hafiza aise
Thu 4 August 2011, 03:48 pm GMT +0200
Ö) HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) CENAZE KONUSUNDAKİ TUTUMLARI
1— Hz. Peygamber'in (s.a.) Cenazeyle İlgili Tavırları:
Hz. Peygamber'in (s.a.) cenaze konusundaki tutumu en mükemmel bir tutumdu. O'nun buradaki tutumu diğer milletlerinkinden tamamen farklıydı. O'nun sünneti öyle şeyler içermektedir ki, bu sayede hem ölüye iyilik yapılmış, ona kabrinde ve diriliş gününde fayda verecek muamelelerde bulunulmuş, hem ölünün ailesi ve yakınlarına iyilik edilmiş ve hem de hayatta kalan kişi, ölüye yapacağı muamelelerde Bir Allah'a karşı kulluk görevini tam olarak yerine getirmiş olur (Hz. Peygamber'in (s.a.) bu konudaki tutumları şöylece özetlenebilir): Allah Teâlâ'ya karşı kulluk görevini en mükemmel şekilde yerine getirir, ölüye iyilikte bulunur ve onu en güzel, en üstün bir tarzda donatıp Allah'a sunar; ashabıyla birlikte saf saf durarak Allah'a hamdeder, O'ndan ölüyü bağışlamasını isterler, ölüye rahmet ve mağfiret dilerler, kusurlarının örtbas edilmesini niyaz ederler. Sonra cenazenin önünde, cenaze kabre konuncaya kadar yürür. Sonra da ashabıyla birlikte hep beraber ayağa kalkar, onların önünde ölünün kabri başında en muhtaç olduğu bir zamanda yine hep birlikte Allah'tan ölünün (sıratta) ayağım kaydırmamasını isterler. Daha sonra da tıpkı hayatta olan birinin dünyada iken arkadaşını ziyarete gitmesi gibi ölüyü kabrinde ziyaret eder, ona selâm verir dua ederdi.
Birinci safhada kişiyi hastalığında ziyaret eder, ahireti hatırlatır; ona vasiyetini yapmasını, tövbe etmesini; yanında bulunanlara da son sözü olsun diye "lâ ilahe illallah" şehadet kelimesini söylemesini telkin etmeleriniemrederdi.[1229] Sonraki safhada ise kıyamete ve yeniden dirilişe inanmayan milletlerin, yüzlerini tokatlama, elbiseleri yırtma, başları kazıtma, yüksek sesle ölünün iyiliklerini sayıp dökme, bağırıp çağırarak ağlama... gibi âdetlerini yasaklamıştı.
Ölüye saygılı davranmayı, onun yanında sessiz ağlamayı ve yürekten üzülmeyi sünnet edinmişti. Kendisi böyle yapar ve: "Gözden yaş boşanır, yürek üzülür. Ama biz Rabbi hoşnut etmeyecek söz söylemeyiz." derdi.[1230]
Ümmetine böyle bir durumda Allah'a hamdetmek, istircâda bulunmak ( = İnnâ Iillahi ve innâ ileyhi râciûn, demek) ve Allah'tan hoşnut olmak yolunu göstermiştir. Bu yol, gözden yaş boşanması ve yüreğin üzül-mesiyle çelişen bir yol değildir. Bu yüzden Allah'ın hüküm ve takdirinden en fazla hoşnutluk duyan ve O'na en çok hamdeden insan o idi. Bununla birlikte o, oğlu İbrahim'in öldüğü gün çocuğuna olan şefkat, merhamet ve acıma hisleriyle ağlamıştı. Kalbi, Allah'tan (c.c.) hoşnutluk ve O'nun şükrü ile dolu; dili ise Allah'ı zikir ve O'na hamd ile meşgul idi.
Bu iki halin uzlaştırılıp bir arada barındırılması konusu, ariflerden birini çocuğu öldüğü gün daraltınca, arif gülmeye başladı. "Bu durumda nasıl gülebiliyorsun?" diye sordular. "Allah Teâlâ, hükmetti, hükmü gerçekleşti. Ben de O'nun hükmüne razı olmak istedim." cevabım verdi. Bu olay, bir grup ilim adamına problem oldu ve: "Yaratılmışların Allah'tan en hoşnut olanı Allah Rasûlü (s.a.) iken nasıl oluyor da o, oğlu İbrahim öldüğü gün ağlıyor; bu arifi ise nza, gülme derecesine ulaştırıyor?" dediler. Şeyhülislâm İbn Teymiye'nin bu konuda şunları söylediğini işittim: Hz. Peygamber'in (s.a.) davranışı, bu arifin davranışından daha mükemmeldir. Zira Hz. Peygamber (s.a.) kulluğun hakkını vermiş; kalbi, hem Allah'dan hoşnut olmayı ve hem de çocuğuna şefkat, merhamet göstermeyi içine sığdırmış, Allah'a hamdetmiş, O'nun hükmüne razı olmuş, çocuğuna merhamet ve şefkatinden ağlamıştır. Şefkati, ağlamaya; Allah'a kulluğu ve O'na olan sevgisi, rıza ve hamde sevketmiştir. Arifin kalbi ise bu iki şeyi bir arada banndiramayacak kadar dar gelmiş; içi bunların birlikte bulunmalarını sağlayacak kadar geniş olamamıştır. Böylece rıza kulluğu, merhamet ve şefkat kulluğunu bastırmıştır. [1231]
[1229] Müslim, 916; Tirmirf, 976; Ebu Davud, 3117; Nesâî, 4/5. Ebu Saîd el-Hudri'den gelen bu rivayete göre Allah Rasûlü (s.a.): "ölülerinize Lâ ilahe illallah kelimesini telkin ediniz" buyurmuştur. Ebu Davud (3116), Hâkim (1/351) ve Ahmed b. Hanbel'in (5/233) hasen senedle Muaz b. Cebel'den rivayet ettikleri bir hadiste Allah Rasûlü (s.a.): "Kimin son sözü Lâ ilahe illallah olursa cennete girer." buyurmuştur. İbn Hibbân'ın (719), Ebu Hureyre'den rivayetine göre ise: "Ölülerinize Lâ ilahe illallah kelimesini telkin ediniz. Kimin ölüm anındaki son sözü Lâ İlahe illallah olursa, daha önce basına ne gelmiş olursa olsun bir gün gelir cennete girer." buyurmuştur.
[1230] Buharî, 23/44; Müslim, 2315; Ebu Davud, 3126.
[1231] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/475-477.