- İki köy arasında bulunan maktul

Adsense kodları


İki köy arasında bulunan maktul

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 4 June 2011, 09:14 am GMT +0200
J- iki Köy arasında Bulunan Maktul Hakkındaki Hükmü:

 

imam Ahrned ve îbn Ebî Şeybe, Ebu Saîd el-Hudrî'nin şöyle anlattığını rivayet ederler: "İki köy arasında bir maktul bulunmuştu. Hz. Peygamber (s.a.), (maktulün bulunduğu noktadan) her iki köy arasının ölçülmesini em­retti. Köylerden birine daha yakın bulundu. Hz. Peygamber'in (s.a.) karışı, hâlâ gözümün önündedir. Ölüyü daha yakın olan köyün üzerine atti."[359]

Abdürrezzak'ın Musannef'mût şu bilgiler vardır: Ömer b. Abdülaziz şöyle der: Bize ulaştığı kadarıyla bir kavmin yurdu civarında Öldürülmüş olarak bulunan kişi hakkında Hz. Peygamber (s.a.): "Yemin davalılar {müddea aleyh) üzerinedir. Eğer yeminden kaçınılırsa (nükûl), davacılara yemin verdirilir, eder­lerse (kana) hak kazanırlar, Eğer iki taraf da yemin etmezlerse, diyetin yarısı davalılar üzerine gerekir. Diğer yarısı ise düşer."[360] şeklinde hükmetmiştir.

İmam Ahmed, Mervezî'nin rivayetinde Ebu Saîd'in rivayet ettiği hadis­le hüküm verme üzerinde durmuş ve şöyle demiştir: Ebu Abdullah'a sordum: "Söz konusu insanlar üzerlerine konulan şeyi verseler ve sonra bu işte bazı insanlara zulmedildiği ortaya çıksa ne olur?" "Eğer biliniyorlarsa kendileri­ne iade olunur." dedi. Ben: "Ya bilinmiyorlarsa?" diye sordum. O: "Söz-konusu yerin yoksullarına dağıtılır." dedi. Ben: "O yerin yoksullarına dağı­tılacağına dair delil nedir?" diye sordum. O şöyle cevap verdi: "Hz. Ömer, diyeti, maktulün bulunduğu köyün ahalisi üzerine koymuştur. Sanıyorum şöyle dedi: Nasıl ki diyet oranın ahalisi üzerine konuluyorsa, zulme uğrayan insan­lar belli değillerse yine onlara dağıtılır."                                       :

İşte Hz. Ömer, hadisin gereği ile hükmetmiş ve diyeti maktulün bulun­duğu yerin ahalisi üzerine koymuştur. Aynı hadisi İmam Ahmed delil olarak kullanmış ve bunu, zulme uğrayan insanlar belli değillerse haksızlıkla alınar şeyin oranın ahalisine dağıtılması konusuna da asıl yapmıştır.

Diğer eser (haber) ise mürseldir, delil olacak güçte değildir. Eğer sahir olsaydı, onunla amel etmek gerekirdi ve muhalefet caiz olmazdı; "deâvâ' ve "kasâme" bablanna da muhalif değildir. Çünkü içlerinde önce davacıla rın yemin etmesini gerektirecek açık bir levs (yani maktulün ölmeden önct 'beni falan öldürdü' dediğine şehadet eden bir kişinin, ya da aralarında düş manlık, tehdid vb. olduğuna tanıklık edecek iki şahidin bulunması durumu olmadığı için, yemin etme hususunda davalılar tarafının önceliği vardır. Ba zen yeminden kaçınırlarsa davacılar tarafı iki yönden kuvvet kazanır: Birincisi: Maktulün kendi muhitlerinde bulunması. İkincisi: Kendi mıntıkalarının berâetine dair yeminden kaçınmaları. Bu durum açık bir levs yerine geçer, davacılar yemin eder ve (kana) hak kazanırlar. Her iki taraf da yeminden ka­çınırlarsa, bu her iki taraf için de katmerli şüphe uyandırır ve bu durum —davacılar yemin etmedikçe— diyetin tam olarak ödetilmesi için yeterli bir sebep olamaz. Kendileri yemin etmedikleri için de diyetin tamamen düşmesi­ni gerektirmez; böylece diyet ikiye bölünmüş olur, yarısı yemin etmemeleri sebebiyle mevcut şüpheden Ötürü davalılar üzerine gerekir. Diyet tam olarak gerekmez. Çünkü hasım taraf da yemin etmemiştir. Levs, davacıların yemini ile davalıların yeminden kaçınmalarından oluşmuş iken, bir tarafın bulun­mamasıyla tamam olmayınca davacıların yeminlerine tekabül eden kısım dü­şer, ki bu diyetin yarısıdır. Davalıların yeminden kaçınmalarına tekabül eden diğer yarı ise vacip olur. Bu, en güzel ve en adilâne bir hükümdür. Başarı Allah'tandır. [361] 


[359] Ahmed, 3/39, 89. Senedinde Atıyye el-Avfî vardır, zayıftır.|

[360] Musannef, İS290.

[361] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/139-140.