sumeyye
Tue 11 January 2011, 05:54 pm GMT +0200
İçki İçmek
400. İbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor:
"Kim ölünceye kadar içki içerse, Allah ona Cennet şaraplarını haram kılar."[98]
İzah
İbni Mâce'deki bir rivayette, "tevbe etmeden ölürse" ilâvesi vardır. Bu hadis, dünyada içki içen bir kimsenin, tevbe etmeden ölürse, Cennete girse dahi Cennet şaraplarından içemeyeceğini bildirmektedir. Böyleleri günahlarının cezası olarak Cennetin en büyük nimetlerinden biri olan şaraptan mahrum bırakılacaklardır.
Kur'an'da, Cennete giren bir kimsenin arzu ettiği herşeyi orada bulacağı bildirildiğine göre bu mahrumiyet nasıl izah edilebilir?
Böyleleri ya Cennette şarabın varlığını hatırlamayacaklar veya hatırlasalar bile bunu içme arzusu duymayacaklardır.
Hadis, içki müptelasının Cennete girmeyeceğinden kinaye de olabilir. Nitekim bir hadiste, "İçki içmeye devam eden bir kimse Cennete girmeyecektir" buyurulmuştur.[99] Bu hadisler, böylelerinin imansız ölme tehlikesi ile karşı karşıya olduklarını gösterir. Kişinin içki müptelası, olması imansız Ölmesine sebep olabilir. Böyle olunca da ebediyyen Cennete giremez, dolayısıyla Cennet şarabını da içemez.
96 ve 518 numaralı hadislere de bakınız.[100]
Hz. Abbas (r.a.)
401. Ali (r.a.) rivayet ediyor:
"Abbas konusunda hakkımı gözetiniz. Çünkü o baba tarafından büyüklerimin en son kalan yadigardır."[101]
İzah
Resülullahın (s.a.v.) "Bana bırakınız" buyurduğu Abbas (r.a.), Peygamberimizin amcasıdır. Hadiste de ifâde edildiği gibi, babalarından kalan tek yadigardır. Peygamberimiz bu sözü söylediğinde onun dışında amcalarından hiçbiri hayatta değildi.
Hz. Abbas, Müslüman olmadan önce de yeğenini sever, onu müşriklere karşı korurdu. Müslüman olmadığı halde, Peygamberimizin Medineli Müslümanlarla yaptığı Akabe Biatında da hazır bulunmuş, sevgili yeğenini onlara emanet etmişti. Kendi ifadesi ile istemediği halde müşriklerin safında katıldığı Bedir Savaşında esir edilmiş, bu esaret onun gerçek hürriyeti kazanmasına, yani İslâmla şereflenmesine sebep olmuştu. Peygamberimiz onu Mekke'den kendisine bilgi ulaştırması için orada görevlendirdi. Hz. Abbas bu vazifeyi başarı ile yaptı.
Peygamberimizin "Abbas'ı bana bırakınız" demesinin sebebi, insanların ona eziyet etmeleridir. Nitekim Tirmizî'de geçen şu hadis bunu açıklar:
Bir gün Resülullahın amcası Abbas (r.a.) öfkeli bir halde yanına girdi. Resûlullah (s.a.v.),
"Niçin öfkelisin?" diye sordu.
Abbas (r.a.) şu cevabı verdi:
"Kureyş'in bizimle alıp veremediği nedir? Birbirleri ile karşılaştıklarında güler yüz gösterirler. Bizimle karşılaştıkları zaman ise suratlarından düşen bin parça."
Bu sözler Resûlullahı (s.a.v.) öfkelendirdi. Öyle ki öfkeden yüzü al al oldu ve şöyle buyurdu:
"Kim amcama eziyet verirse mutlaka bana eziyet vermiştir. Burası muhakkak ki, kişinin amcası babası yerindedir."[102]
Nesâî'de de yine Abbas (r.a.) ile ilgili olarak Abdullah bin Abbas'tan (r.a.) rivayet edilen şöyle bir hadis vardır:
Bir adam, Cahiliyye devrinde yaşamış bir atamıza sövmüştü. Babam Abbas (r.a.) ona bir tokat attı. Bunun üzerine adamın yakınları gelerek:
"O nasıl tokat attı ise biz de ona tokat atacağız" dediler ve silahlarını kuşandılar. Bu durum Resûlullaha (s.a.v.) ulaştı hemen minbere çıktı ve:
"Ey insanlar! Yeryüzü ahalisinden kim Allah katında en mükerremdir?" buyurdu.
Onlar, "Siz ey Allah'ın Resulü" dediler. Resûlullah şöyle buyurdu:
"Bilesiniz, Abbas bendendir, ben de ondanım! Ölülerimize sövmeyin, aksi halde dirilerimizi üzersiniz!"
Bunun üzerine halk gelip, "Ey Allah'ın Resulü, senin gadabından Allah'a sığınırız. Bizim için bağışlanma dileyin" dediler.[103]
Peygamberimizin bir çok dua ve iltifatına mazhar olan Hz. Abbas, Hicretin 32. senesinde, Hz. Osman'ın hilâfeti zamanında, 88 yaşında vefat etti.[104]
Resûlullahın Hizmetçilerine İltifatı
402. Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet ediyor:
Resûlullahın, biri Habeşistanlı, diğeri de Kıptî (Mısırlı) olan iki azâdlı kölesi vardı. Bir gün söz dalaşına girdiler. Biri diğerine, "Ey Habeşî!" dedi. O da, "Ey Kıptî!" diye seslendi.
Resûlullah (s.a.v.), onlara,
"Birbirinize öyle demeyiniz. Siz Muhammed (s.a.v.) ailesinden iki adamsınız" buyurdu.[105]
Allah'ın Meleklerine Karşı Övündüğü Kimseler
403. Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet ediyor;
"Allah Teâla Arefe akşamı Arafat'ta vakfe yapanlarla meleklere karşı iftihar eder ve "Şu saçları dağınık, toz toprak içerisinde bulunan kullarıma bakınız" buyurur."[106]
İzah
Arafat vakfesi, haccın farzlarındandır. Bir kimsenin hacı olabilmesi için Zilhicce'nin 9. günü, yani Kurban Bayramından bir gün önce Arafat'ta kısa bir zaman için de olsa bulunması gerekir.
Arefe günü, dinimizce faziletli bir gündür. Gerek Kur'ân'da, gerekse hadislerde bu günün ehemmiyetine dikkat çekilmiştir. Meselâ bir âyette,
"Sayılı günlerde Allah'ı anın" buyurulmuştur.[107]
Ayette geçen sayılı günler, Arefe günüdür.
Peygamberimiz de gerek yukarıdaki hadislerinde, gerekse başka hadislerinde Arefe gününün faziletine dikkat çekmiştir. Meselâ bu hadislerden birisi şu mealdedir:
"Allah hiçbir günde Arefe günündeki kadar kullarını ateşten kurtarmaz. O gün Allah, rahmetiyle ve bağışlamasıyla kullarına yaklaşır, meleklere karşı onlarla iftihar eder ve 'Onlar ne istiyorlar' diye sorar."[108]
Arefe günü ve fazileti hakkında tafsilatlı bilgi için Üç Aylar ve Mübarek Günler isimli eserimize bakılabilir.[109]
Müslümana Yardım Etmek
404. Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet ediyor:
Resûlullah (s.a.v.):
"Zulüm de etse, zulme de uğrasa kardeşinize yardım ediniz" buyurdu.
"Yâ Resûlullah! Zulme uğradığında yardım edelim, fakat zulmederken nasıl yardım edeceğiz?" dedim.
"Zulmüne engel olarak. Bu senin ona yardımındır" buyurdu.[110]
İzah
Müslim'de bu hadis şöyle geçer:
"Kişi zâlim de olsa, mazlum da olsa din kardeşine yardım etsin. Zâlimse onu menetsin. Çünkü bu onun için bir yardımdır. Mazlum ise ona yardımda bulunsun."[111]
Bilal'in (r.a.) Fazileti
405. Sehl bin Sa'd (r.a.) rivayet ediyor:
"Cennete girdim, bir hışırtı duydum. Baktım ki o Bilal imiş."
194,439 ve 648 numaralı hadislere ve izahlarına bakınız.[112]
[98] İbni Mâce, Eşribe: 2; el-Mu'cemü'l-evsat, 5:108 (4203.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/63-64.
[99] İbni Mâce, Eşribe: 3.
[100] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/64.
[101] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/64-65.
[102] Tirmizî, Menakıb, (3764)
[103] Nesâî, Kasâme: 21.
[104] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/65-66.
[105] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/66-67.
[106] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/67.
[107] Bakara: 2/203.
[108] Müslim, Hacc: 43; İbni Mâce, Menasik: 56
[109] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/67-68.
[110] Buhâri, Mezâlim: 4; Müslim, Birr ve's-Sıla: 62; Tirmizî, Fiten: 68. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/68.
[111] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/68-69.
[112] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/69.