- İhtilaf Konuları Allah’a Havale Edilmelidir

Adsense kodları


İhtilaf Konuları Allah’a Havale Edilmelidir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Fri 6 January 2012, 04:35 pm GMT +0200
İhtilaf Konuları Allah’a ve Rasûlüne Havale Edilmelidir


İşte bu şekilde ümmetin usul ve furû’a dair anlaşmazlığa düştüğü anlaşmazlık konuları şâyet Allah’a ve Rasûlüne havale edilmeyecek olurlarsa o konularda hak apaçık ortaya çıkmaz. Aksine anlaşmazlık içerisinde olanlar işlerinde herhangi bir delil üzere hareket etme imkânını kaybederler. Eğer Allah onlara rahmet buyuracak olursa, biri diğerinin hakkını teslim eder ve biri diğerine haksızlık etmez. Nitekim Ömer ve Osman -Radıyallahu anh-ın halifeliklerinde bir takım içtihadi meselelerde anlaşmazlığa düşenlerin biri diğerinin hakkını teslim eder ve ne kendisi haksızlık eder, ne başkasına haksızlık ederdi.

Şâyet onlara rahmet olunmayacak olursa, bu sefer aralarında hoş görülmeyen ihtilaf meydana gelir, biri diğerine haksızlık eder. Bu haksızlık ya mesela kâfir ve fasık olduğunu söylemek gibi sözle olur yahut ta o kimseyi hapsetmek, dövmek ve öldürmek suretiyle fiil ile olur. Kur’ân’ın yaratılması meselesiyle insanları mihnete düşürenler işte bu kabilden idiler. Onlar bir bid’at ortaya attılar ve bu bid’atte kendilerine muhalif olanların kâfir olduklarını söylediler. Ona haklarının verilmemesini ve onun cezalandırılmasını helal kabul ettiler.

İnsanlar şâyet Yüce Allah’ın, Rasûlü ile gönderdiklerinin bir kısmını farkedemiyecek olurlarsa, bu hallerinde ya adaletlidirler yahut zalimdirler. Aralarında adaletli olan kimseler kendisine ulaşan ve peygamberlerden gelen gereğince amel eder, başkasına zulmetmez. Zalim ise başkasına haksızlık eden kimsedir, bunların çoğunluğu ise zulmettiklerini bile bile zulmederler. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kendilerine kitap verilenler ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan dolayı ayrılığa düştüler." (Al-i İmran, 3/19)

Yoksa bildikleri kadarıyla adalet yolunu izleyecek olurlarsa, biri diğerinin hakkını teslim eder. Nitekim taklid edenler ilmin önderlerine karşı bu tavrı takınırlar. Mukallitler kendilerinin Yüce Allah’ın ve Rasûlünün taklit ettikleri meselelerde Allah’ın hükmünü bilmekten aciz olduklarını bilip kabul ederler. O bakımdan kendi taklit ettikleri imamlarını Allah Rasûlünün vekili konumuna getirir ve şöyle derler: Bu bizim gücümüzün ulaşabildiği noktadır. Onlardan adaletli olan başkasına zulmetmez ve söz ya da fiiliyle haksızlık etmez. Ortaya koyacağı bir delil olmaksızın taklit ettiği zatın görüşünün sahih olduğunu iddia etmek ve -müçtehid mazur olmakla birlikte- taklit ettiği kimsenin görüşüne muhalefet edenleri yermek, böyle bir haksızlıktır.