reyyan
Thu 28 June 2012, 03:46 pm GMT +0200
İBN-İ ÂBİDÎN
(1784-1836)
Hanefi Müctehidi Fakih
(1784-1836)
Hanefi Müctehidi Fakih
Şam'da yetişen âlimlerin en büyüklerinden, velî. Osmanlıların en meşhûr fıkıh âlimlerinden olan İbn-i Âbidîn'in ismi, Seyyid Muhammed Emîn bin Ömer bin Abdülazîz'dir. 1784 (H.1198) senesinde Şam'da doğdu. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin sohbeti ile şereflenerek kemâle geldi.
İbn-i Âbidîn, küçük yaşta Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Bir müddet babası ile birlikte ticâretle meşgûl oldu. Bu sırada bir taraftan da Kur'ân-ı kerîmi okumaya devâm ediyordu. Bir gün dükkânlarının önünde Kur'ân-ı kerîm okurken, oradan geçen biri; "Burada bu şekilde Kur'ân-ı kerîm okuman uygun değildir. Hem okumanı düzelt." dedi. Bunun üzerine babasından izin alarak, o zaman Şam'daki meşhûr kırâat âlimlerinden Şeyhu'l-Kurrâ Saîd-ül-Hamevî'ye gitti. Ondan tecvîd ilmine dâir Meydâniyye, Cezeriyye ve Şâtibiyye kitaplarını okudu ve ezberledi. Kur'ân-ı kerîmin doğru ve tam okunmasını bildiren kırâat ilmini iyice öğrendikten sonra, sarf, nahiv ve Şâfiî fıkhını öğrendi. Bu ilimlere dâir ana metinleri de ezberledi. Bundan sonra, o zamânın en meşhûr âlimlerinden olan Seyyid Muhammed Şâkir Sâlimî'nin derslerine devâm etti. Fen ve sosyal ilimlerin, yanı sıra, tefsîr, hadîs ve fıkıh ilimlerini de öğrendi. Hocası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin tavsiyesi üzerine, Hanefî mezhebine geçti. Daha on yedi yaşındayken, fıkıh kitapları üzerine hâşiye ve şerhlerle açıklama ve îzâhlar yaptı. Kıymetli eserler yazmaya başladı. Hadîs ilminde de, Şam'da bulunan muhaddis Kuzberî'den icâzet, (diploma) aldı. İlimde o kadar yükseldi ki, daha hocaları hayattayken büyük bir şöhrete kavuştu.
İbn-i Âbidîn, zâhir ilimlerini öğrendikten sonra, kelâm ve tasavvuf ilimlerini de zamânın en büyük âlimi ve tasavvuf ehli, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'den öğrendi. Onun sohbeti ile şereflenerek kemâle geldi. İbn-i Âbidîn'in ilimdeki üstün derecesini, ahlâkını ve hizmetlerini oğlu Alâeddîn Muhammed şöyle anlattı: "Babam uzun boylu, heybetli ve vakârlı idi. Yüzünde nûr parlardı. Vaktini, devamlı, ilim öğretmek ve talebe yetiştirmekle, ibâdet ve tâatla geçirirdi. Geceleri devamlı kitap yazar, az uyurdu. Gündüzleri ders okutur ve sorulan sorulara cevap (fetvâ) verirdi. Ramazanda her gece hatim okur ve göz yaşı dökerdi. İnsanlara faydalı olmak husûsunda çok titiz davranır, hiç abdestsiz durmaz ve vaktini boşa geçirmezdi."
İbn-i Âbidîn hazretlerinin dîne uymaktaki hâlleri meşhûrdur. Haram, mekruh ve şüphelilerden kesinlikle uzak durur, mübahları çok az kullanır, ibâdetlerinde sünnetlere, müstehaplara, edeplere uymakta son derece titiz davranırdı. Beş vakit namazda, tahiyyâtı okurken, Resûlullah efendimizi baş gözü ile görürdü. Göremediği zaman o namazı yeniden kılardı. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin kıymetli talebelerinden olan İbn-i Âbidîn, ondan ders aldığı sıralarda, bir gece rüyâda Resûlullah efendimizin üçüncü halîfesi hazret-i Osman'ın vefât ettiğini ve Câmi-i Emevî'de namazını kendisinin kıldırdığını gördü. Sabahleyin derse gidip Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerine bu rüyâyı olduğu gibi anlatınca, o da; "Senin rüyânın tâbiri, ALLAHü teâlâ bilir ki şöyledir: "Ben yakında vefât ederim, sen benim cenâze namazımı Câmi-i Emevî'de kıldırırsın. Çünkü ben, hazret-i Osman'ın torunlarındanım." buyurdu. Aradan birkaç gün geçince Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, vebâ hastalığından şehîd olarak vefât etti. Namazını İbn-i Âbidîn kıldırdı.
İbn-i Âbidîn hazretleri, fakirlere pek çok sadaka verir, akrabâsını ziyâret eder, annesine, babasına çok iyilik ve hürmet ederdi. Onun meclisinde boş söz konuşulmazdı. Şam'da ve diğer şehirlerdeki şer'î mahkemelerde ihtilaflı hüküm verilse, derhal ona mürâcaat olunarak düzeltilirdi. En mühim ve zor meseleler ona sorulurdu. İhtilaflı bir şey hakkında ona mürâcaat edilmeden hüküm verilmezdi. İlim kitapları üzerine kendi güzel yazısıyla öyle açıklamalar kordu ki, böylece en zor meseleler kolaylıkla anlaşılırdı. Kendisine sorulan sorulara verdiği cevapları güzel bir üslupla yazardı. Birçok talebe yetiştirip icâzet, diploma vermiştir. İbn-i Âbidîn, fıkıh âlimlerinin yedinci tabakasındandır. Yâni önceki tabakalarda bulunan fıkıh âlimlerinden doğru olarak nakil yapanlar derecesindedir. İbn-i Âbidîn, 1836 (H.1252) senesinde elli dört yaşında Şam'da vefât etti. Vefât haberini duyan müslümanlar, böyle büyük bir âlimi kaybetmelerinden dolayı çok üzülüp göz yaşı döktüler. Cenâzesine gelenler görülmemiş bir kalabalık teşkil etti. Cenâze namazı Sinân Paşa Câmiinde kılındıktan sonra, Şam'da "Bâbü's-sagîr" denilen yerdeki kabristana götürüldü. Vefâtından yirmi gün önce, hocalarının ve büyük zâtların kabirlerinin yanında kendisi için kazdırmış olduğu kabre defnedildi.
İbn-i Abidîn'in en meşhûr eseri Redd-ül-Muhtâr'dır. Bilhassa bu eseriyle tanınmıştır. Bu kitabı, Dürr-ül-Muhtâr kitabına yaptığı beş ciltlik hâşiyesidir. Dürr-ül-Muhtar'a haşiye yazarken önce Vakıf bahsinden başlamış, daha sonra başa dönmüştür. Önceki yazdıklarını temize çekmeden vefât edince bu kısımlar oğlu Alâeddîn tarafından temize çekilmiştir. Kitap, İbn-i Âbidîn ismiyle meşhûr olmuştur. Bu eseri Hanefî mezhebindeki fıkıh kitaplarının en kıymetlisi ve en faydalısıdır. Fukahâ (fıkıh âlimleri) tarafından, üzerinde söz edilmiş her meselenin hülâsası, bütün İslâm âlimlerinin kabûl ve takdir ettiği bir şekilde bu kitapta toplanmıştır. Hanefî mezhebinde kendi zamânına kadar yazılmış fıkıh kitaplarının sanki bir özetidir. Bu kitaba kendi oğlu tarafından Kurret-ül-Uyûnil-Ahyâr adında bir tekmile yazılmıştır. Şam âlimlerinden Ahmed Mehdî Hıdır da, İbn-i Âbidîn kitabının bir fihristini hazırladı ve 1962'de basıldı. Bundan başka; Tefsîr-ül-Beydâvî Hâşiyesi, El-İbâne, El-Ukûdü'd-Dürriyye, İthâfü'z-Zekî, Bugyetü'l-Menâsik, Tahrîrü'l-İbâre, Tahrîrü'n-Nükûl, Şifâü'l-Alîl, Ukûdü'l-Le'âlî, İcâbetü'l-Gavs, Sellü'l-Hisâm-il-Hindî li Nusreti Mevlânâ Hâlid en-Nakşibendî, Nesemâtü'l-Eshâr.
Dört mezhebin inceliklerine vâkıf, derin âlim, kâmil velî Seyyid Abdülhakîm Efendi; "Hanefî mezhebindeki fıkıh kitaplarının en kıymetlisi, en faydalısı İbn-i Âbidîn'dir. Her sözü delîl, her hükmü senettir..." buyurdu.
İbn-i Âbidîn, buyurdu ki:
"Âdem aleyhisselâmdan beri, her dinde bir vakit namaz vardı. Hepsinin kıldığı, bir araya toplanarak bize farz edildi. Namaz kılmak, îmânın şartı değil ise de, namazın farz olduğuna inanmak, îmânın şartıdır. Namaz, duâ demektir. Dînin emrettiği, bildiğimiz ibâdete, namaz "salat" ismi verilmiştir. Mükellef olan yâni âkil ve bâliğ olan her müslümanın, her gün beş vakit namazı kılması "Farz-ı ayn"dır. Farz olduğu, Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiştir. Mîrâc gecesinde, beş vakit namaz emrolundu. Mîrâc, hicretten bir yıl önce, Receb ayının yirmi yedinci gecesinde vukû buldu. Mîrâc'tan önce, yalnız sabah ve ikindi namazı vardı."
"Kur'ân-ı kerîm, Kadir gecesinde inmeğe başlamış ve hepsinin inmesi yirmi üç sene sürmüştür. Tevrât, İncil ve bütün kitaplar ve sahifeler ise, hepsi birden, bir defâda inmişti. Hepsi, insan sözüne benziyordu ve lafızları mûcize değildi. Onun için çabuk bozuldu, değiştirildiler. Kur'ân-ı kerîm ise, Muhammed aleyhisselâmın mûcizelerinin de en büyüğüdür ve insan sözüne benzememektedir."
Hocası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin kendisine yazdığı bir mektup aşağıdadır.
"Her sözü sened olan büyük âlim Mevlânâ Muhammed Emîn Âbidîn'e en güzel duâlarımı ve en latîf medhlerimi bildiririm.
Sizinle görüşüp buluşma arzumuz çoğaldı. Size olan muhabbet ateşimiz arttı. Şeyh İsmâil Enârânî'nin sizden tarafa gitmesini vesîle ederek bu mektubu yazıyorum. Yazdığınız pek kıymetli eserlerle İslâm âlemine yaptığınız büyük hizmet için, pek çok duâlara mazhar oldunuz.
Siz de bizim hâlimizi sorarsanız, sevdiklerimizden uzak kalmamızın acısı içindeyiz. ALLAHü Teâlâ dan dileğimiz, sizin de öyle olmanızdır. Hâllerinizi bize bildirmeyi ihmâl etmeyiniz. ALLAHü teâlânın izniyle, her sıkıntınızda bütün gücümüzle size yardım edeceğiz.
Selâm eder, bütün kalbim ve rûhumla yanınızda olduğumu bildiririm."
C-ESERLERİ:
Müstakil Eserleri:
1. er-Reddü'l-muhtâr ale'd-Dürri'l-muhtâr
2. el-Ukûdu'd-dürriyye fî tenkîhi'l-Fetâva'l-Hâmidiyye
3. Nesemâtü'l-eshâr
4. Minhatu'l-hâlik ale'l-Bahri'r-râik
Risâleleri:
1. el-İbâne an ahzi'l-ücreti ani'l-hidâne
2. İthâfu'z-zekiyyü'n-nebîh bi cevâbi mâ yekûlu'l-fakîh
3. İcâbetü'l-ğavs bi beyâni hâli'n-nukabâ ve'n-nücebâ ve'l-ebdâl ve'l-evtâd ve'l-ğavs
4. Ecvibe muhakkika an es'ile müteferrika
5. İ'lâmu'l-a'lâm li ikrâri'l-âmm
6. el-Akvâlü'l-vâdıhatü'l-celiyye li mes'eleti nakzi'l-kısme ve mes'eleti'd-dereceti'l-ca'liyye
7. Buğyetü'n-nâsik fî ed'ıyeti'l-menâsik
8. Tahbîru't-tahrîr fî ibtâli'l-kadâ bi'l-fesh bi'l-ğabni'l-fâhiş bi lâ tağrîr
9. Tahrîru'l-'ibâre fî men hüve evlâ bi'l-icâre
10. Tenbîhü'l-gâfil ve'l-vesnân alâ ahkâmi hilâli Ramazân
11. Tenbîhü'l-vukûd alâ mesâili'n-nukûd
12. Tenbîhü'l-vulât ve'l-hükkâm alâ ahkâmi şâtimi hayri'l-enâm ev ehadi eshâbi'l-kirâm
13. er-Rahîku'l-mahtûm şerhu Kalâidi'l-manzûm li Abdirrahman b. İbrâhim b. Ahmed el-Hanefî
14. Ref'u'l-iştibâh an 'ibâreti'l-Eşbâh
15. Ref'u'l-intikâd ve def'u'l-i'tirâz alâ kavlihim el-îmanu mebniyyetün ale'l-elfâz lâ ale'l-ağrâz
16. Ref'u't-tereddüd fî 'akdi'l-esâbi' 'inde't-teşehhüd
17. Sellü'l-hüsâmi'l-Hindî li nusreti Mevlânâ Hâlid en-Nakşibendî
18. Şifâ'u'l-'alîl ve bellü'l-ğalîl fî hükmi'l-vasıyye bi'l-hatemât ve't-tehâlîl
19. el-Ukûdu'l-lâlî fî esânîdi'l-'avâlî
20. el-Ukûdu'd-dürriyye fî kavli'l-vâkıf ale'l-ferâizi'ş-şer'iyye
21. el-İlmu'z-zâhir fî nesebi't-tâhir
22. Gâyetü'l-beyân fî enne vakfe'l-isneyn alâ enfüsihimâ vakfun lâ vakfân
23. Gâyetü'l-matlab fi'ştirâti'l-vâkı f 'avde'n-nasîb ilâ ehli'd-dereceti'l-'akreb fe'l-'akreb
24. el-Fevâidü'l-'acîbe fî i'râbi'l-kelimâti'l-garîbe
25. el-Fevâidü'l-muhassase fî ahkâmi keyyi'l-himmasa
26. Menâhilü'sürûr li mübteği'l-hisâb bi'l-küsûr
27. Minnetü'l-Celîl li beyâni ıskâti mâ 'ale'z-zimme min kesîr ve kalîl
28. Menhelü'l-vâridîn min bihâri'l-feyz ale'z-Zuhri'l-müteehhilîn fî mesâili'l-hayz
29. Neşri'l-'arf fî binâi ba'di'l-ahkâm ale'l-'urf
30. el-Hediyyetü'l-'alâiyye li telâmizi'l-medârisi'l-ibtidâiyye
31. Tahrîru'n-nukûl fî nafakâti'l-furû' ve'l-usûl
32. Tenbîhu zevi'l-efhâm alâ butlâni'l-hukm bi nakzi'd-da'vâ ba'de ibrâi'l-'âmm
33. Şerhu'l-manzûmeti'l-müsemmâ bi Ukûdi resmi'l-müftî
34. Tenbîhu zevi'l-efhâm alâ ahkâmi't-teblîğ halfe'l-imâm
İbn Âbidîn'in ayrıca basılmamış şu eserleri vardır:
1. Hâşiyetü'l-Beydâvî
2. Hâşiyetü'l-Mutavvel
3. Hâşiyetü'l-Mültekâ
4. Hâşiyetü'n-Nehr
5. Ref'u'l-intizâr 'ammâ evredehu'l-Halebî el-Mudarî ale'd-Dürri'l-muhtâr
6. Fethu rabbi'l-erbâb alâ Lübbi'l-elbâb
7. ed-Dürerü'l-mudiyye fî şerhi Nazmi'l-ebhûri'ş-şi'riyye
8. Şerhu nüzheti'l-hisâb li'bni'l-Hâim
9. Murâdî târihi"ne bir zeyl
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kaynaklar:
1) Rehber Ansiklopedisi; c.8, s.23
2) Tabakât-ül-Usûliyyin; c.3, s.147
3) Sefînet-ül-Evliyâ; c.4, s.133
4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1088
5) Fâideli Bilgiler; (6. Baskı) s.125
6) Redd-ül-Muhtâr
7) Kurretü Uyûn-il-Ahyâr; s.3
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.18, s.45