hafız_32
Sat 2 October 2010, 07:17 pm GMT +0200
İkinci Bölüm
HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE VERGİ UNSURLARININ TEKAMÜLÜ
Kur'an'da mali mükellefiyetlerle ilgili ayetleri tetkik ettikten sonra, bu konudaki hadisleri de incelememiz, bize vergi unsurlarının tatbikatta nasıl tekamül ettiğini gösterecektir.
Bilindiği gibi islâm Hukukunun ilk asıl kaynağı olan Kur1 anda, külli kaideler ve umumi prensibler vazedilmiştir, islâm hukukunun ikinci asıl kaynağı olan sünnet, Kur'an'm mübhemini tefsir, mücmelini tafsil, mutlakını takyid ve umumunu tahsis etmiştir. Bu bütün hükümlerde olduğu gibi, vergi hukuku sahasında da böyle olmuştur. Bu münasebetle Hz. Peygamber mali mükellefiyetlerle ilgili ayetleri vahiy yoluyla almaya başladığından itibaren, kendisi de konu ile ilgili açıklamalarda bulunmuş [188] ve bilhassa Medine devrinde gerek muhtelif bölgelerde görevlendirdiği amillerine ve gerekse yanında bulunan ashabına zekat nisab, nis-bet, mevzu ve tahsil usullerini öğretmiştir. Sahabe, zekat mevzularını, nisab, nisbet ve tahsil usullerini teferruatlı bir şekilde gösteren yazılı malumata da muhtaç olduğundan, Hz. Peygamber bu hususları şifahi olarak öğretmekle yetinmemiş, aynca yazı ile de tesbit ettirmiştir.
işte bu sebeple biz, bundan sonraki tetkikatımızı, vergi unsurlarının nasıl tekamül ettiğini, bu unsurları ayrı ayrı ele alarak ve konu ile ilgili ayet ve hadisleri de, her vergi unsurunun bahis mevzuu edildiği başlıklar altında göstererek yürütmeye çalışacağız. Bu suretle, hadislerde ve dolayısıyla Hz. Peygamberin tatbikatında vergi unsurlarının tekamülünü incelemiş olacağız. [189]
I.Vergi Istılahı
Kur'an'da mali mükellefiyetlere çeşitli ıstılahlarla temas edilmiş, nihayet bunlar içinde zekat ve sadaka ıstılahları, müslü-manlann devlete ödedikleri her nevi vergileri ifade eden ıstılahlar olarak yerleşmiştir.
Kur'an'da mali mükellefiyetleri ifade eden "taam" (K. 74/44, 89/18,107/3, 69/34, 76/8), "nasib" (K. 6/126,16/56), "hak" (k. 51/19, 70/24, 30/38, 6/141,17/26), "infak" masdarımn tasrifi (K. 2/3,195, 215, 219, 239, 261, 262, 264, 265, 267, 270, 272, 273, 274, 3/92, 4728, 8/36, 9/34) ıstılahları hem Mekki ve hem de Medeni ayetlerde tekrarlanmış, "ihsan" (K. 2/83, 4/36), "birr" (K. 2/177, 3/92) ve "kard" (K. 2/245, 5/12, 57/11,18, 64/17) ıstılahları ise sadece Medine devrinde zikredilmiştir.
Zekat ıstılahı Kur'an'da 8' i Mekki surede[190] olmak üzere 30 ayrı ayette ma'rife (belirli isim) olarak[191] (K. 2/43, 83,110,177, 278, 4/77,163, 5/12, 55, 9/5,11,18, 71,19/31, 55, 21/73, 22/41, 78, 24/27, 56, 27/3, 31/4, 33/33, 58/13, 73/20, 98/5, 7/156, 23/4, 30/39, 41/7) tekrarlanmıştır.
Zekat ıstılahı yukarıda kaydedilen ayetlerin 26 sında namazla birlikte aynı ayette,[192] K. 23/2, 4 ayetlerde ise namazla beraber aynı siga içinde, fakat iki ayrı ayette zikredilmiştir.[193]
Zekatın müteradifi olarak kullanılan "sadaka" ve "sadakat" ıstılahları ise Kur'an'da 12 ayette (K. 2/196, 263, 264, 276, 4/114, 9/58, 60, 79,103,104, 58/12,13) zikredilmiştir. Bu ıstılahların yer aldığı surelerin hepsi de Medeni surelerdir.
Hadislerde zekat ve sadaka ıstılahlarına bol miktarda tesadüf edilmektedir,[194] Bunlar içinde bazen toprak ürünlerinin vergi nisbeti olan uşr (1/10), zirai mahsullerden tahsil edilen verginin adı olarak da kullanılmıştır.[195]
Daha önce de işaret ettiğimiz gibi, zekat ve başka ıstılahlar altında mali mükellefiyetler, mefhum olarak Mekke devrinde ortaya çıkmış, Medine devrinde teşkil edilen siyasi devlet camiası içinde müessesevi bir şekil almıştır. Bu hukuki müessese haline geliş ne zaman olmuştur? Zekat ne zaman farz kılınmıştır? islâm alimleri zekatın farz kılınış talihinde ihtilafa düşmüşlerdir. Bazıları zekatın h. 2. yılda Ramazan orucundan Önce,[196] bazıları aynı yıl Ramazan orucundan sonra farz kılındığını ileri sürerken,[197] îbn Esir (v. 630/1292), zekatın h.9. yılda farz kılındığım savunmuştur.[198]
Bu ve buna benzer görüş ayrılıklarının ortaya çıkışında, İslâm'ın iki asıl kaynağı olan Kur'an ve hadislerde umumiyetle, hadiselerin cereyan zamanının bildirilmemesi sebep olarak gösterilebilir.
Zekatın hangi yılda farz kılındığına dair kesin delil olmamasına rağmen, bunun h. 2. yılda vuku bulduğu hakkındaki görüş daha kuvvetlidir. H. 9. yılda ise artık zekat sabit tarifeli devlet vergileri halinde bizzat Hz. Peygamber'in amilleri tarafından tahsil edilmiştir.[199]
II. Mükellef
Kur'an'da zekat ve sadaka ıstılahlarının geçtiği ayetler gözden geçirildiğinde, bu mükellefiyetin mümin erkek ve kadına yüklendiği açıkça görülecektir. Buna ilaveten, K. 2/264 ve K. 4/38 ayetlerde, Allah'a ve ahiret gününe inanmayanların gösteriş için harcamalarda bulunmalarının kabule şayan olmayacağı da belirtilmektedir.
Tatbikatta da zekat müslümanlardan ahnagelmiş,[200] gayri müslim tebadan alınan vergiler, hukuki yapıları zekattan tamamen farklı cizye ve haraç adıyla tahsil edilmiştir.
Hz. Peygamber Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderirken verdiği talimatta, Yemen'lileri önce imana davet etmesini, kabul ederlerse namaz kılmayı, bunu da kabul ettikten sonra "zenginlerinden alınıp fakirlerine verilen" zekatı onlara öğretmesini bildirmiştir.[201] Bu hadisten de anlaşıldığı gibi, zekat mükellefiyeti, önce iman davetini kabul edip mümin olanlara yüklenmektedir.
Muaz b. Cebel'e verilen talimatta dikkat edilmesi gereken ikinci bir husus da, zekatın müslüman zenginlerden tahsil edilmiş olmasıdır. Bu zenginlik sınırı, Hz. Peygamber tarafından bütün vergi mevzuları için ayrı ayn gösterilmiştir. Buna göre nisab miktarı gümüşte 200 dirhem (595 gram), altında 20 miskal (85 gram) hayvanlarda; devede 5 deve, sığırda 30 sığır, koyunda 40 koyun; toprak mahsullerinde 5 vesk (653 gram)dir.
Hz. Peygamber nisab miktarı mala sahip olan kadm-erkek bütün müslümanları zekatla mükellef tutmuştur. O, Muaz b. Cebel'i Yemen'e (amil olarak) gönderirken ona şöyle söylemiştir: "Onları önce Allah'tan başka tanrı olmadığına ve benim Allah'ın peygamberi olduğumu bilmeye ve tanımaya davet et. Eğer kabul edip itaat ederlerse, onlara her gece ve gündüz üzerlerine 5 vakit namazın farz kılındığını öğret, buna da itaat ederlerse onlara bildir ki, Allah kendilerine mallarından zekatı farz kılmıştır. Bu zekat zenginlerinden alınıp fakirlerine verilir.[202]
Hz. Peygamberin bu hadisine göre zekat, islâm Devletinin gayrı müslim halkına yüklenmez, sadece kadın-erkek müslüman halkından alınır. [203]
III. Mevzu
Mekki ve Medeni ayetlerin tetkikinde de görüldüğü gibi, Kur'an'da çeşitli zekat mevzulanna temas edilmiş, bunun yanında kendilerinden zekat ödenmesi istenen bazı mallar da ayrı ayrı zikredilmiştir. Ancak zekata mevzu olacak malların tesbiti, mevzu olabilme şartlarının tayini ve bu mevzulardan ne miktar zekat borcu tahakkuk edeceğinin belirlenmesi, onun mütemmimi olan hadislere bırakılmıştır.
Kuran mali mükellefiyet mevzulanna çok kere umumi bir tabirle "emval" tabiri ile işaret etmiş,[204] bunun yanında zekatı ödenmesi istenen bazı malları da saymıştır. Bunlardan altın ve gümüş mevzulanna temas eden K. 9/34 ayeti, ticaret mallan, yer altı-yer üstü toprak ürünlerinden vergi mevzulanna dikkati çeken K. 2/267 ayeti ve umumi olarak zirai mahsul mevzulanna işaret eden K. 6/141 ayetleri gösterebiliriz.
Hz. Peygamber, bilhassa Medine devrinde, hangi nev'i mallarda ve ne şartlar içinde zekat tahakkuk edeceğini hadislerde belirtmiştir. Gerek Peygamber ve gerekse Medine İslâm devleti'nin başkanı olması sıfatıyla, yanmadamn birçok yerlerine gönderdiği resmi yazılarda ora halkına, müslümanlann hangi mallardan zekata tabi olduklanm göstermiş ve kendilerini bunlarla mükellef tutmuştur. Aynca bu yeni devleti temsilen muhtelif selahiyetleıie çeşitli bölgelere gönderilen memurlar, oralann zekatlannı toplamışlardır.[205]
Hz. Peygamber'in tatbikatında, diğer vergi unsurları yanında, zekat mevzuları da vuzuha kavuşmuş, aynı zamanda nisab, nema (artmcı olabilme vasfı) gibi mevzu olabilme şartlan da belirlenmiştir.[206]
Bundan sonra zekat mevzulanna ayrı ayn ele alıp hulasa etmeye çalışacağız. [207]
A- Toprak Mahsulleri
"Ey iman edenler, kazandıklarınızın temizlerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin...". Mealini verdiğimiz bu K. 2/267 ayette, topraktan çıkarılan ürünlerden infak edilmesi emredilmektedir. Cessas (v. 370/980), "Ahkamul-Kur'an" adlı eserinde ayette zikri geçen "infak" tan kasdedilen mananın, zekat vermek olduğunu söylemektedir.[208]
K. 6/141 ayette ise, muhtelif zirai mahsuller sayıldıktan sonra, müslümanlann her mahsul mevsimi, mahsullerinin hakkını vermeleri emredilmektedir.[209]
Bu ayetlerin yanında, toprak ürünlerinden vergi mevzularının tatbikatta nasıl belirlendiğini gösteren hadisler de oldukça boldur. Bu hadisler içinde umumi bir ifade ile bütün zirai mahsullerden zekat mevzulanna işaret edenler olduğu gibi,[210] sadece buğday, arpa, hurma ve kuru üzüm mevzularında zekat tahsil edildiğini gösterenler de vardır.[211]
Aynı şekilde, Hz. Peygamber zamanında, bazı bölgelere gönderilen yazılarda, her nevi mahsûlden müslümanlann vergi verecekleri belirtilmiş,[212] bazı bölgelere gönderilen yazılarda ise vergi mevzuu mahsuller ayn ayrı gösterilmiştir. Bazen de değişik vergi mevzuları belli bir bölgeye vazedildiği halde, diğer bir bölgeye aynı çeşit mevzular vazedilmemiştir.[213]
Vergi mevzularının vazedilişinde görülen bu farklılaşmanın vergi hukukunun tekamülü yönünden izahım Salih Tuğ, îslâm Vergi Hukukunun Ortaya Çıkışı adlı eserinde şöyle yapmaktadır:
1. Vergi vazedilirken o bölgenin iktisadi ve iklimi durumu nazarı dikkate alınmış olabilir. O bölgede hangi nev'i mahsuller bol, mükellefler tarafından kolay istihsal edilebilir ve kolayca ödene-bilirse Öncelikle bunlara vergi vazedilmiştir. Kanun teşri edilirken halk süjelerinin muhtelif bakımlardan imkan ve durumları nazar-ı itibara alınmıştır.
2. Mükelleflerin henüz İslâm'a ısınmamış olduğu bir sırada bulunuşu da, farklı mevzulardan vergi alınması neticesini doğurmuş olabilir.
3. Her nev'i zirai mahsule vergi yüklendiği ve mahsul nev'i belirtilmediği vakıalarda ise, bu durumun orada çıkan mahsulün mahdud nev'inden olup, esasen herkesçe bilinen, oraya mahsus şeyler olmasından ileri gelmesi mümkün bulunmaktadır.[214]
B- Hayvanlar
Kur'an'da hayvan mevzulanndan zekat alınmasına dair sarih bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak pek çok ayette binek olarak yahut etinden, sütünden ve derisinden istifade edilen ve bu manada enam adı verilen hayvanlara işaret edilmekte (16/5, 7, 66, 80), insanların bu hayvanları yaratana şükretmesi hatırlatılmaktadır.[215]
Hayvan mevzularında zekat alınması hadislerle belirtilmiş, nisab ve nisbetleri tayin edilerek Hz. Peygamber devrinde devlet otoritesinin kuvvetlenmesine paralel olarak yarımadanın çeşitli bölgelerinden tahsil edilmiştir.
Hadislerde deve, sığır ve koyunlardan zekat alınacağı ve bu hayvanların zekata mevzu olabilmeleri için de bazı şartların aranacağı belirtilmektedir. Buna göre zekata mevzu olacak hayvanların;
1. Saime (senenin çoğunu meralarda otlayarak geçiren hayvanlar) olması,[216]
2. Amile (ziraat, sulama vs. işlerde kullanılır) olması,[217]
3. Nisaba ulaşmış olması,[218]
4. Üzerinden bir sene geçmiş olması[219] gerekmektedir.
Hz Peygamber, vefatına yakın yıllarda tafsilatlı vergi tarifelerini gösteren uzun bir liste hazırlatmış, fakat onu gereken yerlere göndermeden vefat etmiştir. Bu liste Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Ömer b. Abdilaziz tarafından vergi memurlarına gönderilerek tatbikata konmuştur. Biz bu vergi tarifelerini muhtevi yazılı listenin senet ve muhtevası üzerinde ileride duracağız. Burada şunu belirtelim ki, adı geçen listede deve ve koyun mevzuları nisab ve nisbetleri ile gösterilmiş,[220] sığır mevzuu listede yer almamıştır. Sığır cinsinin de zekata tabi olduğunu, Hz. Peygamberin bir başka hadisinden öğrenmekteyiz.
Hz. Peygamber, Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderirken ona sığırdan zekat almasını, nisab ve nisbetlerini de öğreterek emretmiştir.[221]
Hz. Peygamber'in atları zekattan istisna etmesi ile ilgili hadisi, ileride islâm fakihleri tarafından farklı şekilde yorumlanmıştır.
Netice olarak, Hz. Peygamber zamanında deve, koyun, sığır cinsi hayvanlardan zekat tahsil edilmiş, bunlar devlete ait otlaklarda (mera)muhafaza edilmişlerdir.[222]
C- Ma'denler
Kur'an'da ma'denler hakkında Özlü bir sure ve bunun yanında çeşitli ma'denlerden bahseden bir çok ayetler vardır. "Hadid" (demir) ismi ile anılan bu surede K. 57/25 ayette, demirden insanlığa sağlanan fayda ve zararlar dile getirilmektedir. Ayrıca aynı ma'denden K. 18/96,17/50, 22/21, 24/10, 50/22 ayetlerde de bahsedilmektedir.
Bunların yanında altın K. 31/14, 18/31, 22/23, 43/53, 3/91, 9/34 ayetlerde, gümüş K. 3/14, 43/33, 34, 76/15,16, 21, 9/34,18/14 ayetlerde, özellikleri ve güçleri nokta-i nazarından ele alınmaktadır.[223]
Şunu hemen belirtelim ki, Kur'an'da, ma'den mevzularında mali bir mükellefiyetin bulunduğu hususu açıkça zikredilmemiş,konuya toprak mahsûlleri bahsinde de ele aldığımız K. 2/267 ayette "... Yerden çıkardıklarınızdan infak ediniz..." şeklinde umumi bir ifade ile temas edilmiştir. Ma'denler de Allah'ın yerden insanlar için çıkardığı şeyler cümlesindendir.
Hadislerde, ma'denlerde mali mükellefiyetin bulunduğuna dair malûmat vardır. Hz. Peygamber, Ebyad b. Hammal'a Yemen taraflarında bulunan "Me'areb" tuzluğunu ıkta etmiş, Akra b. Habis et-Temimı (yahud Abbas b. Mirdas es-Sülemi) oraya her uğrayanın istediği kadar tuz alıp gittiğini, bunun aynen su gibi muamele gördüğünü dolayısıyla Ebyad'a verilmemesini söylemiştir. Hz. Peygamber de adı geçen sahabiye yaptığı ıktadan vazgeçip,[224] tuzluğun bundan böyle Ebyad adına bir sadaka olduğunu bildirmiştir.[225]
Hz. Peygamber, Bilal b. Haris[226] el-Müzeni'ye Fur bölgesinde bulunan "Kabeliyye" ma'denini ıkta olarak vermiş ve oradan zekat alınagelmiştir.[227]
Rikaz'da ise 1/5 nisbetinde vergi olduğu açıkça gösterilmiştir.[228] Ancak fakihler bu mefhumun, ma'denleri de içine alıp almadığı hususunda ihtilafa düşmüşler; bir kısmı bu konudaki hadisleri ma'denlere ait telakki ederken, diğerleri de rikazı cahiliyye devrinde saklanmış ve İslâm'da bulunmuş şeyler (altın, gümüş) olarak telakki etmişlerdir.[229]
Hz. Peygamber'in ma'denlerden vergi aldığı bir vakıadır. Ancak Arab Yanmada1 sının bu sahada geniş imkanlara sahip olmaması dolayısıyle, Hz. Peygamber'in bu konudaki tatbikatı, sadece sınırlı misallere münhasır kalmıştır.[230]
D- Altın - Gümüş (Para) Ve Ticaret Malları
Kur'an 9/34-35 ayetlerde, altın ve gümüşte ödenmesi gerekli Allah hakkı olduğu belirtilmekte, altın ve gümüşü stok edip bu hakkı ödemeyenler elim bir ahir et azabı ile tehdid edilmektedir.
Hadislerde de bu mana teyid edilmiş, altın ve gümüşün zekat mevzuu mallar oldukları bildirilmiştir.[231]
İslâm'dan Önce Arab Yarımadasında bilhassa komşu devletlerin paralan; Bizans'tan gelen altın sikkeler (dinar) ve İran'dan gelen gümüş paralar (dirhem) tedavülde idi. Arap piyasasında bu iki nev'i para da kabul ediliyor, ayrıca külçe halinde altın ve gümüş de ödemeler için kullanılıyordu.[232]
Hz. Peygamber'in tesis ettiği Medine İslâm Devleti, para basmak için bir teamüle lüzum görmemiş, ancak Hz. Peygamber, Mekke (Kureyş) örfünce tanınan para vezinlerinin esas alınmasını tavsiye etmiştir.[233] Hulefa-i Raşidin ve Emeviler devrinde vergi hukuku bahsinde de geniş bir şekilde ele alacağımız gibi, islâm 'da para vezinlerini ayarlama işlemleri Hz. Ömer zamanında ele alınarak zaman zaman bu konuda çalışmalar yapılmış, ancak gerçek manada Islâmi para Emevi halifesi Abdülmelik b. Mervan (65/685-86/705) devrinde basılmıştır. Burada şu kadarını söylemeliyiz ki, altın ve gümüş mevzularında zekat dediğimiz zaman, Hz. Peygamber, Hulefa-i Raşidin ve Emeviler devirleri için hem para birimi olan dinar-dirhem ve hem de külçe halinde altın-gü-müş anlaşılmaktadır.
Hz. Peygamber devrinde ikili para sistemi (bimetalizm=altın-gümüş) hakim olmasına rağmen gümüş para piyasada daha çok kullanılıyor, altın paraya ise daha yüksek ödemeler için müracaat ediliyordu. Bu sebeple, gümüşün nisab ve nisbetleri ile ilgili hadislerin daha çok olmasına şaşmamalıdır.[234]
Para ve ticari mübadele vasıtası olarak değil de, zinet için kullanılan altın gümüş maddeleri zekata tabi midir? Bu konuda varid olan hadisler,[235] fakihler tarafından farklı şekilde yorumlanmış ve neticede görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır.[236]
K. 2/267 ayette "Kazandıklarınızdan... infak ediniz..." şeklinde ifade edilen manadan müfessirler, ticaret mallarından zekatın verilmesi emredildiğini anlamışlardır.[237] Buhari (v. 256/870) mezkur ayeti "Sahih" inde "Kazanç ve ticaretin sadakası (zekatı)" babında ele almıştır.[238]
Semuretubnü Cündüb'den rivayet edilen bir hadiste, adı geçen sahabi, "Hz. Peygamber bize satmak için hazırladığımız maldan zekat çıkarmamızı emrederdi"[239] demektedir. Bu beyandan da, Hz. Peygamber devrinde ticaret mallarından zekatın alınmış olduğunu öğreniyoruz.
Altm-gümüş (ister para halinde olsun, ister külçe halinde bulunsun) ve ticaret malları, bir sene elde bulundurma ve gereken nisaba ulaşma şartlan ile zekata tabi mevzular olmaktadır. [240]
E- Gümrük
Giriş bölümünde de işaret ettiğimiz gibi İslâm'dan önce Arap Yarımadasında en belirgin vergi, gerek ticari ithalattan ve gerekse panayırlarda ticari muamelelerden 1/10 nisbetinde alman gümrük vergisi diyebileceğimiz bir vergi idi.
Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettikten sonra, Arap kabile-leriyle yaptığı bir çok muahedelerde, uşr denen bu verginin ilgası bahis mevzuu edilmiştir.[241] ilga edilen bu uşr vergisi, bundan böyle iç pazarlarda ve eyaletler arası nakliyatta alınması adet olan dahili gümrük diyebileceğimiz vergiler idi. Bununla beraber, dış ticarette alınması mutad olan gümrük vergisi devam etti. Yahut herhangi bir nisbet, hususi muahedeler ve anlaşmalarla şart koşuldu. [242]
Ahmed b- Hanbel'in (v. 241/855) Müsned adlı eserinde rivayet ettiği araplardan uşr'ün kaldırıldığını ifade eden hadisiyle,[243] Ebu Davud'un (v. 275/888) ""uşr", yahudi ve hristiyanlara yükletilir, müslümanlara "uşr" yoktur"[244] manasmdaki hadisini yukarıdaki malumatla birlikte mütalaa ettiğimizde, Hz. Peygamber zamanında gümrük vergisinin sadece gayrı müslimlere tatbik edilmiş olduğunu anlarız.
Hz. Ömer'in halifeliği zamanında müslümanları da içine alacak şekilde genişleyen bu vergi, aynı zamanda bu halife zamanında tafsilatlı hükümlerle müessese halini alacak ve geniş tatbikat zemini bulacaktır.
Hz. Peygamber devrinde gümrük vergisinin, hududlarda değil de malın pazara arz edildiği mahallerde alındığı anlaşılmaktadır.[245] Ancak daha sonraki devirler için hududlarda da hususi tahsil memurlarının özel mahallerde bu vergiyi tahsil ettikleri görülmektedir.[246]
F- Fıtır Sadakası (Sadakatul-Fıtr)
Ferdi bir mükellefiyet olan fıtr sadakasının (Sadakatu'1-fttr) Hz. Peygamber zamanındaki tatbikatı ile ilgili olarak kaynaklar şu malumatı vermektedir:
"Hz. Peygamber fıtır zekatını bir sa hurma ve bir sa arpa olmak üzere köle, hür, erkek, kadın, küçük ve büyüklere farz kılmış ve insanlar namaza çıkmadan önce verilmesini emretmiştir."[247]
Buhari'nin kaydettiği, tbn Ömer'den rivayet edilen bu hadisin yanında, diğer bütün kaynaklar da hemen hemen aynı manada hadisleri nakletmektedirler. Ancak bu kaynaklardaki konu ile ilgili hadisin sonunda zamanla insanların bir sa arpa ve bir sa hurmayı yarını sa buğdaya denk tuttuklarım, bunun da münakaşalara yol açtığını ilave etmektedu-ler.[248]
Yukarıdaki hadislerden, fitır sadakasının, fakirlere muayyen nisbette arpa ve hurma tahsisi şeklinde ödendiğini öğreniyoruz. Ancak bir başka hadiste bu mali mükellefiyetin, Hz. Peygamber zamanında yiyecek maddesi olan "her nev'i ta'amdan" ödenmiş olduğunu görüyoruz.[249]
Mevzu, nisbet ve mükellefleri tesbit edilen fıtır sadakasının ödenmesi Hz. Peygamber tarafından emredilmiş, zekat farz kılındıktan sonra Hz. Peygamber onu ne ilga etmiş ve ne de emretmiştir. Ancak müslümanlar bu mükellefiyeti her Ramazan ayında Bayram namazından Önce ödemeye devam etmişlerdir.[250]
IV. Nisbetler
K. 7/199 ve 2/219 ayetlerde "fazla", "fazlayı al" ifadeleri ile umumi manada işaret edilen nisbet mefhumu dışında, Kur'an'da bu konuya temas eden başka bir ayete tesadüf edilmemektedir.
Diğer vergi unsurlarında olduğu gibi, vergi nisbetleri konusunda da, geniş malumatı Hz. Peygamberin hadislerinde buluyoruz.
Hz. Peygamber Medine devrinde çeşitli zamanalarda islâm idaresine bağlı bölgelerde görevlendirdiği amillerine verdiği talimatnamelerde, tahsili istenen vergilerin nisbetlerini de göstermiş, bu vergi tarifleri O'nun vergi memurlarına göndermek üzere kaleme aldırdığı ve fakat vefatı üzerine gönderemediği bir yazıda nihai şeklini almıştır.[251]
Gerek bahis konusu yazı ve gerekse kaynaklardaki diğer hadislerde, muhtelif zekat mevzularından ne miktar zekat alınacağı aşağıdaki şekilde gösterilmiştir:
Develer : 1 den 5 e kadar zekat istisnasıdır. 5 den 25 e kadar, her 5 devede bir koyun, 23-35, 36-45, 46-60, 61-75 arası develer sırasıyla iki, üç, dört ve beş yaşında birer dişi deve, 76-90 arası üç yaşında iki, 91-121 deve arası dört yaşında iki dişi deve Ödenmesi şeklinde vergilendirilmiştir.[252]
Koyunlar : 1 den 39 a kadar zekat istisnasıdır. 40-120 arası bir, 121-200 arası iki, 201-399 arası üç ve bundan sonra her 100 koyunda bir koyun ödenmek üzere vergilendirilmiştir.
Sığır: her 30 sığırda iki yaşında bir dana/düve, her 40 sığırda üç yaşında bir sığır Ödenmek üzere vergilendirilmiştir.
Yukarıda zikrettiğimiz sığır mevzuunun zekat nisab ve nis-betlerini, Hz. Peygamberin Muaz b. Cebeli Yemen'e gönderirken ona verdiği talimattan öğreniyoruz.[253]
Hz. Peygamber tarafından altın ve gümüş mevzularının zekat nisbetleri de, 1/40 (% 2.5) olarak tesbit edilmiştir.[254]
Toprak mahsullerinden zekat nisbetlerine ise, hadislerde sıkça rastlanmaktadır. Buna göre, zirai mahsul nisbetleri, toprağın sulama tekniğine göre tayin edilmektedir; eğer toprak (yağmur gibi) tabii sularla emek sarfedilmeden sulanıyorsa uşr (1/10), arazi (kova vs. gibi) taşıma su ile emek harcanarak sulanıyorsa nısfu'l-uşr (1/20) nisbetinde vergilenmektedir.[255]
V. Tahsil Usulü
Kur'an'ın 9/103 ve 9/60 ayetleri, esasen zekattaki cebrilik unsurunu göstermektedir. Bu ayetler, Hz. Peygamber'e zekatı tahsil selahiyeti vermektedir.
Hz. Peygamber de kendisine getirilen zekat borçlarını kabul ettiği gibi Medine dışına da vergi memurları göndererek zekatı yerinde tahsil ettirmiştir.
Hz. Peygamber ashabı arasında kabiliyetli kişileri seçerek çeşitli bölgelerde vergi memur ve müfettişi olarak görevlendirmiş, onlara vergi mevzu ve nisbetlerini içeren talimatnameler vermiş ve onlara bizzat matrah tesbitlerini öğretmiştir.[256]
Hz. Peygamber vergi memurlarına, zekat mevzularının bulunduğu yerlere gitmelerini emretmiş, mükelleflerin vergi memurlarını arayıp bulmakla ve vergilerini onun ayağına getirmekle sorumlu olmadıklarını onlara hatırlatmıştır.[257]
Hz. Peygamberin emirleri doğrultusunda vergi memurları, zekata mevzu olan malların bulunduğu mahallere gitmişler, mesela hayvanları kolayca toplanabilecekleri su başlarında toplamışlar,[258] büyüğünü küçüğünü sayıp sonra orta vasıfta olan hayvanları zekat borcu olarak tahsil etmişler, küçüklerini almadıkları gibi, en semizlerini ve süt veren hayvanları da zekat olarak almamışlardır,[259] Nitekim Hz. Peygamber, Muaz b. Cebel'i Yemen'e amil olarak gönderirken ona "Halkın en kıymetli mallarını almaktan sakın" diye emretmiştir.[260]
Hz. Peygamber amillerine daha çok vergi tahsili için ayrı ayrı kişilerin sürülerini bir araya toplayıp, bu toplu sürüye vergi tarifesini uygulamamalarını, ayrıca mükelleflere de vergiden kaçmak için sürülerini küçük küçük parçalara ayırıp, her bir parçayı başkasının malıymış gibi göstermeden bildirmelerini emretmiştir.[261]
Toprak mahsullerinden de zekat borcunun kötü kalite maldan ödenemiyeceği,[262] para ve ticaret mallarından ise ancak temiz ve helal yoldan kazanılanlardan zekat kabul edileceği bildirilmiştir.[263]
Hz. Peygamber, nezdine zekat borçlan getirildiğinde mükelleflere dua eder,[264] böylece onları zekat ödemeye teşvik ederdi.
Nihayet Hz. Peygamber devrinde vergilerin aynî (mal) olarak tahsil edildiklerini, bunlar arasında zekat olarak tahsil edilen hayvanların devlet malı olduklannın bir nişanesi olarak damga-lattırıldıklarım da görmekteyiz.[265] Bununla beraber Muaz b. Ce-bel'in Yemen vergi tatbikatında da görüldüğü gibi, aynî (mal) zekat borcunun yanında, bedeli ödemelerin kabul edildiğini de tes-bit etmekteyiz.[266]
VI. Tahsil Devresi
K. 6/141 ayette zirai mahsûllerin vergi tahsil zamanlarına temas edilmiş ve bunun hasad zamanı olduğu belirtilmiştir. Bunun dışında zekatın ne zaman tahsil edileceğini Hz. Peygamberin tatbikatından öğrenmiş oluyoruz.
islâm'da vergi yıllıktır. Bilhassa nakid, hayvanlar ve ticaret mallarında zekat borcunun tahakkuku için, bunlann üzerinden bir sene geçme şartı (havalanu'1-havl) aranmaktadır.[267] Ancak ferd isterse bir sene dolmadan da zekatını ödeyebilmektedir.[268]
Zekatın tahsil edileceği ay olarak biri Muharrem,[269] diğeri de Ramazan olmak.üzere iki ay gösterilmektedir.[270]
Sonuç olarak bazı vergi mevzuları, yapılan icabı tahsil zamanı bakımından ya güneş takvimine tabi olmakta (zirai mahsuller gibi) veya kameri takvime tabi olmaktadırlar (ticaret malları, nakid gibi).
Hz. Peygamber (s.a.v.) Tarafından Zekât Tahsildarlarının Gönderildiği Yerler/Kabileler
No Yer Kabile Tahsildar
1 Udra kendileri getirdi
2 San'a
3 Hadramut 7
4 Tayy 7
5 Esed 7
6 Benî Hanzala Vekî b. Malik- Malik b. Nuveyre
7 BenîSa'db. Bekr 7
8 Bahreyn Alâ b. Hadramî (h.z)
9 Necran 7
10 Benî Haris 7
11 Kelb Dahhak b.Süfyan el-Kilabî
12 Fezare Amr b. As
13 Benî Mııstalık el-Velîd b.Ukbe/(daha sonra Abbad b. Bişr)
14 Benî Murre 7
15 Eşca, Gatafan, Abs ?
16 Udra, Salamım, Bali
17 Avz/el-Enbâ Zibrikan b. Bedr
18 Dârim 9
19 Benî Amir Safvân b. Safvân-Sabra b. Amr
20 Benî Süleym Abbâd b. Bişr el-Eşhelî, Süleymlerden biri
21 Hevâzin, Cesm, Nadar
22 Sakîf 7
23 Kilâb ?
24 Eşlem Abbad b. Bişr veya Kâb b. Malik -Bureyde b. el-Husayb
25 Gifar Bureyde b. el-Husayb - Kâb b.Malik ?
26 Muzeyne Abbad b. Bişr el-Eşhelî
27 Kâ'b Busrb. Sufyan el-Kâ'bî
28 Zubyan Abdullah b. Leysî (Lutbiyye) el-Ezdî
29 Sa'd Huzeym 7
30 Uman Amr b. As (h.z )
31 Medine Ömer b. Hattab
32 Cuheyne Râfi b. Mukeys
[271]
Üçüncü Bölüm
GAYRI MÜSLİMLERDEN ALINAN VERGİLER
İslâm Devletinin gayrı müslim tebasmdan biri Cizye (baş vergisi), diğeri de Haraç (arazi vergisi) olmak üzere başlıca iki nev'i vergi tahsil edilmiştir. Bu iki çeşit verginin ortaya çıkışları, mahiyetleri ve hukuki durumları arasında farklar vardır. Bunlardan Cizye, Hz. Peygamber'in hayatında sarahaten vazedilmiş, O'nun sağlığında muhtelif bölgelerde tatbikata konmuş ve böylece tekamül edip müesseseleşmiştir.[272] Haraç, yani arazi vergisi, Hz. Peygamber devrinde sadece bir kaç bölgede, gayrı muayyen ve müphem bir şekilde uygulanmış, hukuki hüviyetine kavuşması için gerekli tatbikattan yoksun kalmıştır. Haraç vergisi ancak^geniş manada tatbikat zeminim Hz. Ömer'in halifeliği zamanında bulmuş, o devirde tekevvün ve tekamül ederek müessesevi hüviyetine kavuşmuştur.
Bu itibarla biz, Hz. Peygamberin vefatından sonra, bilhassa Hz. Ömer'in hilafeti zamanında müstakil bir vergi haline gelen Haraç vergisinden önümüzdeki bölümde kısaca bahsedecek, haraç vergisinin ortaya çıkışı, mükellef, mevzu, nisbet gibi unsurlarının tekamülünü geniş bir şekilde Hz. Ömer devrinde ele alacağız. Hz. Peygamberin sağlığında ortaya çıkıp tekamül eden Cizye vergisini ise bu bölümde tetkik edeceğiz. [273]
I. Haraç (Arazi Vergisi)
Haraç ıstılahı, K. 23/72 ve 18/94 ayetlerde "Hare" ve "Haraç" şeklinde, fakat vergi ve bilhassa arazi vergisi manasının dışında, "karşılık", "ücret" manalarında kullanılmıştır.
Hz. Peygamber de haraç ıstılahını cizye[274] (baş vergisi), vergi,[275] gelir [276] manalarında kullanmıştır.
Hz. Peygamber zamanında ele geçirilen topraklardan arazi vergisi tahsil edilmiş midir? Bu husus gerek klasik ve gerekse muasır müellifler tarafından münakaşa edilmiş, bunlardan bir kısmı Hz. Peygamber devrinde gayrı müslimlerden arazi vergisi alınmış olduğunu savunurken, diğer bir kısmı da gayrı müslim arazi vergi uygulamasının Hz. Peygamber zamanında görülmediğini, bunun ilk defa Hz. Ömer tarafından vazedildiğini ileri sürmüşlerdir. Hz. Ömer zamanında haraç vergi hukukunun ulaştığı noktayı tesbit edebilmek için, çalışmalarımızı Hz. Peygamber devrinden itibaren arazi ve arazi vergi hukuku sahalarında ne gibi uygulamaların yapıldığını da ele alarak yürütmek zorunda olduğumuzdan, burada -tekrardan kaçınmak için- şu kadarını söylemekle yetineceğiz.
Hz. Peygamber zamanında haraç vergisinin tatbikata konulup konulmadığı hususundaki tartışmalar, bilhassa şu vak'alarm müellifler tarafından farklı değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır.
1) H. 7. yılda Hayber arazisi savaşla (anveten) ele geçirilmiş, savaş sonunda Hayberli Yaudilerle, araziyi işletmelerine karşılık, elde edecekleri mahsulün yarısını müslümanlara vermeleri şartı ile anlaşma yapılmıştır.[277]
Anlaşma gereği Hayber Yahudilerinden alman bu pay, bazı müellifler tarafından gayn müslim arazi vergi uygulaması olarak değerlendirilirken,[278] bazıları da bunun zirai ortaklık akdi olduğu görüşünü savunmuşlardır.[279]
2) H.8. yılda Makna halkı ile yapılan sulh anlaşmasında, meyvelerin 1/4 ünün müslümanlara verilmesi şart koşulmuştur.[280]
3) H. 10. yılda Bahreyn ahalisi ile, toprak ürünlerinin 1/2 sinin müslümanlara verilmesi şartı ile sulh yapılmış, burada "amil" olarak görev yapan Alâ b. Hadrami'nin müslümanlardan uşr, müşriklerden haraç tahsil ettiği rivayet edilmiştir.[281]
Bu son iki vak'a da bazı müellifler tarafından gayrı müslim arazi vergi tatbikatı olarak kabul edilirken,[282] diğer bazıları da bunun "müşterek cizye" uygulaması olduğunu ileri sürmüşlerdir.[283]
II. Cizye (Baş Vergisi)
Gayrı müslim mükelleflerden alınan cizye (baş vergisi), hicretten sonra Medine devrinin ileri senelerinde ortaya çıkmıştır.[284]
Bilindiği gibi İslâm'ın ilk yıllarında cizye vazolunmadığı gibi, gayrı müslimlerle savaşa da izin verilmemiş, daha sonra Hz. Pey-gamber'e Hac 22/39 ayetle savaş izni verilmiş, ancak kendisi ile (müslümanlarla) savaşanlarla savaşması, savaşmayanlarla savaşmaması bildirilmiş,[285] daha sonra h. 8. yılda bütün arap müşrikleriyle, onlar tevbe edip namaz kılana ve zekat verene kadar savaşması emredilmiştir.[286]
Nihayet h. 9. yılda, Tebuk seferi esnasında nazil olan K. 9/29 ayetle[287] ehli kitabtan cizye vergisi alınması meşruluk kazanmıştır. K. 9/29 ayetin umumi manasına göre, İslâmiyet'i kabul etmeyen, ehl-i kitaptan olan kimselere cizye vermeleri teklif edilecektir. Eğer kabul etmezlerse kendileriyle savaşılması emredilmiştir. Bu ayetin nazil olmasından sonradır ki, Hz. Peygamber kabile reislerine ve devlet başkanlarına yazdığı mektuplarda cizye ayetinin hükmünü belirtmeye başlamıştır.[288]
Cizye vergisinin mükellefleri K. 9/29 ayete göre kitabi bir dine sahip olan (yahudi, hristiyan) ve islâm siyasi hakimiyeti altında bir teba' durumunda kabul edilen gayrı müslimlerdir. Ancak Hz. Peygamber'in tatbikatında mecusilerin de cizye mükellefi oldukları tesbit edilmiştir.[289]
Hadislerde müslümanlardan cizye vergisi alınmayacağı kafi ifadelerle anlatıldığı gibi,[290] müslüman olan gayrı müslim-lerden de bu mükellefiyetin düşeceği belirtilmiştir.[291]
Hz. Peygamber cizye ayetinin hükmünü, ayetin nazil olduğu h. 9. yılda Eyle,[292] Ezruh,[293] Cerba [294]halkları ile yaptığı sulh anlaşmalarında uygulamış, h. 10. yılda da yine Necran hristiyan-arapları [295]ve Yemenli hıristiyan ve yahudilerle cizye ödemeleri şartı ile anlaşmalar yapmıştır.[296] Hz. Peygamber aynı zamanda ahalisi arasında mecusilerin de bulunduğu, Bahreyn ve Hacer'li-lerden cizye vergisini kabul etmiştir.[297]
Hz. Peygamber'in cizye vergisini yetişkin erkeklerden (halim) aldığım gösteren hadislerin yanında,[298] yetişkin kadınlardan (halime) aldığını belirten hadisler de vardır.[299]
Hz. Peygamber zamanında senevi 1 dinar olarak tahsil edilen cizye vergisi, [300]bazan sulh anlaşmalarına göre bir bölge halkına toptan muayyen bir meblağ olarak da vazedilmiş,[301] bazan da daha farklı nisbetlerde tahsil edilmiştir.[302]
Cizye vergisi Hz. Peygamber zamanında nakdi olarak tahsil edildiği gibi,[303] bazan ayni, bazan da hem nakdi hem ayni olarak tahsil edilmiştir.[304]
Hz. Peygamber devrinde cizye vergisi yıllık olarak tahsil edilmiş,[305] ancak mükelleflere kolaylık olsun diye yılda iki devrelik tahsilat yapıldığı da olmuştur.[306]
Hz. Peygamber (s.a.v.) Devrinde Cizye Ödeyen Mükelleflerin Vergi Meblağları
No Gayr-i Müslim Mükelleflerin Oran/ Miktar Toplam (dirhem)
Bulunduğu Yerler
1 Necran İki taksitle ödenecek gibi her biri 40 80.000
dirhem değerinde 32000 clbisc+hcrbiri
30 dirhem değerinde silah, dcvc>zırh,
at + 30 gün müslümanların ağırlanması
2 Bahreyn Miktar verilmiyor, fakat zekât dahil yıllık 80.000
3 Eyle Kişi başına 1 dinar 3.000
4 Ezruh Kişi başına 1 dinar 1.000
5 Yemen Kişi başına 1 dinar veya elbise -
6 Himyer Kişi başına bir dinar veya elbise -
7 Cerbe Kişi başına bir dinar 1.000
8 Mekke Yalnız hıristiyanlara 1 dinar 10
9 Hecer - Uman mecusileri oran verilmiyor
10 Mekna Faydalı şeyler, at, zırh
11 Dumetu'l-Cendel Oran verilmemiş _
12 Teyma Oran verilmemiş -
13 Tebâle-Curaş Kişi başına 1 dinar ve müslümanların -
ağırlanması
Kayıtlara göre toplam 165.000
[307]
Sonuç
Hz. Peygamber zamanında esasları konulan "islâm Vergi Hu-kuku'nu tesbit etmeye ve bazı sonuçlara ulaşmaya çalıştık. Buna göre:
1. İslâm'ın ilk yıllarında, Mekke Devrinde Müslümanların malî mükellefiyetler sahasına önce dikkatleri çekilmiş, mevzu merhale merhale işlenerek, onların ruhlarına, mallarında müsta-hik zümrelere verilmesi gerekli olan bir hakkın bulunduğu gerçeği yerleştirilmişir. Bu arada malî mükellefiyet manasında zekât ıstılahı 8 Mekkî sûrede kullanılmıştır.
2. Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretini müteakip, malî mükellefiyet konuları yeni baştan ele alınmış, Medenî ayetler giderek artan bir ehemmiyetle mü'min hayatının bu cephesi üzerinde yoğunlaşmış, konuya Mekke devrinde olduğu gibi ve fakat daha farklı ıstılahlarla temas edilmiştir; Zekât ıstılahı 22 si Medenî ayette olmak üzere Kur'ân'da 30 ayrı âyette marife olarak tekrarlanmış, Sadaka ve sadakat ıstılahları da, zekâtın müteradifi olarak, 12 Medenî sûrede kullanılmıştır.
Malî mükellefiyetlerle ilgili âyetlerin, Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretinin ilk yılında inmeye başlayan Bakara (2) sûresinde bol miktarda yer almış olduğu, Hz. Peygamber'in vefatına yakın yıllarda (H. 9) nazil olan Tevbe (9) sûresinde de Medenî ayetlerin malî mükellefiyetler yönünden nihaî tekamülüne varılmış olduğu görülmüştür. Aynı zamanda gayrı müslim mükelleflerden cizye alınmasını emreden K. 9/29 ayeti de bu sûrede yer almıştır.
Yine Medine safhasında müslümanların mükellef oldukları malî teklifler zekât ve sadaka ıstılahları altında temerküz ederken, bilhassa Hz. Peygamber'in hadisleri ve tatbikatı ile mükellef, mevzu, nisbet ve nisab gibi vergi unsurları da tedricen tekamül ederek vuzuha kavuşmuş aynı şekilde gayrı müslimlerden de genellikle nisbeti 1 dinar ve bazan aynî ödeme şeklinde cizye vergisi de tahsil edilmiştir.
3. Kaynakların ittifakla haber verdiklerine göre, Hz. Peygamber zekâta tabi olan mallarla, onların nisâb ve nisbeti erini, zekât tahsilinde hangi esaslara uyulacağını tafsilatlı bir şekilde gösteren uzun bir mektub ( vergi tarifesi) kaleme aldırtmış, fakat onu icab eden yerlere gönderemeden vefat etmiştir. Bu mektub (vergi tarifesi) Hz. Kbu Bekir ve Hz. Ömer tarafından uygulamaya konmuştur. Bundan başka kaynaklar Hz. Peygamber'in zekâta tâbi mallarla, onların nisâb ve nisbetlerini gösteren mektuplar yazdırarak bunları Amr b. Hazm, Muaz b. Cebel ve Hz. Ali'ye verdiğinden de bahseder. Hz. Ali ve Hz. Osman'ın ayrı ayrı Hz. Peygamber'den "Zekât ahkâmını öğreten" sahifeler aldıkları da nakledilir.[308] Buna göre Hz. Peygamber'in ashabına zekat hükümlerini şifahî olarak öğretmesinin yanında, bunları -önemine binaen-yazı ile de ayrıca tesbit ettirmeye ehemmiyet verdiği anlaşılmaktadır.
4. Hz. Peygamber, Hz.Ebu Bekir ve Hz. Ömer devirlerinde bütün mevzu mallardan zekât, devlet memurları tarafından tahsîl edilmiş, ancak müslümanlar, mükellefin beyanı ile bilinebilecek olan altm-gümüş ve gümrükten geçmeyen ticaret eşyası gibi malların zekâtlarını ödeme hususunda herhangi bir zorlamaya maruz kalmamışlar, bu mallarda tahakkuk eden zekât borçlarını devlet memurlarına getirip teslim etmişlerdir.
Yaptığımız incelemelerde Hz. Osman devrinden önce de batmî (gizli) addedilen malların zekâtını devlet memurlarına ödemek, veya bizzat mükelleflerin K. 9/60 ayette zikredilen müstahik zümrelere dağıtmak arasında bir hareket serbestisine sahip oldukları, üçüncü halifeden önce ve sonra ilk devirlerde de mükelleflere böyle bir selahiyetin tanınmış olduğu müşahede edilmiştir.
5. Tarihî deliler Hz. Peygamber zamanında gümüş ve gümüş para (dirhem)ların, piyasada altın ve altın para (dinar)dan daha fazla kullanılmış olduğunu, altma daha yüksek ödemeler için müracaat edildiğini göstermektedir. Bu itibarla gümüş hakmda varid olan hadisler, altın mevzuunda varid olan hadislerden daha çoktur. Altının zekat nisabı da sahabe tatbikatı ile sübut bulmuştur.
6. Hz. Peygamber zamanında atların Medine civarında -develer kadar- çok olmadığı, müslümanlarm o zamanda atları sadece savaşlarda kullanılmak üzere yetiştirdikleri, neslim elde etmek ve satıp para kazanmak için, erkeği dişisi bir arada at yetiştirme âdetinin henüz toplumda yerleşmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Hulefâ-i Raşidîn devrinde ticarî gaye ile at yetiştirilmeye başlanınca, bu maksatla beslenen atların zekâta tâbi olup olmayacağı münakaşa edilmiştir.
7. Hz. Peygamber zamanında temel gıda maddesi olan buğday, arpa, hurma ve üzümden zekat tahsil edilmiş olduğu bir vakıadır. Bunlara ilaveten başka ürünlerden de zekat alınmış olduğu da rivayet edilmiştir.
8. Hz. Peygamber'den itibaren istihsali için emek ve masraf harcanan batını (gizli) madenlerden vergi tahsil edilegelmiştir. Ancak Arap Yarımadasının bu sahada geniş imkanlara sahip olmaması, bu husustaki tatbikatın da mahdud misallere münhasır kalmasına yol açmıştır.
9. Tarihin tanıdığı en eski vergilerden olan gümrük vergisi islâm'dan önce Arap Yarımadasında gerek iç ve gerekse dış ticarette kapsamı geniş bir şekilde tahsil edilmiştir. Hz. Peygamber iç gümrük vergisi diyebileceğimiz, pazarlarda ve panayırlarda ticarî muamelelerden tahsil edilen gümrük vergisini kaldırmış, dış ticarette mutad olan gümrük vergisinin tahsiline devam edilmiştir.
îslâm Devlet camiası içinde tebâ sıfatiyle bulunan gayrı müs-limlerden biri cizye (baş vergisi), diğeri de haraç (arazi vergisi) olmak üere başlıca iki nev'î vergi tahsil edilmiştir. Bunlardan cizye Hz. Peygamber zamanında sarahaten vaz edilmiş, haraç ise Hz. Ömer zamanında müessesevî hüviyetine kavuşmuş, Hz. Ömer ve onu takip eden devirlerde geniş tatbikat zemini bulmuştur.
10. Cizye Hz. Peygamber zamanında genellikle adam başı 1 dinar olarak tesbit edilmiş, bazan da buna eş aynî ödemeler de kabul edilmiştir. [309]
BİBLİYOGRAFYA
Abdülbâkî, Muhammed Fuad, el-Mu'cemu'l-müfekres li elfâzi'l-Kur'âni'l-Kerîm, Kahire 1370 h.
Ali Abdurrasûl, el-Mebâdiu'l-îktisâdiyye fi'l-lslâm, Kahire 1968 Artuk, İbrahim-Artuk, Çevriye, istanbul Arkeoloji Müzeleri Teşhirdeki îslâmî Sikkeler Katalogu, c. I-II, M.E.B. eski Eserler ve Müzeler Müd., Seri 111, nr. 7, İstanbul 1971 Barkan, Ömer Lütfi, îktisad Tarihi (Ders Notları Kitap II), istanbul 1950
Belazurî, Ahmed b. Yahya b. Cerîr (v. 279/892); Futuhu'l-Buldan (Neşr. Rıdvan M. Rıdvan), Kahire 1350/1932
Buharî, Ebu Abdillah Muhammed b. ismail (v. 256/870), el-Ca-miu's-Sahih, c. I-VIII, istanbul 1315 h. (Ofset bas.) Buharî, Sahîh-i Buharî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, Müellifi Zeynüddîn Ahmed k. Ahmed ez-Zebidî,
Mütercimi ve Sarihi Ahmed Naim-Kâmil Miras, ö. I-XII, (ikinci bas.) Ankara 1966-1973. Cessas, Ebu Bekr Ahmed b. Ali (v. 370/980), Ahkâmu'l-Kur'ân, c.
I-III, istanbul 1355 h. Cevad Ali, el-Mufassal fi Tarihi'l-Arab, Kable'l-îslâm, c. I-VIII,
Beyrut 1968-1972 Dennett, Daniel C, Conversion and the Poll Tax in Early îslâm,
Cambridge 1950 (Arapça, el-Cizyetü ve'1-Islâm, tere.
Fevzî Fehîm Cadallah, Beyrut 1960) Ebu Davud, Süleyman b. el-Eşas es-Sicistanî el-Ezdî (v. 275/888),
Sünenü Ebi Davud, c. I-V, (el-Hattabî v. 388 h. Kitâbu Meâlimu's-Sünen ile birlikte, Neşr. Muhammed Ali
Seyyid), Hıms (Humus) 1388/1969-1394/1974. Ebu'l-Ferec, Abdurrahman b. Ahmed b. Receb el-Hanbelî (v.
795/1393), el-îstihrac li ahkâmi'l-harac, (Thk. Seyyid Abdullah es-Sıddık), Mısır 1352/1934 Ebu Ubeyd, el-Kâsım b. Sellâm (v. 224/838), Kitâbu'l-Emvâl, (Thk. H. Muhammed Harras), Kahire 1389/1969 (Bu esere numaralanmış paragraflara H.m\, müellifin kendi görüşleri içinde de s. şeklinde atıflar yapılmıştır.) Ebu Ya'lâ, Muhammed b. el-Huseyn el-Ferrâ (v. 458/1966), el-Afıkârnu's-Sultâniyye, (Thk. Muhammed Hamid el-Fakî), Kahire 1356/1938
Ebu Yusuf, Yakub b. İbrahim el-Kufî (182/798), Kitâbu'l-Harac, (Neşr. Muhyiddin el-Hatib) Kahire 1396 h.
Fazlurrahman, İslâmiyet ve İktisadî Adalet Meselesi, Çev. Yusuf Ziya Kavakçı, Erzurum 1976
Hamidullah, Muhammed, el-Vesâiku's-Siyasiyye li'l-Ahdi'n-
Nebeuî ve'l-hılâfeti'r-Raşide, Kahire 1941 Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, Çev. M. Said Mut-
lu-SalihTuğ, c.I, İstanbul 1966-1969 Hamidullah, Muhammed, İslâm'da Devlet İdaresi, Çev. Kemal
Kuşçu, İstanbul 1963 Hasen, İbrahim Hasen, Ali, İbrahim Hasen, en-Nuzumu'l-
Islâmiye (ikinci bas.) Kahire 1959 Husaini, S.A.Q, Arab Abministration, Madras 1948 İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdülmelik (v. 218/833), es-Sîretü'n-Nebeviyye, c. I-IV, Mısır 1355/1938 İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdülmelik v.218/833), es-Sîretü'n-Nebeviyye, c.I-IV, (Thk. Mustafa es-Sekâ, İbrahim el-
Ebyarî, Abdulhafız Şelebî (Çelebi), üçüncü bas.) Beyrut 1971 ibn Mace, Ebu Abdillah Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî (v. 275 h.), Sünen, c. I-II, (Talik, Muhammed Fuad Abdülbakî), Mısır 1373/1954 İbn Zenceveyh, Humeyd b. Mahled b. Kuteybe (v. 247/861),
Kitâbu'l-Emvâl, arapça el-yzm., Süleymaniye (Burdur) Ktp. Fotokopi servisi Nr. 141 ibrahim Fuad Ahmed Ali, el-Mevâridu'l-maliyye fi'l-lslâm, (üçüncü bas.) Kahire 1392/1972
Kardavî, Yusuf, Fıkhu'z-Zekât, c. I-II, (ikinci bas.) Beyrut
1393/1973 Kasanı, Alauddin Ebi Bekr b. Mes'ûd (v. 587/1191), Bedaiu's- Sanâî, c. I-VII, (ikinci bas.) Beyrut 1394/1974 Kettanî, Abdülhayyel-Hasen el-Idrisî, et-Terâtîbu'l-îdariyye, c. I-II, Rabat 1346 h.
Lokkegaard, Ferde, Islamic Taxation in the Classic Period, Copenhagen 1950
Malik b.Enes (v. 179/795), el-Muvattâ, Mısır 1370/1951 Makrizî, Takiyyuddîn Ahmed b. Ali b. Abdülkadir b. Muhammed (v. 845/1441), İmtau'l-Esma, arapça el yzm. Köprülü Ktp. No. 1004
Maverdî, Ebu'l-Hasen Ali b. Muhammed b. Habib (v. 450/1058), el-Ahkamu's-Sultaniyye ve'l-Velayatu'd-diniyye, (üçüncü bas.) Mısır 1393/1973
er-Rahbî, Abdü'1-Azîz b.Muhammed (1184/1770 den sonra vefat etti), Fıkhu'l-muluk ve miftahu'r-Ritac el-mursad ala hızaneti Kitâbi'l-Harac, (Tahkik, Ahmed Ubeyd el-Kubeysî) c.I-II, Bağdad 1973-1975
er-Reys, Muhammed Ziyauddin, el-Harac ve'n-nuzumu'l-maliyye IVd-Devleti'l-llamiyye, (üçüncü bas.) Kahire 1969
Serahsî, Ebu Bekr Muhammed b. Ebî Sehl (v. 483/1090) el-Mebsût, c. I-XXX, (Tashih, Muhammed Radî el-Hanefî, üçüncü bas. ofset) Beyrut 1398/1978
Şafak, Ali, İslâm Arazi Hukuku ve Tatbikati\i\k devir),istanbul 1977
Taberî, Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerîr (v. 310/922), Camiu'l-be-yan an te'vili ayi'l-Kur'ân, c. I-XTV, (Thk. Mahmud Muhammed Şakir-Ahmed Muhammed Şakir), Mısır 1374/1955.
Taberî, Tarîhu'l-ümem ve'l-mulûk, c. I-III, Leiden 1879-1890.
Tirmizî, Ebu Isa Muhammed b. İsa b. Sevre (v. 279/892), el-Camiu's-Sahih ve Hüve Sünenü Tirmizî, (Thk. Ahmed Muhammed Şakir) c. I-V, Mısır 1357/1938
Tuğ, Salih, İslâm Vergi Hukukunun Ortaya Çıkışı, Ankara 1963
VVellhausen, Julius, Arap Devleti ve Sukutu, Çev. Fikret Işıltan, Ankara 1963
Yahya b. Adem el-Kureşî (203/818), Kitâbu'l-Harac, Tashih, Ahmed Muhammed Şakir, ikinci bas.) Kahire 1384 h.
Yakubî, Ahmed b. Ebi Yakub b. Cafer b. Vehb (v. 292/904), Târihu'l-Yakubî, c. I-III, Necef 1358 h.
Yeniçeri, Celal, İslâm İktisadının Esasları, istanbul 1980 [310]