saniyenur
Sun 26 August 2012, 12:21 pm GMT +0200
HZ. PEYGAMBER'İN ÖĞRETİLERİNİN UYGULANABİLİRLİĞİ
Giriş
Hz. Muhammed tam bir tatbikat adamı idi. Uygulamadığı hiç bir şeyi söylemez ve tavsiye etmezdi. İnsanlara pratik uygunluğu olmayan hiç bir soyut teori ya da ideal ahlâkî kavram vazetmemiştir. Tebliği ve öğretisi somut gerçekleri ve insanların günlük hayattaki meselelerini çözmek için gerekli hayat kanunlarını içermektedir. Öğretisinin tüm ağırlığı pratik ameller ve işlerle ilgilidir.
İlk önce Mekke'de ve daha sonra Medine'de, düşmanlarının tüm güçlerini alt etmesi ve nihayet İslâm Devletini kurması onun insanlık meselelerine pratik yaklaşımının bir işaretidir. Hz..Peygamber'e göre yeryüzünde insanın gayesi, pratik gaye ve eserleri gerçekleştirmektir. Onun hayat anlayışı içinde salt teorisyenlere ve İdeal ahlâkçılara yer yoktu. Temel iman kavramı bile, amel olmaksızın anlamsız, faydasız ve dayanıksız kabul edilmektedir. Hesap Gününde İnsanın akibetini belirleyecek olan iman ve amelidir. İnsanın akıbeti gayretlerine bağlıdır.
İslâm'da imandan hemen sonra samimi ameller gelir. İbadetin niteliği ve kapsamı İslâm'da uygulamanın önemini gösterir. Dar veya geniş anlamıyla İbadet İslâm'ın tatbikîliğini vurgular.
İslâm'a göre, hiç kimse fiillerinin sonuçlarından iyi de olsa, kötü de olsa kaçamaz. Herkes yaptıklarından bizzat sorumludur.
Hz. Peygamber, rehberliğinin insanların hayatlarında geçerli ve değerli olduğunu bizzat canlı bir örnek teşkil ederek göstermiştir. Onun bütün hayat mücadelesi getirdiği Dinin bir amel ve eylem Din'i olduğu gerçeğini ispatlayan bir şehadettir. Tatbikî bir din olması nedeniyle İslâm arzulanan sonuçlara ulaşmak için pratik ve gerçekçi yöntemler benimsemiştir. İlk olarak, takipçilerine tam bir vicdan hürriyeti vererek, fikirlerine zorlama olmaksızın inanmalarını ve ifade etmelerini sağlamıştır. İkinci olarak, bütün İnsanların eşit olduğunu Öğretmiştir. Bu eşitlik İslâm toplumunun temel taşıdır ve İslâm mensuplarının yüksek ahlâkî eğitim ve terbiyeden geçirilmesi ile oluşturulmuş ve beslenmiştir. Üçüncü olarak, İslâmî sistem mantığa ve akla önem vererek insanlığın artık olgunluk çağına eriştiğini, hiçbir kavramı ve fikri tartışmaksı-zın kabul etmeyeceğini de göstermiş olmaktadır. Dördüncü olarak, İslâm kadın-erkek herkese ilim tahsilini farz kılmış; taraftarlarının bütün meselelerde hakikati bulma gayesiyle, araştırıcı ve sorgulayıcı bir ruh taşımalarını teşvik etmiştir.
İslâm insanları yüksek değerlere ve yüksek hayat sistemlerine taşımak için, onlara maddi ve manevi nihai kurtuluşlarını sağlayabilecekleri, kültür ve medeniyeti zenginleştirebi-lecekleri; mükemmel ve üstün evrensel uygulama ilkeleri vazetmiştir.
Vahiy kaynaklarından sapmalar Millet-i islâm'ın hayatından yeni fikirlerin ve yeni sâiklerin kaybolması ile sonuçlanmış, bundan sonra bütün sistemleri atâlet ve çöküş sürecine girmiştir.