- Hz.Ömer ve Hanımı Doğum evinde

Adsense kodları


Hz.Ömer ve Hanımı Doğum evinde

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
S.bayar
Sun 7 November 2010, 03:11 pm GMT +0200
AHMED ŞAHİN
Halife Hz. Ömer,hanımıyla
doğum evinde…!

Halife Hz.Ömer, geceleri şehri kontrole
çıkar, özellikle Medine’nin kenar mahallelerinde
nelerin olup bittiğini incelemeye
alırdı. Bir yatsı namazından sonra yine
âdeti olduğu üzere kenar mahalleleri incelerken
bir çadırın önünde yaktığı ateşin başında tek başına
bekleyen bir adam gördü. Merakla yaklaşıp:
- Selamün aleyküm ey Allah’ın kulu, dedi.
-Ve aleyküm’üs’selam! diyerek selamı
alan adam, acele ile ateşe bir iki odun daha
atarak karanlıkta gelen bu ziyaretçiyi incelemeye
aldı. Ziyaretçi ise, gecenin bu saatinde
bu adam tek başına burada ne yapıyor? diye
zaten kendisini inceliyordu. Taraflar birbirlerini
böyle tecessüsle tetkik ederken arkadaki
çadırdan sevinç sesleri gelmeye başladı.
-Müjde, müjde! Bir oğlan çocuğun dünyaya
geldi müjde!.. diyordu gelen sesler.
Meğer yoksul adamın hanımı doğum yapıyormuş,
komşu kadınları çağırmış, kendisi
de bu yüzden çadırın önünde yaktığı ateşin
aydınlığında sonucu bekliyormuş.
Durumu böylece öğrenen Halife, oradan sessizce
ayrılarak evinin yolunu tutar. Koşar adımlarla
geldiği evinde hanımına ilk teklifi şu olur:
- Resulullah’ın aziz torunu Ümmü Gülsüm!
Yoksul bir adamın yeni doğum yapan hanımına
nelerin lazım olduğunu sen bilirsin, onları
sen tedarik et, ben de bir çuval un hazırlayayım.
Doğruca şehrin çıkışındaki bir çadırda doğum
yapan yoksul bir anneye zamanında yardımımızı
ulaştıralım, üzerimize düşen görevimizi
yapmış olmanın huzurunu yaşayalım.
Hz. Fatıma’nın kızı, Halife’nin de hanımı
olan Ümmü Gülsüm, doğum yapılacak eve lazım
olan acil ihtiyaçları hazırlar. (Hz. Fatıma’nın; Hasan,
Hüseyin, Muhsin adında üç oğlu ile Ümmü
Gülsum ve Zeyneb adında iki kızı oldu. Muhsin
küçük yaşta vefat etti. Ümmü Gülsum, Hz. Ömer
ile evlendi.) Halife de bir çuval unu sırtlayarak
birlikte gecenin karanlığında kenar mahalledeki
yoksul adamın evinin yolunu tutarlar. Az sonra
ateşin başında bekleyen adamın arkasındaki ça-
dırın önüne gelirler. Ümmü Gülsüm, elindeki
malzemelerle çadıra girerken Halife de, sırtındaki
un çuvalını adamın yanına bırakarak oturup
dinlenmeye başlar. Yoksul adam, hangi hayır sahibinin
gecenin bu saatinde kendisine böyle bir
çuval unla yardıma geldiğini merak ederken, çadırdan
gelen yeni bir ses ziyaretçisinin kimliği
hakkında ipucu verir. Gelen ses der ki:
-Ey müminlerin emiri! Getirdiğimiz malzemeler
ihtiyacı tam karşıladı. Çocuk da anası da
çok iyiler, merak edecek bir şey yok!
Bu sesten sonra, müminlerin emiri Halife
Hz. Ömer’le karşı karşıya olduğunu anlayan
adam, heyecanlanarak hemen ayağa kalkmak
isterse de Halife: Hiç ayağa kalkmaya gerek
yoktur, der ve ilave eder: “İslam’da yöneticinin
görevi, ihtiyaç sahiplerini tespit edip yardımına
koşmaktır. Ben görevimi yapmaya çalıştım,
geç kalmışsam Rabb’im beni affetsin,
der ve ayrılırken de yoksul babaya devlet adına
teklifte bulunmayı da ihmal etmez.”
-Yarın erkenden gel, çocuk yardımını al,
masum yavruyu ve annesini bakımsız bırakma.
Sözlerine şu cümleyi de ekler: Bu bizim
ikramımız değil devletin yardımıdır!..
İmam-ı Şibli’nin (Sadr-ı İslam Hz.Ömer) de
kaydettiği bu tarihî olaydan da anlıyoruz ki, İslam’ın
başında yoksullara, hatta doğum yapan
ailelere devletin yardım yapma görevi tespit edilmekle
kalınmamış, bu yardım fiilen yapılarak
sonra gelenlere örnek verilmiştir. Anlaşılan, bugün
ulaşmaya çalıştığımız sosyal hedefe İslam
daha başında iken varmış, hatta yoksulluk yardımı,
tespit edildiği anda yapılmış, çocuk yardımı
da ertesi günü ödenmek suretiyle fiilen uygulamaya
konulmuştur. Deve devrinden füze çağına
İslam’ın verdiği muhteşem örneklerden biri de
işte bu sosyal yardım örneği olsa gerektir...


ÖRNEK HAYATLAR 28 AİLEM 12 OCAK 2007 CUMA
İslam ahlakının bir güneş gibi parladığı
dönemlerde yoksullara, hastalara, hatta doğum
yapan ailelere devletin yardım yapmasının bir
görev olduğu düşünülmüştür.