derya
Sun 21 February 2010, 02:38 pm GMT +0200
Hz.Hüseyin´in İntikamını Almak İsteyen Kişi
Kerbelâ İntikamını Almak Dâvasi İle Ortaya Çıkan İkinci Adam : Muhtar b. Ebl Ubeyd.üs SakafI :
Muhtar´ın, Küfe´de Ayaklanmağa Niyetlenmesi ve Döğülüp Zindana Atılması : .
Muhtar´ın Zindandan Çıkarılması
Muhtar´ın, Hâni b. Ebi Hayye İle Görüşmesi :
Muhtar´ın, Abdullah b. Kâmil´le Birlikte Küfe´ye Dönüşü:
Muhtar´ın, İbnül Irk ve Seleme b. Mersed´Ie Görüşmeleri :
Muhıtar´in Küfe´deki Temas ve Faaliyetleri :
Muhtar´ın, Ehl.i Beyt Tarafdarlarını Kendisinin Yanında Toplanmağa Davet ve Teşvik Etmesi :
Muhtar´ın Tekrar Zindana Atılması :
Muhtar´n Zindandaki Yemini :
Muhtar´ın, Eifâa b. Şeddad´la diğer Ehl.i Beyt Tarafdarlanna Yazısı :
Muhtar´ın, Abdullah b. Ömer´e Yazısı :
Muhtar´ın, Kefalet ve Yeminle Zindandan Çıkarılması :
Muhtar´a, Zindanda. Bey´at Eden Kişiler ve Ehl-i Beyt Taraftarlarının, Onun Başında, Toplanmağa Başlamaları
Abdullah b. Muti´nin Küfe´ye Gelip İşe Başlaması:
Küfe Emniyet Âmirinin, Muhtar Hakkındaki Görüşü ve Teklifi:
Muhıtâr´ın, Vali Köşküne Davet Edilmesi:
Muhtar Hakkında Kendi Adamları Tarafından Gizlice Tahkikat Yapılması:
İbrahim b. Eşter´le İş Birliği Sağlamak İçin Yapılar Görüşme ve Konuşmalar:
İbrahim b. Eşter´e Yazılan Yazı Hakkında Şa´bînin Tahkikatı:
Ehl-i Beyt Taraftarlarının Ayaklanmaları ve Hükümet Kuvvetleriyle Çarpışmaları:
Abdullah b. Muti´in Köşkte Kuşatılması ve Gizlice Kaçması :
Abdullah b. Muti «Allah, sizî hayırla mükâfatlandırsın!» dedikten sonra köşkten ayrılıp Rumîler geçidine doğru gitti. Ebû Mûsâ-el Eş´Arî´nin evine girdi. Orada saklandı.
Muhtar´ın, Küfe´de Duruma Hâkim Olup İdareyi Ele Alması :
Abdullah b. Muti´in, Küfe´den Kaçmasına Yardım Edilmesi :
Küfe Beytüimal´ındaki Paraların Mücahidler Arasında Bölüştürülmesi :
Muhtar´ın, Küfelilere Adaletle ve Küfe Eşrafına İyi Muamele etmesi :
Îçten Ve Dıştan Teşkilatlanma, Küfe Hükümetinin Kuruluşu :
İbn-i Ziyad´m Kuvvetlerile Yapılan İlk Çarpışma :
Verka´ b. Âzib´in Askerleri Toplayıp Oradan Geri Dönmesi
İbrahim b. Eşter´in, İbn-i Ziyad´la Çarpışmağa Gönderilmesi :
Küfe Eşrafının, Muhtar Aleyhinde Ayaklanmaları :
İbrahim b. Eşter´in, Küfe´ye Dönüp Ayaklanmayı Bastırması :
Kerbelâ İntikamının Alınmasına Başlanması :
Kerbelâ Katillerinin Yakalanıp Öldürülmelerine Devam Edilmesi:
Amr b, Haccac ve Arkadaşlarının Susuzluktan Ölmeleri :
Şebes b. Rib´î ile Sair Küfe Eşrafının Mus´ab b. Zübeyr´e Sığınmaları :
Şimr b. Zilcevşen´in Öldürülmesi :
Ömer b. Sa´d b. Ebî Vakkas´m Öldürülmesi:
Hakîm b. Tufeyl´in Öldürülmesi :
Mürre b, Münkız´ın Kaçıp Canını Kurtarması :
Zeyd b. Rukad´m Öldürülmesi :
Kendileri Ele Geçirilemiyerek Evleri Yıktırılanlar:
Amr b. Subeyh´ın Öldürülmesi:
Ebû Zür´a Oğullarının Öldürülmesi:
Muhammed b. Eş´as´ın Arattırılması ve Köşkünün Yıktırılması :
Muhammed b. Eş´as Hakkında Bilgiler:
Kays b. Eş´as´ın Öldürülmesi:
Esma b. Hârice´nin Korkusundan Zerve´de Oturması:
İbrahim b. Eşter´ih, lbn.i Ziyad´la Çarpışmak Üzre Tekrar Yola Çıkarılması:
Umeyr b. Hubab ve Arkadaşının İbrahim b. Esterle Görüşmeleri:
İbrahim b. Eşter´in, Ordusunu Savaş Nızamma Koyup ilerletmesi:
Abdullah b. Züheyr´in, Tecessüs îçin Vazifelendirilmesi ve Ades´Ie Konuşması:
İbrahim b. Eşter´in, Kumandanlara Hitabı:
İbn-i Ziyad´ın, Ordusunu Savaş Nizamına Koyması:
Çarpışmanın Başlangıcında, İbrahim b. Eşter´in Sol Kol Birliğinin Bozulması ve Abdullah b. Verka´m Onlan Başkumandan Çevresinde Toplaması:
İbrahim b. Eşter´in, Ordusuna Son Seslenişi ve Düşmana Hücuma Geçişi :
İbrahim b. Eşter´in, îbn-i Ziyad´ı ve Ordusunu Önüne Katıp Bozguna Uğratması´:
Umeyr b. Hubab´m, İş İşten Geçtikten Sonfra, İbn-i Eşter´in Yanma Gelmek İstemesi:
İbn-i Ziyad ve Husayn b. Nümeyr´in Öldürülmesi:
Şerik b. Cedîr-üt Tağlibî´nin Kahramianca Savaşması ve Şehid Olması:
ibn-i Ziyad´Ia Arkadaşlarının Başlarının Kesilmesi ve tbn.i Ziyad´ın Cesedinin Yakılması:
İbri-i Ziyad´m Burnundan Girip Ağzından Çıkan Yılan :
İbn.i Ziyad´ın Başı, Medine´de :
Muhtar´iri, Muhammed b. Hanefiyye´ye yazısı:
Muhammet! b. Hanefiyye´nin, Allah´a Hamd-ü Senası :
Muhtar´m Sevinci ve İbrahim b, Eşter´i Karşılamağa Çıkması :
Kerbelâ Cin ayetine Katılan İhtiyarın Başına Gelenler:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
KERBELA'NIN İNTİKAMINI ALMAK İSTEYEN KİŞİ
Kerbelâ İntikamını Almak Dâvasi İle Ortaya Çıkan İkinci Adam : Muhtar b. Ebl Ubeyd.üs Sakafı :
Şamlılarla çarpıştıktan sonra ricat eden Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinden Küfeli olanların Küfe´ye döndükleri sırada, Muhtar b. Ebî Ubeyd-üs Sakafî, Küfe zindanında mahbus bulunuyordu. [1]
Muhtar, Peygamberimizi.-ı zamanında Müslüman olmuştu. Kendisinin Sahâbe´den olup olmadığı belli değildir.
Muhtar, Sakîf kabilesinin büyüklerindendi. Rey ve görüş sahibi, hatip, cesur ve çok zeki idi. Dindarlığı azdı. [2]
Abdullah b. Ömer´in rivayetine göre: Peygamberimiz. Sakîf´ten bir Kezzab (Yalancı) bir de, çok adam öldürücü kişi çıkacağını haber vermigti.
Yalancı olanı, Muhtar b. Ebî Ubeyd, çok adam öldürücü olanı da, Hac-cac b. Yusuf du. [3]
Muhtar, kendisine, Allah tarafından vahiy ve ilham geldiğini, gaybı bildiğini iddia edecek kadar ileri gitmişti. [4]
Müslim b. Akil; Hz. Hüseyin tarafından Küfe´ye gönderildiği zaman, Küfe´de, Muhtar´ın evine inmiş, Ubeydullâh b. Ziyad gelip Küfe´de işe başlayıncaya kadar onun evinde kalmıştı. [5]
Haccac b. Yûsuf; Abdullah b. Zübeyr´in cesedini, astırdığı hurma ağacından İndirtip Yahudi kabirlerinin içine attırdıktan sonra Abdullah b. Zübeyr´in annesi Esma bint-İ Ebi Bekr´i, adam gönderip yanma getirtmek istedi. Esma, Haccac´m yanma gelmekten imtina etti.
Haccac -Ya benim yanıma gelirsin, yahut da, seni saç örgülerinden yakalayarak sürükleyip, getirecek olan kişileri gönderirim sana!» diyerek tekrar haber saldı.
Esmft, yine onun yarana gelmekten imtina etti ve Vallahi, beni, saç örgülerimden yakalayarak sürükleyecek olan kişileri bana göndermedikçe, senin mekanına dönmedi, uğramadı. [6]
Bunun üzerine Haccac, kalkıp Esinâ´nın yanından ayrıldı ve bir daha da onun ayak kaplarını aldıktan sonra acele Esmâ´nm yanına vardı ve «Allah düşmanına yaptığımı nasıl1 buldun?» dedi.
Esma «Gördüm ki; sen, onun üzerine yürüdün, dünyasını yıktın. O da, senin üzerine yürüdü, âhiretini yıktı!
Bana haber verildiğine göre: sen, ona (Ey İki Kuşaklı Kadının Oğlu!) di. yormuşsun.
Vallahi, ben, gerçekten İki Kuşakl: Kadm´ım!
ilen (Hicret gecelerinde) o iki kuşaktan blrisile Resûluüâh Aleyhisselâm´ın yiyeceğini, Ebû Bekir´in yiyeceğini, hayvanların erişemeyecekleri yere kaldı-np asıyordum.
Diğ&rine gelince, o da her kadının muhtaç olduğu ve ´kendisinden müstağni kalamayacağı fistanı ve entarisidir.
Fakat, sen şunu iyi bil ki: Resülullâh Aleyhisselâm, bize: Sakif kabilesi içinde çok yalancı bir kişi ile çok adam öldürücü bir kişinin çıkacağını haber vermıştir.
Çok yalancı olan kikinin (Muhtar b. Ebî Ubeyd-Easekafî) nin çıktığını gördük. Çok adam öldürücüye gelince, sanırım ki o da, yensin!» dedi. Bunun üzerine Haccac -Benim deri ayak kaplarımı bana gösterin!" dedi ve yanına gelmiyeceğim!- dedi.
Haccac´ın ele geçirip öldürdüğü İnsanların sayısı yüz yirmi bine dolmuştu. [7]
Muhtar´ın, Küfe´de Ayaklanmağa Niyetlenmesi ve Döğülüp Zindana Atılması :
Küfe Eşrafından ve Ehl-i Beyt Tarafdarlanndan Hâni b. Urve´nin, tbn-i Ziyad tarafından döğülüp haps edildiği ve Müslim b. Akîl´in, İbn-i Ziyad´ı köşkünde kuşattıktan sonra Küfeliler tarafından yapa yalnız ve yardımsız bırakıldığı ve duruma îbn-i Ziyad´ın hâkim olduğu sırada [8] Muhtar, kendi köyü olan Hutarniye (Lekıf) köyüne gitmiş bulunuyordu.
Muhtar, köyünden çıkıp akşamdan sonra Küfe´ye gelmiş, Fil kapısına kadar ilerlemişti.
îbn-i Ziyad; Amr b. Hureys´e, Sancak açmasını, Mescidde oturup bütün halkı Sancağın altında toplanmağa davet etmesini emr etmişti.
Muhtar; Fiî kapısında dikilip dururken, îbn-î Ziyad´m adamlarından Hâni b. Ebî Hayyet-ül Vâdiî, ona rastladı ve «Sen, burada ne için duruyorsun? Ne halkın yanındasın, ne de, evindesin?» diye sordu.
Muhtar «Sabaha çıkınca, sizin işlediğiniz çok büyük hatanızı, suçunuzu ele ahp ortalığı sarsmayı düşünüyorum!» dedi.
Hâni b. Ebî Hayye «Vallahi, sanıyorum ki: sen, kendini öldüreceksin!» dedikten sonra Amr b. Hureys´in yanma varıp Muhtar´la aralarında geçen konuşmayı ona haber verdi.
Amr b. Hureys, yanında bulunan Abdurrahman b. Ebî Umeyr´e «Kalk, amucanın oğlunun yanına var. Ona haber ver ki: o, adamının nerede bulunduğunu bilmiyor!
Sakın, kendi kendine bîr yol ve i§ tutmağa kalkmasın!» dedi, Abdurrahman, Muhtar´a gitmek üzre ayağa kalktı.
Zaide b. Kudâme, Amr b. Hureys´e «O, emân verdiğin takdirde, sana gelir.» dedi.
Amr b. Hureys «Ona, benim tarafımdan emân verilmiştir. Onun, vali îbn-i Ziyad´a karşı bir hareketi varsa, lehinde en güzel şekilde gehâdet mevkiinde bulunacağım ve kendisini en güzel şekilde kayıracağım!» dedi.
Zaide b. Kudame «Öyle olunca, inşâallâh hayırdan başka bir şey olmaz!»dedi.
Abdurrahman, Zaide ile birlikte Muhtar´ın yanma vardılar. Ona, îbn-i Ebî Hayye´nin ve Amr b. Hureys´in söylediklerini anlattılar. Kendi kendine bir iş tutmağa kalkışmaması için and verdiler ,
Bunun üzerine, Muhtar, îbn-i Hureys´in yanına vardı. Selâm verdi. Sabaha kadar onun Sancağı altında oturdu.
´Fakat, halk, .Muhtar´ın işini ve yaptığını anıyor ve konuşuyorlardı. Umâre b. Ukbe b. Ebî Muayt gidip bunu İbn-i Ziyad´a söyledi.
Güneş doğup yükseldiği zaman, îbn-i Ziyad´ın kapısı açıldı. îçeri girmeleri için, halka izin verildi.
Muhtar da, içeri girenler arasında idi.
îbn-i Ziyad, Muhtar´ı yanına çağırdı. Ona «Sen, îbn-i Akîl´e yardıma gelen cemâat içinde, imişsin?» dedi.
Muhtar «Ben, böyle bir şey yapmış değilim. Fakat, gelip Amr b. Hureys´-in Sancağı altına indim ve onunla birlikte geceledim, sabahladım.» dedi.
Amr b. Hur ey s «Doğru söylüyor o! Allah, sana iyilikler versin!» dedi.
İbn-i Ziyad, Muhtarın Önüne geldi ve elindeki değneğini kaldırıp yüzüne çarptı. Muhtar´ın göz kapaklarını yukarı fırlattı.
«Eğer, senin lehinde Amr b. Hureys´in şehâdeti olmasaydı, boynunu vururdum! Götürürüz bunu zindana!» dedi.
.Muhtar, zindana götürülüp orada haps edildi. Hz. Hüseyin´in Kerbelâ´da şehâdetine kadar zindanda kaldı.[9]
Muhtar´ın Zindandan Çıkarılması
Muhtar, Zaide b. Kudârne´yi, Medine´de oturan eniştesi Abdullah b. Ömer´e gönderdi. Zindandan çıkarılması için, İbn-i Ziyad´a emir vermesini Yezİd b. Muaviye´ye yazmasını ondan diledi.
Zaide, Medine´ye gidip durumu Abdullah b. Ömer´e bildirdi.
Muhtar´ın kız kardeşi ve Abdullah b. Ömer´in zevcesi Safiyye, kardeşinin 2indanda bulunduğunu öğrenince, feryad-ü figana başladı.
Abdullah b. Ömer de, Yezid b. Muaviye´ye bir yazı yazıp Zaide ile gönderdi.
Abdullah b. Ömer, yazısında şöyle dedi :
«İmdi, Ubeydullâh b. Ziyad, Muhtar´ı haps etmiş. O, benim kaim bira-derimdir. Ben, onun af ve selâmetini, halini düzeltmesini arzu ederim.
Allah, bize ve sana iyilikler versin.
Eğer, İbn-i Ziyad´a bu hususta yazı yazmayı,ve Muhtar´ın serbest bırakılmasını etnr etmeyi uygun görürsen, yap bu işi!.
Vesselâmü aleyk!»
Zaide, yazıyı yanına aldı. Hayvanına binip Şam´a, Yezid´in yanma vardı.
Yezîd, yazıyı okuyunca, güldü. Sonra da «Ebû Abdurrahman, kayırıyor. Onun böyle yapmağa hakkı var.» dedi ve îbn-i Ziyad´a şöyle yazdı :
«İmdi, yazımı görünce, Muhtar b. Ebî Ubeyd´İ serbest bırak. Vesselâmü aleyk!»
Zaide, Yezid´in mektubunu getirip îbn-i Ziyad´a verdi.
İbn-i Zİyad; Muhtar´ı, zindandan çıkarttı. «Sana, üç gün möhlet verdim. Eğer, üç günden sonra, seni Küfe´de görürsem, sana verdiğim emândan beriyim, uzağım!» dedi.
Muhtar, İbh-i Ziyad´ın yanından ayrılıp evine gitti. Üçüncü gün Küfe´-den ayrılarak Hicaz´a gitti. [10]
Muhtar´ın, Hâni b. Ebi Hayye İle Görüşmesi :
Hâni b. Ebî Hayyet-el Vâ´diî, Ramazan Omresi için Mekke´ye gelmişti. Orada Muhtar´Ia görüştüler.
Muhtar, ondan, halini ve Küfe halkının durumunu sordu.
Hâni de, ona bu hususta bilgi verdikten sonra, Küfelileri derleyecek toplayacak, tek görüş üzerinde birleştirecek bir adam bulunmadığını söyleyince, Muhtar «ben, Ebû İshak´im! Vallahi, onları hak üzerinde toplayacak, boş volda binitlenenleri yok edecek, her muannid cebbar ve zâlimi Öldürecek ben´im!» dedi.
Hâni «yazıklar olsun sana ey İbn-i Ebî Ubeyd! Gücün yeterse, halkı dalâlete bırakma! Amma, bu işin adamı sen değilsin, senden başkasıdır.
Eğer, sen, fitne ve fesad adamı olursan, halkın en kısa ömürlüsü ve en kötü amellisi olursun!» dedi.
Muhtar «ben, halkı, fitne ve fesad çıkarmağa değil, doğru yola ve birleşmeğe davet edeceğim!» dedi. Fırlayıp ayağa kalktı ve Küfe´ye gitmeğe hazırlandı. [11]
Muhtar´ın, Abdullah b. Kâmil´le Birlikte Küfe´ye Dönüşü:
Muhtar, Mekke´de Abdullah b. Zübeyr´in en yakın adamlarından oldu. Muhammed b. Hanefiyye´nin de, yanma gider, gelirdi.
Muhtar, bir gün, Muhammedi b. Haneffiyye´ye «Ben, Irak´a gideceğim´ dedi.
Muhammed b, Hanefiyye «git! Şu Abdullah b. Kâmil-ül Hemdânî´yi c yanında götür!» dedi ve Abdullah b. Kâmii´e gizlice «Ondan sakın. Bil ki or pek güvenilmez!» diye tenbihde bulundu.
Muhtar, Abdullah b. Zübeyr´in yanma gidip «Sen, benim Irak´taki me1 kiimi biliyorsun. Benim, orada bulunmam, senin için, şurada bulunmamda faydalıdır.» dedi.
Abdullah b. Zübeyr, izin verince, Abdullah b. Kâmil´le birlikte Irak´a h reket ettiler.
Uzeyb mevkiine geldikleri zaman, Muhtar, Abdullah b. Kâmii´e «Ban, Küfe halkı hakkında bilgi ver!» dedi.
Abdullah b. Kâmil «Halkı, kaptansız dolaşan bir gemi halinde geride t rakmıştım!» dedi.
Muhtar «Ben, o geminin kaptanıyım!» dedi. [12]
Muhtar´ın, İbnül Irk ve Seleme b. Mersed´le Görüşmeleri :
Sakîf´in âzadlısı îbn-ül Irk, Hicaz´dan dönerken Muhtar´a rastladı, onu la selâmlaştılar.
îbn-ül Irk, Muhtar´ın göz kapaklarının yukarı fırlamış olduğunu görü ce «Allah, geçmiş eylesin! Ne oldu gözüne?» diye sordu.
Muhtar «Gözlerime, zâniyenin oğlu (tbn-i Ziyad) değnekle çarptı. Gözl rim, gördüğün hale geldi!» dedi:
îbn-til Irk «Onun parmakları çolak olmadı mı?» dedi.
Muhtar «Eğer, ben de, onun parmaklarım, damarlarını ve azalarını pa ça parça kesmezsem, Allah, beni öldürsün!» dedi.
îbn-i Irk, Muhtar´ın bu sözüne şaştı ve «Allah, sana iyilikler versin! S bunu yapacağını nereden biliyorsun?» dedi.
Muhtar «Sen, benim söylediğim sözü aklında tut! Onun, doğru olduğuı göreceksin!» dedi.
Taf´da´ (Kerbelâ´da) zulmen şehid edilen Müslümanların Seyyid´i Hz Hüseyin´in ve oğlunun kanlarının aranması ve intikamlarının alınması baf açılınca da, Muhtar «Rabb´ına and olsun ki: O´nun öldürülmesine kargılık olarak Yahya b. Zekeriyya Aleyhisselâmın kanı karşılığında öldürülenler sayısı kadar [13] onlardan öldüreceğim!» dedi.
îbn-ül Irk «Sübhânallâh! Bu da, en şaşılacak bir haberdir doğrusu!» dedi.
Muhtar «Sana söylemiş olduğum bu sözü de, aklında tut! Onun da doğru olduğunu göreceksin!» dedi. Hayvanını yürütüp yoluna devam etti, [14]
Muhtar, yolda Seleme b. Mersed-ül Hemdânî´ye rastladı.
Seleme, Arapların en cesuru idi. Kendisi, çok dindardır Birbfrlerile mu-safaha ettiler.
Muhtar, ona, Hicazdaki durumu haber verdi. «Sen de, bana Küfe´deki halktan bilgi ver?» dedi.
Seleme «Çobanlarım gayb etmiş koyun sürüsü gibidirler!» dedi.
Muhtar «Ben, onları en, güzel şekilde idare eder ve erişecekleri sonuca ep iyi eriştiririm!» dedi.
Seleme «Allâh´dan kork! îyi bil ki: ölecek,, diriltilecek ve muhasebe olunacaksın.
Amelin hayırlı ve iyi ise, hayırla mükâfatlanacaksın.
Amelin şerli ve kötü ise, ona göre cezasını çekeceksin!» dedi. Ayrıldılar.[15]
Muhıtar´in Küfe´deki Temas ve Faaliyetleri :
Muhtar, Cuma günü Bahr-ül Hîre´ye geldi, tnip orada gusl etti. Hafifçe yağ süründü. Elbisesini giydi. Sarığım sardı. Kılıcım kuşandıktan sonra hayvanına bindi. Sekûn Mescidine ve Kinde namazgahına uğradı.
Uğradığı meclislerden, oturanlara selâm vermedikçe, geçmedi ve «Sizi, gelmesini arzuladığınız yardım ve zaferle müjdelerim!»dedi.
Muhtar, Zühl ve Hucr oğulları Mescidine uğradı. Oralarda kimseyi bulamadı. Halk, Cuma namazına gitmişlerdi.
Muhtar, Beddâ´oğullarına uğradı. Ubeyde b. Amr-ul Beddiy-yül Kindî´yi buldu, ona selâm verdi ve «Seni, yardım, kolaylık ve zaferle müjdelerim!» dedi.
Ubeyde b, Amr; halkın en cesuru, en kuvvetli şairi ve Hz. Ali´ye en çok sevgi ve bağlılık göstereni idi.
Ubeyde, Muhtar´a «Sen, bizi müjdeledin. Allah da, seni hayırla müjdelesin! Sen, bize bunu biraz açıklasan olmaz mı?» dedi.
Muhtar «Olur! Geceleyin evde yanıma gel!» dedi ve haramları helallaş-tıranların Öldürülmesi ve Peygamber Evladlarınm kanlarının aranması, intikamlarının alınması için kendisine yardımcı olmalarını mescid müdavimlerine duyurmasını, ondan istedi. Hind oğulları yurduna hangi yolla ve nasıl gidileceğini de, sordu.
Ubeyde «Beni, biraz bekle. Ben, sana kılavuzluk edeyim!» dedi. Atını getirtip üzerine bindi, tkisi birlikte Hind oğullarına gittiler.
Hind oğulları yurduna varınca, Muhtar, Ubeyde´ye «Bana, İsmail b. Kesîr´in evini göster!» dedi.
Birlikte gidip İsmail b. Keşîr´in evine vardılar. îsmail b. Kesîr, dışarı çıktı. Selâmlaştılar ve musâfaha yaptılar.
Muhtar, onu da, zaferle müjdeledikten sonra «Sen ve kardeşin, gece yanıma geliniz. Size, istediğiniz her şeyi ben getireceğim!» dedi.
Muhtar, Cüheyne mescidine uğradı. Sonra, Küfe´nin Fil kapısına kadar gitti. Hayvanım ıhdırıp mescide girdi. Mescidde bulunan halk, onu tanıdılar ve «Bu, gelen, Muhtar´dır!» dediler.
Muhtar, mescidin direklerinden bir direğin dibinde namaz kıldı.
Sonra, kamet getirildi. Cemâatle namaz kıldı. Namazdan sonra başka bir direğin yanına varıp Cuma namazüe ikindi namazı vakti arasında yine namaz kıldı. İkindi namazını da, cemaatla birlikte kılıp mescidden ayrıldı.
Hemdan halkının toplu bulundukları yere uğradı. Onlara da «Sizi müjdelerim. Ben, size, sevineceğiniz şeyle geldim!» dedikten sonra oradan ayrılıp evine gitti. [16]
Muhtar´ın Küfe´ye gelişi, Yezid b. Muaviye´nin ölümünden altı ay sonra, Hicretin altmış dördüncü yılında Ramazan ayının ortalarında idi. [17]
Muhtar´ın, Ehl.i Beyt Tarafdarlarını Kendisinin Yanında Toplanmağa Davet ve Teşvik Etmesi :
Ubeyde b. Amr ile İsmail b. Kesîr, sözleşildiği üzere, geceleyin Muhtar´-m evine gittiler.
Muhtar, onlardan, halkın işini ve Ehl-i Beyt Tarafdarlannın durum ve tutumlarını sordu.
Bunlar da «Ehli Beyt Tarafdarları, Süleyman b. Sured´in başında toplandılar. Çok geçmeden ayaklanacak, ortaya çıkacaklar!» dediler.
Muhtar, Allah´a hamd-ü sena etti ve Peygamber Aleyhisselâma Salat-ü selâm getirdikten sonra :
«İmdi, size derim ki: Mehdî b. Vasi Muhammed b. Ali, beni, size Emin, Vezir ve Seçilmiş Emir olarak gönderdi.
Haksızlarla çarpışmayı, Ehl-İ Beyt´in dökülen kanlarını aramayı, zaif-lerin üzerinden zâlimleri def etmeyi bana emr etti!» dedi.
Muhtarın düvetine ilk İcabet ve ellerini onun eline koyup bey´at eden, Ubeyde b. Amr ile İsmail b. Kesîr oldu.
Muhtar; Süleyman b. Sured´in başında toplanan Ehl-i Beyt Tarafdarla-nna haber gönderip «Ben, size, bütün işlerin idare edicisi, Fazilet mâdeni, Vasinin Vasisi olan İmam Mehdî tarafından gelmiş bulunuyorum.
Onun emrinde şifâ, örtülü ve kapalılara açıklık getirme, düşmanları öldürme, nimetleri tamamlama vardır!
Süleyman b. Sured (ki Allah,, bize ve ona iyilikler versin) o, bu yolda, kuru ekmek parçasından, çürük, kırık, işe yaramaz sırçadan başka bir şey değildir!
O, ne işler hakkında bir tecrübe sahibidir, ne de, kendisinin harp fenninde bilgisi vardır.,
O, ancak kendisim ve sizi öldürtmek için ortaya çıkmak istiyor!
Ben ise, ancak, bana yapıldığı şekilde hareket edeceğim. Ben, bu hususta düşmanınızı Öldürmek, kalblerinize şifâ vermek üzre emr edilmiş, vazifelendirilmiş bulunuyorum.
Sözlerimi dinleyiniz ve emrime itaat ediniz!
Beti, sizin bütün düşündüklerinizi, tasarladıklarınızı gerçekleştirmeye kefilim!» dedi.
Muhtar´ın bu sözleri, çok geçmeden, Ehl-i Beyt Tarafdarları üzerinde az çok tesir gösterdi. [18]
Muhtar, zaman zaman adamlarına «Görüyor musunuz şu Süleyman b. Sured ne yapmak istiyor?
0, ancak, kendisini ve sizi Öldürmek için ortaya çıkmak istiyor!
Halbuki, onun, ne harpler hakkında bir görüşü, ne de, bilgisi vardır.» demekten geri durmayordu. [19]
Fakat, Ehl-i Beyt Tarafdarlarından, kabile Reislerinden ve Eşrafdan olanlar, hep Süleyman b. Sured´le birlikte bulunuyorlardı.
Çünki, o Ehl-i Beyt Tarafdarlafınm en büyüğü, en yaşlısı idi. Ona, hiç kimseyi denk tutmamakta idiler.
Ehl-i Beyt Tarafdarlanndan az bir kısmı ise, Muhtar´a meyi etmişti.
Süleyman b. Sureci, Muhtar´a, Allah´ın yarattıklarının en ağır geleni ve en çekilmezi idi.
Süleyman b. Sured, harekete geçmek istediği ve harekete geçtiği zaman, Muhtar, harekete geçmek istemedi. Süleyman b. Sured´in teşebbüsünün neticesi ne olacağını bekledi. Ehl-i Beyt Tarafdarları işinin er geç kendisi üzerinde toplanacağım ummakta idi.[20]
Muhtar´ın Tekrar Zindana Atılması :
Süleyman b: Sured, ortaya çıkıp Cezire´ye doğru hareket ettiği sırada; Ömer b. Sa´d, b. Ebî Vakkas, Şebes b. Rib´î ve Yezid b. Haris, Rüveym, Küfe Valisi Abdullah b. Yezîd´in ve Küfe Haraç Âmili îbrâhim b. Muhammed´in yanına giderek «Muhtar, sizin için, Süleyman b. Sured´den daha tehlikelidir.
Çünki, Süleyman, yurdunuzdan ayrılıp sizin düşmanınızla çarpışmağa, onu tahkir ve tezlile gitmiştir.
Muhtar ise, şehrinizde bulunuyor ve size saldırmak İstiyor. Gidip onu zincire vurunuz. Halkın işi düzelinceye kadar zindanda tutunuz!» dediler.
Muhtan´ın bir şeyden haberi yokken, evini kuşattılar. Kendisini içeriden çıkardılar.
İbrahim b. Muhammed, vali Abdullah b. Yezid´e «Onu, sim sıkı bağla. Yaya ve yalın ayak yürüterek götür!» dedi.
Abdullah b. Yezîd «Sübhânallâh! Ben, onu, yaya olarak ta, yalın ayak ta yürütmem!
Bu adam, bize karşı düşmanlığını açığa vurmadıkca, veya bizimle çarpışmağa kalkmadıkça, ben, bu işi yapmam!
Biz, onu, ancak bir zan üzerine yakalamış bulunuyoruz!» dedi.
İbrahim b. Muhammed, Muhtar´a «Ey îbn-i Ebî Ubeyd! Senin karışıklık çıkarmak maksadile halkı aldatmağa kalkıştığın bize haber verilmedi mi sanıyorsun?» dedi.
Muhtar «Benim hakkımda sana erişen haber, bâtıl ve boş haberden başka bir şey değildir.
Ben, senin babanın ve dedenin karışıklık çıkarmak maksadile halkı Öğütleyip aldattığı gibi, halkı aldatmaktan Allah´a sığınırım!» dedi.
İbrahim b. Muhammed, Muhtar´dan bu sözü işitince, bir daha ağzını açmadı.
Muhtar, siyah bir katıra bindirildi.
İbrahim b. Muhammed, VâHye «Ona bukağı vurmayacak mısın?» diye soröu.
Vali «Ona, zindan bukağası, yeter!» dedi.[21]
Muhtar´ın Zindandaki Yemini :
Muhtar, zindanda kendisini ziyarete gelenlere :
«Denizlerin, hurma ve diğer ağaçların, ıssız çöllerin, Meleklerin, seçkin ve hayırlı kişilerin Rabb´ına and olsun ki: dinin direklerini dikinceye, Müslümanların başlarının ağrısının dindiğini, geçtiğini, Mü´minlerin kalb yaralarının iyileştiğini görünceye ve Peygamberlerin İntikamını alıncaya kadar her cebbar ve gaddar bütün yardımcılarının arasında en keskin kılıçla öldüreceğim!
Bu yolda ne dünyanın zevali beni kaygılandıracaktır, ne de, ölümden kaygılanacağım!» diyerek yemin etti.
Muhtar, bu sözünü, zindanda ziyaretine gelenlere tekrarladı. [22]
Muhtar´ın, Eifâa b. Şeddad´la diğer Ehl.i Beyt Tarafdarlanna Yazısı :
Ilifâa b. Şeddad; Aynül Verde´den geldiği zaman, Muhtar, zindanda bulunuyordu.
Muhtar; zindandan, Rifâa b. Şcddad´a bir yazı yazdı ve yazdığı yazıda, sağ olarak dönüp gelenlere «Hoş geldiniz!» dedikten ve kendilerini, Allah´ın, en büyük ecir ve sevaplarla mükâfatlandırmasını, ölenlerin ruhlarını da, Peygamberler, Sıddîkler, şehidler ve sâlihlerin ruhlarile birlikte bulundurmasını diledikten sonra şöyle dedi:
«Ben, tayin edilmiş Emtr´irn, Güvenilmiş kişiyim. Ordu kumandanıyım.
Cebbarlarla çarpışacağım. Din düşmanlarından intikam alacağım. Zâlimleri, haksızları zincirlere vuracağım!
Hazırlık yapınız ve hazırlanınız. Sevininiz ve sevindiriniz.
Sizi, Allah´ın Kitabına ve Peygamberinin Sünnetine sarılmağa ve Ehli Beyt´inin dökülen kanlarını aramağa, intikamlarını almağa, zâlimlere kargı zaifleri korumağa, haramları helallaştırıcılarla cihada davet ediyorum!» [23]
Muhtar, Süleyman b. Sured´in arkadaşlarına yazdığı ikinci yazısında da şöyle dedi:
«İmdi, o hak yolundan sapmış, haramları helallaştırmış olanlarla çarpışarak dönüşünüz dolayısile, Allah, ecrinizi büyütsün ve günahınızı düşsün!
Sizin harcadığınız her şey, geçtiğiniz, aştığınız her yokuş, attığınız her adımla Allah, ancak sizin derecenizi yükseltmiş ve sizin için hasene yazmıştır ki onu, Allâh´dan başkası sayıp bitiremez.
Sevininiz! Ben, sizin yanınıza geleceğim.
Allah´ın iznile, şark-garp arasındaki düşmanlarınızı kılıçla ayırd edecek, Allah´ın iznile onları birbiri üzerine yığarak veya teker teker veya çifter çifter öldüreceğim!
Size yaklaşan ve yakınlık gösterenleri, Allah, genişliğe ve doğru yola eriştirsin!
Size karşı koyanları ve sizden kaçınanları da, uzaklaştırsın, kahr etsin! Ey doğru yolu bulmuş olan kişiler! Sizlere selâm olsun!»
Muhtar´in bu mektubunu; Leys b. Abdulkays oğullarından Seyhan b. Amr, külahının astarile yüzü arasında saklayarak, Rifâa b, Şeddad-ül Fit-yânî, Müsennâ b. Muharribe, Sa´d .b. Huzeyfe, Yezîd b. Enes, Alımer b. Şu-meyt-ül Ahmesî, Abdullah b. Şeddad-ül CüŞemî ve Abdullah b. Kâmil´e götürdü.
Muhtar´ın yazısı kendilerine okununca, bunlar, Abdullah b. Kâmil´i, Muhtar´a yolladılar.
Abdullah b. Kâmil´e «Sen, dediler, ona, tarafımızdan de ki: (Yazım okuduk.
Bizim, nerede yanma gelmemizi istiyorsan, hemen yola çıkıp gelelim.»
Abdullah b. Kâmil, Küfe´ye gidip zindanda Muhtar´ın yanına girdi. Kendisinin ne İş için gönderildiğini, Ehl-i Beyt Tarafdarlarının hemen toplanıp yanına geleceklerini ona haber verdi.
Muhtar «Siz. şimdi bunu yapmayınız. Ben, bu günlerde bu iş için ortaya çıkacağım!» dedi.[24]
Muhtar´ın, Abdullah b. Ömer´e Yazısı :
Muhtar, Zerbiy diye anılan uşağını Abdullah b. Ömer´e gönderdi. Ona bir yazı yazdı. Yazdığı yazısında şöyle dedi:
«İmdi, ben, haksız yere haps olundum.
Valiler, benim hakkımda hep yalandan zan beslerler.
Allah, seni rahmetile esirgesin! Sen, benim için şu iki zalim kişiye kısa ve yumuşak bir yazı yaz.
Belki, Allah, beni, Senin lutf-u bereketinle onların ellerinden kurtarır. Vesselâmü aleyk!»[25]
Muhtar´ın, Kefalet ve Yeminle Zindandan Çıkarılması :
Muhtar´ın yazısı üzerine, Abdullah b. Ömer, Küfe Vâlisile Haraç Âmiline şöyle yazdı:
İmdi, bilirsiniz ki: benimle Muhtar b. Ebî Ubeyd arasında hısımlık, sizinle benim aramda da, dostluk ve sevgi vardır.
Aramızdaki samimiyet adına size and veriyorum; Bu yazımı görünce, onu, serbest bırakınız!
Vesselâmü aleyküme ve rahmetullâh!»
Abdullah b, Ömer´in yazısı vâÜ Abdullah b. Yezîd´le Haraç Âmili İbrahim b. Muhammed´e verilince, Muhtar´a şahsan kefil olmak üzre kefiller çağırdılar.
Muhtar´ın adamlarından bir çok kimseler gittiler.
Yezîd b. Haris, Vali Abdullah b. Yezîd´e «Şunların hepsini kefil alıp ta ne yapacaksın? Onların tanınmış Eşrafından onunu kefil al, diğerlerini bırak!» dedi. Öyle yaptılar..
Muhtar´a kefil olunduğu zaman, Abdullah b. Yezîd´le İbrahim b. Muham-med, onu çağırdılar.
Muhtar da; kendisinden başka ilâh bulunmayan, görüneni, görünmiyeni bilen, Rahman ve Rahîm olan Allah´ın ismini anarak, onların başlarına derd açmak. Küfe´de hâkim bulundukları müddetçe aleyhlerinde kıyama kalkışmak istemiyeeeğtne, eğer böyle bir şey yaparsa, Kabe´nin büyük kapısı önünde bin deve kurban ve kadınlı erkekli bütün kölelerini âzad edeceğine yemin ettikten sonra çıkıp evine gitti.
Humeyd b. Müslim der ki «Bundan sonra, Muhtar´dan işittim. Diyordu ki: (Allah, cezalarını versin! Onlar, ne kadar ahmaklar!
Yaptığım bu yeminlerde benim duracağımı mı sanırlar?!
Onların, Allah ismini anarak yapmamı istedikleri ve benim de, yapmış olduğum yemini, ileride bırakıp bozup onların üzerine yürümeyi, onlardan el çekmekten daha hayırlı görürsem, üzerlerine yürür, yeminimden dolayı da, keffâret veririm! Varsın bin deve kurban edecekmişim, edeyim! Bu, bana, ağızdan çıkandan daha kolaydır.
Beni, ne bin devenin bedeli, ne de bütün kölelerimi azadlamıs olmak korkutur! .
Vallahi, ben, aykırı ve uygunsuz bir işimden dolayı tevbe etmeyi daha
çok arzu ederim. Bir daha kölelere mâlik olmayacakmışım, olmayayım!)»[26]
Muhtar´a, Zindanda. Bey´at Eden Kişiler ve Ehl-i Beyt Taraftarlarının, Onun Başında, Toplanmağa Başlamaları
Muhtar´a, zindanda şu beş kişi bey´at etmişti :
1. Sâib b. Mâlik-ül Eg´arî,
2. Yezîd b. Enes,
3. Ahmer b. Şumeyt,
4. Rifâa b. Şeddad-ül Fityânî,
5. Abdullah b. Şeddad-ül Cüşemî.
Muhtar, zindandan çıkıp evine geldiği zaman, Ehl-i Beyt tarafdarlar, onun başında toplanmağa başladılar.
Abdullah b. Zübeyr; Abdullah b. Yezîd´le İbrahim b. Muhammed´i Küfe´den azl ve bunların yerine Abdullah, b. Mutİ´i tayin edip gönderinceye kadar, Muhtar´m adamları çoğalmakta, işi kuvvetlenmekte ve sağlamlaşmakta devam etti. [27]
Abdullah b. Muti´nin Küfe´ye Gelip İşe Başlaması:
Abdullah b. Muti´, Hicretin altmış beşinci yılında Ramazan ayının çıkmasına beş gün kala,Perşembe günü Küfe´ye geldi.
Eski vali Abdullah b. Yezîd´e «Yanımda kalmak istersen, sana iyi arkadaşlık eder, seni ağırlarım.
Mü´mkıler Emîri Abdullah b. Zübeyr´in yanına gitmek istersen, git!» dedi.
İbrahim b, Muhammed´e de «Mü´minler Emîrinin yanma git!» dedi.
Abdullah b- Muti, Küfe´de namaz kıldırmak ve Haraç işleıüe uğraşmağa başladı.
îyas b. Mudârib-iü îclî´yi Emniyet ve Muhafaza âmiri tayin etti. İyi hareket etmesini, fakat, şüpheli kimselere karşı şiddetli davranmasını ona emr etti.
Abdullah b. Muti, mescide gidip minbere çıktı. Allah´a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle konuştu :
«İmdi, Mü´minler.Emîri Abdullah b. Zübeyr; beni, sizin gelirinize ve hu-dud boylarınıza gönderdi ve ganimetlerinizi toplamayı ve siz razı olmadıkça, ganimet fazlasını sizden almamayı bana emr etti.
Ren, bu hususta Ömer b. Hattab´ın vefatı sırasında bana tavsiye ve Osman b. Affan´ın da, Müslümanlara tatbik ettiği üzre, hareket edeceğim.
AUâh´dan korkunuz, istikamet itere bulununuz. îhtilaf ve karışıklık çıkarmayınız.
Akılsız ve beyinsizlerinizin ellerini tutunu?., onların uygunsuz hareketlerine eflgel olunuz.
Böyle yapmadığınız takdirde, kendinizi kabahatli görünüz, beni kınamayınız.
Vallahi, bozuk fikirli asîleri vurup öldüreceğim!
Eğriliğini sezdiğim, şüpheli kişiler üzerinde de duracağım!»
Sâib b. Mâlik-ül Eş´arî, ayağa kalkıp «İbn-i Zübeyr, rızamız olmadıkça, ganimet fazlasını bizden istememeyi sana emr ettiğini söyledin
Biz de, zaten ganimet fazlasını bizden almana razı değiliz. O, ancak, bizim aramızda bölüştürülecek ve bizim hakkımızda Ali b. Ebî Talib´in tatbik ettiği şekil, tatbik edilecektir.
Ganimetlerimiz hakkında Osman´ın ve Ömer b. Hattab´ın tatbikatı bize gerekmez. Bunlar, bize zararlı olmuştur..» dedi.
Yezid b, Enes «Sâib b. Mâlik, doğru söyledi. Bizim görüşümüz de, onun görüşü gibidir, sözümüz, onun sözü gibidir» dedi.
Abdullah b. Muti «Ben, sizin istediğiniz şekilde hareket edeceğim!» deyip minberden indi. [28]
Muhtar´ın, İlk Sıralarda Abdullah b. Muti tle Abdullah b. Zübeyr´i Tutar Gibi Görünmesi:
Muhtar, Küfe´de, Önceleri, Abdullah b, Muti´nin yanına sık sık gider, gelir, Abdullah b. Zübeyr´i de, tutar gibi görünür, fakat, gizlice yererdi.
Tarafdarları çoğaldıktan sonra îbn-i Zübeyr´e karşı cebhe almağa, Mu-hammed b, Hanefiyye´nin halini, vera* ve takvasını Övmeye, kendisini Küfe´-ye Onun göndermiş olduğunu söylemeğe ve halkı Muhammed b. Hanefiyye´ye bey´at etmeğe davete başlamıştı. [29]
Küfe Emniyet Âmirinin, Muhtar Hakkındaki Görüşü ve Teklifi:
Küfe Emniyet Âmiri İyas b. Mudârib, Vali Abdullah b. Muti´e gidip «Saib b. Mâlik, Muhtar´ın adamlarının Reîslerindendir.
Ben, Muhtar´ın, ortalığı karıştırmayacağından emi*? değilim. Ona, adam gönder. Kendisini yanına getirt. Yanına gelince, halkın işi düzelinceye kadar onu zindanında haps et.
Çünki, casuslarım, bana gelip onun işini haber verdiler. Şehirde ayaklanmak için onun başında toplanılıyormuş!» dedi.[30]
Muhıtâr´ın, Vali Köşküne Davet Edilmesi:
Vali Abdullah b. Muti; Zaide b. Kudâme ile Hemdan´dan Hüseyin b. Ab-dullâh-ül´ Bürsümî´yi Muhtar´a gönderdi.
Bunlar, gelip Muhtar´ın yanına girdiler. Ona «Valinin emrine icabet et!» dediler.
Muhtar, elbisesini getirtti. Hayvanının eyerlenmesini emr etti. Onlarla gitmek için, elbisesini giyinmeğe gitti. Giyinirken elbisesinin hışıltısı işitilmekte idi.
Zaide b. Kudâme, yüce Allah´ın :
«Hani, bir zaman, o küfr edenler, seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri, yahut yurdundan zorla çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı.
Onlar, bu tuzağı kurarlarken, Allah da, onun karşılığım yapıyordu.
Allah, tuzak kuranlr a mukabele edenlerin hayırlısıdır. (Enfal: 30)» mealli âyetini okudu.
Muhtar, işin farkına vardı. Oturdu. Sonra, elbisesini üzerinden çıkardı ve: «Üzerime kadife (yorgan) örtünüz. Ben, kendimde şiddetli hararet ve titreme (ısıtma) buluyorum.
Siz, İbn-i Muti´e dönünüz. Üzerimdeki hali, hastalandığımı ona bildiriniz!» dedi.
Zaide «Ben, öyle yaparım» dedi.
Muhtar, Hüseyin b. Abdullah´a «Ey Hemdanlı kardeş! Sen de, onun yanında beni mazeretli göster. Bu, senin için hayırlı olur!» dedi.
Hüseyin b. Abdullah der ki «Kendi kendime: (Vallahi, onun istediği şeyi tebliğ etmeyeceğim. Ben, yarın onun meydana çıkıp beni öldürmeyeceğinden emin değilim!) dedim.
Fakat, Muhtara: (Olur! İbn-i Muti´in yanında seni mazeretli gösterir, istediğin her şeyi ona eriştiririm!) dedim.
Muhtar´ın yanından ayrıldığımız sırada, kapısında adamları ve içende de, pek çok cemâat bulunuyordu.
Abdullah b. Muti´in köşküne doğru yürüdük.
Zaide b. Kudâme´ye (Ben, senin o âyeti okuduğun zaman, Muhtar´a, onunla neyi anlatmak istediğini sezdim.
Biliyorum ki o, bizimle gelmek için kalktığı, elbisesini giyindiği ve hayvanını eğerlettiği halde, gelmemesi için senin anlatmak istediğin şeyi anlayınca, gelmekten vaz geçti!) dedim.
Zaide, böyle bir maksadı olduğunu inkâr etti. Ona (Yemin etme. Vallahi, ben, ne senden, ne de ondan, hoşunuza gitmiyeeek bir şey söylerim.
İyi biliyorum ki, sen, ona karşı şefkatlisin.
Her kişinin, amucası oğluna karşı duyduğu şefkati, sen de, ona karşı duyuyorsun!) dedim.
İbn-i Muti´in huzuruna girdik. Muhtar´ın hasta ve hastalığının da, ne olduğunu haber verdik ve tasdik ettik.»[31]
Muhtar Hakkında Kendi Adamları Tarafından Gizlice Tahkikat Yapılması:
Muhtar, Muharrem ayında ayaklanmak istediğinden, evinin çevresinde toplanmaları için adamlarına haber gönderdi.
Muhtar´ın adamlarından Şibam Abdurrahman b. Şureyh, çok şerefli ve itibarlı bir kişi idi.
Bu zat; Saîd b. Munkız-üs Sevrî, Si´r b. Ebî Si´r-ül Hanefî, Esved b. Ce-râd-ul Kindî ve Kudâme b. Mâlik-ül Cüşemî ile buluşarak Si´r-ül Hanefî´nin evinde toplandılar.
Şibam, Allah´a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle konuştu :
«İmdi, ben, derim ki: Muhtar; bizi ortaya çıkarmak, ayaklandırmak istiyor. Kendisine, bu hususta bey´at da etmiş bulunuyoruz.
Fakat, kendisini, Muhammed b. Hanefiyye´nin bize gönderip göndermedi-. ğini-kesin olarak bilmiyoruz.
Muhammed b. Haneffiyye´ye gidip Muhtar´ın geldiğini ve bizi davet ettiği şeyi Ona haber verelim.
Eğer, bizim, ona tabi olmamıza müsâade ederse, tâbi olalım.
Bizi, tâbi olmaktan nehy ederse, onun başına toplanmaktan kaçınalım.
Vallahi, dünya işlerinden, bizim için dinimizin selâmeti kadar arzu ve tercih edilir bir şey olamaz!» dedi.
Şibam´a «Allah, sana doğru yolu göstermiştir. Çok yerinde bir görüş ortaya koydun. Sen, bizi, istediğin zaman götür!» dediler.
Bunlar, günlerden bir gün, gitmek üzre söz birliği ettiler. Başlarında Şi-bam Abdurrahman b. Şureyh olduğu halde, gidip Muhammed b. Hanefiyye´-nin huzuruna çıktılar.
Muhammed b. Hanefiyye, Küfe halkının durumunu sordu. Bunlar da, hem halkın durumunu, hem de, kendi durumlarını Ona haber verdiler.
Esved b. Cerâd-ul Kindî der ki Muhammed b. Hanefiyye´ye: (Sana, bizim arz edilecek bir hacetimiz, bir dileğimiz var?) dedik.
(Gizli mi, açık mı?) diye sordu. (Hayır, açık değil, gizlidir!) dedik.
(Öyle ise, biraz yavaş olunuz, acele etmeyiniz!) dedi.
Biraz bekledik. Tenha bir köşeye çekildi. Bizi de, oraya çağırdı. Kalkıp yanma vardık.
Şibam Abdurrahman b. Şureyh, söze başladı. Allah´a hamd~ü sena ettikten sonra şöyle konuştu :
(İmdi, Allah, siz Ehl-i Beyt´i faziletle, herkese üstünlükle nasiplendirdi. Peygamberlikle şereflendirdi. Sizin bu ümmet üzerindeki hakkınızı büyük kıldı.
Sizin hakkınızı, ancak görüşte aldananlar, nasipsizler bilmezler ve inkâr ederler.
Hüseyin Rahmetullâhı aleyh ile siz musibet ve felâketin en büyüğüne uğradınız.
Bu musibet, yalnız size değil, bütün Müslümanlara âiddir.
Muhtar b. Ebî Ubeyd, bize geldi. Sizinle görüşüp bize geldiğini söyledi ve bizi, Allah´ın Kitabına ve Peygamberi Aieyhisseîâmın Sünnetine, Ehl-i Beyt´in dökülen kanlarını, aramağa, intikamlarını almağa, zâlimleri zaifler üzerinden def etmeğe davet etti.
Biz de, bu hususta ona bey´at ettik.
Sonradan, biz, Senin yanına gelip onun tarafından davet edildiğimiz şeyi Sana arz etmeyi düşündük,
Eğor, ona tâbi olmamızı, uygun görür, emr edersen, tâbi olacağız.
Bizi, ona tâbi olmaktan nehy edersen, ondan kaçınacağız?)
Abdurr anman´dan sonra, birer birer, onun konuşmasına benzer konuşma yaptık.
Muhammed b. Hanefiyye, konuşmaları dinledi.
Konuşmalar bitince, Allah´a hamd-ü sena ettikten ve Peygamber Aleyhis-selâraa Salât-ü selâm getirdikten sonra şu konuşmayı yaptı :
(Siz, Allah´ın, fazileti ve üstünlüğü bize tahsis ettiğini söylediniz.
Şüphe yok ki Allah, onu, dilediğine verir. Allah, büyük fazl-u ihsan sahibidir. Bu lutfundan dolayı Allah´a hamd olsun.
Hüseyin´le büyük bir musibete uğradığımızı söylediniz. Bu, Zikr-i Hakîm´-de vardı ve o, bir Melhame (büyük, çetin bir Öldürme vakası) idi. Hüseyin´in alın yazısı idi.
Allah, Onu, bununla şereflendirmek, o kavm karşısında derecelerle yükseltmek, başkalarım da, alcaltmak için Ona bunu nasib ve ihsan etmiştir.
- Allah´ın emri, yerine gelir. (Nisa: 47)
- Allah´ın emri, behmehal yerini bulan bir kaderdir. (Ahzab: 38)
Dökülen kanlarımızı aramağa ve intikamımızı almağa, sizi davet işine gelince: vallahi, düşmanlarımıza karşı, Allah´ın, yarattıklarından dilediği kimse ile bize yardım etmesini umar ve özlerim.
Benim söyleyeceğim sözüm, bu kadardır. [32]
Biz, nerede olursa olsun, Allah´ın hisab, sevab ve mükâfatını düşünürüz.
Ben, kendim için, dünyada haksız yere bir Mü´minin öldürülmesini arzu etmem..
Yalancılardan sakınınız. Kendinizi ve dininizi gözetiniz. "[33] Kendim ve sizin için Allâh´dan yarlığanmak dilerim.)
Muhammed b. Hanefiyye´nin yanından çıktık. O (Düşmanlarımıza karşı, Allah´ın, yarattıklarından dilediği kimse ile bize yardım etmesini umar ve arzu ederim!) sözüyle, bizim, Muhtâr´a tâbi olmamıza izin verdi. Ona tâbi olmamızı istemeseydi, bize (vapmaymız!) derdi dedik. Küfe´ye geldik.
Ehl-i Beyt Tarafdarlarmdan, gideceğimizi bildirdiğimiz bizim görüşümüzde olan kardeşlerimiz, bizim gelmemizi bekleyorlardı.
Biz, Muhammed b. Hanefiyye´nin yanına gittiğimiz zaman, Muhtar´a haber verilmiş; bu, kendisine çok ağır gelmiş; Ehl-i Beyt taraf darlarım başından dağıtacak bir emir getirmemizden korkmuş.
Muhtar; bizim Küfe´ye gelmemizden Önce, Ehl-i Beyt Tarafdarlanm ayaklandırmak istemiş; onlar, bizi bekledikleri için, hazırlanmamışlar, ağırdan davranmışlar.
Bunun üzerine, Muhtar :
(İçinizden bazı kimseler şüphelendiler, şaşırdılar, çekindiler, bozgunculuğa kalkıştılar.
Onlar, felâkete uğrayacaklar! Gelecekler ve peşiman olacaklar!
Onlar, yüzleri üzerine düşecekler, hor ve hakir olacaklar. Uyanacaklar, kendilerini açığa vuracaklar, kabuklarından soyulacaklar ve heîâk olacaklar!) demeğe başlamış.
Bir ay veya biraz fazla bir müddet geçmemişti ki Ehl-i Beyt Tarafdar-ları, evlerine gitmeden, hayvanlarına atlayarak Muhtar´m yanına gelmişlerdi.
Muhtar, onlara (Arkanızda ne var? Siz, fitneye tutuldunuz, imtihana çekildiniz, şüpheye düştünüz!) dedi.
Onlar (Sana yardım etmemiz, bize emr olundu!) dediler.
Muhtar (Allâh-ü ekber! Ben, Ebû îshak´ım! Ehl-i Beyt Tarafdarları, benim yanımda toplansınlar!) dedi.
Yakınlarında bulunanlar toplanınca, Muhtar :
(Ey Ehl-i Beyt Tarafdarları cemâati! İçinizden bazı kimseler, size getirip tebliğ ettiğim şeyin doğru olup olmadığını öğrenmek istediler.
Hidayet İmamı, Murtaza´nm ve seçkin Peygamberin gökçek huylu oğluna kadar gidip size getirmiş, tebliğ etmiş olduğum şeyi kendisinden sordular.
O, kendisinin Veziri, Yardımcısı, Elçisi ve dostu olduğumu onlara bildirdi ve haramları helallaştıranlarla çarpışmak ve mümtaz Peygamberinizin Ehl-i Beytinin kanlarını aramak ve intikamlarını almak hususunda size yapmış olduğum davetime uymanızı ve boyun eğmenizi emr etti) dedi.
Abdürrahman b. Şureyh ayağa kalktı. Allah´a faamd-ü sena ettikten son-sa göyle konuştu :
(imdi, ey Ehl-î Beyt Tarafdarları cemâati! Biz, kendimiz için hususî, bütün kardeşlerimiz için de umûmî olarak tesbit ve tevsik maksadile Mehdî b. Ali´ye kadar gidip Muhtar tarafından davet edilmiş olduğumuz şu savaşımızı sorduk.
Muhtar´a yardımcı olmamızı, bizi davet ettiği şeyde kendisine icabet etmemizi bize emr etti.
Biz, gönül hoşluğu ve rahatlığı ile döndük.
Allah, bu yoldaki şüpheleri giderdi. Düşmanlarımızla çarpışmak hususundaki görüşümüzü doğrulttu.
Burada bulunanlar, bulunmayanlara tebliğ etsin! SavaŞ için hazırlanınız!) dedi ve oturdu.
Biz de, birer birer kalkıp onun konuşmasına benzer konuşma yaptık. Bunun üzerine, Ehl-i Beyt tarafdarları, Muhtar´ın etrafında toplandılar ve onu kayırdılar.[34]
İbrahim b. Eşter´le İş Birliği Sağlamak İçin Yapılar Görüşme ve Konuşmalar:
Amir-üş Sâ´bî der ki «Ben ve babam, Muhtar´a ilk icabet eden kişilerden idik.
. Ayaklanmağa hazırlamldığı sırada, Muhtar´a; Ahmer b. Şumeyt, Yezid b. Enes, Abdullah b. Kâmil ve Abdullah b. Şeddad dediler ki: (Küfe Eşrafı, vali Abdullah b. Muti´ ile birleşerek seninle çarpışmak için toplandılar.
Eğer, sen de, işimiz üzerinde İbrahim b. Eşter´le bizi bir araya getirir-sen, umarız ki Allah´ın iznile düşmanımıza karşı kuvvetleniriz. Bize muhalefet edenler, arkadan bir zarar veremezler.
Çüiiki, İbrahim b. Ester, harpcibir yiğittir. Namlı, şerefli bir zatın oğludur. Kuvvet ve sayıca Kalabalık bir kabile sahibidir) dediler.
Muhtar (Gidiniz onu, davet ediniz: Hüseyin´in ve Ehl-i Beyt´inin kanlarını aramak ve intikamlarım almakla emr olunduğumuzu ona bildiriniz!) dedi.
Bunlar, İbrahim b .Eşter´e gittiler.
Yezîd b. Enes, onunla konuştu. (Biz, sana bir şeyi arz ve ona.seni davet etmek üzre geldik.
Eğer, davetimizi kabul edersen, senin için hayırlı olur.
Eğer, onu kabul etmezsen, sana kargı biz bu hususta mükellef olduğumuz masihat vazifesini yerine getirmiş oluruz.
Biz, bunun, senin yanında gizli olarak kalmasını, gizli tutulmasını da di-?Jeriz) dedi.
îbrahim b. Ester (Benim gibi kişinin, ne kötülük işleyeceğinden, ne söz taşıyacağından, ne de,, devlet adamlarına yaranmak, yaklaşmak için halkı çekiştireceğinden korkulur.
Bunlar, ancak, küçüklere, korkaklara ve çok yaşlanmış olanlara yaraşır hallerdir!) dedi.
Bunun üzerine, Yezîd b. Enes (Biz, seni, Ehl-i Beyt Tarafdarlarının ileri gelenlerinin üzerinde birleştikleri bir işe ki: Allah´ın Kitabına ve Allah´ın Peygamberi Aleyhisselâmın Sünnetine ve Onun Ehl-i Beyt´inin dökülen kanlarının aranmasına ve intikamlarının alınmasına, haramları helallâştıranlar.-la çarpışmağa, zalimlerin zulümlerini zaifler üzerinden def etmeğe davet ediyoruz!) dedi.
Yezîd b. Enesten sonra, Ahmer b. Şumeyt konuştu ve şöyle dedi.: (Ben, senin için öğütçüyüm. Senin baban vefat etti. Kendisi Seyyid idi. Biz, Onu iki şeye davet ettik. O, bizim davetimize icabet etti. . Halk içinde, sen, babanın yerini tutmuş bulunuyorsun. Ölmüş olan bu işi sen ihya et, dirilt!
Senin gibi bir zat, bunu, en son erişeceği yere kolayca eriştirmeğe yeter. Bütün halk, bu işe çağırıldılar, teşvik edildiler ve yöneldiler!) dedi.
İbrahim b. Ester (Hüseyin´in ve Ehl-i Beyt´inin kanlarım aramak, intikamlarını almak için beni davet ettiğiniz işin idaresini bana verirseniz, davetinize icabet ederim!) dedi.
(Sen, bu işe elverişli ve yetkilisin. Fakat, buna imkân ve yol yoktur.
Çünki, Muhtar b. Ebî Ubeyd, Mehdî tarafından Elçi ve çarpışmağa memur olarak geldi.
Mehdî, ona itaat etmemizi bize emr etti!) dediler, îbrahim b. Ester, sustu. Elçilerin davetine icabet etmedi,
İbrahim b. Eşter´in yanından ayrılıp Muhtar´in yanma geldik. İbrahim b. Eşter´in söylediklerini Muhtar´a nakl ettik.
Üç gün sonra, Muhtar, arkadaşlarının ileri gelenlerinden on dokuz kişi kadar seçip İbrahim b. Eşter´e Elçilikle vazifelendirdi.
Ben ve babam onların arasında idik. ,
Önümüzde bulunan kişi, bizi Küfe evlerine, çadırlarına yaklaştırmıştı ki nereye götürmek istediğini bilmiyorduk.
Nihayet, İbrahim b. Eşter´in kapısı Önünde durdu. Bize izin istedi. îzüı verilince, bize minderler döşendi. Üzerlerine oturduk.
Muhtar, ibrahim´in minderine birlikte oturdular. Muhtar, şöyle konuştu:
(Allah´a hamd eder, Allâh´dan başka ilâh bulunmadığına şehadet eylerim.
Allah´ın Salât-ü selâmı Muhammed üzerine olsun!
imdi, şu yazı; bu gün, yer yüzü halkının hayırlısı, bundan önce de, Allah´ın Peygamberlerinden ve Resullerinden sonra bütün yer yüzü halkının hayırlısı Mü´minler Emîri, Peygamber Vasîsi´nin oğlu Mehdi Muhammed tarafından sana gönderilmiştir.
O; bize yardım etmenizi,.Vezîr ve Müşavir olmanızı istiyor.
Eğer, bunu yaparsan, sevinir ve memnun olurum ne mutlu bana!
Eğer, bu hizmeti yapmayacak olursan, şu yazı, senin aleyhine delil olur.
Allah, Mehdî Muhammed ve dostlarını senin yardımına muhtaç etmeyecektir! [35]
Allah, seni; Hâşim oğullarına dostluk ve yardımla, onların fazilet ve üstünlüklerim", Allah´ın, Onlar için vâcib kıldıkları hakları tanımakla şereflendirdi. Daha Önce, senin babanı da, şereflendirmişti) dedi. [36]
Muhtar, sözlerini bitirince, bana (Şu yazıyı îbrahim b. Eşter´e ver!) dedi. Götürüp verdim.
ibrahim b. Ester, bir kandil getirtti. Yazıyı açıp okudu.
Yazıda şöyle deniliyordu :
Bîsmillâhîrrahmânîrrahîm Muhammed-ül Mehdî´den
İbrahim b. Malik-ül Eşter´e! Selâmün aleyk! Ben, Allah´a hamd ederim ki, O´ndan başka ilâh yoktur.
İmdi, Vezirim, Emîn´im olan ve kendim için seçip kabul ettiğim değerli ki§iyi size gönderiyorum.
Düşmanımla çarpışmayı, Ehl-i Beyt´imin dökülen kanlarını aramayı ve intikamlarını almayı ona emr ettim.
Kendin ve kabilen ve sana itaat eden kimseler onunla birlikte hazırlanınız.
Sen, bana yardım edeceksen, davetime icabet et. Vezirime kol, kanat ol! Bu, senin için, benim katımda bîr fazilet ve üstünlük olacaktır.
Küfe ile Şamlıların en uzak beldeleri arasında bütün süvarilerin ve savaş birliklerinin yardımı ile ele geçireceğin bütün şehir, kule ve serhadlerin idaresi sana âid olacaktır.
Bu söz, Allah´ın ahdi üzere yerine getirilecektir.
Eğer, teklif edilen vazifeyi yaparsan, bununla, Allah katında da, en üstün bir şerefe kavuşursun. Bundan kaçınırsan, azımsayamayacağm bir he-lâkla temelli helak olursun!
Vesselârnü aleyk.´)
İbrahim b. Ester, yazıyı okuyunca :
(Bundan Önce, îbn-i Hanefiyye, bana yazı yazardı. Ben de Ona yazardım.
O, bana yazısında ancak kendi ismile babasının ismini yazardı) dedi.
Muhtar; (O zaman, öyle idi. Bu .zaman da, böyledir!) dedi.
İbrahim b. Ester (Bu yazının bana, İbn-i Hanefiyye tarafından yazıldığını kim biliyor?) diye sordu.
Muhtar: (Yezîd b. Enes, Ahmer b. Şumeyt, Abdullah b. Kâmil ve onların cemâaatları biliyor!) dedi.
Ben ve babam hâriç olmak üzre orada bulunanların hepsi: (Bunun, Mu-haramed b. Ali´nin sana yazısı olduğuna şehadet ederiz!) dediler.
Bunun üzerine, İbrahim b. Ester, oturduğu baş minderden çekildi. Muh-tar´ı, onun üzerine oturttu, (Uzat. elini, bey´at edeyim sana!) dedi.
Muhtar, elini uzattı. İbrahim b. Ester, ona bey´at etti.
İbrahim b. Ester, bizim için meyva getirtti ve her´ birimize bölüştürdü. Bizim için bal şerbeti de, getirtti. İçtik, Scrara, gitmek için hazırlandık.» [37]
Muhtar, ibrahim b. Eşter´e: (İşimiz üzerinde görüşmek için sen, bize mi gelirsin, yoksa, biz, sana mı gelelim?) diye sordu.
İbrahim b. Ester (Hayır! Her gün, ben, senin evine.gelirim!) dedi. [38]
«Yanımızda İbrahim b. Ester olduğu halde, evden çıktık. Muhtar´m evine gelinceye kadar İbrahim, Muhtar´a refaket etti.
İbrahim b. Ester, evine döneceği sırada benim elimi tuttu. (Ey Şa´bî! Bize gidelim!) dedi.
Birlikte döndüm. Onun evine vardık. Bana :
(Ey Şâ´bî! Hatırımda tuttuğuma göre: Sen de, baban da, şâhidlik etmediniz. Yoksa, şunlar, yaptıkları şahidliklerinde hakka iftira mı ediyorlar?) dedi.
Ona (Gördüğün şey üzerinde şâhidlik edenler, Kurrâ´ uluları, memleketin yaşlı ve belli başlı kişileri ve Arap süvarileridir.
Ben, şimdiye kadar onlardan, doğru ve gerçekten başka bir şey söylediklerini görmedim!) dedim.
İbrahim b. Ester: (Bana, onların isimlerini yaz! Çünki, ben, onların hepsini bilmiyorum) dedi.
Bir sahife ve kalem getirtti. Oraya şöyle yazdı :
Bismillâhîrrahmânirrahîm
Buna şehadet edenler :
Sâib b. Mâlik-ül Eş´arî,
Yezîd b. Enes-ül Esd´î,
Ahmer b. Şumeyt-ul Ahmesî, Mâlik b. Amr-ün Nehdî ile oraya gelenlerin hepsinin isimlerini yazdıktan sonra :
(Muhammed b. Ali´nin, İbrahim b. Eşter´e, haramları helallaştiranlarla çarpışmak ve Ehl-i Beyt´in kanlarını aramak, intikamlarını almak hususunda Muhtar´a Vezir ve müzahir olmayı yazı ile emr ettiğine şehadet edenler :
Şerâhîl b. Abd (ki Fakîh Ebû Âmir-ü Şâ´bî´diç Abdurrahman b. Şerâhîl-ün Nahaî,
Âmir b. Şerâhîl-üş Şâbî.) diye yazdı.
(Allah, seni rahmetile esirgesin! Sen, bunu yazıp ta ne yapacaksın?) dedim.
(Bırak, lâzım olur!) dedi.
İbrahim b. Ester, kabilesini, kardeşlerini ve kendisine tabi olanları davet etti.
Kendisi de, Muhtâr´ın yanına gidip gelmeğe başladı.»
İbrahim b. Ester, her gün, öğle vakti Muhtar´m yanına gider, geceye kadar onun yanında kalır, işlerini aralarında görüşür, konuşurlardı. [39]
İbrahim b. Eşter´e Yazılan Yazı Hakkında Şa´bînin Tahkikatı:
Şa´bi der ki «Yanımdaki kişilerin, bu yazıyı Muhammed b. Haneffiyye´-nin, İbrahim b. Eşter´e yazdığım gördüklerine şehadet ettikleri zaman, ürperdim. Birer birer onların evlerine gittim. Onlara: (Bu yazıyı, Muhammed b. Hanefiyye yazdığı zaman, sen gördün mü?) diye sordum.
(Evet! Sen, bunu inkâr mı ediyorsun?) dediler.
Kendi kendime (Ben, bunu Acemî´den, yani Ebû Amre´den sorar, öğrenirim. Başkasından öğrenebileceğimi sanmıyorum!) dedim. Onun evine gittim. Ona: (Muhammed b. Hanefiyye, bu yazıyı yazdığı zaman, sen bulundun mu?) diye sordum,
(Vallahi, onu, Muhammed b. Hanefiyye yazdığı zaman, bulunmadım. Ebû İshak Muhtar´dan başka katımızda güvenilir kişiler bize Muhammed b. Ha-nefiyye´den alâmet ve işaretler getirdiler. Biz de, onu, tasdik ettik!) dedi.
Bunun üzerine anladım ki: Muhtar, yalan söylemiş, onu, gerçeğe aykırı olarak, kendiliğinden yazıp Muhammed b. Hanefiyye´ye atf ye izafe etmiştir.
Küîe´den ayrılıp Hicaz´a gittim. Muhtarın açtığı, bulunduğu savaşlardan hiç birisinde bulunmadım.» [40]
Ehl-i Beyt Taraftarlarının Ayaklanmaları ve Hükümet Kuvvetleriyle Çarpışmaları:
Muhtar ve arkadaşları, Hicretin altmış altıncı yılında on dört RebLül´evvel Perşenbe gecesi Küfe´de ayaklanmayı kararlaştırdılar.
Bütün Ehl-i Beyt Taraf dar lar ile onların davetine icabet edenler de, bundan haberdar edildiler. ,
Güneş batınca, İbrahim b. Ester, kalkıp Ezan okudu. Sonra, öne geçip akşam namazını kıldırdı.
Humeyd b. Müslim´e (Sen, kardeşine yahut Zi´b´e (Kurt´a, yâni Muhtar´a) biz, silahlarımız üzerimizde olarak geleceğiz de!) dedi.
Küfe Emniyet Âmiri İyas b, Mudârib, Vâlİ Abdullah b. Muti´in yanına gitti ve (Muhtar, iki gecenin birinde üzerine yürüyecektir!) diye haber verdi.
İyas, Emniyet kuvvetlerinin yanına vardı. Oğlu Raşid´i Künâse mevkiine gönderdi.
Vali Abdullah b. Muti´in huzuruna girerek (Oğlumu, Künâse´ye gönderdim.
Eğer", Küfe´deki bütün namazgahlara büyük Eshabından birer kişiyi, bize itaat eder. cemaatla birlikte gönderecek olursan, tereddüdlü kişiler, sana karşı ayaklanmağa kalkışmaktan korkarlar!) dedi.
Bunun üzerine, Abdullah b. Muti; Abdurranman b. Saîd b. Kays´ı Sebi´ . namazgahına gönderdi ve (Sen, kavrama karşı bana kâfi gelmelisin. Seain tarafına başkaca kuvvet verilmiyecektir.
Sen, göderdiğim namazgah halkı işini sağlama bağlayacak, bir hâdise çıkarttırmayacaksın! Onlar, acz ve korku içindedirler!) dedi.
Abdullah b. Muti; Kâ´b b. Ebî Kâ´b-ül Has´amî´yi Bişr namazgahına gönderdi.
Zahr b. Kays´ı, Kinde namazgahına gönderdi.
Şimr b. Zücevşen´i, Salim namazgahına gönderdi. Abdurrahman b. Muhannef İ, Sâİdîler namazgahına gönderdi. Yezîd b. Haris b. Rüveym´İ, Murad namazgahına gönderdi.
Bunların her birine, kavallarına sahip olmalarını, kendi taraflarına kuvvet verilmiyeceğmi, gönderildikleri tarafın işini sağlama bağlamalarını tavsiye etti.
Şebes b. Rib´î´yi, Sebha mevkiine gönderdi ve (Ehl-i Beyt Tarafdarları cemâatinin seslerini işittiğin zaman, onlara doğru ilerle!) dedi.
Bu vazifeliler, yukarıda isimleri anılan namazgahlara Pazartesi günü varıp kondular.
İbrahim b. Ester ise, akşamdan sonra, Muhtar´a gitmek ´irere evinden çıkıp namazgahlara eriştiği zaman, sokakların ve köşkün adamlar ve Emniyet kııvvetleriîe sarıldığını görünce, ürktü.»
Humeyd b. Müslim der ki «Salı günü, güneş battıktan sonra, İbrahim b. Esterle birlikte evinden ayrıldık.
Biz. İbn-i Ester´in. yanında yüz kişiye yakın bir topluluktuk. Yanımızdaki, üzerimizdeki zırh gömleklerimizi cübbeierimizle örtmüştük. Boyunlarımızda asılı lahç´arımızdan başka silahımız yoktu. Kılıçlarımızı da, cübbele-rimizin içinde örtmüş, gizlemiştik.
Amr b. Hureys´in ve Sa:d b. Kays´ın evlerini geçtik. Üsâme´nin evine varınca. İbrahim b. Eşter´e: (Bizi, Hâlid b. Urfuta´nın evinin önünden geçir. Sonra, bizi, Büceyle´ye doğru götür. Onların evlerini geçtikten sonra Muh-tar´in evine varırız!) dedik.
ibrahim b. Ester, çok cesaretli bir yiğitti. Onlarla karşılaşmaktan çekinmez, sakınmazdı.
(Vallahi, Amr b. Hureys´in evi üzerinden köşke doğru çarşı ortasından geçip gideceğim! Benim, düşmanımızdan bir korkum yoktur.
Doğrusu, ben. onları, bize karşı çok hafif ve zaif buluyorum!) dedi.
Fil kapısına. Hebbar´m evine doğru yol aldık. Sonra, sağa bükülüp Amr b. Hureys´in evine kadar ilerledik. Orayı geçeceğimiz sırada îyas b. Mudâ-rtb, silahlı Emniyet kuvvetlerile önümüze çıkıp bize (Siz, kimsiniz, necisiniz.) diye sordu.
İbrahim b. Ester, onlara: (Ben, İbrahim b. Eşter´İm!) dedi.
lyas b. Mudârib (Senin yanındaki §u topluluk nedir ve ne yapmak istiyorsun?
Vallahi, ben, senin işinden, tutum ve davranışından şüpheleniyorum.
Bana haber verildiğine göre: sen, her Allah´ın günü, öğleden sonra, şuradan geçip gidiyormuşsun!
Ben, seni valine götürmedikçe, bırakmam! Senin hakkında gereğini o, düşünsün!) dedi.
ibrahim b. Ester (Aç yolumuzu!) dedi. .
lyas (Hayır! Vallahi, dediğini yapmam, açmam yolunuzu!) dedi.
tyas b. Mudarib´in yanında Hemdan´lı Ebû Katan vardı. Kendisi, Emniyet memurlarının yanında bulunurdu. Ona çok hürmet ve ikram ederlerdi.
Ebû Katan, İbrahim b. Eşter´in de dostu idi.
İbrahim b. Ester, ona (Ey Ebû Katan! Yakınıma gel!) dedi.
Ebû Katan´ın yanında uzun mızrağı vardı.
Ebû Katan, yanında mızrağı olduğu halde, İbrahim b. Eşter´in yanına geldi. İbrahim b. Eşter´in, yolunu açması için tyas b. Mudârib katında kendisinin şefaat etmesini istiyeceğini sanıyordu.
İbrahim b. Ester, ona (Elindeki"şu uzun mızrağım bana ver!) dedi. Mızrağı alır almaz, İyas b. Mudârib´e saldırdı. Mızrağı, boğazına saplayıp onu yere düşürdü. Adamlarından birisine: (İn, başını kes onun!) dedi.
Adamı, inip İbn-i Mudarib´in başını kesti.
Bunun üzerine, İyas b. Mudarib´in adamları dağıldılar ve Abdullah b. Muti´in yanına döndüler.
Abdullah b. Muti, İyas b. Mudarib´in oğlu Râşid´i, babasının yerine Emniyet Amirliğine getirdi.
O gece, Râşid´in yerine de, Süveyd b. Abdurrahman-ül Munakkırî´yi Kü-nâse mevkiine yolladı.
İbrahim b. Ester, çarşamba gecesi Muhtar´ın yanma geldi.
(Biz, ayaklanmamız için perşembe gecesini va´d etmiş, kararlaştırmıştık. Fakat, şu iş çıktı. Bu gece, ayaklanmamız gerekleşti.) dedi.
Muhtar (Nedir o iş?) diye sordu.
İbrahim b. Ester (îyas b. Mudârib, yolda önüme geçti. Beni, haps edeceğini söyledi. Ben de, onu vurup öldürdüm. Onun başı kapıdaki adamlarımın yanındadır!) dedi.
Muhtar (Allah, seni hayırla müjdelesin ve sevindirsin. Bu, hayırlı bir faldır. Bu, inşaallâh, ilk zaferdir!
Kalk ey Saîd b. Munkız! Meş´aleleri yak. Sonra, onları, Müslümanlar için yukarı kaldır!
Kalk sen de ey Abdullah b. Şeddadî (Yâ Mansur. Emit!) parolasile Kü-fe´de seslen!
Kalk sen ey Süfyan b. Leyi! ve sen ey Kudâme b. Mâlik! Siz de, Küfe´de nerdesin Ey Hüseyin´in kam ve intikamı? diyerek sesleniniz!) dedi.
Muhtar (Zırhımı ve silahımı getiriniz!) dedi. Getirdiler, silahlandı.
İbrahim b. Ester, Muhtar´a: (Abdullah b. Muti´in namazgahlara yerleştirdiği şu Reisler; kardeşlerimizin, bizim yanımıza gelmelerine engel olacaklar ve onları sıkışık duruma düşürecekler.
Keski, ben, yanımdaki arkadaşlarımla kavmimin yanına gitsem, kav-mımdan yanıma gelip bana bey´at edenlerle birlikte Küfe´nin her tarafına gitsem, herkesi parolamıza davet etsem, bize gelmek İstiyenler, benim yanıma gelse, halktan senin yanma gelmek imkânını bulanları da, sen yanında bulunanlarla birlikte tutsan, onları yanından ayırmasan, onlarla korunsan olmaz mı?
Ben, şu işten boşalır boşalmaz, süvariler ve piyadelerle acele yanına ge-Itrİm.) dedi.
Muhtar (Onların valisine acele gidip çarpışmanı, seninle çarpışmadıkca hiç kimse ile çarpışmamanı sana tavsiye ederim.
Sana yaptığım tavsiyemi hatırında tut!) dedi.
İbrahim b. Ester, Muhtar´ın yanından ayrılıp adamlarile birlikte kavminin yanma geldi. Onları topladı. Kavminin büyükleri, kendisine icabet ve bey´at etti. Sonra, bütün gece, onlarla birlikte Küfe sokaklarında harekâta devam etti.
Bu da, vali Abdullah b. Muti´in, kabile Reislerini bir çok cemaatlarla gönderdiği büyük yol ağızlarındaki namazgahlar semtinde idi. Nihayet, Se-kûn mescidine kadar ilerlediler.
Zahr b. Kays-uL Cufî´nin süvarilerinden bazıları, îbrahim b. Eşter´e karşı koymak istediler. Zahr, onların ne çavuşu, ne de kumandam idi.
İbrahim b. Ester ve arkadaşları saldırınca, bozuldular. Kinde namazgâ-´ hına girdiler.
İbrahim b. Ester ve arkadaşları, orada da onlara saldırdılar.
İbrahim b. Ester (Ey Allah´ım! Biliyorsun ki: Sen, bize, Peygamberinin Ehl-i Beyt-i için gazab ettin.
Bizler ise, şunlardan, Onların intikamını almak için ayaklandık. Şunla ra karşı bize yardım et ve davetimizi tamamlat!) diyerek düa etti.
Nihayet, birbirlerine karıştılar. Zahr ve arkadaşları, orada da, tutuna-mayarak bozuldular.
îbrahim b. Ester, Üseyr namazgahına erişti. Orada, epeyce kaldı. Arka daşlarına kendi parolalarile seslendi.
Süveyd b. Abdurrahman-ül Munakkırî de, Useyr namazgâmftdaki karar gâhlarına gelmiş bulunuyor, İbrahim ve arkadaşlarının mağlubiyetini ve bununla Abdullah b. Muti katında mükâfatlanmayı umuyordu.
İbrahim b. Ester, onun kim olduğunu bilmiyor, ancak, namazgâhtakilerin karşı tarafa mensup bulunduklarım biliyordu.
İbrahim b. Ester, onları görünce, arkadaşlarına: (Ey Allah´ın askerleri! İniniz! Resûlullâh Aleyhisselâmm Ehl-i Beyt´inin kanını döken şu fâsıklara karşı AUâh´dan yardım görmeğe herkesten ziyade siz lâyıksınız!) dedi. İndiler.
îbrahim b. Ester, kılıcını sıyırıp onlara darbeler indirmeğe başladı. Onları sahradan sürdü, çıkardı. Bozguna uğrattı. Onlar, birbirlerini çiğneyerek ve kınayarak kaçışmağa başladılar.
İbrahim b. Eşter´e arkadaşları: (Onları takip ve bıraktıkları şeyleri iğ-tinam edelim mi? Onlar, korku içindedirler!) dediler.
îbrahim b. Ester (Hayır! Fakat, biz, adamımıza (Muhtar´a) kadar gideceğiz. Alİâh, bize emniyet ve selamet verinceye kadar biz, onun emri üzre hareket edeceğiz. Onun ve Eshabının kuvvet ve basireti, sizin kuvvet ve basiretinizden fazladır.
Bununla beraber, ben, gelecekte ne olacağından emin değilim!) dedi.
İbrahim b. Ester, Eshabile birlikte Eş´as mescidine uğradı. Orada bir müddet durdular. Sonra da, Muhtar´ın evine doğru gittiler. Orada, seslerin yükseldiğini ve halkın birbirlerile çarpışmağa girişmiş olduklarını gördüler.
Şebes b. Rib´î; Seblıa tarafından gelmiş; Muhtar da, Yezid b. Enes´i bir kısım kuvvetle onun karşısına çıkarmış;
Haccar b. Ebcer gelmiş, Muhtar, onun kargısına Ahmer b. gumeyt´i çıkarmış.
Halk, birbirlerüe çarpışmakta idiler.
İbrahim b. Ester, köşk tarafından gelip arkalarından saldırınca, Haccar ve adamları dağıldılar.
Kays B. Tahfe, Muhta
Kerbelâ İntikamını Almak Dâvasi İle Ortaya Çıkan İkinci Adam : Muhtar b. Ebl Ubeyd.üs SakafI :
Muhtar´ın, Küfe´de Ayaklanmağa Niyetlenmesi ve Döğülüp Zindana Atılması : .
Muhtar´ın Zindandan Çıkarılması
Muhtar´ın, Hâni b. Ebi Hayye İle Görüşmesi :
Muhtar´ın, Abdullah b. Kâmil´le Birlikte Küfe´ye Dönüşü:
Muhtar´ın, İbnül Irk ve Seleme b. Mersed´Ie Görüşmeleri :
Muhıtar´in Küfe´deki Temas ve Faaliyetleri :
Muhtar´ın, Ehl.i Beyt Tarafdarlarını Kendisinin Yanında Toplanmağa Davet ve Teşvik Etmesi :
Muhtar´ın Tekrar Zindana Atılması :
Muhtar´n Zindandaki Yemini :
Muhtar´ın, Eifâa b. Şeddad´la diğer Ehl.i Beyt Tarafdarlanna Yazısı :
Muhtar´ın, Abdullah b. Ömer´e Yazısı :
Muhtar´ın, Kefalet ve Yeminle Zindandan Çıkarılması :
Muhtar´a, Zindanda. Bey´at Eden Kişiler ve Ehl-i Beyt Taraftarlarının, Onun Başında, Toplanmağa Başlamaları
Abdullah b. Muti´nin Küfe´ye Gelip İşe Başlaması:
Küfe Emniyet Âmirinin, Muhtar Hakkındaki Görüşü ve Teklifi:
Muhıtâr´ın, Vali Köşküne Davet Edilmesi:
Muhtar Hakkında Kendi Adamları Tarafından Gizlice Tahkikat Yapılması:
İbrahim b. Eşter´le İş Birliği Sağlamak İçin Yapılar Görüşme ve Konuşmalar:
İbrahim b. Eşter´e Yazılan Yazı Hakkında Şa´bînin Tahkikatı:
Ehl-i Beyt Taraftarlarının Ayaklanmaları ve Hükümet Kuvvetleriyle Çarpışmaları:
Abdullah b. Muti´in Köşkte Kuşatılması ve Gizlice Kaçması :
Abdullah b. Muti «Allah, sizî hayırla mükâfatlandırsın!» dedikten sonra köşkten ayrılıp Rumîler geçidine doğru gitti. Ebû Mûsâ-el Eş´Arî´nin evine girdi. Orada saklandı.
Muhtar´ın, Küfe´de Duruma Hâkim Olup İdareyi Ele Alması :
Abdullah b. Muti´in, Küfe´den Kaçmasına Yardım Edilmesi :
Küfe Beytüimal´ındaki Paraların Mücahidler Arasında Bölüştürülmesi :
Muhtar´ın, Küfelilere Adaletle ve Küfe Eşrafına İyi Muamele etmesi :
Îçten Ve Dıştan Teşkilatlanma, Küfe Hükümetinin Kuruluşu :
İbn-i Ziyad´m Kuvvetlerile Yapılan İlk Çarpışma :
Verka´ b. Âzib´in Askerleri Toplayıp Oradan Geri Dönmesi
İbrahim b. Eşter´in, İbn-i Ziyad´la Çarpışmağa Gönderilmesi :
Küfe Eşrafının, Muhtar Aleyhinde Ayaklanmaları :
İbrahim b. Eşter´in, Küfe´ye Dönüp Ayaklanmayı Bastırması :
Kerbelâ İntikamının Alınmasına Başlanması :
Kerbelâ Katillerinin Yakalanıp Öldürülmelerine Devam Edilmesi:
Amr b, Haccac ve Arkadaşlarının Susuzluktan Ölmeleri :
Şebes b. Rib´î ile Sair Küfe Eşrafının Mus´ab b. Zübeyr´e Sığınmaları :
Şimr b. Zilcevşen´in Öldürülmesi :
Ömer b. Sa´d b. Ebî Vakkas´m Öldürülmesi:
Hakîm b. Tufeyl´in Öldürülmesi :
Mürre b, Münkız´ın Kaçıp Canını Kurtarması :
Zeyd b. Rukad´m Öldürülmesi :
Kendileri Ele Geçirilemiyerek Evleri Yıktırılanlar:
Amr b. Subeyh´ın Öldürülmesi:
Ebû Zür´a Oğullarının Öldürülmesi:
Muhammed b. Eş´as´ın Arattırılması ve Köşkünün Yıktırılması :
Muhammed b. Eş´as Hakkında Bilgiler:
Kays b. Eş´as´ın Öldürülmesi:
Esma b. Hârice´nin Korkusundan Zerve´de Oturması:
İbrahim b. Eşter´ih, lbn.i Ziyad´la Çarpışmak Üzre Tekrar Yola Çıkarılması:
Umeyr b. Hubab ve Arkadaşının İbrahim b. Esterle Görüşmeleri:
İbrahim b. Eşter´in, Ordusunu Savaş Nızamma Koyup ilerletmesi:
Abdullah b. Züheyr´in, Tecessüs îçin Vazifelendirilmesi ve Ades´Ie Konuşması:
İbrahim b. Eşter´in, Kumandanlara Hitabı:
İbn-i Ziyad´ın, Ordusunu Savaş Nizamına Koyması:
Çarpışmanın Başlangıcında, İbrahim b. Eşter´in Sol Kol Birliğinin Bozulması ve Abdullah b. Verka´m Onlan Başkumandan Çevresinde Toplaması:
İbrahim b. Eşter´in, Ordusuna Son Seslenişi ve Düşmana Hücuma Geçişi :
İbrahim b. Eşter´in, îbn-i Ziyad´ı ve Ordusunu Önüne Katıp Bozguna Uğratması´:
Umeyr b. Hubab´m, İş İşten Geçtikten Sonfra, İbn-i Eşter´in Yanma Gelmek İstemesi:
İbn-i Ziyad ve Husayn b. Nümeyr´in Öldürülmesi:
Şerik b. Cedîr-üt Tağlibî´nin Kahramianca Savaşması ve Şehid Olması:
ibn-i Ziyad´Ia Arkadaşlarının Başlarının Kesilmesi ve tbn.i Ziyad´ın Cesedinin Yakılması:
İbri-i Ziyad´m Burnundan Girip Ağzından Çıkan Yılan :
İbn.i Ziyad´ın Başı, Medine´de :
Muhtar´iri, Muhammed b. Hanefiyye´ye yazısı:
Muhammet! b. Hanefiyye´nin, Allah´a Hamd-ü Senası :
Muhtar´m Sevinci ve İbrahim b, Eşter´i Karşılamağa Çıkması :
Kerbelâ Cin ayetine Katılan İhtiyarın Başına Gelenler:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
KERBELA'NIN İNTİKAMINI ALMAK İSTEYEN KİŞİ
Kerbelâ İntikamını Almak Dâvasi İle Ortaya Çıkan İkinci Adam : Muhtar b. Ebl Ubeyd.üs Sakafı :
Şamlılarla çarpıştıktan sonra ricat eden Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinden Küfeli olanların Küfe´ye döndükleri sırada, Muhtar b. Ebî Ubeyd-üs Sakafî, Küfe zindanında mahbus bulunuyordu. [1]
Muhtar, Peygamberimizi.-ı zamanında Müslüman olmuştu. Kendisinin Sahâbe´den olup olmadığı belli değildir.
Muhtar, Sakîf kabilesinin büyüklerindendi. Rey ve görüş sahibi, hatip, cesur ve çok zeki idi. Dindarlığı azdı. [2]
Abdullah b. Ömer´in rivayetine göre: Peygamberimiz. Sakîf´ten bir Kezzab (Yalancı) bir de, çok adam öldürücü kişi çıkacağını haber vermigti.
Yalancı olanı, Muhtar b. Ebî Ubeyd, çok adam öldürücü olanı da, Hac-cac b. Yusuf du. [3]
Muhtar, kendisine, Allah tarafından vahiy ve ilham geldiğini, gaybı bildiğini iddia edecek kadar ileri gitmişti. [4]
Müslim b. Akil; Hz. Hüseyin tarafından Küfe´ye gönderildiği zaman, Küfe´de, Muhtar´ın evine inmiş, Ubeydullâh b. Ziyad gelip Küfe´de işe başlayıncaya kadar onun evinde kalmıştı. [5]
Haccac b. Yûsuf; Abdullah b. Zübeyr´in cesedini, astırdığı hurma ağacından İndirtip Yahudi kabirlerinin içine attırdıktan sonra Abdullah b. Zübeyr´in annesi Esma bint-İ Ebi Bekr´i, adam gönderip yanma getirtmek istedi. Esma, Haccac´m yanma gelmekten imtina etti.
Haccac -Ya benim yanıma gelirsin, yahut da, seni saç örgülerinden yakalayarak sürükleyip, getirecek olan kişileri gönderirim sana!» diyerek tekrar haber saldı.
Esmft, yine onun yarana gelmekten imtina etti ve Vallahi, beni, saç örgülerimden yakalayarak sürükleyecek olan kişileri bana göndermedikçe, senin mekanına dönmedi, uğramadı. [6]
Bunun üzerine Haccac, kalkıp Esinâ´nın yanından ayrıldı ve bir daha da onun ayak kaplarını aldıktan sonra acele Esmâ´nm yanına vardı ve «Allah düşmanına yaptığımı nasıl1 buldun?» dedi.
Esma «Gördüm ki; sen, onun üzerine yürüdün, dünyasını yıktın. O da, senin üzerine yürüdü, âhiretini yıktı!
Bana haber verildiğine göre: sen, ona (Ey İki Kuşaklı Kadının Oğlu!) di. yormuşsun.
Vallahi, ben, gerçekten İki Kuşakl: Kadm´ım!
ilen (Hicret gecelerinde) o iki kuşaktan blrisile Resûluüâh Aleyhisselâm´ın yiyeceğini, Ebû Bekir´in yiyeceğini, hayvanların erişemeyecekleri yere kaldı-np asıyordum.
Diğ&rine gelince, o da her kadının muhtaç olduğu ve ´kendisinden müstağni kalamayacağı fistanı ve entarisidir.
Fakat, sen şunu iyi bil ki: Resülullâh Aleyhisselâm, bize: Sakif kabilesi içinde çok yalancı bir kişi ile çok adam öldürücü bir kişinin çıkacağını haber vermıştir.
Çok yalancı olan kikinin (Muhtar b. Ebî Ubeyd-Easekafî) nin çıktığını gördük. Çok adam öldürücüye gelince, sanırım ki o da, yensin!» dedi. Bunun üzerine Haccac -Benim deri ayak kaplarımı bana gösterin!" dedi ve yanına gelmiyeceğim!- dedi.
Haccac´ın ele geçirip öldürdüğü İnsanların sayısı yüz yirmi bine dolmuştu. [7]
Muhtar´ın, Küfe´de Ayaklanmağa Niyetlenmesi ve Döğülüp Zindana Atılması :
Küfe Eşrafından ve Ehl-i Beyt Tarafdarlanndan Hâni b. Urve´nin, tbn-i Ziyad tarafından döğülüp haps edildiği ve Müslim b. Akîl´in, İbn-i Ziyad´ı köşkünde kuşattıktan sonra Küfeliler tarafından yapa yalnız ve yardımsız bırakıldığı ve duruma îbn-i Ziyad´ın hâkim olduğu sırada [8] Muhtar, kendi köyü olan Hutarniye (Lekıf) köyüne gitmiş bulunuyordu.
Muhtar, köyünden çıkıp akşamdan sonra Küfe´ye gelmiş, Fil kapısına kadar ilerlemişti.
îbn-i Ziyad; Amr b. Hureys´e, Sancak açmasını, Mescidde oturup bütün halkı Sancağın altında toplanmağa davet etmesini emr etmişti.
Muhtar; Fiî kapısında dikilip dururken, îbn-î Ziyad´m adamlarından Hâni b. Ebî Hayyet-ül Vâdiî, ona rastladı ve «Sen, burada ne için duruyorsun? Ne halkın yanındasın, ne de, evindesin?» diye sordu.
Muhtar «Sabaha çıkınca, sizin işlediğiniz çok büyük hatanızı, suçunuzu ele ahp ortalığı sarsmayı düşünüyorum!» dedi.
Hâni b. Ebî Hayye «Vallahi, sanıyorum ki: sen, kendini öldüreceksin!» dedikten sonra Amr b. Hureys´in yanma varıp Muhtar´la aralarında geçen konuşmayı ona haber verdi.
Amr b. Hureys, yanında bulunan Abdurrahman b. Ebî Umeyr´e «Kalk, amucanın oğlunun yanına var. Ona haber ver ki: o, adamının nerede bulunduğunu bilmiyor!
Sakın, kendi kendine bîr yol ve i§ tutmağa kalkmasın!» dedi, Abdurrahman, Muhtar´a gitmek üzre ayağa kalktı.
Zaide b. Kudâme, Amr b. Hureys´e «O, emân verdiğin takdirde, sana gelir.» dedi.
Amr b. Hureys «Ona, benim tarafımdan emân verilmiştir. Onun, vali îbn-i Ziyad´a karşı bir hareketi varsa, lehinde en güzel şekilde gehâdet mevkiinde bulunacağım ve kendisini en güzel şekilde kayıracağım!» dedi.
Zaide b. Kudame «Öyle olunca, inşâallâh hayırdan başka bir şey olmaz!»dedi.
Abdurrahman, Zaide ile birlikte Muhtar´ın yanma vardılar. Ona, îbn-i Ebî Hayye´nin ve Amr b. Hureys´in söylediklerini anlattılar. Kendi kendine bir iş tutmağa kalkışmaması için and verdiler ,
Bunun üzerine, Muhtar, îbn-i Hureys´in yanına vardı. Selâm verdi. Sabaha kadar onun Sancağı altında oturdu.
´Fakat, halk, .Muhtar´ın işini ve yaptığını anıyor ve konuşuyorlardı. Umâre b. Ukbe b. Ebî Muayt gidip bunu İbn-i Ziyad´a söyledi.
Güneş doğup yükseldiği zaman, îbn-i Ziyad´ın kapısı açıldı. îçeri girmeleri için, halka izin verildi.
Muhtar da, içeri girenler arasında idi.
îbn-i Ziyad, Muhtar´ı yanına çağırdı. Ona «Sen, îbn-i Akîl´e yardıma gelen cemâat içinde, imişsin?» dedi.
Muhtar «Ben, böyle bir şey yapmış değilim. Fakat, gelip Amr b. Hureys´-in Sancağı altına indim ve onunla birlikte geceledim, sabahladım.» dedi.
Amr b. Hur ey s «Doğru söylüyor o! Allah, sana iyilikler versin!» dedi.
İbn-i Ziyad, Muhtarın Önüne geldi ve elindeki değneğini kaldırıp yüzüne çarptı. Muhtar´ın göz kapaklarını yukarı fırlattı.
«Eğer, senin lehinde Amr b. Hureys´in şehâdeti olmasaydı, boynunu vururdum! Götürürüz bunu zindana!» dedi.
.Muhtar, zindana götürülüp orada haps edildi. Hz. Hüseyin´in Kerbelâ´da şehâdetine kadar zindanda kaldı.[9]
Muhtar´ın Zindandan Çıkarılması
Muhtar, Zaide b. Kudârne´yi, Medine´de oturan eniştesi Abdullah b. Ömer´e gönderdi. Zindandan çıkarılması için, İbn-i Ziyad´a emir vermesini Yezİd b. Muaviye´ye yazmasını ondan diledi.
Zaide, Medine´ye gidip durumu Abdullah b. Ömer´e bildirdi.
Muhtar´ın kız kardeşi ve Abdullah b. Ömer´in zevcesi Safiyye, kardeşinin 2indanda bulunduğunu öğrenince, feryad-ü figana başladı.
Abdullah b. Ömer de, Yezid b. Muaviye´ye bir yazı yazıp Zaide ile gönderdi.
Abdullah b. Ömer, yazısında şöyle dedi :
«İmdi, Ubeydullâh b. Ziyad, Muhtar´ı haps etmiş. O, benim kaim bira-derimdir. Ben, onun af ve selâmetini, halini düzeltmesini arzu ederim.
Allah, bize ve sana iyilikler versin.
Eğer, İbn-i Ziyad´a bu hususta yazı yazmayı,ve Muhtar´ın serbest bırakılmasını etnr etmeyi uygun görürsen, yap bu işi!.
Vesselâmü aleyk!»
Zaide, yazıyı yanına aldı. Hayvanına binip Şam´a, Yezid´in yanma vardı.
Yezîd, yazıyı okuyunca, güldü. Sonra da «Ebû Abdurrahman, kayırıyor. Onun böyle yapmağa hakkı var.» dedi ve îbn-i Ziyad´a şöyle yazdı :
«İmdi, yazımı görünce, Muhtar b. Ebî Ubeyd´İ serbest bırak. Vesselâmü aleyk!»
Zaide, Yezid´in mektubunu getirip îbn-i Ziyad´a verdi.
İbn-i Zİyad; Muhtar´ı, zindandan çıkarttı. «Sana, üç gün möhlet verdim. Eğer, üç günden sonra, seni Küfe´de görürsem, sana verdiğim emândan beriyim, uzağım!» dedi.
Muhtar, İbh-i Ziyad´ın yanından ayrılıp evine gitti. Üçüncü gün Küfe´-den ayrılarak Hicaz´a gitti. [10]
Muhtar´ın, Hâni b. Ebi Hayye İle Görüşmesi :
Hâni b. Ebî Hayyet-el Vâ´diî, Ramazan Omresi için Mekke´ye gelmişti. Orada Muhtar´Ia görüştüler.
Muhtar, ondan, halini ve Küfe halkının durumunu sordu.
Hâni de, ona bu hususta bilgi verdikten sonra, Küfelileri derleyecek toplayacak, tek görüş üzerinde birleştirecek bir adam bulunmadığını söyleyince, Muhtar «ben, Ebû İshak´im! Vallahi, onları hak üzerinde toplayacak, boş volda binitlenenleri yok edecek, her muannid cebbar ve zâlimi Öldürecek ben´im!» dedi.
Hâni «yazıklar olsun sana ey İbn-i Ebî Ubeyd! Gücün yeterse, halkı dalâlete bırakma! Amma, bu işin adamı sen değilsin, senden başkasıdır.
Eğer, sen, fitne ve fesad adamı olursan, halkın en kısa ömürlüsü ve en kötü amellisi olursun!» dedi.
Muhtar «ben, halkı, fitne ve fesad çıkarmağa değil, doğru yola ve birleşmeğe davet edeceğim!» dedi. Fırlayıp ayağa kalktı ve Küfe´ye gitmeğe hazırlandı. [11]
Muhtar´ın, Abdullah b. Kâmil´le Birlikte Küfe´ye Dönüşü:
Muhtar, Mekke´de Abdullah b. Zübeyr´in en yakın adamlarından oldu. Muhammed b. Hanefiyye´nin de, yanma gider, gelirdi.
Muhtar, bir gün, Muhammedi b. Haneffiyye´ye «Ben, Irak´a gideceğim´ dedi.
Muhammed b, Hanefiyye «git! Şu Abdullah b. Kâmil-ül Hemdânî´yi c yanında götür!» dedi ve Abdullah b. Kâmii´e gizlice «Ondan sakın. Bil ki or pek güvenilmez!» diye tenbihde bulundu.
Muhtar, Abdullah b. Zübeyr´in yanma gidip «Sen, benim Irak´taki me1 kiimi biliyorsun. Benim, orada bulunmam, senin için, şurada bulunmamda faydalıdır.» dedi.
Abdullah b. Zübeyr, izin verince, Abdullah b. Kâmil´le birlikte Irak´a h reket ettiler.
Uzeyb mevkiine geldikleri zaman, Muhtar, Abdullah b. Kâmii´e «Ban, Küfe halkı hakkında bilgi ver!» dedi.
Abdullah b. Kâmil «Halkı, kaptansız dolaşan bir gemi halinde geride t rakmıştım!» dedi.
Muhtar «Ben, o geminin kaptanıyım!» dedi. [12]
Muhtar´ın, İbnül Irk ve Seleme b. Mersed´le Görüşmeleri :
Sakîf´in âzadlısı îbn-ül Irk, Hicaz´dan dönerken Muhtar´a rastladı, onu la selâmlaştılar.
îbn-ül Irk, Muhtar´ın göz kapaklarının yukarı fırlamış olduğunu görü ce «Allah, geçmiş eylesin! Ne oldu gözüne?» diye sordu.
Muhtar «Gözlerime, zâniyenin oğlu (tbn-i Ziyad) değnekle çarptı. Gözl rim, gördüğün hale geldi!» dedi:
îbn-til Irk «Onun parmakları çolak olmadı mı?» dedi.
Muhtar «Eğer, ben de, onun parmaklarım, damarlarını ve azalarını pa ça parça kesmezsem, Allah, beni öldürsün!» dedi.
îbn-i Irk, Muhtar´ın bu sözüne şaştı ve «Allah, sana iyilikler versin! S bunu yapacağını nereden biliyorsun?» dedi.
Muhtar «Sen, benim söylediğim sözü aklında tut! Onun, doğru olduğuı göreceksin!» dedi.
Taf´da´ (Kerbelâ´da) zulmen şehid edilen Müslümanların Seyyid´i Hz Hüseyin´in ve oğlunun kanlarının aranması ve intikamlarının alınması baf açılınca da, Muhtar «Rabb´ına and olsun ki: O´nun öldürülmesine kargılık olarak Yahya b. Zekeriyya Aleyhisselâmın kanı karşılığında öldürülenler sayısı kadar [13] onlardan öldüreceğim!» dedi.
îbn-ül Irk «Sübhânallâh! Bu da, en şaşılacak bir haberdir doğrusu!» dedi.
Muhtar «Sana söylemiş olduğum bu sözü de, aklında tut! Onun da doğru olduğunu göreceksin!» dedi. Hayvanını yürütüp yoluna devam etti, [14]
Muhtar, yolda Seleme b. Mersed-ül Hemdânî´ye rastladı.
Seleme, Arapların en cesuru idi. Kendisi, çok dindardır Birbfrlerile mu-safaha ettiler.
Muhtar, ona, Hicazdaki durumu haber verdi. «Sen de, bana Küfe´deki halktan bilgi ver?» dedi.
Seleme «Çobanlarım gayb etmiş koyun sürüsü gibidirler!» dedi.
Muhtar «Ben, onları en, güzel şekilde idare eder ve erişecekleri sonuca ep iyi eriştiririm!» dedi.
Seleme «Allâh´dan kork! îyi bil ki: ölecek,, diriltilecek ve muhasebe olunacaksın.
Amelin hayırlı ve iyi ise, hayırla mükâfatlanacaksın.
Amelin şerli ve kötü ise, ona göre cezasını çekeceksin!» dedi. Ayrıldılar.[15]
Muhıtar´in Küfe´deki Temas ve Faaliyetleri :
Muhtar, Cuma günü Bahr-ül Hîre´ye geldi, tnip orada gusl etti. Hafifçe yağ süründü. Elbisesini giydi. Sarığım sardı. Kılıcım kuşandıktan sonra hayvanına bindi. Sekûn Mescidine ve Kinde namazgahına uğradı.
Uğradığı meclislerden, oturanlara selâm vermedikçe, geçmedi ve «Sizi, gelmesini arzuladığınız yardım ve zaferle müjdelerim!»dedi.
Muhtar, Zühl ve Hucr oğulları Mescidine uğradı. Oralarda kimseyi bulamadı. Halk, Cuma namazına gitmişlerdi.
Muhtar, Beddâ´oğullarına uğradı. Ubeyde b. Amr-ul Beddiy-yül Kindî´yi buldu, ona selâm verdi ve «Seni, yardım, kolaylık ve zaferle müjdelerim!» dedi.
Ubeyde b, Amr; halkın en cesuru, en kuvvetli şairi ve Hz. Ali´ye en çok sevgi ve bağlılık göstereni idi.
Ubeyde, Muhtar´a «Sen, bizi müjdeledin. Allah da, seni hayırla müjdelesin! Sen, bize bunu biraz açıklasan olmaz mı?» dedi.
Muhtar «Olur! Geceleyin evde yanıma gel!» dedi ve haramları helallaş-tıranların Öldürülmesi ve Peygamber Evladlarınm kanlarının aranması, intikamlarının alınması için kendisine yardımcı olmalarını mescid müdavimlerine duyurmasını, ondan istedi. Hind oğulları yurduna hangi yolla ve nasıl gidileceğini de, sordu.
Ubeyde «Beni, biraz bekle. Ben, sana kılavuzluk edeyim!» dedi. Atını getirtip üzerine bindi, tkisi birlikte Hind oğullarına gittiler.
Hind oğulları yurduna varınca, Muhtar, Ubeyde´ye «Bana, İsmail b. Kesîr´in evini göster!» dedi.
Birlikte gidip İsmail b. Keşîr´in evine vardılar. îsmail b. Kesîr, dışarı çıktı. Selâmlaştılar ve musâfaha yaptılar.
Muhtar, onu da, zaferle müjdeledikten sonra «Sen ve kardeşin, gece yanıma geliniz. Size, istediğiniz her şeyi ben getireceğim!» dedi.
Muhtar, Cüheyne mescidine uğradı. Sonra, Küfe´nin Fil kapısına kadar gitti. Hayvanım ıhdırıp mescide girdi. Mescidde bulunan halk, onu tanıdılar ve «Bu, gelen, Muhtar´dır!» dediler.
Muhtar, mescidin direklerinden bir direğin dibinde namaz kıldı.
Sonra, kamet getirildi. Cemâatle namaz kıldı. Namazdan sonra başka bir direğin yanına varıp Cuma namazüe ikindi namazı vakti arasında yine namaz kıldı. İkindi namazını da, cemaatla birlikte kılıp mescidden ayrıldı.
Hemdan halkının toplu bulundukları yere uğradı. Onlara da «Sizi müjdelerim. Ben, size, sevineceğiniz şeyle geldim!» dedikten sonra oradan ayrılıp evine gitti. [16]
Muhtar´ın Küfe´ye gelişi, Yezid b. Muaviye´nin ölümünden altı ay sonra, Hicretin altmış dördüncü yılında Ramazan ayının ortalarında idi. [17]
Muhtar´ın, Ehl.i Beyt Tarafdarlarını Kendisinin Yanında Toplanmağa Davet ve Teşvik Etmesi :
Ubeyde b. Amr ile İsmail b. Kesîr, sözleşildiği üzere, geceleyin Muhtar´-m evine gittiler.
Muhtar, onlardan, halkın işini ve Ehl-i Beyt Tarafdarlannın durum ve tutumlarını sordu.
Bunlar da «Ehli Beyt Tarafdarları, Süleyman b. Sured´in başında toplandılar. Çok geçmeden ayaklanacak, ortaya çıkacaklar!» dediler.
Muhtar, Allah´a hamd-ü sena etti ve Peygamber Aleyhisselâma Salat-ü selâm getirdikten sonra :
«İmdi, size derim ki: Mehdî b. Vasi Muhammed b. Ali, beni, size Emin, Vezir ve Seçilmiş Emir olarak gönderdi.
Haksızlarla çarpışmayı, Ehl-İ Beyt´in dökülen kanlarını aramayı, zaif-lerin üzerinden zâlimleri def etmeyi bana emr etti!» dedi.
Muhtarın düvetine ilk İcabet ve ellerini onun eline koyup bey´at eden, Ubeyde b. Amr ile İsmail b. Kesîr oldu.
Muhtar; Süleyman b. Sured´in başında toplanan Ehl-i Beyt Tarafdarla-nna haber gönderip «Ben, size, bütün işlerin idare edicisi, Fazilet mâdeni, Vasinin Vasisi olan İmam Mehdî tarafından gelmiş bulunuyorum.
Onun emrinde şifâ, örtülü ve kapalılara açıklık getirme, düşmanları öldürme, nimetleri tamamlama vardır!
Süleyman b. Sured (ki Allah,, bize ve ona iyilikler versin) o, bu yolda, kuru ekmek parçasından, çürük, kırık, işe yaramaz sırçadan başka bir şey değildir!
O, ne işler hakkında bir tecrübe sahibidir, ne de, kendisinin harp fenninde bilgisi vardır.,
O, ancak kendisim ve sizi öldürtmek için ortaya çıkmak istiyor!
Ben ise, ancak, bana yapıldığı şekilde hareket edeceğim. Ben, bu hususta düşmanınızı Öldürmek, kalblerinize şifâ vermek üzre emr edilmiş, vazifelendirilmiş bulunuyorum.
Sözlerimi dinleyiniz ve emrime itaat ediniz!
Beti, sizin bütün düşündüklerinizi, tasarladıklarınızı gerçekleştirmeye kefilim!» dedi.
Muhtar´ın bu sözleri, çok geçmeden, Ehl-i Beyt Tarafdarları üzerinde az çok tesir gösterdi. [18]
Muhtar, zaman zaman adamlarına «Görüyor musunuz şu Süleyman b. Sured ne yapmak istiyor?
0, ancak, kendisini ve sizi Öldürmek için ortaya çıkmak istiyor!
Halbuki, onun, ne harpler hakkında bir görüşü, ne de, bilgisi vardır.» demekten geri durmayordu. [19]
Fakat, Ehl-i Beyt Tarafdarlarından, kabile Reislerinden ve Eşrafdan olanlar, hep Süleyman b. Sured´le birlikte bulunuyorlardı.
Çünki, o Ehl-i Beyt Tarafdarlafınm en büyüğü, en yaşlısı idi. Ona, hiç kimseyi denk tutmamakta idiler.
Ehl-i Beyt Tarafdarlanndan az bir kısmı ise, Muhtar´a meyi etmişti.
Süleyman b. Sureci, Muhtar´a, Allah´ın yarattıklarının en ağır geleni ve en çekilmezi idi.
Süleyman b. Sured, harekete geçmek istediği ve harekete geçtiği zaman, Muhtar, harekete geçmek istemedi. Süleyman b. Sured´in teşebbüsünün neticesi ne olacağını bekledi. Ehl-i Beyt Tarafdarları işinin er geç kendisi üzerinde toplanacağım ummakta idi.[20]
Muhtar´ın Tekrar Zindana Atılması :
Süleyman b: Sured, ortaya çıkıp Cezire´ye doğru hareket ettiği sırada; Ömer b. Sa´d, b. Ebî Vakkas, Şebes b. Rib´î ve Yezid b. Haris, Rüveym, Küfe Valisi Abdullah b. Yezîd´in ve Küfe Haraç Âmili îbrâhim b. Muhammed´in yanına giderek «Muhtar, sizin için, Süleyman b. Sured´den daha tehlikelidir.
Çünki, Süleyman, yurdunuzdan ayrılıp sizin düşmanınızla çarpışmağa, onu tahkir ve tezlile gitmiştir.
Muhtar ise, şehrinizde bulunuyor ve size saldırmak İstiyor. Gidip onu zincire vurunuz. Halkın işi düzelinceye kadar zindanda tutunuz!» dediler.
Muhtan´ın bir şeyden haberi yokken, evini kuşattılar. Kendisini içeriden çıkardılar.
İbrahim b. Muhammed, vali Abdullah b. Yezid´e «Onu, sim sıkı bağla. Yaya ve yalın ayak yürüterek götür!» dedi.
Abdullah b. Yezîd «Sübhânallâh! Ben, onu, yaya olarak ta, yalın ayak ta yürütmem!
Bu adam, bize karşı düşmanlığını açığa vurmadıkca, veya bizimle çarpışmağa kalkmadıkça, ben, bu işi yapmam!
Biz, onu, ancak bir zan üzerine yakalamış bulunuyoruz!» dedi.
İbrahim b. Muhammed, Muhtar´a «Ey îbn-i Ebî Ubeyd! Senin karışıklık çıkarmak maksadile halkı aldatmağa kalkıştığın bize haber verilmedi mi sanıyorsun?» dedi.
Muhtar «Benim hakkımda sana erişen haber, bâtıl ve boş haberden başka bir şey değildir.
Ben, senin babanın ve dedenin karışıklık çıkarmak maksadile halkı Öğütleyip aldattığı gibi, halkı aldatmaktan Allah´a sığınırım!» dedi.
İbrahim b. Muhammed, Muhtar´dan bu sözü işitince, bir daha ağzını açmadı.
Muhtar, siyah bir katıra bindirildi.
İbrahim b. Muhammed, VâHye «Ona bukağı vurmayacak mısın?» diye soröu.
Vali «Ona, zindan bukağası, yeter!» dedi.[21]
Muhtar´ın Zindandaki Yemini :
Muhtar, zindanda kendisini ziyarete gelenlere :
«Denizlerin, hurma ve diğer ağaçların, ıssız çöllerin, Meleklerin, seçkin ve hayırlı kişilerin Rabb´ına and olsun ki: dinin direklerini dikinceye, Müslümanların başlarının ağrısının dindiğini, geçtiğini, Mü´minlerin kalb yaralarının iyileştiğini görünceye ve Peygamberlerin İntikamını alıncaya kadar her cebbar ve gaddar bütün yardımcılarının arasında en keskin kılıçla öldüreceğim!
Bu yolda ne dünyanın zevali beni kaygılandıracaktır, ne de, ölümden kaygılanacağım!» diyerek yemin etti.
Muhtar, bu sözünü, zindanda ziyaretine gelenlere tekrarladı. [22]
Muhtar´ın, Eifâa b. Şeddad´la diğer Ehl.i Beyt Tarafdarlanna Yazısı :
Ilifâa b. Şeddad; Aynül Verde´den geldiği zaman, Muhtar, zindanda bulunuyordu.
Muhtar; zindandan, Rifâa b. Şcddad´a bir yazı yazdı ve yazdığı yazıda, sağ olarak dönüp gelenlere «Hoş geldiniz!» dedikten ve kendilerini, Allah´ın, en büyük ecir ve sevaplarla mükâfatlandırmasını, ölenlerin ruhlarını da, Peygamberler, Sıddîkler, şehidler ve sâlihlerin ruhlarile birlikte bulundurmasını diledikten sonra şöyle dedi:
«Ben, tayin edilmiş Emtr´irn, Güvenilmiş kişiyim. Ordu kumandanıyım.
Cebbarlarla çarpışacağım. Din düşmanlarından intikam alacağım. Zâlimleri, haksızları zincirlere vuracağım!
Hazırlık yapınız ve hazırlanınız. Sevininiz ve sevindiriniz.
Sizi, Allah´ın Kitabına ve Peygamberinin Sünnetine sarılmağa ve Ehli Beyt´inin dökülen kanlarını aramağa, intikamlarını almağa, zâlimlere kargı zaifleri korumağa, haramları helallaştırıcılarla cihada davet ediyorum!» [23]
Muhtar, Süleyman b. Sured´in arkadaşlarına yazdığı ikinci yazısında da şöyle dedi:
«İmdi, o hak yolundan sapmış, haramları helallaştırmış olanlarla çarpışarak dönüşünüz dolayısile, Allah, ecrinizi büyütsün ve günahınızı düşsün!
Sizin harcadığınız her şey, geçtiğiniz, aştığınız her yokuş, attığınız her adımla Allah, ancak sizin derecenizi yükseltmiş ve sizin için hasene yazmıştır ki onu, Allâh´dan başkası sayıp bitiremez.
Sevininiz! Ben, sizin yanınıza geleceğim.
Allah´ın iznile, şark-garp arasındaki düşmanlarınızı kılıçla ayırd edecek, Allah´ın iznile onları birbiri üzerine yığarak veya teker teker veya çifter çifter öldüreceğim!
Size yaklaşan ve yakınlık gösterenleri, Allah, genişliğe ve doğru yola eriştirsin!
Size karşı koyanları ve sizden kaçınanları da, uzaklaştırsın, kahr etsin! Ey doğru yolu bulmuş olan kişiler! Sizlere selâm olsun!»
Muhtar´in bu mektubunu; Leys b. Abdulkays oğullarından Seyhan b. Amr, külahının astarile yüzü arasında saklayarak, Rifâa b, Şeddad-ül Fit-yânî, Müsennâ b. Muharribe, Sa´d .b. Huzeyfe, Yezîd b. Enes, Alımer b. Şu-meyt-ül Ahmesî, Abdullah b. Şeddad-ül CüŞemî ve Abdullah b. Kâmil´e götürdü.
Muhtar´ın yazısı kendilerine okununca, bunlar, Abdullah b. Kâmil´i, Muhtar´a yolladılar.
Abdullah b. Kâmil´e «Sen, dediler, ona, tarafımızdan de ki: (Yazım okuduk.
Bizim, nerede yanma gelmemizi istiyorsan, hemen yola çıkıp gelelim.»
Abdullah b. Kâmil, Küfe´ye gidip zindanda Muhtar´ın yanına girdi. Kendisinin ne İş için gönderildiğini, Ehl-i Beyt Tarafdarlarının hemen toplanıp yanına geleceklerini ona haber verdi.
Muhtar «Siz. şimdi bunu yapmayınız. Ben, bu günlerde bu iş için ortaya çıkacağım!» dedi.[24]
Muhtar´ın, Abdullah b. Ömer´e Yazısı :
Muhtar, Zerbiy diye anılan uşağını Abdullah b. Ömer´e gönderdi. Ona bir yazı yazdı. Yazdığı yazısında şöyle dedi:
«İmdi, ben, haksız yere haps olundum.
Valiler, benim hakkımda hep yalandan zan beslerler.
Allah, seni rahmetile esirgesin! Sen, benim için şu iki zalim kişiye kısa ve yumuşak bir yazı yaz.
Belki, Allah, beni, Senin lutf-u bereketinle onların ellerinden kurtarır. Vesselâmü aleyk!»[25]
Muhtar´ın, Kefalet ve Yeminle Zindandan Çıkarılması :
Muhtar´ın yazısı üzerine, Abdullah b. Ömer, Küfe Vâlisile Haraç Âmiline şöyle yazdı:
İmdi, bilirsiniz ki: benimle Muhtar b. Ebî Ubeyd arasında hısımlık, sizinle benim aramda da, dostluk ve sevgi vardır.
Aramızdaki samimiyet adına size and veriyorum; Bu yazımı görünce, onu, serbest bırakınız!
Vesselâmü aleyküme ve rahmetullâh!»
Abdullah b, Ömer´in yazısı vâÜ Abdullah b. Yezîd´le Haraç Âmili İbrahim b. Muhammed´e verilince, Muhtar´a şahsan kefil olmak üzre kefiller çağırdılar.
Muhtar´ın adamlarından bir çok kimseler gittiler.
Yezîd b. Haris, Vali Abdullah b. Yezîd´e «Şunların hepsini kefil alıp ta ne yapacaksın? Onların tanınmış Eşrafından onunu kefil al, diğerlerini bırak!» dedi. Öyle yaptılar..
Muhtar´a kefil olunduğu zaman, Abdullah b. Yezîd´le İbrahim b. Muham-med, onu çağırdılar.
Muhtar da; kendisinden başka ilâh bulunmayan, görüneni, görünmiyeni bilen, Rahman ve Rahîm olan Allah´ın ismini anarak, onların başlarına derd açmak. Küfe´de hâkim bulundukları müddetçe aleyhlerinde kıyama kalkışmak istemiyeeeğtne, eğer böyle bir şey yaparsa, Kabe´nin büyük kapısı önünde bin deve kurban ve kadınlı erkekli bütün kölelerini âzad edeceğine yemin ettikten sonra çıkıp evine gitti.
Humeyd b. Müslim der ki «Bundan sonra, Muhtar´dan işittim. Diyordu ki: (Allah, cezalarını versin! Onlar, ne kadar ahmaklar!
Yaptığım bu yeminlerde benim duracağımı mı sanırlar?!
Onların, Allah ismini anarak yapmamı istedikleri ve benim de, yapmış olduğum yemini, ileride bırakıp bozup onların üzerine yürümeyi, onlardan el çekmekten daha hayırlı görürsem, üzerlerine yürür, yeminimden dolayı da, keffâret veririm! Varsın bin deve kurban edecekmişim, edeyim! Bu, bana, ağızdan çıkandan daha kolaydır.
Beni, ne bin devenin bedeli, ne de bütün kölelerimi azadlamıs olmak korkutur! .
Vallahi, ben, aykırı ve uygunsuz bir işimden dolayı tevbe etmeyi daha
çok arzu ederim. Bir daha kölelere mâlik olmayacakmışım, olmayayım!)»[26]
Muhtar´a, Zindanda. Bey´at Eden Kişiler ve Ehl-i Beyt Taraftarlarının, Onun Başında, Toplanmağa Başlamaları
Muhtar´a, zindanda şu beş kişi bey´at etmişti :
1. Sâib b. Mâlik-ül Eg´arî,
2. Yezîd b. Enes,
3. Ahmer b. Şumeyt,
4. Rifâa b. Şeddad-ül Fityânî,
5. Abdullah b. Şeddad-ül Cüşemî.
Muhtar, zindandan çıkıp evine geldiği zaman, Ehl-i Beyt tarafdarlar, onun başında toplanmağa başladılar.
Abdullah b. Zübeyr; Abdullah b. Yezîd´le İbrahim b. Muhammed´i Küfe´den azl ve bunların yerine Abdullah, b. Mutİ´i tayin edip gönderinceye kadar, Muhtar´m adamları çoğalmakta, işi kuvvetlenmekte ve sağlamlaşmakta devam etti. [27]
Abdullah b. Muti´nin Küfe´ye Gelip İşe Başlaması:
Abdullah b. Muti´, Hicretin altmış beşinci yılında Ramazan ayının çıkmasına beş gün kala,Perşembe günü Küfe´ye geldi.
Eski vali Abdullah b. Yezîd´e «Yanımda kalmak istersen, sana iyi arkadaşlık eder, seni ağırlarım.
Mü´mkıler Emîri Abdullah b. Zübeyr´in yanına gitmek istersen, git!» dedi.
İbrahim b, Muhammed´e de «Mü´minler Emîrinin yanma git!» dedi.
Abdullah b- Muti, Küfe´de namaz kıldırmak ve Haraç işleıüe uğraşmağa başladı.
îyas b. Mudârib-iü îclî´yi Emniyet ve Muhafaza âmiri tayin etti. İyi hareket etmesini, fakat, şüpheli kimselere karşı şiddetli davranmasını ona emr etti.
Abdullah b. Muti, mescide gidip minbere çıktı. Allah´a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle konuştu :
«İmdi, Mü´minler.Emîri Abdullah b. Zübeyr; beni, sizin gelirinize ve hu-dud boylarınıza gönderdi ve ganimetlerinizi toplamayı ve siz razı olmadıkça, ganimet fazlasını sizden almamayı bana emr etti.
Ren, bu hususta Ömer b. Hattab´ın vefatı sırasında bana tavsiye ve Osman b. Affan´ın da, Müslümanlara tatbik ettiği üzre, hareket edeceğim.
AUâh´dan korkunuz, istikamet itere bulununuz. îhtilaf ve karışıklık çıkarmayınız.
Akılsız ve beyinsizlerinizin ellerini tutunu?., onların uygunsuz hareketlerine eflgel olunuz.
Böyle yapmadığınız takdirde, kendinizi kabahatli görünüz, beni kınamayınız.
Vallahi, bozuk fikirli asîleri vurup öldüreceğim!
Eğriliğini sezdiğim, şüpheli kişiler üzerinde de duracağım!»
Sâib b. Mâlik-ül Eş´arî, ayağa kalkıp «İbn-i Zübeyr, rızamız olmadıkça, ganimet fazlasını bizden istememeyi sana emr ettiğini söyledin
Biz de, zaten ganimet fazlasını bizden almana razı değiliz. O, ancak, bizim aramızda bölüştürülecek ve bizim hakkımızda Ali b. Ebî Talib´in tatbik ettiği şekil, tatbik edilecektir.
Ganimetlerimiz hakkında Osman´ın ve Ömer b. Hattab´ın tatbikatı bize gerekmez. Bunlar, bize zararlı olmuştur..» dedi.
Yezid b, Enes «Sâib b. Mâlik, doğru söyledi. Bizim görüşümüz de, onun görüşü gibidir, sözümüz, onun sözü gibidir» dedi.
Abdullah b. Muti «Ben, sizin istediğiniz şekilde hareket edeceğim!» deyip minberden indi. [28]
Muhtar´ın, İlk Sıralarda Abdullah b. Muti tle Abdullah b. Zübeyr´i Tutar Gibi Görünmesi:
Muhtar, Küfe´de, Önceleri, Abdullah b, Muti´nin yanına sık sık gider, gelir, Abdullah b. Zübeyr´i de, tutar gibi görünür, fakat, gizlice yererdi.
Tarafdarları çoğaldıktan sonra îbn-i Zübeyr´e karşı cebhe almağa, Mu-hammed b, Hanefiyye´nin halini, vera* ve takvasını Övmeye, kendisini Küfe´-ye Onun göndermiş olduğunu söylemeğe ve halkı Muhammed b. Hanefiyye´ye bey´at etmeğe davete başlamıştı. [29]
Küfe Emniyet Âmirinin, Muhtar Hakkındaki Görüşü ve Teklifi:
Küfe Emniyet Âmiri İyas b. Mudârib, Vali Abdullah b. Muti´e gidip «Saib b. Mâlik, Muhtar´ın adamlarının Reîslerindendir.
Ben, Muhtar´ın, ortalığı karıştırmayacağından emi*? değilim. Ona, adam gönder. Kendisini yanına getirt. Yanına gelince, halkın işi düzelinceye kadar onu zindanında haps et.
Çünki, casuslarım, bana gelip onun işini haber verdiler. Şehirde ayaklanmak için onun başında toplanılıyormuş!» dedi.[30]
Muhıtâr´ın, Vali Köşküne Davet Edilmesi:
Vali Abdullah b. Muti; Zaide b. Kudâme ile Hemdan´dan Hüseyin b. Ab-dullâh-ül´ Bürsümî´yi Muhtar´a gönderdi.
Bunlar, gelip Muhtar´ın yanına girdiler. Ona «Valinin emrine icabet et!» dediler.
Muhtar, elbisesini getirtti. Hayvanının eyerlenmesini emr etti. Onlarla gitmek için, elbisesini giyinmeğe gitti. Giyinirken elbisesinin hışıltısı işitilmekte idi.
Zaide b. Kudâme, yüce Allah´ın :
«Hani, bir zaman, o küfr edenler, seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri, yahut yurdundan zorla çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı.
Onlar, bu tuzağı kurarlarken, Allah da, onun karşılığım yapıyordu.
Allah, tuzak kuranlr a mukabele edenlerin hayırlısıdır. (Enfal: 30)» mealli âyetini okudu.
Muhtar, işin farkına vardı. Oturdu. Sonra, elbisesini üzerinden çıkardı ve: «Üzerime kadife (yorgan) örtünüz. Ben, kendimde şiddetli hararet ve titreme (ısıtma) buluyorum.
Siz, İbn-i Muti´e dönünüz. Üzerimdeki hali, hastalandığımı ona bildiriniz!» dedi.
Zaide «Ben, öyle yaparım» dedi.
Muhtar, Hüseyin b. Abdullah´a «Ey Hemdanlı kardeş! Sen de, onun yanında beni mazeretli göster. Bu, senin için hayırlı olur!» dedi.
Hüseyin b. Abdullah der ki «Kendi kendime: (Vallahi, onun istediği şeyi tebliğ etmeyeceğim. Ben, yarın onun meydana çıkıp beni öldürmeyeceğinden emin değilim!) dedim.
Fakat, Muhtara: (Olur! İbn-i Muti´in yanında seni mazeretli gösterir, istediğin her şeyi ona eriştiririm!) dedim.
Muhtar´ın yanından ayrıldığımız sırada, kapısında adamları ve içende de, pek çok cemâat bulunuyordu.
Abdullah b. Muti´in köşküne doğru yürüdük.
Zaide b. Kudâme´ye (Ben, senin o âyeti okuduğun zaman, Muhtar´a, onunla neyi anlatmak istediğini sezdim.
Biliyorum ki o, bizimle gelmek için kalktığı, elbisesini giyindiği ve hayvanını eğerlettiği halde, gelmemesi için senin anlatmak istediğin şeyi anlayınca, gelmekten vaz geçti!) dedim.
Zaide, böyle bir maksadı olduğunu inkâr etti. Ona (Yemin etme. Vallahi, ben, ne senden, ne de ondan, hoşunuza gitmiyeeek bir şey söylerim.
İyi biliyorum ki, sen, ona karşı şefkatlisin.
Her kişinin, amucası oğluna karşı duyduğu şefkati, sen de, ona karşı duyuyorsun!) dedim.
İbn-i Muti´in huzuruna girdik. Muhtar´ın hasta ve hastalığının da, ne olduğunu haber verdik ve tasdik ettik.»[31]
Muhtar Hakkında Kendi Adamları Tarafından Gizlice Tahkikat Yapılması:
Muhtar, Muharrem ayında ayaklanmak istediğinden, evinin çevresinde toplanmaları için adamlarına haber gönderdi.
Muhtar´ın adamlarından Şibam Abdurrahman b. Şureyh, çok şerefli ve itibarlı bir kişi idi.
Bu zat; Saîd b. Munkız-üs Sevrî, Si´r b. Ebî Si´r-ül Hanefî, Esved b. Ce-râd-ul Kindî ve Kudâme b. Mâlik-ül Cüşemî ile buluşarak Si´r-ül Hanefî´nin evinde toplandılar.
Şibam, Allah´a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle konuştu :
«İmdi, ben, derim ki: Muhtar; bizi ortaya çıkarmak, ayaklandırmak istiyor. Kendisine, bu hususta bey´at da etmiş bulunuyoruz.
Fakat, kendisini, Muhammed b. Hanefiyye´nin bize gönderip göndermedi-. ğini-kesin olarak bilmiyoruz.
Muhammed b. Haneffiyye´ye gidip Muhtar´ın geldiğini ve bizi davet ettiği şeyi Ona haber verelim.
Eğer, bizim, ona tabi olmamıza müsâade ederse, tâbi olalım.
Bizi, tâbi olmaktan nehy ederse, onun başına toplanmaktan kaçınalım.
Vallahi, dünya işlerinden, bizim için dinimizin selâmeti kadar arzu ve tercih edilir bir şey olamaz!» dedi.
Şibam´a «Allah, sana doğru yolu göstermiştir. Çok yerinde bir görüş ortaya koydun. Sen, bizi, istediğin zaman götür!» dediler.
Bunlar, günlerden bir gün, gitmek üzre söz birliği ettiler. Başlarında Şi-bam Abdurrahman b. Şureyh olduğu halde, gidip Muhammed b. Hanefiyye´-nin huzuruna çıktılar.
Muhammed b. Hanefiyye, Küfe halkının durumunu sordu. Bunlar da, hem halkın durumunu, hem de, kendi durumlarını Ona haber verdiler.
Esved b. Cerâd-ul Kindî der ki Muhammed b. Hanefiyye´ye: (Sana, bizim arz edilecek bir hacetimiz, bir dileğimiz var?) dedik.
(Gizli mi, açık mı?) diye sordu. (Hayır, açık değil, gizlidir!) dedik.
(Öyle ise, biraz yavaş olunuz, acele etmeyiniz!) dedi.
Biraz bekledik. Tenha bir köşeye çekildi. Bizi de, oraya çağırdı. Kalkıp yanma vardık.
Şibam Abdurrahman b. Şureyh, söze başladı. Allah´a hamd~ü sena ettikten sonra şöyle konuştu :
(İmdi, Allah, siz Ehl-i Beyt´i faziletle, herkese üstünlükle nasiplendirdi. Peygamberlikle şereflendirdi. Sizin bu ümmet üzerindeki hakkınızı büyük kıldı.
Sizin hakkınızı, ancak görüşte aldananlar, nasipsizler bilmezler ve inkâr ederler.
Hüseyin Rahmetullâhı aleyh ile siz musibet ve felâketin en büyüğüne uğradınız.
Bu musibet, yalnız size değil, bütün Müslümanlara âiddir.
Muhtar b. Ebî Ubeyd, bize geldi. Sizinle görüşüp bize geldiğini söyledi ve bizi, Allah´ın Kitabına ve Peygamberi Aieyhisseîâmın Sünnetine, Ehl-i Beyt´in dökülen kanlarını, aramağa, intikamlarını almağa, zâlimleri zaifler üzerinden def etmeğe davet etti.
Biz de, bu hususta ona bey´at ettik.
Sonradan, biz, Senin yanına gelip onun tarafından davet edildiğimiz şeyi Sana arz etmeyi düşündük,
Eğor, ona tâbi olmamızı, uygun görür, emr edersen, tâbi olacağız.
Bizi, ona tâbi olmaktan nehy edersen, ondan kaçınacağız?)
Abdurr anman´dan sonra, birer birer, onun konuşmasına benzer konuşma yaptık.
Muhammed b. Hanefiyye, konuşmaları dinledi.
Konuşmalar bitince, Allah´a hamd-ü sena ettikten ve Peygamber Aleyhis-selâraa Salât-ü selâm getirdikten sonra şu konuşmayı yaptı :
(Siz, Allah´ın, fazileti ve üstünlüğü bize tahsis ettiğini söylediniz.
Şüphe yok ki Allah, onu, dilediğine verir. Allah, büyük fazl-u ihsan sahibidir. Bu lutfundan dolayı Allah´a hamd olsun.
Hüseyin´le büyük bir musibete uğradığımızı söylediniz. Bu, Zikr-i Hakîm´-de vardı ve o, bir Melhame (büyük, çetin bir Öldürme vakası) idi. Hüseyin´in alın yazısı idi.
Allah, Onu, bununla şereflendirmek, o kavm karşısında derecelerle yükseltmek, başkalarım da, alcaltmak için Ona bunu nasib ve ihsan etmiştir.
- Allah´ın emri, yerine gelir. (Nisa: 47)
- Allah´ın emri, behmehal yerini bulan bir kaderdir. (Ahzab: 38)
Dökülen kanlarımızı aramağa ve intikamımızı almağa, sizi davet işine gelince: vallahi, düşmanlarımıza karşı, Allah´ın, yarattıklarından dilediği kimse ile bize yardım etmesini umar ve özlerim.
Benim söyleyeceğim sözüm, bu kadardır. [32]
Biz, nerede olursa olsun, Allah´ın hisab, sevab ve mükâfatını düşünürüz.
Ben, kendim için, dünyada haksız yere bir Mü´minin öldürülmesini arzu etmem..
Yalancılardan sakınınız. Kendinizi ve dininizi gözetiniz. "[33] Kendim ve sizin için Allâh´dan yarlığanmak dilerim.)
Muhammed b. Hanefiyye´nin yanından çıktık. O (Düşmanlarımıza karşı, Allah´ın, yarattıklarından dilediği kimse ile bize yardım etmesini umar ve arzu ederim!) sözüyle, bizim, Muhtâr´a tâbi olmamıza izin verdi. Ona tâbi olmamızı istemeseydi, bize (vapmaymız!) derdi dedik. Küfe´ye geldik.
Ehl-i Beyt Tarafdarlarmdan, gideceğimizi bildirdiğimiz bizim görüşümüzde olan kardeşlerimiz, bizim gelmemizi bekleyorlardı.
Biz, Muhammed b. Hanefiyye´nin yanına gittiğimiz zaman, Muhtar´a haber verilmiş; bu, kendisine çok ağır gelmiş; Ehl-i Beyt taraf darlarım başından dağıtacak bir emir getirmemizden korkmuş.
Muhtar; bizim Küfe´ye gelmemizden Önce, Ehl-i Beyt Tarafdarlanm ayaklandırmak istemiş; onlar, bizi bekledikleri için, hazırlanmamışlar, ağırdan davranmışlar.
Bunun üzerine, Muhtar :
(İçinizden bazı kimseler şüphelendiler, şaşırdılar, çekindiler, bozgunculuğa kalkıştılar.
Onlar, felâkete uğrayacaklar! Gelecekler ve peşiman olacaklar!
Onlar, yüzleri üzerine düşecekler, hor ve hakir olacaklar. Uyanacaklar, kendilerini açığa vuracaklar, kabuklarından soyulacaklar ve heîâk olacaklar!) demeğe başlamış.
Bir ay veya biraz fazla bir müddet geçmemişti ki Ehl-i Beyt Tarafdar-ları, evlerine gitmeden, hayvanlarına atlayarak Muhtar´m yanına gelmişlerdi.
Muhtar, onlara (Arkanızda ne var? Siz, fitneye tutuldunuz, imtihana çekildiniz, şüpheye düştünüz!) dedi.
Onlar (Sana yardım etmemiz, bize emr olundu!) dediler.
Muhtar (Allâh-ü ekber! Ben, Ebû îshak´ım! Ehl-i Beyt Tarafdarları, benim yanımda toplansınlar!) dedi.
Yakınlarında bulunanlar toplanınca, Muhtar :
(Ey Ehl-i Beyt Tarafdarları cemâati! İçinizden bazı kimseler, size getirip tebliğ ettiğim şeyin doğru olup olmadığını öğrenmek istediler.
Hidayet İmamı, Murtaza´nm ve seçkin Peygamberin gökçek huylu oğluna kadar gidip size getirmiş, tebliğ etmiş olduğum şeyi kendisinden sordular.
O, kendisinin Veziri, Yardımcısı, Elçisi ve dostu olduğumu onlara bildirdi ve haramları helallaştıranlarla çarpışmak ve mümtaz Peygamberinizin Ehl-i Beytinin kanlarını aramak ve intikamlarını almak hususunda size yapmış olduğum davetime uymanızı ve boyun eğmenizi emr etti) dedi.
Abdürrahman b. Şureyh ayağa kalktı. Allah´a faamd-ü sena ettikten son-sa göyle konuştu :
(imdi, ey Ehl-î Beyt Tarafdarları cemâati! Biz, kendimiz için hususî, bütün kardeşlerimiz için de umûmî olarak tesbit ve tevsik maksadile Mehdî b. Ali´ye kadar gidip Muhtar tarafından davet edilmiş olduğumuz şu savaşımızı sorduk.
Muhtar´a yardımcı olmamızı, bizi davet ettiği şeyde kendisine icabet etmemizi bize emr etti.
Biz, gönül hoşluğu ve rahatlığı ile döndük.
Allah, bu yoldaki şüpheleri giderdi. Düşmanlarımızla çarpışmak hususundaki görüşümüzü doğrulttu.
Burada bulunanlar, bulunmayanlara tebliğ etsin! SavaŞ için hazırlanınız!) dedi ve oturdu.
Biz de, birer birer kalkıp onun konuşmasına benzer konuşma yaptık. Bunun üzerine, Ehl-i Beyt tarafdarları, Muhtar´ın etrafında toplandılar ve onu kayırdılar.[34]
İbrahim b. Eşter´le İş Birliği Sağlamak İçin Yapılar Görüşme ve Konuşmalar:
Amir-üş Sâ´bî der ki «Ben ve babam, Muhtar´a ilk icabet eden kişilerden idik.
. Ayaklanmağa hazırlamldığı sırada, Muhtar´a; Ahmer b. Şumeyt, Yezid b. Enes, Abdullah b. Kâmil ve Abdullah b. Şeddad dediler ki: (Küfe Eşrafı, vali Abdullah b. Muti´ ile birleşerek seninle çarpışmak için toplandılar.
Eğer, sen de, işimiz üzerinde İbrahim b. Eşter´le bizi bir araya getirir-sen, umarız ki Allah´ın iznile düşmanımıza karşı kuvvetleniriz. Bize muhalefet edenler, arkadan bir zarar veremezler.
Çüiiki, İbrahim b. Ester, harpcibir yiğittir. Namlı, şerefli bir zatın oğludur. Kuvvet ve sayıca Kalabalık bir kabile sahibidir) dediler.
Muhtar (Gidiniz onu, davet ediniz: Hüseyin´in ve Ehl-i Beyt´inin kanlarını aramak ve intikamlarım almakla emr olunduğumuzu ona bildiriniz!) dedi.
Bunlar, İbrahim b .Eşter´e gittiler.
Yezîd b. Enes, onunla konuştu. (Biz, sana bir şeyi arz ve ona.seni davet etmek üzre geldik.
Eğer, davetimizi kabul edersen, senin için hayırlı olur.
Eğer, onu kabul etmezsen, sana kargı biz bu hususta mükellef olduğumuz masihat vazifesini yerine getirmiş oluruz.
Biz, bunun, senin yanında gizli olarak kalmasını, gizli tutulmasını da di-?Jeriz) dedi.
îbrahim b. Ester (Benim gibi kişinin, ne kötülük işleyeceğinden, ne söz taşıyacağından, ne de,, devlet adamlarına yaranmak, yaklaşmak için halkı çekiştireceğinden korkulur.
Bunlar, ancak, küçüklere, korkaklara ve çok yaşlanmış olanlara yaraşır hallerdir!) dedi.
Bunun üzerine, Yezîd b. Enes (Biz, seni, Ehl-i Beyt Tarafdarlarının ileri gelenlerinin üzerinde birleştikleri bir işe ki: Allah´ın Kitabına ve Allah´ın Peygamberi Aleyhisselâmın Sünnetine ve Onun Ehl-i Beyt´inin dökülen kanlarının aranmasına ve intikamlarının alınmasına, haramları helallâştıranlar.-la çarpışmağa, zalimlerin zulümlerini zaifler üzerinden def etmeğe davet ediyoruz!) dedi.
Yezîd b. Enesten sonra, Ahmer b. Şumeyt konuştu ve şöyle dedi.: (Ben, senin için öğütçüyüm. Senin baban vefat etti. Kendisi Seyyid idi. Biz, Onu iki şeye davet ettik. O, bizim davetimize icabet etti. . Halk içinde, sen, babanın yerini tutmuş bulunuyorsun. Ölmüş olan bu işi sen ihya et, dirilt!
Senin gibi bir zat, bunu, en son erişeceği yere kolayca eriştirmeğe yeter. Bütün halk, bu işe çağırıldılar, teşvik edildiler ve yöneldiler!) dedi.
İbrahim b. Ester (Hüseyin´in ve Ehl-i Beyt´inin kanlarım aramak, intikamlarını almak için beni davet ettiğiniz işin idaresini bana verirseniz, davetinize icabet ederim!) dedi.
(Sen, bu işe elverişli ve yetkilisin. Fakat, buna imkân ve yol yoktur.
Çünki, Muhtar b. Ebî Ubeyd, Mehdî tarafından Elçi ve çarpışmağa memur olarak geldi.
Mehdî, ona itaat etmemizi bize emr etti!) dediler, îbrahim b. Ester, sustu. Elçilerin davetine icabet etmedi,
İbrahim b. Eşter´in yanından ayrılıp Muhtar´in yanma geldik. İbrahim b. Eşter´in söylediklerini Muhtar´a nakl ettik.
Üç gün sonra, Muhtar, arkadaşlarının ileri gelenlerinden on dokuz kişi kadar seçip İbrahim b. Eşter´e Elçilikle vazifelendirdi.
Ben ve babam onların arasında idik. ,
Önümüzde bulunan kişi, bizi Küfe evlerine, çadırlarına yaklaştırmıştı ki nereye götürmek istediğini bilmiyorduk.
Nihayet, İbrahim b. Eşter´in kapısı Önünde durdu. Bize izin istedi. îzüı verilince, bize minderler döşendi. Üzerlerine oturduk.
Muhtar, ibrahim´in minderine birlikte oturdular. Muhtar, şöyle konuştu:
(Allah´a hamd eder, Allâh´dan başka ilâh bulunmadığına şehadet eylerim.
Allah´ın Salât-ü selâmı Muhammed üzerine olsun!
imdi, şu yazı; bu gün, yer yüzü halkının hayırlısı, bundan önce de, Allah´ın Peygamberlerinden ve Resullerinden sonra bütün yer yüzü halkının hayırlısı Mü´minler Emîri, Peygamber Vasîsi´nin oğlu Mehdi Muhammed tarafından sana gönderilmiştir.
O; bize yardım etmenizi,.Vezîr ve Müşavir olmanızı istiyor.
Eğer, bunu yaparsan, sevinir ve memnun olurum ne mutlu bana!
Eğer, bu hizmeti yapmayacak olursan, şu yazı, senin aleyhine delil olur.
Allah, Mehdî Muhammed ve dostlarını senin yardımına muhtaç etmeyecektir! [35]
Allah, seni; Hâşim oğullarına dostluk ve yardımla, onların fazilet ve üstünlüklerim", Allah´ın, Onlar için vâcib kıldıkları hakları tanımakla şereflendirdi. Daha Önce, senin babanı da, şereflendirmişti) dedi. [36]
Muhtar, sözlerini bitirince, bana (Şu yazıyı îbrahim b. Eşter´e ver!) dedi. Götürüp verdim.
ibrahim b. Ester, bir kandil getirtti. Yazıyı açıp okudu.
Yazıda şöyle deniliyordu :
Bîsmillâhîrrahmânîrrahîm Muhammed-ül Mehdî´den
İbrahim b. Malik-ül Eşter´e! Selâmün aleyk! Ben, Allah´a hamd ederim ki, O´ndan başka ilâh yoktur.
İmdi, Vezirim, Emîn´im olan ve kendim için seçip kabul ettiğim değerli ki§iyi size gönderiyorum.
Düşmanımla çarpışmayı, Ehl-i Beyt´imin dökülen kanlarını aramayı ve intikamlarını almayı ona emr ettim.
Kendin ve kabilen ve sana itaat eden kimseler onunla birlikte hazırlanınız.
Sen, bana yardım edeceksen, davetime icabet et. Vezirime kol, kanat ol! Bu, senin için, benim katımda bîr fazilet ve üstünlük olacaktır.
Küfe ile Şamlıların en uzak beldeleri arasında bütün süvarilerin ve savaş birliklerinin yardımı ile ele geçireceğin bütün şehir, kule ve serhadlerin idaresi sana âid olacaktır.
Bu söz, Allah´ın ahdi üzere yerine getirilecektir.
Eğer, teklif edilen vazifeyi yaparsan, bununla, Allah katında da, en üstün bir şerefe kavuşursun. Bundan kaçınırsan, azımsayamayacağm bir he-lâkla temelli helak olursun!
Vesselârnü aleyk.´)
İbrahim b. Ester, yazıyı okuyunca :
(Bundan Önce, îbn-i Hanefiyye, bana yazı yazardı. Ben de Ona yazardım.
O, bana yazısında ancak kendi ismile babasının ismini yazardı) dedi.
Muhtar; (O zaman, öyle idi. Bu .zaman da, böyledir!) dedi.
İbrahim b. Ester (Bu yazının bana, İbn-i Hanefiyye tarafından yazıldığını kim biliyor?) diye sordu.
Muhtar: (Yezîd b. Enes, Ahmer b. Şumeyt, Abdullah b. Kâmil ve onların cemâaatları biliyor!) dedi.
Ben ve babam hâriç olmak üzre orada bulunanların hepsi: (Bunun, Mu-haramed b. Ali´nin sana yazısı olduğuna şehadet ederiz!) dediler.
Bunun üzerine, İbrahim b. Ester, oturduğu baş minderden çekildi. Muh-tar´ı, onun üzerine oturttu, (Uzat. elini, bey´at edeyim sana!) dedi.
Muhtar, elini uzattı. İbrahim b. Ester, ona bey´at etti.
İbrahim b. Ester, bizim için meyva getirtti ve her´ birimize bölüştürdü. Bizim için bal şerbeti de, getirtti. İçtik, Scrara, gitmek için hazırlandık.» [37]
Muhtar, ibrahim b. Eşter´e: (İşimiz üzerinde görüşmek için sen, bize mi gelirsin, yoksa, biz, sana mı gelelim?) diye sordu.
İbrahim b. Ester (Hayır! Her gün, ben, senin evine.gelirim!) dedi. [38]
«Yanımızda İbrahim b. Ester olduğu halde, evden çıktık. Muhtar´m evine gelinceye kadar İbrahim, Muhtar´a refaket etti.
İbrahim b. Ester, evine döneceği sırada benim elimi tuttu. (Ey Şa´bî! Bize gidelim!) dedi.
Birlikte döndüm. Onun evine vardık. Bana :
(Ey Şâ´bî! Hatırımda tuttuğuma göre: Sen de, baban da, şâhidlik etmediniz. Yoksa, şunlar, yaptıkları şahidliklerinde hakka iftira mı ediyorlar?) dedi.
Ona (Gördüğün şey üzerinde şâhidlik edenler, Kurrâ´ uluları, memleketin yaşlı ve belli başlı kişileri ve Arap süvarileridir.
Ben, şimdiye kadar onlardan, doğru ve gerçekten başka bir şey söylediklerini görmedim!) dedim.
İbrahim b. Ester: (Bana, onların isimlerini yaz! Çünki, ben, onların hepsini bilmiyorum) dedi.
Bir sahife ve kalem getirtti. Oraya şöyle yazdı :
Bismillâhîrrahmânirrahîm
Buna şehadet edenler :
Sâib b. Mâlik-ül Eş´arî,
Yezîd b. Enes-ül Esd´î,
Ahmer b. Şumeyt-ul Ahmesî, Mâlik b. Amr-ün Nehdî ile oraya gelenlerin hepsinin isimlerini yazdıktan sonra :
(Muhammed b. Ali´nin, İbrahim b. Eşter´e, haramları helallaştiranlarla çarpışmak ve Ehl-i Beyt´in kanlarını aramak, intikamlarını almak hususunda Muhtar´a Vezir ve müzahir olmayı yazı ile emr ettiğine şehadet edenler :
Şerâhîl b. Abd (ki Fakîh Ebû Âmir-ü Şâ´bî´diç Abdurrahman b. Şerâhîl-ün Nahaî,
Âmir b. Şerâhîl-üş Şâbî.) diye yazdı.
(Allah, seni rahmetile esirgesin! Sen, bunu yazıp ta ne yapacaksın?) dedim.
(Bırak, lâzım olur!) dedi.
İbrahim b. Ester, kabilesini, kardeşlerini ve kendisine tabi olanları davet etti.
Kendisi de, Muhtâr´ın yanına gidip gelmeğe başladı.»
İbrahim b. Ester, her gün, öğle vakti Muhtar´m yanına gider, geceye kadar onun yanında kalır, işlerini aralarında görüşür, konuşurlardı. [39]
İbrahim b. Eşter´e Yazılan Yazı Hakkında Şa´bînin Tahkikatı:
Şa´bi der ki «Yanımdaki kişilerin, bu yazıyı Muhammed b. Haneffiyye´-nin, İbrahim b. Eşter´e yazdığım gördüklerine şehadet ettikleri zaman, ürperdim. Birer birer onların evlerine gittim. Onlara: (Bu yazıyı, Muhammed b. Hanefiyye yazdığı zaman, sen gördün mü?) diye sordum.
(Evet! Sen, bunu inkâr mı ediyorsun?) dediler.
Kendi kendime (Ben, bunu Acemî´den, yani Ebû Amre´den sorar, öğrenirim. Başkasından öğrenebileceğimi sanmıyorum!) dedim. Onun evine gittim. Ona: (Muhammed b. Hanefiyye, bu yazıyı yazdığı zaman, sen bulundun mu?) diye sordum,
(Vallahi, onu, Muhammed b. Hanefiyye yazdığı zaman, bulunmadım. Ebû İshak Muhtar´dan başka katımızda güvenilir kişiler bize Muhammed b. Ha-nefiyye´den alâmet ve işaretler getirdiler. Biz de, onu, tasdik ettik!) dedi.
Bunun üzerine anladım ki: Muhtar, yalan söylemiş, onu, gerçeğe aykırı olarak, kendiliğinden yazıp Muhammed b. Hanefiyye´ye atf ye izafe etmiştir.
Küîe´den ayrılıp Hicaz´a gittim. Muhtarın açtığı, bulunduğu savaşlardan hiç birisinde bulunmadım.» [40]
Ehl-i Beyt Taraftarlarının Ayaklanmaları ve Hükümet Kuvvetleriyle Çarpışmaları:
Muhtar ve arkadaşları, Hicretin altmış altıncı yılında on dört RebLül´evvel Perşenbe gecesi Küfe´de ayaklanmayı kararlaştırdılar.
Bütün Ehl-i Beyt Taraf dar lar ile onların davetine icabet edenler de, bundan haberdar edildiler. ,
Güneş batınca, İbrahim b. Ester, kalkıp Ezan okudu. Sonra, öne geçip akşam namazını kıldırdı.
Humeyd b. Müslim´e (Sen, kardeşine yahut Zi´b´e (Kurt´a, yâni Muhtar´a) biz, silahlarımız üzerimizde olarak geleceğiz de!) dedi.
Küfe Emniyet Âmiri İyas b, Mudârib, Vâlİ Abdullah b. Muti´in yanına gitti ve (Muhtar, iki gecenin birinde üzerine yürüyecektir!) diye haber verdi.
İyas, Emniyet kuvvetlerinin yanına vardı. Oğlu Raşid´i Künâse mevkiine gönderdi.
Vali Abdullah b. Muti´in huzuruna girerek (Oğlumu, Künâse´ye gönderdim.
Eğer", Küfe´deki bütün namazgahlara büyük Eshabından birer kişiyi, bize itaat eder. cemaatla birlikte gönderecek olursan, tereddüdlü kişiler, sana karşı ayaklanmağa kalkışmaktan korkarlar!) dedi.
Bunun üzerine, Abdullah b. Muti; Abdurranman b. Saîd b. Kays´ı Sebi´ . namazgahına gönderdi ve (Sen, kavrama karşı bana kâfi gelmelisin. Seain tarafına başkaca kuvvet verilmiyecektir.
Sen, göderdiğim namazgah halkı işini sağlama bağlayacak, bir hâdise çıkarttırmayacaksın! Onlar, acz ve korku içindedirler!) dedi.
Abdullah b. Muti; Kâ´b b. Ebî Kâ´b-ül Has´amî´yi Bişr namazgahına gönderdi.
Zahr b. Kays´ı, Kinde namazgahına gönderdi.
Şimr b. Zücevşen´i, Salim namazgahına gönderdi. Abdurrahman b. Muhannef İ, Sâİdîler namazgahına gönderdi. Yezîd b. Haris b. Rüveym´İ, Murad namazgahına gönderdi.
Bunların her birine, kavallarına sahip olmalarını, kendi taraflarına kuvvet verilmiyeceğmi, gönderildikleri tarafın işini sağlama bağlamalarını tavsiye etti.
Şebes b. Rib´î´yi, Sebha mevkiine gönderdi ve (Ehl-i Beyt Tarafdarları cemâatinin seslerini işittiğin zaman, onlara doğru ilerle!) dedi.
Bu vazifeliler, yukarıda isimleri anılan namazgahlara Pazartesi günü varıp kondular.
İbrahim b. Ester ise, akşamdan sonra, Muhtar´a gitmek ´irere evinden çıkıp namazgahlara eriştiği zaman, sokakların ve köşkün adamlar ve Emniyet kııvvetleriîe sarıldığını görünce, ürktü.»
Humeyd b. Müslim der ki «Salı günü, güneş battıktan sonra, İbrahim b. Esterle birlikte evinden ayrıldık.
Biz. İbn-i Ester´in. yanında yüz kişiye yakın bir topluluktuk. Yanımızdaki, üzerimizdeki zırh gömleklerimizi cübbeierimizle örtmüştük. Boyunlarımızda asılı lahç´arımızdan başka silahımız yoktu. Kılıçlarımızı da, cübbele-rimizin içinde örtmüş, gizlemiştik.
Amr b. Hureys´in ve Sa:d b. Kays´ın evlerini geçtik. Üsâme´nin evine varınca. İbrahim b. Eşter´e: (Bizi, Hâlid b. Urfuta´nın evinin önünden geçir. Sonra, bizi, Büceyle´ye doğru götür. Onların evlerini geçtikten sonra Muh-tar´in evine varırız!) dedik.
ibrahim b. Ester, çok cesaretli bir yiğitti. Onlarla karşılaşmaktan çekinmez, sakınmazdı.
(Vallahi, Amr b. Hureys´in evi üzerinden köşke doğru çarşı ortasından geçip gideceğim! Benim, düşmanımızdan bir korkum yoktur.
Doğrusu, ben. onları, bize karşı çok hafif ve zaif buluyorum!) dedi.
Fil kapısına. Hebbar´m evine doğru yol aldık. Sonra, sağa bükülüp Amr b. Hureys´in evine kadar ilerledik. Orayı geçeceğimiz sırada îyas b. Mudâ-rtb, silahlı Emniyet kuvvetlerile önümüze çıkıp bize (Siz, kimsiniz, necisiniz.) diye sordu.
İbrahim b. Ester, onlara: (Ben, İbrahim b. Eşter´İm!) dedi.
lyas b. Mudârib (Senin yanındaki §u topluluk nedir ve ne yapmak istiyorsun?
Vallahi, ben, senin işinden, tutum ve davranışından şüpheleniyorum.
Bana haber verildiğine göre: sen, her Allah´ın günü, öğleden sonra, şuradan geçip gidiyormuşsun!
Ben, seni valine götürmedikçe, bırakmam! Senin hakkında gereğini o, düşünsün!) dedi.
ibrahim b. Ester (Aç yolumuzu!) dedi. .
lyas (Hayır! Vallahi, dediğini yapmam, açmam yolunuzu!) dedi.
tyas b. Mudarib´in yanında Hemdan´lı Ebû Katan vardı. Kendisi, Emniyet memurlarının yanında bulunurdu. Ona çok hürmet ve ikram ederlerdi.
Ebû Katan, İbrahim b. Eşter´in de dostu idi.
İbrahim b. Ester, ona (Ey Ebû Katan! Yakınıma gel!) dedi.
Ebû Katan´ın yanında uzun mızrağı vardı.
Ebû Katan, yanında mızrağı olduğu halde, İbrahim b. Eşter´in yanına geldi. İbrahim b. Eşter´in, yolunu açması için tyas b. Mudârib katında kendisinin şefaat etmesini istiyeceğini sanıyordu.
İbrahim b. Ester, ona (Elindeki"şu uzun mızrağım bana ver!) dedi. Mızrağı alır almaz, İyas b. Mudârib´e saldırdı. Mızrağı, boğazına saplayıp onu yere düşürdü. Adamlarından birisine: (İn, başını kes onun!) dedi.
Adamı, inip İbn-i Mudarib´in başını kesti.
Bunun üzerine, İyas b. Mudarib´in adamları dağıldılar ve Abdullah b. Muti´in yanına döndüler.
Abdullah b. Muti, İyas b. Mudarib´in oğlu Râşid´i, babasının yerine Emniyet Amirliğine getirdi.
O gece, Râşid´in yerine de, Süveyd b. Abdurrahman-ül Munakkırî´yi Kü-nâse mevkiine yolladı.
İbrahim b. Ester, çarşamba gecesi Muhtar´ın yanma geldi.
(Biz, ayaklanmamız için perşembe gecesini va´d etmiş, kararlaştırmıştık. Fakat, şu iş çıktı. Bu gece, ayaklanmamız gerekleşti.) dedi.
Muhtar (Nedir o iş?) diye sordu.
İbrahim b. Ester (îyas b. Mudârib, yolda önüme geçti. Beni, haps edeceğini söyledi. Ben de, onu vurup öldürdüm. Onun başı kapıdaki adamlarımın yanındadır!) dedi.
Muhtar (Allah, seni hayırla müjdelesin ve sevindirsin. Bu, hayırlı bir faldır. Bu, inşaallâh, ilk zaferdir!
Kalk ey Saîd b. Munkız! Meş´aleleri yak. Sonra, onları, Müslümanlar için yukarı kaldır!
Kalk sen de ey Abdullah b. Şeddadî (Yâ Mansur. Emit!) parolasile Kü-fe´de seslen!
Kalk sen ey Süfyan b. Leyi! ve sen ey Kudâme b. Mâlik! Siz de, Küfe´de nerdesin Ey Hüseyin´in kam ve intikamı? diyerek sesleniniz!) dedi.
Muhtar (Zırhımı ve silahımı getiriniz!) dedi. Getirdiler, silahlandı.
İbrahim b. Ester, Muhtar´a: (Abdullah b. Muti´in namazgahlara yerleştirdiği şu Reisler; kardeşlerimizin, bizim yanımıza gelmelerine engel olacaklar ve onları sıkışık duruma düşürecekler.
Keski, ben, yanımdaki arkadaşlarımla kavmimin yanına gitsem, kav-mımdan yanıma gelip bana bey´at edenlerle birlikte Küfe´nin her tarafına gitsem, herkesi parolamıza davet etsem, bize gelmek İstiyenler, benim yanıma gelse, halktan senin yanma gelmek imkânını bulanları da, sen yanında bulunanlarla birlikte tutsan, onları yanından ayırmasan, onlarla korunsan olmaz mı?
Ben, şu işten boşalır boşalmaz, süvariler ve piyadelerle acele yanına ge-Itrİm.) dedi.
Muhtar (Onların valisine acele gidip çarpışmanı, seninle çarpışmadıkca hiç kimse ile çarpışmamanı sana tavsiye ederim.
Sana yaptığım tavsiyemi hatırında tut!) dedi.
İbrahim b. Ester, Muhtar´ın yanından ayrılıp adamlarile birlikte kavminin yanma geldi. Onları topladı. Kavminin büyükleri, kendisine icabet ve bey´at etti. Sonra, bütün gece, onlarla birlikte Küfe sokaklarında harekâta devam etti.
Bu da, vali Abdullah b. Muti´in, kabile Reislerini bir çok cemaatlarla gönderdiği büyük yol ağızlarındaki namazgahlar semtinde idi. Nihayet, Se-kûn mescidine kadar ilerlediler.
Zahr b. Kays-uL Cufî´nin süvarilerinden bazıları, îbrahim b. Eşter´e karşı koymak istediler. Zahr, onların ne çavuşu, ne de kumandam idi.
İbrahim b. Ester ve arkadaşları saldırınca, bozuldular. Kinde namazgâ-´ hına girdiler.
İbrahim b. Ester ve arkadaşları, orada da onlara saldırdılar.
İbrahim b. Ester (Ey Allah´ım! Biliyorsun ki: Sen, bize, Peygamberinin Ehl-i Beyt-i için gazab ettin.
Bizler ise, şunlardan, Onların intikamını almak için ayaklandık. Şunla ra karşı bize yardım et ve davetimizi tamamlat!) diyerek düa etti.
Nihayet, birbirlerine karıştılar. Zahr ve arkadaşları, orada da, tutuna-mayarak bozuldular.
îbrahim b. Ester, Üseyr namazgahına erişti. Orada, epeyce kaldı. Arka daşlarına kendi parolalarile seslendi.
Süveyd b. Abdurrahman-ül Munakkırî de, Useyr namazgâmftdaki karar gâhlarına gelmiş bulunuyor, İbrahim ve arkadaşlarının mağlubiyetini ve bununla Abdullah b. Muti katında mükâfatlanmayı umuyordu.
İbrahim b. Ester, onun kim olduğunu bilmiyor, ancak, namazgâhtakilerin karşı tarafa mensup bulunduklarım biliyordu.
İbrahim b. Ester, onları görünce, arkadaşlarına: (Ey Allah´ın askerleri! İniniz! Resûlullâh Aleyhisselâmm Ehl-i Beyt´inin kanını döken şu fâsıklara karşı AUâh´dan yardım görmeğe herkesten ziyade siz lâyıksınız!) dedi. İndiler.
îbrahim b. Ester, kılıcını sıyırıp onlara darbeler indirmeğe başladı. Onları sahradan sürdü, çıkardı. Bozguna uğrattı. Onlar, birbirlerini çiğneyerek ve kınayarak kaçışmağa başladılar.
İbrahim b. Eşter´e arkadaşları: (Onları takip ve bıraktıkları şeyleri iğ-tinam edelim mi? Onlar, korku içindedirler!) dediler.
îbrahim b. Ester (Hayır! Fakat, biz, adamımıza (Muhtar´a) kadar gideceğiz. Alİâh, bize emniyet ve selamet verinceye kadar biz, onun emri üzre hareket edeceğiz. Onun ve Eshabının kuvvet ve basireti, sizin kuvvet ve basiretinizden fazladır.
Bununla beraber, ben, gelecekte ne olacağından emin değilim!) dedi.
İbrahim b. Ester, Eshabile birlikte Eş´as mescidine uğradı. Orada bir müddet durdular. Sonra da, Muhtar´ın evine doğru gittiler. Orada, seslerin yükseldiğini ve halkın birbirlerile çarpışmağa girişmiş olduklarını gördüler.
Şebes b. Rib´î; Seblıa tarafından gelmiş; Muhtar da, Yezid b. Enes´i bir kısım kuvvetle onun karşısına çıkarmış;
Haccar b. Ebcer gelmiş, Muhtar, onun kargısına Ahmer b. gumeyt´i çıkarmış.
Halk, birbirlerüe çarpışmakta idiler.
İbrahim b. Ester, köşk tarafından gelip arkalarından saldırınca, Haccar ve adamları dağıldılar.
Kays B. Tahfe, Muhta