- İbnü'l-Hümam

Adsense kodları


İbnü'l-Hümam

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Sun 1 July 2012, 08:05 pm GMT +0200

İBNÜ'L-HÜMÂM
(ö. 861/1457)

Hanefî fakihi, usul ve kelâm âlimi.




Kemâlüddîn Muhammed b. Abdilvâhid b. Abdilhamîd es-Sivâsî el-İskenderî.790'da (1388) İskenderiye'de dünyaya geldi. Bu tarih 788 (1386) ve 789 olarak da zikredilmektedir. Dedesinin dedesi Hümâmeddin'e nisbetle İbnü'l-Hümâm lakabı ile meşhur olmuştur. Dedesi Abdül-hamid ve büyük dedesi Mesud aslen Sivaslı olup burada kadılık yapmışlardır. Babası, muhtemelen yaşadığı dönemde Anadolu'nun içine düştüğü kargaşa ortamından kurtulmak amacıyla Memlükler'in idaresi altındaki Mısır'a gitmiş ve İskenderiye'de Hanefî kadılığı görevinde bulunmuştur. İlk derslerini babasından alan İbnü'l-Hümâm, on yaşında iken babasının ölümü üzerine anneannesinin gözetiminde yetişti. Onunla birlikte Kahire'ye giderek Şehâbeddin el-Heysemî'nin yanında Kur'ân-ı Kerîm'i ezberledi, İbnü'z-Zerâtîtî ve Zeynüddin Abdurrahman et-Tefehnî'den kıraat dersleri aldı. Bir ara İskenderiye'ye dönerek burada öğrenimine devam etti, ardından tekrar gittiği Kahire'de uzun süre kaldı. Cemâleddin Yûsuf b. Muhammed el-Humeydî, İbnü'l-Mecdî, Muhammed b. Ahmed el-Bisâtî, Bedreddin Mahmûd b. Muhammed el-Aksarâyî, Bedreddin el-Aynî, Ebû Zür'a İbnü'l-lrâki, İbn Hacer el-Askalânî, Kâriülhidâye, Ebü'l-Velîd İbnü'ş-Şıhne, Muhammed b. Ebû Bekir İbn Cemâa ve Kemâleddin eş-Şümünnî gibi çeşitli mezheplere mensup âlimlerden Arap dili ve edebiyatı, mantık, kelâm, tefsir, hadis, fıkıh ve fıkıh usulü dersleri aldı. Kendisinden çok faydalandığı hocası Abdurrahman et-Tefehnî ile birlikte Kudüs'e, fıkıh usulü okuduğu Ebü'l-Velîd İbnü'ş-Şıhne ile birlikte 814 (1411) yılında Halep'e giderek bir süre bu şehirlerde tahsilini sürdürdükten sonra tekrar Kahire'ye döndü.


Öğrencilik yıllarında çeşitli sıkıntılar ve müzmin hastalıklarla mücadele eden İbnü'l-Hümâm tahsilini tamamladıktan sonra ilim ve öğretimle meşgul oldu. 829 (1425-26) yılında el-Melikü'l-Eşref Barsbay'ın kurduğu Eşrefiyye Medresesi'ne müderris tayin edildi ve 18 Şaban 833'te (12 Mayıs 1430) kendi isteğiyle ayrılıncaya kadar bu görevde kaldı. 847'de (1443) getirildiği Şeyhûniyye Hankahının şeyhliğinden de 858'de (1454) kendi isteğiyle ayrıldı. Bu arada Mansûriyye ve Kubbetü Salih medreselerinde hocalık yaptı. 824 (1421), 854 (1450) ve 858-860 (1454-1456) yıllarında yaptığı hac ziyaretleri sırasında Mekke ve Medine'de çeşitli âlimlerle ilmî müzakerede bulundu. İbnü'l-Hümâm'ın yetiştirdiği öğrenciler arasında Sehâvî, Takıyyüddin eş-Şümünnî, İbn Kutluboğa, İbn Emîru Hâc, İbnü'l-Gars, Kemâleddin İbn Ebû Şerîf, İbnü'l-Kerekî ve Necmeddin İbn Kâdî Aclûn gibi âlimler yer almaktadır. İbnü'l-Hümâm 7 Ramazan 861 (29 Temmuz 1457) tarihinde Kahire'de vefat etti ve İbn Atâullah el-İskenderî'nin Karâfe'deki türbesine defnedildi. Sehâvî, hocası hakkında el-İhtimâm bi-tercemeti'l-Kemâl b. el-Hümâm adıyla bir eser yazmışsa bunun günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir.


İbnü'l-Hümâm fıkıh ve fıkıh usulü yanında kelâm, mantık, Arap dili ve edebiyatı, tefsir, hadis sahalarında yetkin bir âlimdir. Yaptığı tartışmalarda ve yazdığı eserlerde konuları ortaya koyusu, görüşleri ve delilleri değerlendirip tartışarak bir sonuca ulaşmadaki kabiliyeti sağlam bir mantık, cedel ve felsefe eğitimi aldığını göstermektedir. Bizzat kendisinin, "Makülâtta hiç kimseyi taklit etmem" sözü de aklî ilimlerdeki yetişkinliğini ifade etmektedir. Sarf, nahiv, bedî’, beyân, meânî gibi alanlarda müstakil eser vermemiş olsa bile kelâm, fıkıh ve fıkıh usulüne dair eserlerinde dil ve edebiyata olan vukufunu görmek mümkündür. Yahya b. Attâr, İbnü'l-Hümâm'ın örnek gösterildiği yönlerden birinin de fesahati olduğunu söylemiştir. Arapça yanında Farsça ve Türkçe de bilen İbnü'l-Hümâm şiir yazmış olmakla beraber müstakil bir divanı bulunmayıp şiirlerinden bazı parçalar tabakat kitaplarında yer almaktadır.


Kaynaklarda İbnü'l-Hümâm'ın güzel sesiyle mûsiki icra ettiğine dair verilen bilgiler onun sanatkâr bir kişiliğe sahip olduğunu göstermektedir. İbrahim b. Ömer el-Edkâvîve Muhammed b. Muhammed el-Havâfî'ye intisap ederek kendilerinden tasavvuf terbiyesi almış, İbnü'l-Arabî'nin Fusûsü'l-hikem'ini okutan Nasrullah b. Abdurrahman el-Ensârî ile sohbetlerde bulunmuştur. Tasavvufa olan alâkası sebebiyle seçkin sûfîlere verilen "şeyhü'ş-şüyûh" ve "şeyhü'l-ârifîn" unvanlarıyla anılmış ve Şeyhûniyye Hankahı’nın şeyhliğine tayin edilmiştir. İbnü'l-Hümâm, bir ara tasavvufî hayata ilgisini arttırarak uzlete çekilmişse de çevresindeki kimseler onu halkın içine dönmenin gerekliliği konusunda uyarmışlardır.


İbnü'l-Hümâm, tefsir ve hadis alanında da yetkin bir âlim sayılmakla birlikte eser verdiği ve uzmanlaştığı ilim dallan fıkıh, fıkıh usulü ve kelâmdır. Bedreddin Mahmûd el-Aksarâyî'den tefsir dersleri alan İbnü'l-Hümâm'ın Fethu'l-kadîr'deki ahkâm âyetleriyle ilgili yorum ve değerlendirmeleri onun bu daldaki kabiliyetini ortaya koymaktadır. Bu eserinde Taberî, Kâdî Beyzâvî ve Zemahşerî gibi müfessirlerden nakillerde bulunmakla beraber daha çok kendi ilmî dirâyetiyle âyetleri yorumlamıştır. Yine Fethu'l-kadîr ile et-Tahrîr'de yer yer hadis ve usulüne dair bilgiler vermesi ve hadisleri sened ve metin yönünden tenkide tâbi tutmasından bu alanda da mütehassıs olduğu anlaşılmaktadır. et-Tahrîr’in şarihlerinden İbn Emîru Hâc, İbnü'l-Hümâm'ı "hafız" olarak nitelemiş, Leknevî de onun iyi bir hadis âlimi ve hafız olduğunu söylemiş, Zâhid Kevserî, kendisini Hanefî mezhebinin büyük hafız ve muhaddislerinden saymıştır. Sehâvî'nin, İbnü'l-Hümâm'ın büyük âlimlerden biri olmakla beraber hadis konusunda fazla bilgisinin bulunmadığını söylemesi, başka bir yerde işaret ettiği gibi fazla hadis rivayet etmediği ve mesaisini büyük ölçüde bu alana hasretmediği anlamındadır. Onun hadis kaynaklarına vukufu, deliller karşısındaki tenkitçi ve tarafsız tutumu, senedi zayıf bir hadisin metninin sahih olabileceği prensibini benimsemesi, Kur'an-Sünnet bütünlüğüne dikkat etmesi ve buna aykırı düşen hadislerdeki çelişkileri gidermeye yönelik bazı esaslar belirlemeye çalışması, hadis ilmine yaptığı katkıları, bu daldaki ihtisas ve ehliyetini ortaya koymaktadır.


İbnü'l-Hümâm'ın el-Müsayere adlı eseri onun kelâm ilmindeki vukufunu göstermekte olup üzerinde yapılan şerh, haşiye ve atıflarla Mâtürîdiyye kelâmının önemli bir kaynağı haline gelmiştir. Müellif bu eserinde genellikle bağlı bulunduğu ekolün görüşlerini zikredip savunmuşsa da haberî sıfatların yorumunda Selefi düşünceye yaklaşmış, tekvin sıfatının izahında ise Mâtürîdiyye ile Eş'ariyye telakkisinin sonuç itibariyle birbirine yakın olduğunu söylemiştir.


el-Hidâye'nin önemli şerhlerinden biri olan Fethu'l-kadîr ve et-Tahrîr adlı eserlerinde takip ettiği metot, kullandığı bol malzeme ve yaptığı tartışma ve tahliller yanında mezhep taassubuna düşmeden kendi görüş ve tercihini belirtmiş olması İbnü'l-Hümâm'ın fıkıh alanında otorite olduğunu kanıtlamaktadır. Gerek kullandığı deliller gerekse vardığı sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde onun ehl-i re'y ile ehl-i eser arasında orta bir yol tuttuğu söylenebilir. Öte yandan ilme ve ilim adamlarına karşı beslediği saygı ve hoşgörüden dolayı başkalarıyla tartışmalara girmeyen İbnü'l-Hümâm, o sırada Mısır ve Şam bölgesinde görüşleri ve mücadelesi tartışılmaya devam eden Takıyyüddin İbn Teymiyye'ye karşı cephe almamış, hatta ona olan saygı ve hayranlığını dile getirmiştir.


Talebesi Sehâvî tarafından ilmî üstünlükleri anlatılırken verilen örneklerden ve kullanılan ifadelerden İbnü'l-Hümâm'ın tercih ehli bir fakih olduğu anlaşılmaktadır. et-Tahrîr'e Teysîrü't-Tahrîr adıyla bir şerh yazan Emîr Pâdişâh, İbnü'l-Hümâm'ı "şeyh, allâme, zamanının müctehidi, asrının muhakkiki, şeyhülislâm, müfti’l-enâm ve kutbü'l-ârifîn" olarak anarken Hanefî fakihlerinden İbn Ganim el-Makdisî, Leknevî ve İbn Âbidîn onun müctehid olduğunu söylemişlerdir. Son dönem hukukçularından Seyyid Bey de İbnü'l-Hümâm'ı Hanefî mezhebinin son müctehidlerinden biri saymıştır.


Eserleri.


1. Fethu'l-kadîr li'l-âcizi'l-fakir. Burhâneddin el-Merginânî'nin el-Hidâye adlı eserinin şerhidir. İbnü'l-Hümâm'ın, hocası Kâriülhidâye'den on dokuz yıl boyunca el-Hidâye okuduktan sonra'da 829 (1426) telifine başladığı, ancak vefatıyla eksik kalan bu eserini, "Kitâbü'l-Vekâle"den itibaren Kadızâde Ahmed Şemseddin (ö. 988/1580) Netâ'icü'l-efkâr fî keşfi'r-rumûz ve'l-esrâr adıyla tamamlamıştır. el-Hidâye'nin en önemli şerhlerinden biri olan ve özellikle hadislerin değerlendirilmesiyle dikkat çeken eserde İbnü'l-Hümâm mezhepler arası ihtilaflı konuları geniş bir şekilde tartışmış ve sadece Hanefî mezhebi içindeki farklı ictihadlarda değil diğer mezheplere ait görüşler arasında da tercihlerde bulunmuştur. Çeşitli baskıları gerçekleştirilen Fethu'l-kadîr'in konu indeksi de yapılmıştır. KâtibÇelebi, Ali el-Kârî'nin Fethu'l-kadîr’e bir haşiye yazdığını, İbrahim el-Halebî'nin de eseri bir cilt halinde ihtisar ettiğini söyler.


2. et-Tahrîr fî İlmi'l-uşûl. Fukaha ve mütekellimîn metotları birleştirilmek suretiyle kaleme alınan fıkıh usulüne dair muhtasar bir eser olup üzerine İbn Emîru Hâc ve Emîr Pâdişâh tarafından birer şerh yazılmış, Zeynüddin İbn Nüceym de kitabı Lübbü'l-uşûl adıyla ihtisar etmiştir. İbn Emîru Hâcc'ın şerhi et-Takrîr ve't-tahbîr, Emîr Pâdişah'ın şerhi ise Teysîrü't-Tahrîr adını taşır. İbn Emîru Hâcc'ın eseri fıkıh usulü, kelâm ve mantıkla ilgili konularda temayüz ederken Emîr Pâdişâh şerhinde daha çok İbn Emîru Hâc'dan faydalanmış, özellikle metinleri sarf ve nahiv açısından açıklamaya çalışmıştır. et-Tahrîr birçok defa basılmıştır.


3. el-Müsâyere fi'l-akai-di'lmünciye fi'l ahire. Mukaddimesinde anlatıldığına göre, Gazzâlî'ye ait er-Risâletü'l-kudsiyye'nin özetlenmesi amacıyla yazılmaya başlanan eser yapılan açıklamaların ilâvesiyle müstakil bir kitap halini almış, bununla birlikte bölüm başlıkları er-Risâletü'l-kudsiyye ile paralel yürüdüğünden el-Müsâyere diye adlandırılmıştır. Klasik kelâm kitaplarının IX. (XV.) yüzyıla ait önemli bir örneğini teşkil eden eser üzerine, müellifin Tavzîhu'l-Müsâyere ve talebesi Kemâleddin İbn Ebû Şerifin el-Müsâmere'siyle diğer bazı şerh ve haşiyeler kaleme alınmıştır. Eserin çeşitli baskıları yapılmıştır.


4. Zâdü'l-fakir. Namazla ilgili muhtasar bir eser olup Muhammed b. Abdullah et-Tımurtâşî, Ahmed b. İbrahim et-Tûnisî ve diğer bazı âlimler tarafından şerhedilmiştir.


5. İ'râbü kavlihi şallallâhü "aleyhi ve sellem: "Kelimetân hafifetân ale'l-lisân". Hz. Peygamber'in, "Sübhânallâh ve bi-hamdihî sübhânallâhilazîm" hadisinin (Buhârî, "Tevhîd", 58; Müslim, "Zikir", 10) anlamı ve gramer bakımından açıklanmasına dair bir risaledir.


6. et-Terğib fi'l-kesb. Çalışma ve kazanç yollan hakkında bir risale olup özellikle yeme, giyme, yedirme ve konuşmayla ilgili hükümleri ihtiva etmektedir.


7. Fevâtihu'l-efkâr fî şerhi Lema'âti'l-envâr. Müellifin, hocası Muhammed b. Ebû Bekir İbn Cemâ’nın anatomiye dair eserine yazdığı şerh olup bir nüshası Berlin'de Staatsbibliothek'te bulunmaktadır.


8. Es'ile ve ecvibe.


9. Fetâvâ İbn Hümâm).


10.İktidâ'ü'l-Hanefiyye bi'ş-Şâfi'iyye.


11.'Akide.


12. Fihristü Fetâvâ Kari'il-hidâye. İbnü'l-Hümâm'ın ayrıca, Muzafferüddin İbnü's-Sââtî'ye ait el-Bedi adlı fıkıh usulü kitabına Şerhu Bedii'n-nizâm (îzâhu'l-Bedî') adıyla bir şerh yazdığı belirtilmektedir.

Cemâleddin el-Kâsımî, el-Ecvibetü'l-merdıyye ammâ evredehû Kemâlüd-dîn b. el-Hümâm ale'l-müstedillîn bi-sübûti's-sünneti'l-mağribi'l-kabliyye adıyla bir kitap kaleme almış, son dönemlerde de İbnü'l-Hümâm'la ilgili olarak bazı çalışmalar yapılmıştır: Ali Bakkal, Fethu'l-Kadîr Şerhu'l-Hidâye Adlı Eserin Konularına Göre İndeksi; Emrullah Fatiş, İbnü'l-Hümâm'ın el-Müsâyere Adlı Eserinde Bi'setü'l-Enbiyâ ve Sem'iyyât Bahislerinin Gazzâlî ile Mukayesesi; Halil Taşpınar, Kemâleddin İbn Hümam'a Göre Allah Teâlâ'nın Sıfatları ve Gazzâlî'nin Bu Husustaki Görüşleri ile Karşılaştırılması; Hakkı Aydın, Sivaslı İbn-i Hümâm ve Tahrifi; Mustafa Yalçınkaya, İbn Hümâm'ın Müsâyere Adlı Eserindeki İman ve İslâm ile İlgili Konuların İmam Gazzâlî ile Karşılaştırılması; Kâmil Güneş, İbnü'l-Hümâm'ın Kader Anlayışı; Kemâleddin Hümâm'ın Hayatı, Eserleri ve İlmî Kişiliği (haz. Mustafa Aymak-Halil İbrahim Karademir, Sivas 1993 |sempozyum tebliğleri |); Ahmet Akgüç, Kemâleddin İbn Hümam'a Göre Allah Teâlâ'nın Fiilleri ve Gazzâlî'nin Bu Husustaki Görüşleriyle Karşılaştırılması; Niyazi Kahveci, İbnü'l-Hümâm ve İbn Âbidîn'e Göre İslâm Hukukunda Siyasal Suç, İbnü'l-Hümâm'a dair özellikle son yıllarda Türkiye'de çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çerçevede 3 Haziran 1990 tarihinde Sivas'ta Kemâleddin İbnü'l-Hümâm Vakfı kurulmuş ve bu vakıf tarafından ilmî toplantılar düzenlenmiştir.

(T.D.V. İslam Ans. 21/87-90)