- İktidar kuleleri

Adsense kodları


İktidar kuleleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 14 July 2012, 11:54 am GMT +0200
İktidar kuleleri
Mustafa Fuat ER • 74. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU


Geçtiğimiz ay Türkiye’nin ve Avrupa’nın en yüksek binası vurgusuyla İstanbul’da “yeni trend” bir bina hizmete girdi. Binanın lansmanında sürekli yüksekliğin (200 metre) altı çizildi. Bu yükseklik vurgusu sadece binanın tasarımını doğrulamakla kalmıyor, gökdelenin tüm çizgileriyle bir iktidar sembolü olduğunu da açık ediyor. Yükselen, yükseldikçe daha mütehakkim bir yerde kendini konumlandıran bir anlayış binanın billboardlarından, internet sitesine kadar tüm tanıtımlarında kullanılıyor. “Yükselme”nin olumlu anlamını da yanına alan bu anlayışın küresel çaptaki neo-liberal tavrın bir örneği olduğu açık.

Tüketim merkezleri olarak inşa edilen ve golf sahalarından seçkinler için tasarlanan özel kulüplere “zengin” bir içerikle hizmete sunulan buna benzer gökdelenler irilikleri ve yükseklikleriyle öne çıkarken arka planda başka bir dünya da bırakıyorlar. Bu tür gökdelenlerin sahip olduğu yükseklik çift yönlü hizmet ediyor: Hem tüm şehrin manzarasına bir erişim imkânı sunuyor hem de modern ve kusursuz imajı lekeleyebilecek unsurların erişimini engelleyecek, bu lekelerle iktidarın gözünün de rahatsızlık duymayacağı bir konum hediye ediyor.

Gökdelenlerin mimarisinden yayılan sorun yerleşim mekânları için de geçerli. Küresel kentleşmeyle birlikte bir tarafta kendini korumaya alan güvenlikli siteler, bunların hemen yanı başında gelir seviyesi olarak aralarında dipsiz uçurumlar bulunan gecekondular bulunuyor. İkisi arasında da ne güvenlikli site olabilmiş, ne de hor görülen mahalleden tam olarak sıyrılabilmiş apartmanlar yer alıyor.

Bu sayıda, bu karmaşık sorunu, küresel kentleşme, apartmanlaşma, mahalle kültürü gibi başlıklar çerçevesinde kapağa taşıdık. Dosyadaki yazısında Köksal Alver, apartmanlaşma sürecini geleneksel ile modern arasındaki bir çatışma olarak okumaya çalışıyor. Alver’e göre apartmanlarla birlikte komşuluk, kentlilik, mahallelilik gibi temel ilişki biçimleri de dönüşüme uğruyor. İskender Gümüş yazısında mekânla ilintili olarak ortaya çıkan toplumsal dönüşümü daha geniş bir çerçevede, küresel kentleşme ekseninde ele alıyor. Gümüş, neo-liberal politikalarla meydana gelen sermaye birikiminin ekonomik dönüşümü hızlandırması ve teknolojideki değişim ve hızın sosyal yapıyı çok hızlı bir değişim sürecine soktuğunun altını çiziyor.

Kendisiyle yaptığımız röportajda İlhan Tekeli ise kentsel dönüşümü daha gerçekçi bir yerden ele alıyor. Örneğin, Tekeli’ye göre “Tek evde yaşamanın geleneksellikle ya da apartmanda yaşamanın modernlikle ilişkilendirilmesi bir tür şehir efsanesi” ve “Türkiye’de hem apartmanlaşma, hem de kentsel dönüşüm süreçleri devam edecek.”

Bütün meseleye başka bir yerden bakmak, sermayenin muktedir mimarisini insan ve insanın doğaya tahakküm etme tarihiyle okumak da mümkün. Bu sayıda, Olgun Gündüz’ün Japonya depremini güvenli yaşam ekseninde değerlendirmeye çalıştığı yazısında olduğu gibi…

Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle…