- Hz. Peygamberin Beden Dili

Adsense kodları


Hz. Peygamberin Beden Dili

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Sun 27 May 2012, 10:35 am GMT +0200
Hz. Peygamber (A.S)'in Beden Dili

Yusuf TUNA

A. Hz. Peygamber (a.s.) in beden dilini zihinlerde canlandırabilmenin yollarından biri de onun fiziki özelliklerini, görünümünü; giyim- kuşamını bilmektir;

1. Fiziki Özellikleri

Hz. Peygamber, dengeli bir vücuda sahipti. Peygamberlerin en güzeliydi. Hz. Peygamber orta boylu olup çok uzun değil, kısa boyluda değildi. Ancak heybetinden ve toplum içindeki konumundan dolayı insanlar arasında iken en uzunları olarak görünürdü.(1)

Hz peygamberin başı aşırı olmamak üzere iriydi. Boynu gümüşten bir ibrik gibiydi. Burnu ince uzun ve zarifti. Çekme burunlu tarif edenler bulunmaktadır. Hz. Peygamberin anlı genişçe olup alnında güneş aydınlığı vardı. Yüzünün rengi kırmızıya çalardı. Yüzü hafif yuvarlaktı. Yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı. Yüzü beyazdı ve vücudu dengeli bir kişiydi. Torunu Hz. Hasan yüz bakımından kendisine daha çok benzerdi.

Hz. Peygamberin gözleri iri, güzel ve siyahtı, gözlerinin beyazı hafif kırmızı idi, gözleri sürmeli gibi görünürdü. Gözleri hep gülümserdi. Gülme şekli hep tebessümdü. Hz. Peygamberin kaşları uzun ve hilal gibiydi, birbirine yakındı. İki kaşı arasında bir damar vardı, sinirlendiğinde bu damar belirginleşirdi. Kirpikleri uzundu.(2)

Sakalları gür, saçları koyu siyahtı, hafif kıvrımlıydı. Vefat ettiğinde beyaz kılların sayısı yirmiyi geçmezdi. O’nun saçları kulaklarıyla omuzu arasındaydı. Sakalı şeriflerindeki aklık saçlarından daha fazlaydı. Hz. Ebu Bekir yufka yürekli bir insandı, mescitte; “Anam babam sana feda olsun Ya Resülellah! Sizde ihtiyarlık belirtileri görülmeye başladı “ dedi. Resulüllah Efendimiz eliyle sakalını tutarak baktı. Hz Ebu Bekir ağlamaya başladı. Hz. Peygamber; “ Evet, öyle! Beni Hud suresi ve benzerleri ihtiyarlattı.“ buyurdu. Ebu Bekir “Anam babam sana feda olsun Ya Rasullalah! Benzer sureler hangileridir acaba? “ diye sorunca ; “ Vakıa, Karia, Mearic ve Tekvir sureleridir “ diye cevap verdiler.(3)

Hz. Peygamber emin adımlarla hafif öne eğik gibi yürür, seslenildiğinde bütün vücuduyla birlikte dönerdi. Sanki yokuş aşağı gidiyormuş gibi yürürdü. Kızı Fatıma (r.a.)ın yürüyüşü tıpkı babası gibiydi.(4) Resulüllah bazen bastonuna dayanarak yürürdü.(5)

Hz. Peygamberin alışkın olduğu oturuş tarzı daha çok dizlerinin üzerine oturma şeklidir. Bağdaş kurarak oturmak Allah Resulünün hoşlandığı ve çokça yaptığı oturuş biçimlerinden biridir. Sahabenin de bu oturuş tarzını tercih ettikleri bilinmektedir.(6)

Allah Resulü (a.s.), yatsı namazından önce uyumayı, yatsıdan sonra ise konuşmayı tasvip etmez, erken yatılmasını tavsiye ederdi.(7) Uykusu hafif idi. Bu yüzden Resulüllah kendiliğinden uyanıncaya kadar uykusundan uyandırılmazdı. Gece yarısı kalkar namaz zikir ve tefekkürle ibadet eder, sabah namazından sonra bir müddet mescitte oturur, sonra evine giderdi.(8)

2. Görünümü

Hz. Peygamber (a.s.) giyim- kuşamı etkili bir şekilde kullanmış, güzel giyinmesiyle içinde yaşadığı toplumda iyi bir izlenim bırakmıştır. Elbisenin temiz ve düzenli olmasını benzerlerini başkalarının da giyebilmesini arzulamış, ancak dikkat çekecek derecede lüks veya eski olmamasına özen göstermiştir. O, “ Giyimde sadelik imandandır.”(9) ve “Elbisenin topukların aşağısındaki cehennemdedir. “ (10) Sözleriyle giyim kuşamda üstünlük taslama ve çalım satma gibi davranışları yermiştir.

Resulüllahın, diplomatik misafirleri geldiğinde onları güzel elbiseler giyinerek karşılardı. Heyetleri kabulü sırasında giydikleri elbisesi Halifelerce de kullanıldığından iyice yıpranmış. Onlar, bu elbiseye bir astar geçirerek tamir etmişler, kurban ve ramazan bayramlarında giymişlerdir.(11)

Hz. Peygamber belirli aralıklarla tırnaklarını keser, etek tıraşı olur, bıyıklarını kısaltırdı. Bunların yapılmasını fıtrat gereği olarak tanımlar ve tavsiye ederdi.(12) Bıyıklarını kısaltır, sakalının bir tutamdan fazlasını kestirir, sık sık saç ve sakalını yıkar ve tarardı. Saçına, kaşlarına, sakalına güzel kokular sürmeyi ihmal etmeyen Hz. Peygamber(a.s.), saçlarını ve sakalını hiçbir zaman dağınık bırakmamış, itikâfa girdiği zamanlar bile mescitten başını uzatarak eşine yıkatacak ve taratacak derecede saçlarının bakımına dikkat etmiştir.(13) Saçlarını zaman zaman yağlardı.(14) Resulüllah daima güzel kokar.(15) Saç ve sakalının bakımına son derece dikkat ederdi.(16) O saçını ve sakalını kontrol etmek için ayna kullanmış, gözlerine sürme çekmiştir.(17) Allah Resulünün bir koku şişesi vardı, onunla devamlı kokulanırdı.(18) Medine sokaklarında ki halk, Peygamberin gelişini kokusunun güzelliğinden anlardı.(19)

Rasüllülahın kendisine ait belli başlı temizlik ve tezyin malzemeleri bulunmaktaydı. Bu malzemeler; ayna, tarak, makas, misvak, sürmedanlık, koku şişesi denilebilecek bir kutu ve birde tülbentten ibaret idi.(20)

B. Hz. Peygamber (a.s.) in beden dilini anlamanın yolu; O’nun sesini, konuşmasını, jest ve mimiklerini bilmektir;
1. Sesi
Hz. Peygamberin, yapılan bir işten yahut söylenen bir sözden memnun olup olmadığını yüzünden anlama imkânı olduğu gibi, ses tonu ve vurgusundan da anlamak mümkündür. Nitekim bir yolculuk esnasında abdest alan bazı sahabeler ayaklarını yıkarken dikkat etmiyorlardı. Onlara, sesini alabildiğince yükselterek; “ Yazıklar olsun o cehenneme düşecek topuklara “ diye seslenmişti.(21)

Allah Resulü Hutbe irad ederken gözleri kızarır, sesini yükseltir ve celallenirdi.(22) O hutbede kıyamet konularından bahsettiğinde de sesini yükseltir, hiddeti artardı. Sanki bir orduya hitap eden komutan gibi konuşurdu.(23)

2. Konuşması

Hz. Peygamberin konuşmaları hatırda kalacak kadar gayet veciz ve kısa olurdu. Ne uzatır ne de kısa tutardı. Ne zaman, nerede ve ne söyleyeceğini çok iyi ayarlardı. O, sertlik ile tatlılığı ve güzelce anlatma ile söz sayısının azlığını bir arada toplamıştı. Allah Resulü sözü bazen daha iyi anlaşılsın diye üç defa tekrarladığı olurdu.(24)

Güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Kimseye fena söz söylemez, kimseye kötü muamele etmez, kimsenin sözünü kesmez, yumuşak huylu, alçak gönüllüydü. Sert ve katı değildi. Fakat heybetli ve vakarlı idi. Yersiz söz söylemezdi, gülmesi ise tebessüm şeklinde idi. O’nu ansızın gören kimseyi bir sevgi kaplar, O’nunla sohbet eden ve görüşen kimse, O’nu canı gönülden severdi. O, insanlardan kim hangi derecede saygıya layıksa ona göre davranır. Akrabası da olsa onları, diğer ashabından ayrı tutmazdı.(25)

Resulüllah (a.s.),bazen oturarak bazen de ayakta konuşma yapmıştır. Hatta kendisinin daha net görünebilmesi ve sesinin daha iyi duyulabilmesi için devesinin üzerinde yaptığı konuşmalarda meşhurdur.(26)

Muhatabını tenkit edecek olsa veya bir kusurunu söyleyecek olsa, önce onun iyi yönlerini hatırlatır sonra da yapıcı bir şekilde nasihat ederdi. Abdullah bin Ömer hakkında bir gün kendi zevcesi Hafsa’ya ( ki, Abdullahın ablası oluyordu), “ Abdullah ne iyi bir adamdır” dedikten sonra, “ Bir de gece namazı / teheccüt kılsa ne iyi olacak “ demişti.(27)

Resulüllah’ın, konuşmasını daha etkili hale getirecek bir takım yöntemlere başvurduğu görülmektedir. Sesinin daha iyi işitilmesi, daha iyi görülebilmesi için kürsüye çıkmış, bazen elinde bir bastonla, bazen bir harbe tutarak konuşmuş, bazen de anlattığı konuların daha iyi anlaşılsın diye yere şekil çizmiş; soyut kavramları, somutlaştırmıştır.

3. Jestleri

Hz. Peygamber, iletişim esnasında el ve parmaklarını daha çok kullanmıştır. Bir sahabe Resüllüllah’tan nasihat isteyince ona, “ Rabbim Allah de! Sonra da dosdoğru ol! “ En çok neden korkmalıyım dediğinde de, Allah Resulü eliyle tutarak kendi dilini gösterdi.(28)

Yemenliler Resulüllah’a gelip kendilerine Kur’anı ve sünneti öğretmeleri için Muaz bin Cebeli göndermelerini istediler. Allah Resulü (a.s.), Ebu Ubeyde bin el Cerrah'ın elinden tutarak, “ Ümmetimin emini işte budur.” dedi ve onu Yemen’e gönderdi.(29) Hz. Peygambere beyat etmek için gelen Beşir Bin Hasasiyye es-Sedusi, Peygambere söz verirken ileri sürdüğü şart arasında sadaka vermeyeceğini ve cihat yapmayacağını söylemesi üzerine Hz. Peygamber onun elini tutarak sarsmış ve “ Cihad yok, sadaka yok! Peki, sen ne ile cennete gireceksin? “ demiştir.(30)

Resulüllah (a.s.) iletişim esnasında parmaklarını oldukça fazla kullanmıştır. O çoğunlukla sözel dilini parmak işaretleriyle pekiştirmiştir. Hz. Peygamberin Arafat‘ta yüz bin civarında insana karşı Veda Hutbesini irat ettikten sonra “ Tebliğ ettim mi?” şeklinde sorduğu ve sonrada şahadet parmağını insanlara çevirerek “Şahid ol Allahım !” dediği bilinmektedir.(31) Yine O, Muaz bin Cebele tavsiyede bulunurken dilini eliyle tutarak “ İşte bunu muhafaza et.” demiştir.(32) Rasuslullah (a.s.), Muaz bin Cebele sadece sözle dilini muhafaza et diyebilirdi, ancak burada görüldüğü gibi daha etkili olan görsel metodu kullanmıştır.

Hz. Peygamberin elleriyle ve parmaklarıyla kullandığı beden dili, hiçbir zaman uygunsuz, yersiz ve aşırı olmamıştır. Nitekim Medine valisi Bişr bin Muvazin hutbede iki elini birden kaldırarak aşırı derecede hareketler yapmasını gören Ümare bin Rüveybe, ona ağır sözler söylemiş ve “Resulüllah (a.s.) şehadet parmağını kaldırmaktan öte bir hareket yapmazdı. “ diyerek valiyi uyarmıştır.(33) Ümarenin bu tepkisinden de Peygamberin hutbe esnasında dikkat çekecek kadar aşırı şekilde el, kol hareketi yapmadığı anlaşılmaktadır. O’nun makamında söz söyleyen hatipler için bu durumun dikkate alınması gerekir.

4. Mimikleri

Allah Resulü engin şefkat merhamet hislerini, içindeki duygularını anında dışarıya yansıtır, pek çok düşüncesi yüz ifadesinden adeta okunur. O’nun duygu ve hisleri kimi zaman gözyaşı olmuş, kimi zamanda alnında kabaran bir damar olarak tezahür etmiştir.

Hazreti Peygamber genellikle güleç yüzlüydü; O en sıkıntılı zamanlarda dahi üzüntüsünü belli etmemeye çalışır, etrafına karamsar tablolar çizmekten ve insanları üzmekten kaçınırdı.
Özellikle sevdiği kimseleri karşısında gördüğünde tebessümü bir kat daha artardı. Nitekim Cabir bin Abdullah, ‘’Müslüman olduğum günden beri ne zaman Allah Resulünün huzuruna girsem,O’nu hep tebessüm ederken gördüm’’ demektedir.(34) Abdullah bin Harise ise Resulüllah (a.s.)dan daha mütebessim birini görmediğini bildirmektedir. (35)

Çokça gülmenin kalbe zararlı olduğunu(36) bildiren bir peygamberin kahkaha ile güldüğünü söylemek zordur. Nitekim Hz. Ayşe de, Allah Resulünün küçük dili görülecek şekilde kahkaha ile güldüğünü hiç görmediğini, O’nun çoğunlukla tebessüm ettiğini haber vermektedir.(37) Hz. Peygamberin çok nadirde olsa azı dişleri görünecek şekilde güldüğü de haber verilmektedir.(38)

Kur’anda iyi ve kötü insanların yüzlerinden tanınacağı (39), mutlu yüzlerin neşeden parlayacağı, mutsuz yüzlerin ise acıdan kararacağı (40), fakirlerin yüzlerinden tanınacağı (41), iyi ve yararlı işler yapanların yüzlerini ne bir kararma ne de bir aşağılanmanın gölgeleyeceği, kötülük yapanların yüzlerinin ise sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüş gibi olacağı (42), hakkı imkâra saplanmış olanların Kur’an ayetleri okuduğunda yüzlerindeki inkarcı tavrın hemen belireceği; yani hoşnutsuzluğun yüzlerinden okunacağı(43), yalan söyleyenlerin yüzlerinin kararacağı (44), secde izlerinin yüzlerde, inanlara bir işaret teşkil edeceği(45), suçluların yüzlerden tanınacağı (46), insanların yüzlerinin buruşacağı (47), nimet sevincinin gözlerde belireceği(48), şeklindeki yüz ifadeleri anlamlandırılmıştır.

Kur’ana göre yüzün gülmesi, sevinç ve mutluluğun(49), yüzün kararıp simsiyah kesilmesi, sıkıntı ve mahcubiyetin(50), yüzlerin dehşete kapılması, korkunun(51), saygı ve hicapla eğilmesi, utanmanın(52), acı ile buruşması, korku ve dehşetin(53), yüzlerin olumsuzluğu, inkârın(54), bedensel ifadesidir.(55)

Allah Resulü(a.s.)nün, bekâr kızdan daha hayâlı olduğu ve bir şeyden hoşlanmadığı zaman O’nun yüzünden anlaşıldığı, rivayet edilir.(56), O bir şeyden memnun olmadığını sözle ifade etmese de, ashabı ve eşleri O’nun bakışından, duruşundan, yüz renginden ve ses tonundan O’nun halini anlarlar, ona göre durumlarını gözden geçirirlerdi. Sevindiği zaman ise, tebessüm eden çehresi hemen etrafı kuşatır, O’nun sevinç ve neşesi derhal belli olurdu.

Hz. Peygamberin mimiklerine yansıyan bir diğer duygu da korku hissidir. Kaynaklar, Hz. Peygamberin böyle bir duyguyu, ilk vahiyi aldığı zaman yaşadığından bahsetmektedir. Hira mağarasında ilk vahiy gelince Hz. Peygamberin yüzünün rengi değişmiş korkmuştu.(57)

Bir defasında gökyüzü bulutlandığında Hz. Peygamberin yüzünün rengi değişmişti. Yerinde duramayıp içeri dışarı girip çıkıyordu; bazen buluta karşı duruyor, bazen geri dönüyordu. Hz. Ayşe,’’Ben onun endişesini çehresinden anlardım. Bu kez de niçin endişelendiğini sorduğumda bana, Ya Ayşe, belki bu bulutlar, Ad Kavminin dediği gibi bir azap olur’’ diye cevap verdi ve Kur’andaki ayetlere işaret etti’’ demektedir.(58)

Kur’anda göz dilinin; iyi veya kötü, sevinçli veya kederli, korkulu ve neşeli durumlarına ait örnekler vardır. Gözle dışarıda bırakmak, dışlamanın ve tedirginliğin (59), gözlerin yuvadan fırlaması veya horluktan aşağı düşmesi, kurgunun (60), gözün ışıldaması hoşnutsuzluğun ve mutsuzluğun (61), göz ucuyla bakmak, utancın, zayıflığın ve aşağılanmışlığın (62), bakışı hiç ayırmamak, aşırı sevginin (63), bir şeye göz dikmek, onu geçirmek istemenin (64), gözü bir şeyden savuşturmak görmezlikten gelmenin, o şeyi önemsememenin yansıması olarak tanımlanmıştır.(65)

Gözyaşı, samimi duygunun veya yapmacıklığın(66), göz önünde olmak, denetim altında tutmanın (67), göz vermek (değdirmek), kötü duruma düşürmenin ayrıca öfke ve kıskançlığın (68), göz bitkinliği umutsuzluğun ve başarısızlığın (69), gözlerin hain bakışı, düşük ahlakın ve ruhi bozukluğun (70 ), bedensel ifadesi olarak takdim edilmiştir.(71)

Hz peygamber, bakışlarını etkin şekilde kıllanmıştır. O karşılıklı iletişim içinde bulunduğu kişiye, sadece başını çevirmemiş, bütün vücuduyla muhatabına dönmüş, başka tarafa bakmamıştır.(72) Böylece muhataplarıyla sıcak bir iletişim ortamı oluşturmuştur.

Hitabet esnasında, usta hatipler gözleriyle dinleyicileri sürekli denetim altında tutarlar. Hz. Peygamber cemaata hitap ederken tek bir noktaya bakmaz, kendini dinleyicilerini kontrol edecek şekilde her yöne bakardı.(73)

Allah Resulü konuşurken muhatabının yüzüne bakar, yönünü ona çevirerek hitap ederdi. Ancak onaylamadığı bir olay veya şahıs olduğunda, kızgınlığının belirtisi olarak, o kişiden yüzünü çevirir başka tarafa bakardı.(74)

Hz. Peygamberin beden dili denildiğinde ilk akla gelen hususlardan biri de O’nun duruşudur. Susmasının dahi dini açıdan bir anlamı olan Allah Elçisinin duruşuyla oluşturduğu imaj O’nun gerçek ve en etkili yüzüdür ki, bu bir yönüyle de ahlakı olarak tezahür etmiştir. O’nun ahlakı ise adeta Kur’anın canlı bir temsilidir.(75)

Hz. Peygamber, jest hareketleri olarak dokunma ve vücut temasını gayet etkili ve yerin de kullanmasını bilmiştir. Yeri geldiğinde bir çocuğun başını okşamış, kimi zaman bağrına basmış, yeri geldiğinde özlediği dostuyla kucaklaşmış, karşısındaki kişinin durumuna göre bazen muhataplarıyla tokalaşmış, o elini bırakmadan elini bırakmamıştır. Uzaktan gelen kişilerle tokalaşır, kimi zaman ise kucaklaşırdı.

Hz. Peygamber selamlaşma ile birlikte tokalaşmayı da tavsiye etmiştir. İnsanların karşılıklı olarak ellerini tutmaları, birbirlerine dokunmaları, aralarında sevgi ve samimiyetin artmasına sebep olmaktadır. Dokunma, bir insanı en kısa yoldan ‘’Sen benim için önemlisin, senin yanındayım’’ mesajını vermektedir. Hiçbir söz, bu mesajı; dokunma kadar etkili ifade edemez. Bir babanın çocuğunun başını şefkatle okşaması, saatlerce açıklama ve anlatımdan daha etkilidir.

Susmak, onayın genel bir beden dili gözükmekle birlikte, bazen reddin, bazen kırgınlığın bir ifadesi, hatta bazen de bir olumsuzluğun habercisi olabilir. Hareket etmek ya da söylemek kadar, hareket etmemek veya susmakta bir davranıştır. İhtiyaç olmadıkça konuşmaya Allah Resulü (a.s.) nün bazen uzun süre sükût etiği görülürdü.(76) O konuşmaya başladığında ashab-ı kiram, başına konan kuşu kaçırmak istemeyen bir insanın sessizliğiyle dinlemekteydiler. Onun huzurunda insanlar, başlarını eğerek otururlar, o söze başladığında kulak kesilirlerdi.(77)

Temel görevi, anlamak ve anlaşılmak olan Hz. Peygamberin beden dili üzerinden ortaya koyduğu bu veriler çok önemlidir. Hz. Peygamberi anlamaya ve iletişimde kullandığı yöntemleri tanımaya katkı sağlayacaktır.