- Dört aylık süre sona erdiği halde adam karısıyla cinsel temasta bulunmazsa bir talâk-ı bâin vaki olur. (Bu Hanefîlere göredir).
10- Talâk-ı bâin vaki olunca, adam karısının iznini almak suretiyle tecdid-i nikâh yaptırır.
11- Diğer üç mezhebe göre, dört ay sona erdikten sonra kadın hâkime başvurma hakkına sahiptir. Hâkim, adama karısına dönmesini ve temasta bulunmasını emreder. Dinlemediği takdirde hâkim kadını ondan boşar.
12- Adam birinci dört ay sona erince cinsel temasta bulunmaz ve ikinci dört, üçüncü dört ayın sonunda da bu tutumunu sürdürürse karısı tamamen boş düşmüş olur. Artık bu durumda o kadın bu adama haram olur.
13- İlâ sebebiyle bir şeyi adayan kimse, süre bitmeden karısına dönüp cinsel temasta bulunursa, adadığı şeyi yerine getirmekle yemin keffareti ödeme arasında serbesttir, hangisini dilerse onu yapar ve öylece ilâ sona erer. (Bu Şâfiilere göredir).
14- Mâlikilere göre kadın ancak dört ay bir gün geçtikten sonra hâkime başvurabilir. Daha önce başvurması sahîh olmaz.
15- Adamın bulunduğu yerde hâkim yoksa, müslüman cemaatine başvurulur.
16- Hanefîlere göre, sürenin bitmesi halinde kadın bir talâk-ı bâin ile boş düşeceğinden hâkime başvurmasına ihtiyaç yoktur.
17- Yine Mâlikilere göre, sadece dört ay veya daha az bir süre belirleyerek ilâ yapanın ilâsı geçerli sayılmaz.
18- Yeri ve zamanı gelip şartlar zorladığı takdirde ilâ yapmak bir bakıma müstehab sayılır. Ama her şeye rağmen bu yola başvurulmaması her zaman şayan-ı tavsiyedir. [149]