- Hz. Ümmü Habibe r.anha

Adsense kodları


Hz. Ümmü Habibe r.anha

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Tue 3 May 2011, 03:19 pm GMT +0200
Hz. Ümmü Habibe (R. Anha)



Ebu Süfyan'ın kızı olan Ümmü Habibe'nin ismi Remle'dir. Tarihçilere göre nesebi, Remle binti Ebu Süfyan Sahr b. Harb b. Ümeyye b. Abdi's Şems b. Abdi Menaf b. Kusay b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüey b. Gâlib b. Fihr b. Mâlik el-Ümeviyye el-Kuresiyye'dir.[136] Annesi ise Safıyye binti Ebu'l-As'dır [137] Arap örf ve âdetlerine göre, ilk evliliğinden doğan kizs Habibe'den dolayı "Ümmü Habibe" künyesini almıştı. İlk evliliğini Hz. Peygamberin halası Ümeyme binti Abdu'l-Muttalib'in oğlu Ubeydullah b. Cahş b. Riâb b. Ya'mur el-Esedî ile yapmıştı. [138]

Ümmü Habibe, İslâm gelmeden önce Hanif dinine bağlı idi. İslâm dini gelince, kocası Ubeydullah ile birlikte, onu ilk kabul eden Müslümanlardan olmuştu. Bu yüzden kocası ile müşriklerin ezâ ve baskılarına en çok maruz kalanların başında geliyorlardı. Ubeydullah, bu sıkıntıdan kurtulmak için hanımı Ümmü Habibe ile birlikte ikinci kafile içinde Habeşistan'a hicret etmişti. Dini uğrunda memleketini terk edecek kadar inançlarına bağlı olan Ubeydullah b. Cahş, orada irtidad ederek (İslâm'dan dönme) Hıristiyanlığa girmişti.

Ümmü Habibe, Habeşistan'da kocasında yavaş yavaş meydana gelen değişikliklerin farkında idi. Fakat durumu henüz tam bir açıklık kazan­madığı için bir şey diyemiyordu. Nihayet onun (kocasının) "Önceleri din konusunu uzun uzadıya düşünmüştüm, Hıristiyanlıktan daha hayırlı bir din görmeyip Hristiyan olmuştum. Sonra Muhammed'in dinine girdim ve şimdi tekrar Hıristiyanlığa döndüm" sözleri ile kocasının gerçekten İslâm'dan çıktığın) anladı. Bu sözleri duyan Ümmü Habibe, ona rüyasın­da kendisini çok kötü bir şekilde gördüğünü anlatmış ise de kocasını tekrar İslâm'a döndüremedi. Buna karşılık Ubeydullah, karısının Hristiyan olması için büyük bir baskı uygulamış, fakat bunda muvaffak olamamıştı. Bu mübarek kadın, her şeye rağmen dininde sebat gösterdi ve sonunda kocasından ayrıldı. [139]

O, Mekke'nin yüksek aristokrat ailesinden birine mensuptu. Bu yüz­den de kolay kolay kimse ile evlenmezdi. Bu sebeple yabancı bir diyarda kimsesiz kaldı. Korunmaya muhtaç bir duruma düştü. Babası Ebu Süfyan ise henüz Müslüman olmadığı gibi, Müslümanların da en büyük düşmanı idi. Bu sebeple Ümmü Habibe, babasının yanına da dönemezdi. Hz. Peygamber durumdan haberdar oldu. Onu teselli için Habeşistan'a bir elçi gönderdi. Bu elçinin vazifesine ve Ümmü Habibe'nin Peygamberimizle evlenmesine temas etmeden önce, onun Müslümanlığı kabul edişinden bahsetmemiz gerekir.

Ümmü Habibe'nin hangi yılda Müslüman olduğu kesin olarak bilin­memekle beraber, daha önce de belirtildiği gibi, ilk kocası ile birlikte kabul edenlerdendir. Bu sebeple ilk kadın müslümanlar arasında sayıl­maktadır.[140] Kocası Ubeydullah b. Cahş ile bir­likte müşriklerin baskılarına dayanamayarak Habeşistan'a hicret (göç eden) ikinci kafile ile birlikte oraya gitmişlerdi. Fakat, kocasının orada Hristiyanlığı kabul etmesi ve kendisinin ondan ayrılması üzerine büyük sıkıntılara katlanmak zorunda kalmıştı. Kocasının bütün teklif ve ısrar­larına rağmen müslüman olarak kalmıştı. Onun bu durumu, Hz. Peygambere ulaşınca bundan çok memnun oldu. Fakat Ümmü Habibe bu diyarda büyük sıkıntılara düştü. Günlerce devam eden bu sıkıntılı anların­da düşünmekten kendini alamıyordu. Memleketini, ana babasını ve yakın­larını niçin terk etmişti? Bütün bu sıkıntılar ne içindi? Kendisi ile birlikte gelen kocası neden Hristiyan olmuştu? Günlerce kafasını ve benliğini meşgul eden bu sorular karşısında, bir gece rüyasında gördüğü ve kendi­sine "Ya Ümme'l-Mü'minin" diye hitâb eden sesle kendine gelir gibi olmuştu. Ümmü Habibe, bundan sonrasını ve Hz. Peygamberle olan evlil­iğini şöyle anlatır:

"Habeşistan'da iken Necaşi'nin elçisi Ebrehe adındaki cariyenin getirdiği haber kadar hayatta hiç bir şey beni heyecanlandırmadı. Ebrehe, Habeşistan Kralı Necaşi'nin kıyafet ve kokuları (parfüm) ile ilgilenen birisi idi. Bir gün benden izin isteyerek konuşmak istediğini bildirdi. Ben de kabul ettim. "Rasulüllah Kral'a seninle evlenmek istediğini bildiren bir mektup yazmış" dedi. Ben de "ALLAH sana da hayırlı müjdel­er versin" dedim. Fakat söylediklerinden emin olmak için bunu ona birkaç tekrarlattım. Nihayet Ebrehe, "Kral nikahını kıymak için bir vekil tayin etmeni istiyor" dedi. Bunun üzerine Saîd b. As'ın oğlu Halid'i çağırdım ve onu kendime vekil tayin ettim. Sevincimden Ebrehe'ye el ve ayaklarımda ne kadar takı varsa hepsini verdim. Söz kesildiğinin ertesi günü Necaşî, Cafer b. Ebu Tâlib'e orada bulunan bütün Müslümanları toplamasını emretti. Toplantıda kısa bir konuşma yaptıktan sonra "Rasûlüllah'ın isteği üzerine Ebu Süfyan'ın kızı Ümmü Habibe'yi 400 dinar mehir ile ona nikahladım" dedi. Bu teklif Hz. Ümmü Habibe'nin vekili Halid b. Saîd b. Âs tarafından da kabul edilerek evlenmeleri gerçekleşmiş oldu.[141] Necaşi, mehir olarak tesbit edilen parayı Halid b. Saîd'e teslim ettikten sonra kalkmak üzere olan ashâb-ı kirama "Nikâhtan sonra yemek vermek peygamberin sünnetidir" diyerek düğün yemeği ikram etmişti.[142]

Nikahtan sonra "Ümmü'l Mü'minin" olarak sabahlayan Ümmü Habibe, eline mehir geçtiği zaman kendisine müjdeyi getiren câriye Ebrehe'yi çağırtarak "O gün evinde olanı vermiştim. Başka param yoktu. Şimdi ALLAH bana bunu ikram etti. Mehrimden elli dinar (veya miskal) al" dedi. Ebrehe, verilen parayı kabul etmediği gibi, Ümmü Habibe'nin daha önce verdiği dört gümüş bilezikle ayak parmaklarındaki gümüş yüzükleri de iade etti. Zira Necaşî, ondan, Ümmü Habibe'den bir şey kabul etmemesini istemişti. O (Necaşî), bununla da yetinmeyerek hanımların­dan da ona yardım etmesini istemişti. Ayrıca Necaşî, hanımlarına yan­larındaki bütün güzel kokulardan Hz. Ümmü Habibe'ye göndermelerini emretmişti. Ertesi gün bu parfümleri getiren Ebrehe, Hz. Ümmü Habibe'nin çeyizinin hazırlanmasında kendisine yardımcı oldu.

Hz. Ümmü Habibe (R.anha), Medine'ye geldiğinde Hz. Peygamber'e nikâh merasimini anlatmış ve kendisine hediye edilen güzel kokulan göstermişti. Rasûlüllah bunların kullanılmasını yasaklamadı. Ümmü Habibe, İslâmiyet'i kabul eden câriye Ebrehe'nin selamını da Hz. Pey­gamber'e iletmişti. [143]

Hicretin yedinci yılında meydana gelen bu olay, Ümmü Habibe'nin dine bağlanışının bir mükafatı idi. Bu evlilik, Ebû Süfyan'm henüz Müslüman olmamakla birlikte Hz. Peygamber'e olan kin ve düşman­lığının azalmasına sebep olmuştu. Zira bu evlilikten sonra Ebû Süfyan'm Hz. Peygamberle müslümanlara karşı yavaş yavaş yumuşadığı görülür.[144]

Gerçekten de Hicretin altıncı senesinde Mekkeli müşriklerle yapılan Hudeybiye Antlaşmasından sonra Medine artık bir devletin başkenti olarak tanmmaya başlandı. Müşriklerle yapılan antlaşma, Müslümanlarm da artık söz sahibi olduklarının ve devlet olarak tanındıklarının bir ifade­si idi. Bundan sonra Hz. Peygamber komşu hükümdarlara elçiler gönder­meye başladı. İşte bu elçilerden biri de Amr b. Ümeyye ed-Damrî idi. Amr'ın iki memuriyeti bulunmaktaydı. Bunlardan biri Hz. Peygamberin mektubunu Necaşi'ye teslim etmek, diğeri de Habeşistan'a hicret edip henüz dönmemiş olan Müslümanları istemek ve Ebû Süfyan'ın kızı Ümmü Habibe'yi Hz. Peygamber'e nikahlamaktı. Rivayete göre bunun için de ayrı bir mektup götürmüştü. Necaşî, Hz. Peygamberdin elçisine hürmet ve saygıda kusur etmedi. Cafer b. Ebî Talib'in huzurunda Müslüman olduğunu bildirdi. [145]

Necaşi, Ümmü Habibe'yi Hz. Peygamber'le evlendirdiği gibi Habeşistan'da bulunan diğer Müslümanları da iki gemiye bindirerek Arabistan tarafına gönderdi. Hz. Peygamber, Hayber Gazasında Ketibe kalesinin fethi ile uğraşırken onlar da geldiler. Peygamber Efendimiz "Bilmem ki bu iki şeyin hangisi ile sevineyim. Hayber’in fethi ile mi, yoksa Cafer'in gelişi ile mi?" diye sevincini belirtmişti. Bu arada Hayber'den alınan ganimetlerden Habeşistan muhacirlerine de nisse ver­ildi. [146]

Hz. Peygamber'in diğer hanımları bu yeni eşi (kumalarını) iyi bir şek­ilde karşılamak istediler. Başlangıçta Hz. Aişe onda kendisini kıskandıra­cak bir şey bulamadı. Zira o, yaş itibarı ile kırkına yaklaşmıştı. Onda Hz. Safıyye'nin büyüleyici tavrı, Hz. Cüveyrİye'nin tatlılığı, Hz. Ümmü Seleme'nin güzelliği ve Hz. Zeyneb'in çekiciliği yoktu. Bunun için Hz. Aişe onu kendi tarafına çekmek istiyordu. Halbuki Ebû Süfyan'ın kızı bunu istemiyordu. [147]

Arap örf ve âdetlerine göre, kendisi ile evlenmek istenilen kadın için önce babasına, o yoksa amcasına veya amcasının oğullarına müracaat edilirdi. Ancak, Hz. Peygamber'in Ümmü Habibe ile evlendiği dönemde Ebû Süfyan henüz Müslüman olmadığı için, bu evlilikten haberi olmamıştı. Kızının kendisine danışmadan düşmanı ile evlenmesinden dolayı Ebü Süfyan'm kızması beklenirken aksine onun bir bakıma mem­nuniyetini ifade ettiği ve Hz. Peygamber için "O reddedilemeyecek bir erkektir" diyerek bu evliliği tasvib ettiği görülür. [148]

Hz. Peygamber, Ümmü Habibe için daha önceden bir oda yaptırmıştı ki, bu hücre, diğer hanımlarının hücrelerine göre mescide en uzak olanı idi. Rasûlullah'm emri ile Bilâl, Ümmü Habibe'yi hücresine götürmüştü. Ümmü Habibe, bu yeni evde bir süpürge bulmuş, yanında bulunan köle ile iş bölümü yaparak evi süpürdükten sonra kıl bir yaygı sererek odayı döşemişti. Akşam olup Hz. Peygamber Ümmü Habibe'nin odasına gelince, güzel bir koku hissetmiş ve içinin tefriş edildiğini de gördükten sonra "Kureyş kadınları etrafı döşeyen, yerleşik kadınlardır. Bedevî ve a'rabî değillerdir" buyurarak iltifatta bulunmuştu. Bu sözleri ile Hz. Peygamber Ümmü Habibe'nin temizlik ve döşeme zevkini takdir etmişti. [149]

Hz. Peygamberin, Ümmü Habibe ile evlenmesi, onun sabrının, cihadının ve çektiği sıkıntıların bir nevi mükafatı idi. Ayrıca bu evlilik fıkhî İslâm hukuku bakımından da bir bir önem taşımaktadır. Zira, Hz. Peygamber'le Ümmü Habibe'nin nikahı, "gıyabî nikah" şeklinde icra edilmiştir. Bu, ALLAH elçisinin bu sahada da ümmetine örnek olduğunun bir ifadesi idi. Hz. Peygamber'le dört yıl evli kalmış olan Hz. Ümmü Habibe, Rasûlullah'ın vefatından sonra zâhidane bir hayat yaşadı. Onun bu hayatı otuz dört yıl sürdü. O, Peygamberimizin diğer hanımları Ümmehatu'l Mü'minin gibi herkes tarafından saygı ile karşılanırdı. Bu sebeple kardeşi Muaviye'ye halife olduktan sonra "mü'minlerin dayısı" diye hitâb ediliyordu. [150]

Ümmü Habibe'nin, İslâm tarihinde ortaya çıkan fitne ateşinden uzak kaldığı ve siyasî olaylara karışmadığı da bilinmektedir. Bununla beraber, dayısının oğlu olan III. Halife Hz. Osman'ın evinin muhasarası esnasında onun evine geldiği, orada bulunan asilerden bir adamın onun başörtüsünü çektiği, Hz. Ümmü Habibe'nin de ona beddua ettiği, bunun da derhal yer­ine geldiği bildirilmektedir. [151]

Ümmü Habibe, Hz. Peygamberin diğer hanımları gibi bir geçim imkanına sahipti. ALLAH elçisi Hayber gelirinden ona seksen vesk hurma, yirmi vesk arpa vermişti. Ayrıca Hz. Ömer zamanında kurulan divan teşk­ilâtı, Hz. Aişe hariç olmak üzere Rasûlullah'ın hanımlarına onar bin dirhem vermişti. [152]

Ümmü Habibe, kardeşi Muaviye'nin hilâfeti (40-69/661-680) devrinde yetmiş yaşında iken, hicretin kırkdördüncü senesinde Medine'de vefat etti [153] Onun vefat tarihi ile ilgili farklı rivayetler bulunuyorsa da bunlar sağlam birer görüş olarak kabul edilememektedir.

Ümmü Habibe'nin, ALLAH elçisine olan sevgi ve saygısı sadece onun şahsına karşı değil, ona ait olan herhangi bir eşya için de söz konusu idi. İslâm tarihindeki bir olay bu söylediklerimizin güzel bir örneğini ortaya koymaktadır.

Bilindiği gibi, Hudeybiye Antlaşmasının hükümlerinden biri de Kureyş kabilesinin dışında kalan diğer kabilelerin Hz. Peygamber'in veya Kureyş kabilesinin emniyet ve garantisini kabul etmede serbest bırakılmalarıyla ilgiliydi. Buna göre Huzaa kabilesi, Hz. Peygamber'in emniyet ve garantisini kabul ederek onun tarafına geçtiler. Halbuki bu iki kabile arasında eskiden beri düşmanlık vardı. Bu düşmanlık sebebi ile Benî Bekr kabilesi, Kureyş’in de desteği ile hicretin sekizinci senesi Şaban ayında bir gece vakti Benî Huzaa kabilesine hücum etti. Bu baskın esnasında Kureyş'in ileri gelen reisleri Safvan b. Ümeyye, İkrime b. Ebû Cehil, Süheyl b. Amr, Hüveytib b. Abdi'l-Uzza gibi kimseler de maiyetleri ile birlikte onlara yardım etmişlerdi. Bu baskında Huzaa kabilesinden 23 kişi öldürülmüştü. Geri kalanlar ise Hareme sığınmışlardı. İslâm tarihindeki bu olay daha sonra Mekke'nin fethi ile sonuçlanacaktır. Olayın Hz. Peygamber'e haber verilmesinden sonra sözlerini tutmadıkları ve antlaş­mayı bozdukları için müslümanların hücumlarına uğrayacaklarından korkmaya başlayan Kureyş, Hz. Ümmü Habibe'nin babası Ebû Süfyan'ın antlaşmayı yenilemek ve Hz. Peygamber'den özür dilemek için Medine'ye gitmesini istediler. Ebû Süfyan, pek ümitli olmamakla birlikte çevresinin baskıları sebebiyle Medine'ye geldi. Burada hiç kimseden yüz bulamadı. Kızı ve Rasûlullah'ın hanımı olan Ümmü Habibe'nin evine geldi. Eve girdiği zaman odadaki yatağa oturmak istedi. Tam bu esnada Ümmü Habibe yatağı toplayıp kaldırdı. Her hali ile oturmaya hazırlanmış olan Ebû Süfyan sendeleyerek düşmekten zor kurtuldu. Bunun üzerine Ebu Süfyan, "Kızım, benden sonra sana hiç de iyi olmayan haller olmuş, sana şer bulaşmış" dedi. Daha fazla orada durmayarak çekip gitti.[154]

Ümmü Habibe'nin, Hz. Peygamber'den yaptığı rivayetlerin sayısı 65 rakamı ile ifade edilmekte ise de bunun daha fazla olma ihtimali vardır. Çünkü bu rakam, Bakî b. Mahled'in "el-Müsned"inden tesbit edilmiştir. Bize ulaşmamış olması yanında onun, müsned-musannaf karışımı bir tert­ibe sahip bulunması, rivayet sayısının olduğundan daha fazla kabul edilmesi için önemli bir âmildir.

 

[136] İbn Sa'd, et-Tabakatu'l-Kübrâ, Beyrut 1960, VIII, 96; İbn Abdi'l-Berr, el-İstlâb Fi Esmai'l Ashab, Mısır, 1939, IV, 269

[137] İbn Abdil-Berr, el-İstiâb, IV, 296; İbn Hacerel-Askalâni, el-İsâbe fi Temyizi’s-Sahabe, Mısır 1939, IV, 298

[138] İbn Hişâm, es-Siretu'n-Nebeviyye, Kahire (Tarihsiz), III, 197; İbn Abdi'l-Berr, ensâbe, IV, 297

[139] Şemseddin Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehrebî, Siyeru A'lami'n-Nubela, Beyrut 1985, II, 22; Ziya Kazıcı, Hz. Muhammed'in Eşleri ve Aile Hayatı, İstanbul, 1991, 295

[140] Geniş bilgi için bk. Aynur Uraler, Ümmü Habibe'nin Rivayetleri, Basılmamış Y. Lisans Tezi, İstanbul 1990, 9

[141] İbn Abdi'l-Berr, el-istiâb, IV, 422; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 299; Ayşe Abdurrahman, Terâcim Seyyidât Beyli'n-Nübilve, Kahire t.y., 383-384

[142] İbn Abdi'l-Berr, el-İstiâb, IV, 423; Ahmed b. Abdullah et-Taberî, es-Suntu's-Semin ti Menakib-i Ümmehati'l-Mü'minin Haleb 1928, 97

[143] Ahmet b. Abdullah et-Taberî, es-Simtu's-Semin, 98; Ayşe Abdurrahman, Teracim Seyyidât, 384

[144] Kazıcı, a.g.e., 297

[145] İbnu'l-Esir, Usdü'l-Gâbe fi Marifeti's-Sahabe, Mısır, 1280, V, 457-458

[146] İbn Hişâm, Sire, III, 196

[147] Ayşe Abdurrahman, Teracim Seyyidât, 385

[148] İbn Sa'd, ct-Tabakat, VIII, 99; İbn . Abdi'i-Berr, el-İstiâb, IV, 298

[149] Kaynaklar ve geniş bilgi için bk. Kazıcı a.g.e., 301; Uraler, a.g.e., 20

[150] ez-Zehebî, Siyer, II, 222

[151] Bu olay için bk. Kazıcı a.g.e., 302-303

[152] İbn Sa'd, et-Tabakat, VIII, 100

[153] İbn Sa'd, et-Tabakat, VIII.100; İbn Abdi'l-Berr, el-İstiâb, IV, 299

[154] İbn Hişâm, Sire, IV, 7