- İbrahim Ethemin dizinde son nefesini verdi

Adsense kodları


İbrahim Ethemin dizinde son nefesini verdi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 30 August 2012, 01:05 pm GMT +0200
İBRAHİM ETHEM’İN DİZİNDE SON NEFESİNİ VERDİ

Belh’in büyük velisi İbrahim Ethem kalkar, kilometrelerce yol teper ve Kudüs’e gelir. Mescid-i Aksa’da huzurla namaz kılmaya başlar. Ancak yatsıdan sonra müezzin, başına dikilir:
– Camiyi kapatıyorum, ey yabancı, çık dışarı!
İbrahim yalvarır, yakarır, müezzin dinlemez.
– Sen İbrahim Ethem bile olsan burada bırakmam, çık dışarı, der.
– Ben aslında İbrahim Ethem’im, deyince de:
– Şuna bak, bir de yalan söylüyor! diyerek ite kaka dışarıya çıkarır.
Böylece sokakta kalan büyük veli, gece boyunca Kudüs’ü dolaşmaya başlar. Bir hayli zaman geçtikten sonra uzakta bir ateş görüp yaklaşır. Bakar ki, bir hamamın bodrumunda bir adam, durmadan külhana odun atıyor, ateşi kuvvetlendiriyor. Yanına girer, selam verir, şöyle bir köşeye ilişir.
Adamda hiç iltifat yok. Habire odun atıyor, ateşi kuvvetlendiriyor.
Üzülen İbrahim Ethem, içinden söylenmeye başlar:
– Buranın insanları ne kadar da vahşi. Ne selamımı aldı, ne de bir tebessüm edip yüzüme baktı. Ne biçim insan bunlar?
Aradan bir müddet daha geçer. Adam nihayet döner, tebessümle:
– Ve aleykümüsselâm, hoş geldiniz, yabancı birine benziyorsunuz, nasılsınız? diyerek başlar hal hatır sormaya.
Adamın hali merakını çeken İbrahim Ethem sorar:
– Deminden beri burada bekliyorum, hiç iltifat etmedin, şimdi de ne oldu ki birden değiştin?
Şöyle cevap verir:
– Ben bu hamamın suyunu ısıtmakla görevliyim. Bunu yapmak için işverenden ücret alıyorum. Şayet suyu ısıtmakta gecikirsem gelenler soğuk suyla yıkanmak zorunda kalırlar. Ben de vazifemi yapmamış, aldığım ücreti hak etmemiş olurum. Böylece haram yemek zorunda kalmış sayılırım. Bunun için işimi bitirinceye kadar seninle meşgul olmadım. Çünkü o dakikalarım işverene âit dakikalardır. Onun zamanında kendime âit işle meşgul olamam. Şimdi ise ateş iyice yandı, su artık kendiliğinden ısınır, bundan sonra kim gelirse gelsin, istediği sıcaklıkta su bulur ve kolayca yıkanır, Ben de sohbet edebilirim.
İbrahim Ethem bu adamın anlayışını pek beğenir. Hakkındaki düşüncelerini değiştirir ve sorar:
– Sen bu güzel düşünceleri kimden aldın, nereden böyle mesuliyet sahibi oldun?
Der ki:
– Ben zamanın mürşidlerinin sözlerini dinliyor, tavırlarını benimsiyorum. Onlar kul hakkından, hele işinde çalıştığı insanın hakkından korkuyor, bizleri de korkutuyorlar. Onun için ben de onlar gibi olmak istiyor, onları taklid ediyorum.
İbrahim sorar:
– O mürşidlerden en çok kimi beğeniyorsun, kim var senin âleminde?
– Bunlar çokturlar. Ancak bir tanesi var ki, onu gece rüyamda, gündüz hayalimde görüyorum.
– Kimdir o?
– Belhli İbrahim Ethem!
– O’nu görsen tanır mısın?
– Hayır, tanımam. Ama ahdim var. O’nu görsem, dizine başımı koyacak, kucağında ölmeyi Rabbim’den niyaz edeceğim. Son nefesimi O’nun kucağında vermek dileğimdir. Öylelerine şeytan yaklaşamaz!
İbrahim Ethem der ki:
– Sözünde sadık mısın?
– Evet!
– İşte dizinde ölmeyi istediğin İbrahim Ethem karşında!
– Allah aşkına gerçek mi bu?
– Evet, ismini verdiğin Zat hakkı için gerçek!
Adam, dur öyleyse, der. Gelir, İbrahim Ethem’in dizine başın kor ve:
– Ey Rabbim, işte zamanı geldi, al emanetini! İmanla kabul eyle huzuruna! der.
İbrahim Ethem bakar ki, külhancı çoktan öbür âleme uçmuş.. Gözlerinden yaş, ağzından da:
– İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci’ûn!... sözleri dökülür.

Ahmet Şahin