- Hz.Hamza ve Hz.Ömer

Adsense kodları


Hz.Hamza ve Hz.Ömer

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 29 January 2010, 02:46 pm GMT +0200
Hz.Hamza ve Hz.Ömer





Hz. Hamza´nın Müslüman Oluşu


Hz. Hamza; Peygamberimiz (a.s.)ın amcası olup,[1] Süveybe Hatun önce Hz. Hamza´yı, sonra da Peygamberimiz (a.s.)ı emzirmiş olduğu için, Hz. Hamza Peygamberimiz (a.s.)ın sütkardeşi idi.[2]

Hz. Hamza nübüvvetin 6. yılında Müslüman oldu.[3]

Peygamberimiz (a.s.)ın bir gün Safa tepeciğinin yanında oturduğu sırada, Ebu Cehil[4] ile Adiyy b. Hamrâ ve İbn Esda, oraya uğradılar.[5] Ebu Cehil Peygamberimiz (a.s.)a sövüp saydı.[6] İslâm dinini ayıplamak, peygamberliğini tahkir etmek., gibi, Peygamberimiz (a.s.)ın hiç sevmediği şeyleri söyleyip; kendisini çok incitti. Peygamberimiz (a.s.) ise ona hiçbir şey söylemedi, kalkıp evine gitti.

Abdullah b. Cüd´an´ın azadlı kölesi bir hatun, evinden, Ebu Cehil´in bütün söylediklerini işitmişti. Ebu Cehil, Peygamberimiz (a.s.)a söyleyeceklerini söyledikten sonra, Kabe´nin yanında, Kureyşlilerin toplandıkları yere gitti, onlarla oturdu.

Çok geçmeden, Hz. Hamza, yayı omuzunda olduğu halde, avlanmaktan dönüp oraya geldi.

Kendisi avcı idi, daima avlanmaya giderdi. Avlanmaktan döndüğü zaman, Kabe´yi tavaf etmedikçe, sonra da Kureyşlilerin toplantı yerine uğrayarak onları selamlayıp kendileriyle biraz konuşmadıkça, evine gitmezdi.

Hz. Hamza, Kureyş yiğitleri arasında en şerefli ve en güçlü olanı, taşkınlığa ve haksızlığa hiç dayan mayanı idi.

Safa tepeciğinden Kabe´ye doğru giderken, azadlı cariye ona:

"Ey Umâre´nin babası! Kardeşinin oğlu Muhammed´e biraz önce Ebu´l-Hakem Amr b. Hişam tarafın dan yapılan kötülüğü görmüş olsaydın, sen hiç dayanamazdın.

Onu orada otururken bulup sövdü saydı, hoşuna gitmeyecek şeyler söyledi, incitti. Sonra da dönüp gitti.

Muhammed ise ona hiçbir şey söylemedi" dedi.

Yüce Allah Hz. Hamza´nın iyiliğini dilediği için, kendisi, kadının söylediği şeylerden son derece öfke lendi; ve hiç kimsenin yanında durmayıp, Ebu Cehil ile karşılaşınca ona yapacağını yapmak üzere hızla Mescid-i Haram´a girdi.

Ebu Cehil´in Kureyşlilerden bir cemaat arasında oturduğunu gördü, ona doğru vardı. Başucuna dik ildi, hemen yayını kaldırıp onun başına şiddetle vurdu. Başını fena halde yaraladı.

"Sen misin ona sövüp sayan?

İşte, ben de onun dinindeyim!

Onun söylediğini söylüyorum!

Gücün yetiyorsa, o yaptıklarını bana da yap bakayım" dedi.[7]

Ebu Cehil´in mensup bulunduğu Manzum oğullarından bazı kimseler, Hz. Hamza´ya karşı Ebu Cehil´e yardım etmek üzere ayağa kalkıverdiler[8] ve ona:

"Biz seni dininden dönmüş görüyoruz!" dediler.

Hz. Hamza:

"Onun [Hz. Muhammed (a.s.)ın] dininin hak ve gerçek olduğu, bence belli olmuştur!

Beni ondan kim men edebilir?

Ben Muhammed´in Resûlullah olduğuna şehadet ediyorum. Onun söyledikleri hak ve gerçektir.

Vallahi, ben ondan ayrılmam!

Eğer sözünüzde sadıklar iseniz, haydi bana engel olun bakayım?" dedi.[9]

Ebu Cehil kendi kavminden olanlara:

"Bırakın Ebu Umâre´yü

Vallahi ben onun kardeşinin oğluna çok kötü sövüp saymıştım" dedi.[10]

Hz. Hamza evine dönünce, şeytan ona vesvese vermeye ve:

"Sen Kureyşlilerin seyyidi, ulu kişisi idin!

Şu, dinden dönen kişiye uyup, atalarının dinini bıraktın ha!?

Ölmek, bu yaptığın şeylerden, senin için daha hayırlıdır!" diyerek kalbini, zihnini karıştırmaya başladı.

Öfkeye kapılarak "Ben de onun dediği üzereyim!" deyip babalarının ve kavminin dinini bıraktığına pişmanlık duyar gibi oldu!

Geceyi, gözüne uyku girmeksizin, ağır bir iş ve şüpheler içinde geçirdi, ve:

"Ey Allah! Şu yaptığım şey doğru ise, onun doğru olduğunu kalbime tasdik ettir! Değilse, bu husus ta benim için çıkar yolu kalbime doğdur!" diyerek Allah´a yalvardı.[11] Sonra da, Kabe´ye gidip, göğsünü hakka açmasını ve kendisinden şüpheyi, şüphelenmeyi gidermesini Yüce Allah´tan diledi.[12] Ertesi günü, sabahleyin Peygamberimiz (a.s.)ın yanına vardı.[13] Uykusunu kaçıran şüphe ve tereddütlerini Peygamberimiz (a.s.)a haber verdi:[14]

"Ey kardeşimin oğlu! Ben öyle bir iş içine düştüm ki, onun çıkış yolunu bilemiyorum. Ey kardeşimin oğlu! Senin bana bir söz söylemeni çok arzu ediyorum" dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz (a.s.) ona va´z u nasihatta bulundu. Ahiret azab ve nimet lerini anlattı. Onu azab ile korkuttu, Cennet ile sevindirdi.

Yüce Allah Hz. Hamza´nın kalbine imanı Resûlullah (a.s.)ın sözleri ile yerleştirdi.[15] Kalbini yakîn ile doldurdu.[16]

Hz. Hamza bu yolda söylediği bir şiirinde şöyle dedi:

"Kalbimi İslâmiyete, hanîf olan dine yönelttiği zaman, Allah´a hamdettim. O din ki, kullarının bütün yaptıklarından haberdar olan; hepsinin iyisini kötüsünü bilen; mâsiyetleri sebebiyle kendilerini açlıktan, susuzluktan öldürmeyip, lutfu ile muamele eden; kudretiyle herşeye üstün gelen Rabbü´l-âlemîn tarafın dan gelmiştir.

Onun emirleri bize okunduğu zaman, kalb ve akıl sahibi olanların gözlerinden yaşlar boşanır.

Onlar apaçık Kur"ân âyetleri olarak Ahmed´e gelmiştir ki, Ahmed Mustafa içimizde sözü dinlenir ve kendisine boyun eğilir biridir!

Hayır! Vallahi, biz o kavimle aramızdakini kılıçla halletmedikçe, kendisini hiç kimseye vermeyiz! Ona yardımı kesmeyiz!"[17]

Hz. Hamza´nın Müslüman oluşu, Peygamberimiz (a.s.)ı çok sevindirdi[18] ve güçlendirdi.[19]

Hz. Hamza, Yüce Allah´ın dinini kendileriyle güçlendirdiği sayılı kişilerdendi.[20]

Allah, ondan razı olsun!

Hz. Hamza Müslüman olunca; Kureyş müşrikleri Peygamberimiz (a.s.)a yapageldikleri işkencelerin bir kısmından vazgeçtiler.[21]





[1] İbn Sa´d Tabakâtü´l-kübrâ, c. 3, s. 8, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 192, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 369.

[2] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 108-110, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 291, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 125, Müslim, Sahih, c.2, s. 1072, Ebu Davud, Sünen, c. 2, s. 222, İbn Mace, Sünen, c.1, s. 624, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 9, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 7,s. 453, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 370, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 2, s. 51.

[3] İbn Sa´d,Tabakât,c.3,s.9, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 192, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1,s. 369, Kastalâni, Mevâhib.c.1, s.62, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 294.

[4] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 311, Taberî, Târih, c. 2, s. 224, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 192, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 83, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 1 04, Zehebî, Târîhu´l-islâm, s. 171, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye, c. 3, s. 33, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 283, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 9.

[5] İbn Sa´d, Tabakât, c. 3, s. 9.

[6] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c.1, s.311, İbn Sa´d, c.3, s.9 Taberî, Târîh, c. 2, s.224,Hâkim ,Müstedrek,c. 3,s. 192, Beyhakî,Delâil,c.2,s. 213, İbn Esîr,Kâmil,c. 2, s. 83, İbn Seyyid,Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 104,Zehebî,Târîhu´l-islâm, s. 171,Diyarbekrî, Hamis,c. 1, s. 293, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 477.

[7] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 311 -312, Taberî, Târîh, c. 2,s. 224, Hâkim , M üstedrek, c. 3, s. 192-193, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 83, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 105, Zehebî, Târîhu´l-islâm, s. 171, Diyarbekrî,Hamis, c. 1, s. 283, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 477.

[8] İbn İshak, İbn Hişam, c. 1,s. 312, Taberî, c.2,s. 224, Hâkim, c. 3, s. 193, Beyhakî, c. 2, s. 213, İbn Esîr, c. 2, s. 83, İbnSeyyid, c. 1, s. 105, Zehebî, s. 171, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 33, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 9, Diyarbekrî, c.1, s. 293, Halebî, c.1, s. 477.

[9] İbn İshak, Kitâbu´l-mübtedâ ve´l-meb´as, c. 3, s. 1 51-1 52, Hâkim , c. 3, s. 193, Beyhakî, c. 2, s. 213, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe,c. 2, s. 52, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 33, Diyarbekrî, c. 1, s. 293, Halebî, c. 1 , s. 477.

[10] İbn İ shak, Kitâbu´l-mübtedâ, ve´l-m eb´as, c. 3, s. 152, Taberî, c. 2, s. 224, Hâkim, c. 3, s. 193, Beyhakî, c. 2, s. 213, İbnEsîr, Kâmil, c. 2, s. 83, İbn Seyyid, c. 1, s. 105, Zehebî, s. 171, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 33, İbn Haldun, c. 2, ks.2,s.9 Diyarbekrî, c. 1 ,s. 293, Halebî, c. 1,5.477-478.

[11] İbn İshak, Kitâbu´l-mübtedâ ve´l-m eb´as, c. 3, s. 152, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 193, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 213-214, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 33, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 151.

[12] Süheyli, Ravdu´l-ünüf, c. 3, s. 151.

[13] İbn İshak, c. 3, s. 152, Hâkim, c. 3, s. 193, Beyhakî, c. 2, s. 214, Süheyli, Ravd, c. 3, s. 151 , Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 33, Halebî,c.1, s. 478.

[14] Süheyli, Ravdu´l-ünüf, c. 3, s. 151.

[15] İbn İshak, c. 3, s. 152, Hâkim, c. 3, s. 193, Beyhakî, c. 2, s. 214, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 33,

Halebî, c. 1, s. 478, Zürkânî,Mevâhibu´l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 236.

[16] Şüheylf, Ravdu´l-ünüf, c. 3, s. 151.

[17] İbn İshak, c. 3, s. 153, Süheyli, Ravd, c. 3. s. 151 , Kastalâni, Mevâhibu´l-ledünniye, c. 1, s. 63, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s.293-294, Zürkânî, M evâhib Şerhi, c. 1 , s. 256-257.

[18] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 478.

[19] İbn Sa´d, Tabakât, c. 3, s. 9, Kastalâni, c. 1,s.63.

[20] Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 193, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 214, E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 33.

[21] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 31 2, Taberî, Târîh, c. 2, s. 224, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 83, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 1 05, Zehebî, Târîhu´l-islâm , s. 171, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 33, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 293, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 478.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/49-53.