sumeyye
Thu 5 May 2011, 04:20 pm GMT +0200
B- HZ. SÜLEYMAN'IN ÖLÜMÜ
Kur'an-ı Kerim diğer peygamberlerin ölümlerinden veya ölüm anında karşılaştıkları şeylerden pek bahsetmez. Ancak bir âyette Hz. Süleyman'ın nasıl öldüğünü anlatıyor.
Çünkü onun ölümü de hayatında gördüğümüz garip ve olağanüstü durumlardan birine benzemektedir. O, bir hastalıktan dolayı yatağında veya evinin bir başka yerinde ölmedi. Herhangi bir savaşta düşman darbesiyle de bu dünyadan ayrılmadı.
Daha başka bir şekilde, insanı hayrete düşüren ve düşündüren bir durumda öldü. Allah (c.c.) ona sağlığında değişik, acaib ve harika şeyler verdiği gibi, ölümünü de alışılmışın dışında bir şekilde takdir etti.
Kur'an onun ölümünü şöyle anlatıyor:
"Böylece onun (Süleyman'ın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara asasını yemekten olan bir ağaç kurdundan (güveden) başka haber veren olmadı. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler ğaybı bilmiş olsalardi böylesine aşağılatıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı." [324]
İşte onunla ilgili ilginç bir sahne daha...
Kuşların dilini bilen, onları ordusunda kullanan, cinleri ve şeytanları itaat altına alıp onlara çeşitli eşyalar, binalar, köşkler yaptıran, rüzgârla bir aylık yola bir günde gidip gelebilen, karıncanın bile konuşmasını anlayabilen Hz. Süleyman...
Hükümdarlığı, adaleti, mülkü ve yöneticiliği dillere destan olan bir Allah Rasûlü...
Ölümü de garip, bambaşka bir şekilde gerçekleşiyor
Âyetten anlaşıldığına göre Hz. Süleyman, her zaman olduğu gibi cinlere bir iş yaptırmaktadır ve onların işlerini iyi yapabilmelerini sağlamak için de değneğine dayalı bir şekilde onların başında beklemektedir.
O bu halde iken ömrü tamamlandı ve eceli geldi. Asasına dayanmış bir durumda iken ruhunu Rabbine teslim etti.
Cinler onun öldüğünün farkına varamadılar. Çünkü o değneğine dayanmış bir şekilde orada, yanıbaşlarında duruyordu. Cinler, Hz. Süleyman kendilerini gözetliyor diye ağır ve yorucu işde çalışmaya devam ettiler. Günün birinde Hz. Süleyman yere yıkıldı. Çünkü dayandığı asası bir böcek (güve) tarafından kemirilip çürütülmüştü. Onun ağırlığını taşıyamacak bir noktaya gelince de kırıldı.
Hz. Süleyman'ın yere yıkıldığını gören cinler onun çok önceden öldüğünü anladılar ama kesinlikle bunun farkına varamadılar. Eğer onun öldüğünü zamanında anlasaydılar, o ağır yorucu ve adeta azap gibi gelen işde daha fazla çalışmaya devam etmezlerdi.
Fahreddin Razı diyor ki:
Hz. Süleyman (a.s.) bazen tam bir gündüz ayakta ibadet ederdi. Uzattığı da olurdu. Bir asası vardı, onunla Rabbinin huzuruna dururdu. İşte böyle bir halde iken ruhu alındı. Emrindekiler onu hâlâ ibadette sanıyorlardı. Böylece uzun bir zaman geçti, Allah (c.c.) bu işin ortaya çıkmasını isteyince güve ağacı çürüttü ve Hz. Süleyman yere düştü.
Bunu daha önceden farkedemeyen ve ğaybı [325] bildiklerini sanan cinler, ğaybı bilmediklerini anladılar. Cinler belki insanların bilmediği bazı şeyleri bilirler ama bu ğaybı bilmek değildir. Onların bilgisi de insanlar gibi sınırlıdır. [326]
Geçmişte ve günümüzde bazı kimseler cinlerin ğaybı bildiğine inanmaktadırlar. Cinlerden bir kısmı da kendilerinin ğaybı bildiğini sanmaktadır.
Bu âyet her iki görüşün de yanlış olduğunu, Allah'a ait ğaybın hiç bir yaratık tarafından bilinemeyeceğini ortaya koymaktadır.
işte ğaybı bildikleri sanılan cinlerin durumu budur. Kimilerinin ilâh sanıp Allah'a ortak koştukları [327], kimilerinin onlarla Allah (c.c.) arasında soy-sop bağı kurmaya kalktıkları [328], kimilerinin güçlü zannedip kendilerine sığındıkları[329] cinlerin durumu böyledir.
İslâm öncesi Araplar, ıssız yerlerde insana etki eden kötü ruhlara cin derlerdi. Onlara göre cinler yeryüzünde oturan ilâhlardır. Bir çok olayı onların yaptığına inanıyorlardı, insanların öldürdüklerini, kaçırdıklarını, başta yılan olmak üzere çeşitli hayvan kılığına girdiklerini, hastalıkların onlardan geldiğini, bazı insanları istila ettiklerini kabul ediyorlardı. [330]
Kimileri de onlara yönelerek onlardan ğayb bilgisi almaya çalışıyorlardı. Âyet, bu inancın yanlış olduğunu başta Mekkeli müşrikler olmak üzere, cinlerden medet uman herkese haber veriyor.
Hz. Süleyman'ın emrinde, kimileri de bağlanmış, itaat altına alınmış bir şekilde, ağır ve azap verici işlerde çalışan, itiraz etmeye bile güç yetiremeyen, Hz. Süleyman öldüğü halde, onun asasına dayalı duran cansız cesedinden bile çekinip çalışmaya devam eden cinler, ğaybı bilemezler, güçleri ve bilgileri ise çok sınırlıdır.
Âyet ayrıca, mecazi olarak insan hayatının önemsizliğine ve tabii güçsüzlüğüne, dünyalık kudret ve ihtişamın boşluğuna ve geçiciliğine işaret etmektedir. [331]
Âyet olum gerçeğini bir kez daha çarpıcı bir şekilde hatırlatıyor. Emrine rüzgâr ve cinler verilen Hz. Süleyman da bir ruh taşıyordu. O bile ecelin elinden kurtulamadı, ölüm takdir edildiği zaman onu başından savamadı. Allah (c.c.) bu olayla bir daha bildiriyor ki bu gerçekten kimse kurtulamaz. Eğer kurtulmak mümkün olsaydı buna en layık insan Hz. Süleyman olurdu. [332]
Kaynaklar Hz. Süleyman'la ilgili diğer olaylarda olduğu gibi, ölümüyle de ilgili bazı rivayetler veriyorlar. Bunların bir kısmı akla mantığa sığmayacak şeylerdir. Bir kısmının İse doğruluğunu isbat edebilmek mümkün değildir. [333]
Kaynaklar genel olarak Hz. Süleyman'ın elli veya elliüç yaşında vefat ettiğini, kırk yıl kadar hüküm makamında kaldığını söylerler. Doğrusunu yalnızca Rabbimiz bilir. [334]
[324] Sebe’: 34/14
[325] Gayb'ı burada yaratılmış bir varlığın kavrayışının ötesindeki şey şeklinde anlamak isabetli olacaktır. (M. Esed, K. Mesajı, 2/874)
[326] F. Razı, K. Kebir 25/250
[327] En'am: 6/100
[328] Saffat: 37/158
[329]Cinn: 72/6.
[330] M. S. Şahin. TDV Isl. An. Cin Mad. İst. 1993, 8/8
[331] M. Esed, Kur'an Mesajı: 2/874.
[332] F. Razı, T. Kebir: 25/250. M. Merağî, Tefsir: 22/68.
[333] Kaynaklara göre Hz. Süleyman Beytü'l Makdis'te bazen günlerce inzivaya çekilir ibadet ederdi. Her sabah bahçede büyüyen ağaçlara ne işe yaradıklarını soruyor, kimini dikiyor, kimini şifa için kullanıyordu. Ağaçlardan biri Beyt'i Makdis'i mahvetmek için büyüdüğünü söyleyince onu söküp başka yere dikti. Sonra mihraba geçip namaza başladı. Böyle iken öldü. Kimilerine göre Azrail'den ecelini sormuş, önce cevap alamamış, sonra bir saat kaldığını öğrenince, hemen cinlere bir kapısız köşk yaptınp içine girip, değneğine dayalı olarak ibadete başlamış, öyle iken vefat etmiş. Cinler tam bir yıl sonra onun öldüğünü anlamışlar. Bu işi onlara bildiren güveye minnettar kalmışlar. (Taberî, el-C. Beyan: 22/52. Taberî, Tarih: 1/355. İbni Kesir, el-B. ve'n Nihâye: 2/31-32. İbni Iyas, B.Z. fi-Y Dühur, s: 160-161. es-Sa'lebî, K. Enbiya, s: 328-330. Kurıubî, el-C. li-A. Kuran: 14/178-179. Û. Za-mahşerî, el-Keşşâf, 3/557)
lbni Abbas'tan rivayet edilen bir hadise göre, öleceğini, namaz kıldığı anda önünde biten ağaçtan öğrenen Hz. Süleyman: 'Ya Rabbi, ölümünü cinlerden gizle de, insanlar onların ğaybı bilmediklerini anlasınlar' duasında bulunduktan sonra, adı geçen ağaçtan bir asa yaptı ve ona dayalı şekilde cinlerin gözü önünde bir yıl ölü olarak kaldı. (Taberî, el-C. Beyan, 22/51. Taberî, Tarih, 1/355. Kurtubl, el-C. li-A. Kur'an: 14/179. İbni Kesir, K. Enbiya, s: 456-457. İbni Kesir, el-B. ve'n Nihâye, 2/31.)
Bu hadis gariptir ve sağlam oluşunda şüphe vardır denilmektedir. Çünkü hadisin ravilerinden birinin haberleri garipliklerle doludur ve pek çok rivayeti terkedilmiştir. (Doç. A. Aydemir, I.K.G. Peygamberler, s: 222)
[334] Taberî, Tarih, 1/357. en-Nisabûrî, G.K. ve R. Furkan, -Taberî'nin kenannda: 22/49. lbni Kesir, K. Enbiya s: 458. İbni Kesir, El-B. ve'n Nihâye, 2/32. es-Sa'lebî, K. Enbiya, s:330. İbni Esir, el-K. fi't Tarih, 1/244
Hüseyin K. Ece, Hz. Süleyman, H. Ece Yayınları: 176-180.