sumeyye
Tue 12 January 2010, 10:03 pm GMT +0200
İbrahim Aleyhisselâmın Peygamber Oluşu:
Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselâma, Cebrail Aleyhisselamı gönderip Dinini öğ-retti [60] ve kendisini, kavmine, Peygamber olarak gönderdi. [61]
Bunun üzerine, İbrahim Aleyhisselâmın, babası ve kavmiyle aralarında geçenler, Kur´ân-ı kerimde şöyle açıklanır:
"Vaktâ ki, İbrahim, babasına:
Ey babam! İşitmez, görmez, sana, hiç bir yararı olmaz şeylere ne diye taparsın?!
Ey babam! Bana, muhakkak ki, sana gelmeyen bir ilim gelmiştir.
O halde, bana uy da, seni, ben, dümdüz bir yola çıkarayım.
Ey babam! Şeytana tapma!
Çünkü, şeytan, hakkıyle esirgeyen Allâha çok âsi olmuştur.
Ey babam! Gerçekten korkuyorum ki: Çok esirgeyen Allah´dan sana, bir azab gelip çatar da, şeytana yâr olmuş olursun! dedi.
Babası:
Ey İbrahim! Sen, benim tanrılarımdan yüz mü çeviricisin?!
And olsun ki: vaz geçmezsen, seni, muhakkak, taşlarım!
Sen, uzun bir müddet benden ayrıl!" dedi.
İbrahim ise;
Üstüne selâmet! Ben, senin için, Rabb´imden mağfiret dileyeceğim.
Çünkü, O, bana çok lütufkârdır.
Sizi ve Allâh´dan başka taptıklarınızı bırakıp çekiliyorum.
Rabb´ime, dua ediyorum.
Umulur ki: Rabb´ime duada, sizin gibi bedbaht olmam! dedi. [62]
İbrahim´in, babası için mağfiret dilemesi, ancak, ona olan bir va´d´den dolayı idi.
Yoksa, onun, Allah´ın bir düşmanı olduğu, kendisince belli olunca, o, ondan uzaklaştı.
İbrahim, gerçekten, çok çok tazarru ve niyaz edici, pek yumuşak huylu ve sa bırlı idi. [63]
O zaman, o, babasına ve kavmine: Sizin tapmakta olduğunuz bu timsallar, nedir?" diye sordu. Onlar:
"Biz, Atalarımızı, bunların tapıcıları olarak bulduk!" dediler. İbrahim:
"And olsun ki: siz de, Atalarınız da, apaçık bir sapıklık içindesinizdir!" dedi. Onlar:
"Sen, bize gerçeği mi getirdin? Yoksa, sen, şakacılardan mısın?" dediler. İbrahim:
"Hayır! Sizin Rabb´iniz, hem göklerin, hem yerin Rabb´idir ki, bütün bunları, O, yaratmıştır ve ben de, buna yakîn hâsıl edenlerdenim!" dedi. [64]
"Hani, o, babasına ve kavmine: "Siz, neye tapıyorsunuz?" demişti.
"Putlara, tapıyoruz! Onun için, bütün gün, onlara vakf-ı hizmet etmekte sabit ve dâimiz!" dediler. İbrahim:
"Siz, çağırdığınız vakit, onlar, sizi duyuyorlar mı?
Yahud (taparsanız) size bir yarar veya (tapmazsanız) bir zarar yapıyorlar mı?" diye sordu.
"Hayır! Biz, babalarımızı, böyle bulduk. (Onlar da, böyle yapıyorlardı) dediler. İbrahim:
"Şimdi, gördünüz mü? Gerek sizin, gerek daha önceki babalarımızın neye tap makta olduklarınızı?!
işte, onlar, benim, muhakkak düşmanımdır. Fakat, âlemlerin Rabb´ı, böyle değildir. O Rab ki, beni yaratan, bana, doğru yolu gösteren O´dur. Bana, yediren, içiren, O´dur.
Hastalandığım zaman, şifâ veren, hastalığımı geçiren, O´dur. Beni, öldürecek, sonra, diriltecek olan, O´dur. Ceza gününde kusurlarımı yarlıgayacağını umduğum da, O´dur. Rabb´im! Bana, bir hüküm ihsan et ve beni, Sâlihler zümresine kat! Benden sonrakiler içinde, benim için, bir lisân-ı sıdk (güzel bir anış) ver. Beni, Naîm Cennetinin vârislerinden (onda temelli kalacaklardan) kıl! Babamı da, yarlığa! Çünki, o, sapkınlardandır.
Kulların, kabirlerinden kaldırılacakları gün, beni, rüsvay etme! O gün ki, ne mal yarar verir, ne de, oğullar! Meğer ki, Allah ´a (küfür ve nifaktan) temamen salim, hâlis bir kalb ile gelenler ola.
O günde ki, Cennet, takva sahiplerine (Allâhın buyruklarını yerine getiren, yasaklarından sakınanlara) yaklaştırılmıştır.
Cehennem de, azgınlara açılıp gösterilmiştir ve onlara:
Allâhı bırakıp ta, taptıklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı?!
Yahud kendi başlarına yardımları dokunuyor mu?! denilmiştir.
Artık, onlar da, o azgınlar da, İblis orduları da, yüzleri koyun top yekûn Cehen nemin içine atılmışlardır.
Orada, birbirleriyle çekişecekler:
Allah´a and olsun ki, gerçekten, biz, apaçık bir sapkınlık içinde idik.
Çünkü, sizi, âlemlerin Rabb´i ile bir tutuyorduk.
Bizi, o mücrimlerden başkası saptırmadı.
Artık, bizim için, ne şefâatcılardan bir kimse, ne de, candan bir dost var!
Bizim için, gerçekten bir geri dönüş olsaydı da, biz de, Mü´minlerden olsaydık!" diyeceklerdir. [65]
[60] Yâkubî-Tarih c.1,s.24, Mes´ûdî-Murûcuzzeheb c.1,s.45
[61] Yâkubî-Tarihc.1,s.24
[62] Meryem: 42-48
[63] Tevbe: 114
[64] Enbiya: 52-56
[65] Şuarâ: 70-102.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/149-152.