hafiza aise
Tue 5 July 2011, 03:07 pm GMT +0200
8- İbn Ebî Hadred el-Eslemî Seriyyesi:
Allah Rasûlü (s.a.), İbn Ebî Hadred el-Eslemî'yi bir seriyye ile gönderdik İbn İshak kıssayı şöyle anlatmıştır: Cüşem b. Muâviye kabilesinden Kays b. Rifâa veya Rifâa b. Kays adında bir adam büyük bir toplulukla gelerek Kayslıları, Allah Rasûlü'ne (s.a.) karşı savaş açmak üzere toplamak maksadıyla Gâbe'de konakladı. Bu adam Cüşemliler içerisinde isim ve şeref sahibi bir kimseydi. İbn Ebî Hadred el-Eslemî devamla şöyle der: Hz. Peygamber (s.a.), benimle birlikte müslümanlardan iki kişiyi daha çağırarak: "Gidip şu adam hakkında haber ve bilgi getirin" diye emir verdi. Bize, son derece zayıflamış, arık bir deve verilerek içimizden biri deveye bindirildi. Vallahi, deve zayıflığından dolayı arkadaşımızı kaldıramaymca bazı adamlar devenin arkasından düşmemesi için elleriyle dayandılar, nihayet deve kalktı. Neredeyse kalkamayacaktı. Allah Rasûlü (s.a.): "Bununla idare edin!" buyurdu. Ok e kılıçtan ibaret silahlarımızla yola çıktık. Güneşin batmasına yakın, ko naklamış topluluğa yaklaştığımızda ben bir köşede gizlendim ve iki arkadaşıma da oymağın diğer tarafında gizlenmelerini söyleyerek; benim, askerin etrafında tekbir alıp sesimi yükselttiğimi duyunca, siz de benimle birlikte tekbir alıp sesinizi yükseltin, diye emrettim. Vallahi, bizler bu şekilde bir gaflet anı yakalamayı veya herhangi bir şey görmeyi beklerken gece bizi bürümüş ve gecenin karanlığı yok olup sabah yaklaşmıştı. Oymağın hayvanlarını otlatmak için bu taraflara gönderilmiş bir çobanları vardı. O gün yanlarına gelmekte gecikmiş ve onun hakkında korkuya kapılmaya başlamışlardı. Arkadaşları Rifâa b. Kays kalkıp kılıcım alarak boynuna astı ve: "Vallahi, bu çobanımızın peşinden gideceğim. Vallahi herhalde başına bir kötülük gelmiştir." dedi. Yanında bulunanlardan birkaç kişi de: "Vallahi gidemezsin. Senin yerine biz gideriz." dediler. Rifâa: "Vallahi benden başka kimse gitmeyecek?" deyince, "Bizler de seninle beraber geleceğiz." dediler. Kays: "Vallahi, içinizden kimse peşimden gelmesin!" diyerek çıktı ve benim bulunduğum yere doğru gelmeye başladı. Bir fırsatını bulunca ona bir ok attım ve kalbine sapladım. Vallahi hiç konuşamadı. Derhal üstüne atlayıp kafasını uçurdum. Sonra tekbir alarak askerin tarafına bağırmaya başladım. Benimle birlikte İki arkadaşım da tekbir alıp bağırmaya başladılar. Vallahi orada bulunan topluluk, güçleri yettiğince kadın ve çocuklarını kurtarmak için, yanındakine dik-ket et, yanındakine dikkat et diye bağırmaktan başka bir şey yapmadılar. Yanlarında mallarından hafif olanları götürebildiler. Çok sayıda deve ve koyun sürüp götürdük. Bu deve ve koyunları Allah Rasûlü'ne (s.a.), getirdik. Rifâa'nın kellesini de yanımda taşıyıp getirmiştim. Allah Rasûlü (s.a.) mehir olarak kullanmam için bu develerden on üçünü bana verdi. Ailemi yanıma topladım. O zaman kabilemden bir kadınla evlenmiştim. Ona iki yüz dirhem mehir verecektim. Evlenmeme yardım etmesini isteyerek Allah Rasûlü'ne (s.a.) geldiğimde bana: "Vallahi, yanımda sana yardım edebileceğim bir şey yok." demişti. Bunun üzerine günlerce bekledim... Sonra İbn Ebî Hadred bu seriy-yeyi anlatmıştır. [812]
[812] İbn Hişâm, 2/629-630.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/410-411.
Allah Rasûlü (s.a.), İbn Ebî Hadred el-Eslemî'yi bir seriyye ile gönderdik İbn İshak kıssayı şöyle anlatmıştır: Cüşem b. Muâviye kabilesinden Kays b. Rifâa veya Rifâa b. Kays adında bir adam büyük bir toplulukla gelerek Kayslıları, Allah Rasûlü'ne (s.a.) karşı savaş açmak üzere toplamak maksadıyla Gâbe'de konakladı. Bu adam Cüşemliler içerisinde isim ve şeref sahibi bir kimseydi. İbn Ebî Hadred el-Eslemî devamla şöyle der: Hz. Peygamber (s.a.), benimle birlikte müslümanlardan iki kişiyi daha çağırarak: "Gidip şu adam hakkında haber ve bilgi getirin" diye emir verdi. Bize, son derece zayıflamış, arık bir deve verilerek içimizden biri deveye bindirildi. Vallahi, deve zayıflığından dolayı arkadaşımızı kaldıramaymca bazı adamlar devenin arkasından düşmemesi için elleriyle dayandılar, nihayet deve kalktı. Neredeyse kalkamayacaktı. Allah Rasûlü (s.a.): "Bununla idare edin!" buyurdu. Ok e kılıçtan ibaret silahlarımızla yola çıktık. Güneşin batmasına yakın, ko naklamış topluluğa yaklaştığımızda ben bir köşede gizlendim ve iki arkadaşıma da oymağın diğer tarafında gizlenmelerini söyleyerek; benim, askerin etrafında tekbir alıp sesimi yükselttiğimi duyunca, siz de benimle birlikte tekbir alıp sesinizi yükseltin, diye emrettim. Vallahi, bizler bu şekilde bir gaflet anı yakalamayı veya herhangi bir şey görmeyi beklerken gece bizi bürümüş ve gecenin karanlığı yok olup sabah yaklaşmıştı. Oymağın hayvanlarını otlatmak için bu taraflara gönderilmiş bir çobanları vardı. O gün yanlarına gelmekte gecikmiş ve onun hakkında korkuya kapılmaya başlamışlardı. Arkadaşları Rifâa b. Kays kalkıp kılıcım alarak boynuna astı ve: "Vallahi, bu çobanımızın peşinden gideceğim. Vallahi herhalde başına bir kötülük gelmiştir." dedi. Yanında bulunanlardan birkaç kişi de: "Vallahi gidemezsin. Senin yerine biz gideriz." dediler. Rifâa: "Vallahi benden başka kimse gitmeyecek?" deyince, "Bizler de seninle beraber geleceğiz." dediler. Kays: "Vallahi, içinizden kimse peşimden gelmesin!" diyerek çıktı ve benim bulunduğum yere doğru gelmeye başladı. Bir fırsatını bulunca ona bir ok attım ve kalbine sapladım. Vallahi hiç konuşamadı. Derhal üstüne atlayıp kafasını uçurdum. Sonra tekbir alarak askerin tarafına bağırmaya başladım. Benimle birlikte İki arkadaşım da tekbir alıp bağırmaya başladılar. Vallahi orada bulunan topluluk, güçleri yettiğince kadın ve çocuklarını kurtarmak için, yanındakine dik-ket et, yanındakine dikkat et diye bağırmaktan başka bir şey yapmadılar. Yanlarında mallarından hafif olanları götürebildiler. Çok sayıda deve ve koyun sürüp götürdük. Bu deve ve koyunları Allah Rasûlü'ne (s.a.), getirdik. Rifâa'nın kellesini de yanımda taşıyıp getirmiştim. Allah Rasûlü (s.a.) mehir olarak kullanmam için bu develerden on üçünü bana verdi. Ailemi yanıma topladım. O zaman kabilemden bir kadınla evlenmiştim. Ona iki yüz dirhem mehir verecektim. Evlenmeme yardım etmesini isteyerek Allah Rasûlü'ne (s.a.) geldiğimde bana: "Vallahi, yanımda sana yardım edebileceğim bir şey yok." demişti. Bunun üzerine günlerce bekledim... Sonra İbn Ebî Hadred bu seriy-yeyi anlatmıştır. [812]
[812] İbn Hişâm, 2/629-630.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/410-411.