sidretül münteha
Sun 23 January 2011, 04:36 pm GMT +0200
1. İddet
Bu babta bahsimiz iki fasılda toplanmaktadır. Birinci fasıl eşlerin, ikinci fasıl, cariye olan kadınların iddeti hakkındadır. [60]
A- Eşlerin îddeti
Kadınların iddeti hakkındaki bahsimiz de iki kısma ayrılmaktadır. Birinci kısım iddetin çeşitleri, ikinci kısım iddetin ahkâmı hakkındadır. [61]
1. İddetin Çeşitleri
Kadın ya hürdür, ya cariyedir. Bunlardan her biri de boşandığı zaman ya kendisiyle gerdeğe girilmiş ya girilmemiştir. Eğer kendisiyle gerdeğe girilmemiş ise, bu kadının iddeti yoktur. Boşanır boşanmaz evlenebilir. Zira Cenâb-ı Hak "Ey iman etmiş olanlar, mü'min kadınlarla evlendikten sonra onlarla temas etmeden onları boşadığımzda, onların size iddet saymasına lüzum yoktur" buyurmuştur. Eğer kendisiyle gerdeğe girilmiş ise, o zaman bu kadın, ya âdet gören, ya görmeyen kadınlardandır. Adet görmeyen kadınlar da ya küçüktürler ya da yaşlı oldukları için artık âdetten kesilmişlerdir. Adet görenler de, ya gebedirler, ya normal âdetleri devam eder, ya herhangi bir sebeble kanları kesilmiştir, ya da müstehazedirier.,Herhangi bir sebeble kanlan kesilenler de ya gebe olduklarından şüphe edilir, ya edilmez. Gebe olduklarından şüphe edilmeyenlerin de -hasta oldukları veyahut çocuk emzirdikleri için- ya kanının niçin kesildiği bilinir ya bilinmez. [62]
a- Hür Kadınların îddeti
aa- Âdet Gören Kadınların İddeti
Normal adetleri devam eden hür kadınların iddeti, üç kere aybaşı adetini görmektir. Gebe kadınların iddeti doğum yapıncaya kadardır. Aybaşı adetinden kesilmiş olan kadınların iddeti de üç aydır. Bu her üç husus da «Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç aybaşı adetini beklerler» ile «Kadınlarınız içinde artık adetten kesilmiş olanlarla henüz adetini görmemiş olanların -eğer tereddüd ediyorsanız- iddetleri üç aydır. Gebe olanların iddeti de doğum yapmaları ile tamamlanır" âyet-i kerimelerinde mansus olduğu için bunda ihtilâf yoktur. Fakat birinci âyette geçen ve aybaşı adeti diye terceme ettiğimiz KURU'— kelimesi hayız mıdır, hayızdan temizlik midir diye ihtilâf etmişlerdir. Kimisi «İki hayız arasındaki temizliktir», kimisi «Hayz'ın kendisidir» demiştir. Ülke fukahasından İmam Mâlik, İmam Şafii, Medine fukahasının cumhuru, Ebû Sevr ve bir cemaat ve ashabtan da İbn Ömer, Zeyd b. Sabit ve Hz. Âişe «Temizliktir» diyenlerdendirler. Fukaha'dan İmam Ebû Hanife, Süfyan Sevrî, Evzâî, İbn Ebî Leylâ ve bir cemaat ashabtan da Hz. Ali, Hz. Ömer, İbn Mes'ud ve Ebû Mûsâ el-Eş'arî de «Hayzın kendisidir» demişlerdir. Esrem de İmam Ahmed'den «Ashabın büyükleri 'Kur'den murad hayızdir' derlerdi» dediğim rivayet etmiştir. Şa'bî'den de şunu dediği rivayet olunmuştur: «Ashabtan onbir veyahut oniki kişi kur'un hayız demek olduğu görüşünde idiler». ^Rivayete göre İmam Ahmed de «Ben önce Zeyd b. Sabit, İbn Ömer ve Hz. Âişe'nin görüşüne uyarak 'Kur'den murad temizliktir' diyordum. Fakat Hz. Ali ile İbn Mes'ud «Kur'den murad hayızdır dedikleri için ben şimdi mütereddidim» demiştir.
Bu iki görüş arasındaki fark şudur: Eğer kur' temizlik demek ise, ric'î talâk ile boşanan kadını, üçüncü havza girmesiyle kocası artık onu nikâhı altına geri döndüremez ve istediği kimse ile evlenebilir, eğer hayız demek ise, üçüncü hayız bitmedikçe kocası onu geri alabilir ve başkasıyla evlene-mez.
Bu ihtilâfın sebebi de kur'kelimesinin bu iki mânâ arasında müşterek olmasıdır. Zira Arap dilinde kur' kâh hayız, kâh iki hayız arasındaki temizlik mânâsında kullanılır. İhtilâf eden iki cemaatten her biri, âyetteki kur'un, söylediği mânâda daha zahir olduğunu ileri sürmüştür. Kur'un temizlik mânâsında olduğunu söyleyenler «Çünkü âyette, KURU' olarak çoğul-1 aştırılmış tır. Eğer hayız mânâsında olsaydı AKRA1 diye çoğullaştırılması gerekirdi. Îbnü'l-Enbârî böyle söylemiştir. Bir de, eğer hayız mânâsında olsaydı ;hayız müennes olduğu için- SELÂSET-e KURÛ'İN yerine SELÂSE KURÛ'ÎN demek lazım gelirdi. Çünkü üçten ona kadar sayı isimleri müzek-kerler için TE'li, müennesler için TE'siz gelir. Kaldıki kelimenin iştikakı da temizlik mânâsında olduğunu gösterir. Zira bu kelime biriktirme mânâsında olan KARAE'den türemiştir. Adam 'Havuzda suyu biriktirdim' demek istediği zaman KARA'TÜ'L-MAE FİL-HAVDİ, der Hayız kam da hayız zamanında değil, temizlik zamanında birikil-» demişlerdir ki, en kuvvetli delilleri bunlardır.
Diğer cemaat de âyetin zahirine dayanarak, «Âyette üç KUR' denildiğine göre, kadının tam üç kur' beklemesi gerekir. Zira eğer kur'lardan bir tanesi tamam olmazsa o zaman ona 'Üç Kur' değil, "tkibuçuk Kur' denilir. Çünkü kelimenin, mânâsının bir kısmında kullanılışı mecazdır. Halbuki eğer 'Kur'dan murad temizliktir' diyecek olursak, o zaman "Üç Kur' kelimesi iki Kur' ile bir Kur'un bir kısmında kullanılmış olur. Çünkü kadının, içinde boşandığı temizlik -bu temizlikten az bir şey dahi kalmış olsa- size göre iddetten sayılır. Şu halde üç tam Kur1, ancak Kur'un hayız mânâsında olduğu zaman mümkündür. Çünkü kadının, içinde boşandığı hayız halinin, iddetten sayılmadığında icma1 vardır» demişlerdir. Kısacası, Kur' kelimesinden hangi mânânın murad olduğu yönünden her iki cemaatin de birbirlerine denk birtakım delilleri vardır. Bunun için fıkıhta yetenek sahibi olanlar, bu âyetin mücmel olduğunu ve bunun için âyetin dışında delil aramak lazım geldiğini söylemişlerdir.
«Kur'dan murad temizliktir» diyenlerin -âyetin dışında- dayandıkları en kuvvetli delil, yukarıda geçen îbn Ömer'in, «Oğlun Abdullah'a söyle, karısına geri dönsün, sonra kadın temizlenip tekrar adetini görüp, sonra tekrar temizleninceye kadar onunla birlikte yasasın. İkinci adetinden temizlendikten sonra dilerse, aile hayatı devam etsin ve dilerse -ona dokunmasın- boşasın. İşte kadının bu iki kirlenmesi ve temizlenmesi zamanı, erkeklerin kadınları boşamaları için Allah'ın emrettiği iddet süresidir» hadisidir. Derler ki: Sünnete uygun olan boşanmanın, ancak içinde kadına'dokunulmayan temiz halinde vuku' bulan boşanma olduğunda icma1 edilmesi ile, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in «İşte kadının bu iki kirlenmesi ve temizlenmesi zamanı, erkeklerin kadınları boşamaları için Allah'ın emrettiği iddet süresidir ki, boşanan kadının iddeti hemen başlamış olsun» sözü, iddet süresinin üç temizlik hali olduğunu gösteren en açık birer delildir.
Halbuki Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in bu sözünü «îşte bu müddet, Allah'ın, boşanan kadınların iddetlerini karşılamalarını emrettiği bir iddet süresidir. Ta ki hayız halinde, kadını boşamakla kadının iddeti parçalanmış olmasın» şeklinde de yorumlamak mümkündür.
İkinci cemaatın dayandığı en kuvvetli delil de şudur: «îddet vaz'edil-miştir ki kadının gebe olup olmadığı öğrenilsin. Kadının gebe olmadığı da temizlikle değil, kirlenmesiyle Öğrenilmiş olur. Bunun içindir ki hayızdan kesilen kadının iddeti aylardır. O halde iddetin sebebi hayızdır ve hayız olduğuna göre 'Üç Kur' dan maksad üç hayızdır».
«Üç Kur'dan maksad üç temizliktir» diyenler de, «Kadının gebe olmadığı, hayız halinin bitmesiyle değil, başlamasıyla anlaşılmış olur. Şu halde üçüncü hayzm bitmesini şart koşmakta mânâ yoktur. Öyleyse tamamlanması şart olan Üç Kur'dan maksad, iki hayız arasındaki üç temizlik halidir» demişlerdir.
Hanefilerin görüşü, mantıkî yönden daha zahir ise de, hepsinin naklî delilleri kuvvet bakımından birbirlerine denk veyahut denge yakındırlar.
«İddet üç temizliktir» diyenler, iddetin üçüncü hayza girmekle bittiğinde ihtilâf etmemişlerdir. Fakat «Üç hayızdır» diyenler, kadının üçüncü hayız kanından kesilmesiyle bitip bitmediğinde ihtilâf etmişlerdir. Kimisi «Kadının iddeti üçüncü hayız kanının kesilmesiyle biter» demiştir ki, Evzât bu görüştedir. Kimisi «Kadının üçüncü hayızdan yıkanması ile biter» demiştir. Bunu da ashabtan Hz. Ömer, Hz. Ali ve İbn Mes'ud. fukahadan da Süfyan Sevrî ile İshak b. Ubeyd demişlerdir. Kimisi «îddet kadının temizlendiği namaz vakti geçmedikçe, bitmez» kimisi «Kadın yıkanmayı yirmi sene dahi ihmal etse, kocası onu nikâhı altına döndürebilir» demiştir. Bu görüş de Şü-reyk'ten naklolunmuş tur. Kimisi de «Kadının üçüncü hayza girmesiyle biter» demiştir. Fakat bu görüş şâzzdır. İşte aybaşı halini gören, hayız yaşındaki kadınların iddeti budur-[63]
[60] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/75.
[61] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/75.
[62] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/75.
[63] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/75-78.