seymanur K
Wed 27 July 2011, 02:36 pm GMT +0200
İki Ordu
Kervanın Müslümanların eline geçtiği haberi, tüm Mekkelilerin harekete geçmesi için fazlasıyla yeterli oldu.Yalan haber çabucak taraftar buldu. Mekke'de bir anda savaş bağırtıları duyulmaya, herkes birbirini savaşa teşvik etmeye başladı. Hemen herkes 'Muhammed ve adamları bunun Hadremî'nin kervanı [155] gibi olacağım mı sanıyorlar. Hayır! Vallahi, ondan bambaşka olduğunu onlara öğreteceğiz' diyerek birbirini savaş teşvik ediyordu. Mekke'de adeta genel seferberlik ilan edildi. Geçerli mazereti nedeniyle savaşa katılamayacak olanlar bile ücretini vererek kendi yerine savaşması için adam görevlendiriyordu. Zenginler mal varlıklarının önemli bir kısmını hazırlıklar için harcıyorlar; silahı olmayana silah, zırhı veya binecek hayvanı olmayana zırh veya hayvan temin ediyorlardı. Hazırlıklar birkaç gün içinde tamamlandı. Mekke ordusu yaklaşık bin kişiden oluşuyordu. Askerlerin 100'ü atlı süvariydi, 700'ü ise deveye biniyordu. Yarısından fazlası zırhlıydı. Ayrıca, orduda yer alanlar sadece savaşçılar değildi. Bazı hür veya köle kadınlar da orduya katılmışlardı. Bunlar, söyledikleri şarkılarla, okudukları şiirlerle ve oyunlarıyla savaşçıların cesaretlerini artıracaklardı.
Mekke'de savaş hazırlıkları için yoğun bir faaliyet sürdürülürken, Müslümanlar hazırlıklarını tamamlamışlar ve yola çıkmışlardı (5 Mart 624). Amaçları kervanı ele geçirmekti. Sayılan 300'ü biraz aşkındı.[156] Mücahitler, Mekke ordusunu oluşturan adamların aksine, sadece sayı olarak değil teçhizat yönünden de çok zayıftılar; 70 deve ve 2 atları vardı. 6 veya 9 kişi de zırha sahipti. Mücahitlerin yaklaşık üçte biri Muhacirlerden, diğerleri ise Ensardandı. Medine'den ayrılırken bazı kadınlar da mücahitlere katılmak istemişler, fakat istedikleri izni alamamışlardı. Resûlüllah, yaralıları tedavi etmek amacıyla da olsa kadınların bu harekâta katılmalarını doğru bulmuyordu. Ayrıca harekâta katılmak isteyen bazı çocukları da geri çevirdi. Orduya katılmak isteyen çocukların arasında Ömer'in oğlu Abdullah, Zeyd'in oğlu Usâme, Ebt Vakkas'm oğlu Umeyr vardı. Bu çocuklar başlarını önlerine eğip, üzüntü içerisinde evlerine dönmek zorunda kaldılar. Müslümanların sancaklarını Ali, Mus'ab b. Umeyr ve Sâ'd b. Muaz taşıyordu. Mus'ab'ın taşıdığı sancak beyaz, Ati ve Sâ'd'm taşıdıkları sancaklar ise siyah renkteydi.
Resûlüllah, Medine'den ayrılırken, namaz imamlığı yapması İçin 'kendisi nedeniyle Rabbinin ikazına maruz kaldığı' İbn Ümm-ü Mektûm'u, idarî işler için de Ebû Lübabe'yi görevlendirdi. Mekke kervanını karşılamak için en uygun yerin Bedir ovası olduğunu düşünüyordu. Üstelik, kervanın Bedir'e yakın bir bölgede olduğunun haberini de almıştı.
Bedir, Medine'nin 160 km kadar güney batısında, Kızıldeniz sahiline 30 km uzaklıkta, Medine-Mekke yolunun Suriye kervan yoluyla birleştiği yerde bulunan hurma bahçeleriyle ünlü bir yerleşim merkeziydi. O günün şartlarında Medine den Bedir'e 3 günde gidilirdi. Müslümanlar kervanı kaçırmamak için mümkün olduğunca hızlı hareket ettiler. Ancak sahip oldukları develerin bazıları uzun yolculuğa çıkamayacak kadar zayıf ve güçsüzdü. Bu nedenle bir kısmı Bedir'e varma-an yorgunluktan yığılıp, yerinden kalkamaz hale geldi. Müslümanlar ikişerli, erli olmak üzere develere nöbetleşe biniyorlar, birisi deveye binerken diğerleri yaya yürüyordu. O sırada 55 yaşında olan Resûlüllah her zaman olduğu gibi bu sefer de kendisini ayrı tutmamış, kendisi için özel, istisna şart veya imkân tahsis etmemişti. Bir deveye Ali ve Mersed b. Ebî Mersed ile nöbetleşe biniyordu. Yürüme sırası kendisine geldiğinde, yol arkadaşlarının "Ey Allah'ın Resulü! Ne olur, sen bin biz yürürüz1 teklifini kabul etmiyor; "Siz yürümekte benden daha kuvvetli değilsiniz- Sevap ve mükafat konusunda da ben ihtiyaç sahibi olmayan birisi değilim. Ben de sizin gibiyim [157] diyerek binekleri olan deveye nöbetleşe binme konusundaki hassasiyetini dile getiriyordu.
Müslümanlar kervanı ele geçirmek arzusuyla yola çıkmışlardı, ancak askerî bir birlik veya ordu olmaktan son derece uzak bir görünüme sahiptiler. Ordudan çok, düzensiz ilerleyen bir kitle görünümü sergiliyorlardı. Bu nedenle sayıca küçük ve askerî teçhizat açısından olduğu kadar, giyecek ve yiyecek açısından da son derece yoksul ordusunu seyreden Resûlüllah, kendisini şu şekilde dua etmekten alıkoyamadı: 'Allahım! Bunlar yaya ve yalın ayaklar; sen onları donat. Allahıml Onlar açık ve çıplaklar; sen onları giydir. Allahım! Onlar açlar; sen onları doyur. Allahım! Onlar yoksullar; sen onları fazl-ı kereminle zenginleştir. [158] Üstelik, ramazan olduğu için oruç tutuyorlardı. Resûlüllah, Medine'den çıkıldıktan bir süre sonra herkesten orucunu açmasını istedi. Bazıları oruçlu kalmak konusunda ısrar edip ve oruçlarını açmadılar. Onlar, Resulüllah'm orucu açma isteğini bir tavsiye olarak düşünmüşlerdi. Resûlüllah bunlardan haberdar olunca herkesin orucunu açmasını tekrar istedi. Sözünü dinlemeyenlere sitem ederek 'Ey söz dinlemeyen topluluk! Oruçlarınızı açın. Ben orucumu açtım, sizlerde açın [159] dedi. Bunun üzerine herkes orucunu açtı; oruçlu kimse kalmadı.
Resûlüllah birkaç kişiyi keşif birliği olarak önden göndermişti. Keşif birliğinin getirdiği her türlü haberi titiz bir şekilde değerlendiriyordu. Arada bir yeni keşif birlikleri göndermeye de devam ediyordu. Ayrıca Medine'de durumların nasıl olduğunu, münafıkların ve Yahudilerin bir kötülüğe kalkışıp kalkışmadıklarını öğrenmek için bazı Müslümanları da Medine'ye gönderdi. Çünkü, Medine'nin güvenliğini de düşüncesinden uzak tutamıyor, bu konuda da belirgin bir tedirginlik yaşıyordu.
[155] Nahle harekatını kasdediliyor. Bu harekatta Amr b. Hadramî'nin yönetimindeki Ku-reyş kervanı, Abdullah b. Cahş komutasındaki mücahitler tarafından ele geçirilmişti.
[156] İbn İshak'a göre 314, Vâkıdî'ye göre 313 veya 314, Musa bin Ukbe'ye göre 316, tbn-i Şeybe'ye göre 319, İbn-i Sa'd'a göre 300 küsur.
[157] İbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/21.
[158] İbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/20; Vakıdî, Meğazi, V16.
[159] Vakıdî, Meğazi, 1/33.