ehlidunya
Wed 25 April 2012, 07:18 pm GMT +0200
İftârını unutmuştu!..
Bir gün Abdurrahmân bin Avf‘a “radıyallahü anh” yemek ikram ettiler. Oruçlu idi. Tam iftar edeceği zaman, bir hâtırasını anlattı: Uhud günü, benden çok hayırlı olan Mus’ab bin Umeyr şehîd düştü. Onu bir kumaş parçası ile kefenledik.
Bezi başına çektik.
Ayakları açık kaldı.
Ayaklarına çektik.
Başı açık kaldı. Sonra Hazret-i Hamza şehîd oldu. O da benden hayırlı idi. Sonra dünyâ bize açıldı. Türlü türlü ni’metlere kavuştuk. Allah bizi affetsin, dedi.
Müteessir olmuştu.
Ağlamaya başladı.
İftârını bile unuttu...
KORKUYLA İLERLEDİM
Yine O anlatıyor: Bir gün Peygamberimizi “aleyhisselâm” tâkib ettim. Hurmalık bir yere girip, secdeye kapandı. Secdesi uzayınca; “Amân Yâ Rabbî! Resûlullaha bir hâl mi oldu?” diye düşünerek yanına yaklaştım. Mübârek başını kaldırıp sordu:
“Sen kimsin?”
“Abdurrahmânım.”
“Bir şey mi oldu?”
“Yâ Resûlallah! Secdeniz o kadar uzadı ki size bir hal olmasından endîşe ettim” dedim. Bunun üzerine; “Cibrîl-i Emîn geldi ve; “yâ Muhammed, kim sana salât ve selâm getirirse Cenâb-ı Hak da ona selâm eder” müjdesini verdi. Bunun için secde-i şükre vardım, buyurdu.
Aradan günler geçti.
Efendimiz vefât etti.
Âhireti şereflendirdi.
Abdurrahmân bin Avf “radıyallahü anh” Resûlullahın âhirete teşrîflerinden sonra O’nunla geçirdiği günleri hâtırlayıp ağlar; “O’nun vefâtıyle bizim için dünyânın hiç kıymeti kalmadı” derdi.
Abdüllatif Uyan
Bir gün Abdurrahmân bin Avf‘a “radıyallahü anh” yemek ikram ettiler. Oruçlu idi. Tam iftar edeceği zaman, bir hâtırasını anlattı: Uhud günü, benden çok hayırlı olan Mus’ab bin Umeyr şehîd düştü. Onu bir kumaş parçası ile kefenledik.
Bezi başına çektik.
Ayakları açık kaldı.
Ayaklarına çektik.
Başı açık kaldı. Sonra Hazret-i Hamza şehîd oldu. O da benden hayırlı idi. Sonra dünyâ bize açıldı. Türlü türlü ni’metlere kavuştuk. Allah bizi affetsin, dedi.
Müteessir olmuştu.
Ağlamaya başladı.
İftârını bile unuttu...
KORKUYLA İLERLEDİM
Yine O anlatıyor: Bir gün Peygamberimizi “aleyhisselâm” tâkib ettim. Hurmalık bir yere girip, secdeye kapandı. Secdesi uzayınca; “Amân Yâ Rabbî! Resûlullaha bir hâl mi oldu?” diye düşünerek yanına yaklaştım. Mübârek başını kaldırıp sordu:
“Sen kimsin?”
“Abdurrahmânım.”
“Bir şey mi oldu?”
“Yâ Resûlallah! Secdeniz o kadar uzadı ki size bir hal olmasından endîşe ettim” dedim. Bunun üzerine; “Cibrîl-i Emîn geldi ve; “yâ Muhammed, kim sana salât ve selâm getirirse Cenâb-ı Hak da ona selâm eder” müjdesini verdi. Bunun için secde-i şükre vardım, buyurdu.
Aradan günler geçti.
Efendimiz vefât etti.
Âhireti şereflendirdi.
Abdurrahmân bin Avf “radıyallahü anh” Resûlullahın âhirete teşrîflerinden sonra O’nunla geçirdiği günleri hâtırlayıp ağlar; “O’nun vefâtıyle bizim için dünyânın hiç kıymeti kalmadı” derdi.
Abdüllatif Uyan