meryem
Thu 12 May 2011, 10:54 am GMT +0200
Hz. Salih Döneminde Atacı Tavır
Semud toplumu da babaları taptı diye Allah'tan başka ilahlara taptığını söylüyordu. Onlar delillerini taklit üzerinde temellendiriyorlardı:
“Dediler: 'Ey Salih! Bundan önce sen bizim içimizde ümit beslenir bir zat idin. Şimdi bizim babalarımızın taptıklarına ibadet etmemizi mi engelliyorsun? Biz, doğrusunu istersen davet ettiğin şeyden kuşkulandıran (murîb) bir şüphe (şek) içindeyiz.” [183] “Allah'tan başka bir ilah olmadığı” çağrısında bulunana kadar Hz. Salih'e lider diye bakıyorlardı. Ancak atalarının taptığı ilahlara ibadet etmelerini yasaklaması onları hayrete düşürdü. Allah'ın birliğine dair çağırdığı şeyin doğruluğunu bilmediklerini söylediler. [184] Hz. Salih, işlerinde danışman, anlaşmazlıklarında yol gösterici olur diye düşünüyorlardı. Tevhide çağırmaya başladığında ise ondan ümidi kestiler. Halbuki onu üstün bir kişi olarak takdim ediyorlardı. [185] Hz. Salih'in, atalarının taptığı konusunda kendilerine uyacağı görüşündeydiler. Ama bekledikleri gerçekleşmedi.
Onların tafklit yolunu benimsemeleri ve atalarını izlemenin gerekliliğine inanmaları aynı zamanda Mekkeli inanmayanların sözlerine [186] bir göndermedir. Aradaki zaman farkı inkarcıların söyleminde bir değişikliğe yol açmamıştır. Aslında Hz. Salih'in tebliği Semud toplumunu sarsmıştır. Davete karşı şüphe/şek içinde olduklarını söylemeleri onların, olumlama ya da olumsuzlama arasında bîr yerde olduklarını gösterir. İnanç konusunda bir tercihi göstermez. Kuşkulandırıcı/murîb oluşları ise Hz. Salih'in inançlarında bir bozukluk olduğu kanaatine sahip olduklarını gösterir. Ve bu, onun sözünü aşağılamada bir mübalağadır. [187]
Kur'an-ı Kerim, yukarıda zikrettiğimiz Hz. Nuh, Hz. Hud ve Hz. Salih'in içinde yaşadıkları toplumlara şöyle hitap ettiklerini söyler:
“Gökleri ve yeri yaratan, Allah hakkında da mı şüphe var? O, sizi günahlarınızı bağışlamak için çağırıyor ve belirlenmiş bir süreye kadar size müsaade ediyor. Onlar da, 'Siz sadece bizim gibi bir insansınız, bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak istiyorsunuz. O halde bize apaçık bir delil getirin dediler.” [188] Toplumlarının verdiği ortak tepki, peygamberlerin sözleriyle onları atalarının taptığı putlara ibadet etmekten uzaklaştırmaya çalıştıkları şeklindeydi. [189] Risalete tepki gösteren bu üç toplumun taklit yolunu benimsemelerindeki ortak yön, putlara ibadet etmede birleşen ataları, [190] alimleri ve büyüklerinin izinden gitmeleridir. Onlar peygamberleri için diyorlardı ki, “Çoğunluğu oluşturmalarına ve kuvvetli düşüncelerine rağmen öncekiler, dinlerinin geçersiz olduğunu bilmiyorlardı. Bir adam çıkmış, tek başına o dinin bâtıl olduğunu söylüyor.” Halk belki de bu konuda bir söylem daha geliştirdi ve şöyle dedi: “Bir alim öncekilerin bir kısmının sözünün zayıflığını açıkça ifade ettiğinde, öncekiler burada olsaydı, sözünün doğru olup olmadığı ortaya çıkardı.” Yani mümkün olmayan bir şeyi delil olarak getirmeye kalktılar. Bu sözü ahmaklar, kurnazlar ve inkarcılar zikreder. [191]
[183] Hud: 11/62.
[184] Taberî, VII/2, 82.
[185] İbnu Abbas'tan naklen bkz.: Zemahşerî, II, 392.
[186] “İlâhları, bir tek İlâh mı kılmış? Bu gerçekten şaşılacak bir şey, çok tuhaf!” Sad: 38/5.
[187] Râzî, VI, 368.
[188] İbrahim: 14/10.
[189] Taberî, VIII/1, 249.
[190] Kurtubî, V/l, 303.
[191] Râzî, VII, 73. Murat Kayacan, Kur’an’da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, Ekin Yayınları: 42-44.