hafiza aise
Tue 5 July 2011, 03:27 pm GMT +0200
14— Hz. Peygamber'in (s.a.) Zehirlenmesi:
Bu savaş sırasında Hz. Peygamber (s.a.) zehirlenmişti. Bir yahudi kadını olan, Sellâm b. Mişkem'in karısı ve Hâris'in kızı Zeynep, zehirlemiş olduğu kızartılmış bir koyunu Allah Rasülü'ne (s.a.) hediye etti. Zeynep, müslümanlara: "Muhammed koyun etinin en çok neresini sever?" diye sormuş, müslümanlar da: "But etini çok sever." diye cevap vermişlerdi. Bunun üzerine Zeynep butuna daha çok zehir kattı. Hz. Peygamber (s.a.) koyunun butundan ısırınca, but Allah Rasülü'ne (s.a.) zehirli olduğunu bildirdi. Hz. Peygamber (s.a.) ısırmış olduğu lokmayı ağzından attı, sonra: "Burada bulunan yahudileri bana toplayınız." buyurdu. Ashab da yahudileri toplayarak Rasûlullah'ın yanına getirdiler. Allah Rasûlü (s.a.) yahudilere: "Ben size bir şeyler soracağım, bana doğru cevap verecek misiniz?" diye sordu. Yahu-diler:"Evet, (doğru cevap vereceğiz) ey Ebu'l-Kâsım!"dediler.Hz. Peygamber (s.a.) onlara: "Sizin babanız kimdir?" diye sordu. Yahudiler: "Babamız filandır" dediler. Hz. Peygamber (s.a.): "Yalan söylediniz. Babanız filandır" buyurdu. Yahudiler: "Doğru ve yerinde söyledin" dediler. Allah Rasûlü (s.a.): "Ben sizden bir şey daha sorsam, bana doğru cevap verir misiniz?" diye sordu. Yahudiler: "Evet, ey Ebu'l-Kâsım, (doğru cevap veririz.) Biz sana yalan söylesek, babamızın kim olduğunu bildiğin gibi bu yalanımızı da bilirsin" dediler. Allah Rasûlü (s.a.) onlara: "Cehennemlikler kimlerdir?" diye sordu. Yahudiler: "Kısa bir müddet cehennemde bizler bulunacağız. Sonra arkamızdan sizler oraya gireceksiniz." dediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.): "Haydi oradan! Vallahi, biz hiçbir zaman cehennemde size halef olacak değiliz!" buyurdu. Allah Rasûiü (s.a.): "Size bir şey daha sorsam, bu sefer bana doğru cevap verir misiniz?" diye bordu. Yahudiler: "Evet," dediler. Hz. Peygamber (s.a.): "Siz şu koyunu zehirlediniz mi?" diye sordu. Yahudiler: "Evet, zehirledik!" dediler. Peygamberimiz: "Peki sizi, bunu yapmaya sevk eden nedir?" dedi. Yahudiler: "Eğer sen bir yalancı isen, senden kurtuiup rahata kavuşmayı istedik. Eğer gerçekten peygambersen zehir sana zarar vermez (diye düşündük)" dediler.[765]
Zeynep, Allah Rasûlü'nün (s.a.) yanma getirildiğinde: "Seni öldürmek istedim'" dedi. Peygamberimiz: "Allah sana, bunu yapabilecek gücü vermemiştir." dedi. Müslümanlar: "Onu öldürelim mi?" diye sordular. Allah Rasûlü (s.a.): "Hayır, Öldürmeyiniz." buyurarak, Zeyneb'e ne ilişti, ne de onu cezalandırdı.[766]Allah Rasûlü (s.a.) omuzundan kan aldırarak, zehirlenmiş koyun etinden yiyenlere de kan aldırmalarını emretti. Bu zehirli et yüzünden, ashabtan ölenler oldu. Zeyneb'in öldürülmesi konusunda ihtilaf edilmiştir. İmam Zührî şöyle der: "Müslüman olmuş, Allah Rasûlü (s.a.) de onu bırakmıştır." Bu rivayeti Abdürrezzak, Ma'mer ve Zührî'den rivayet etmiştir. Ma'-mer şöyle demiştir: "İnsanlar Allah Rasûlü'nün (s.a.) Zeyneb'i öldürdüğünü söylüyorlar."
Ebu Davud, Vehb b. Bakıyye -Halid- Muhammed b. Amr- Ebu Seleme kanalıyla "Yahudi bir kadın Hayber'de Hz. Peygamber'e (s.a.) kızartılmış bir koyun hediye etti..." diyerek hadiseyi anlatmıştır. Ebu Seleme devamla şöyle diyor: Zehirli et yüzünden Bişr b. Berâ b. Ma'rûr öldü. Hz. Peygamber (s.a.) yahudi kadına haber göndererek: "Seni yaptığın bu şeye sevkeden nedir?" diye sordu. Câbir şöyle diyor: "Allah Rasûlü (s.a.) yahudi karısının öldürülmesini emretti, kadın öldürüldü. "[767]
Ben derim ki: Her iki rivayet de mürseldir. Bunu Hammâd b. Seleme, Muhammed b. Amr -Ebu Seleme- Ebu Hureyre kanalıyla muttasıl bir sened-le şöyle rivayet eder: "Allah Rasûlü (s.a.) Bişr b. Berâ öldüğü zaman kadını öldürtmüştür. "[768]
Bu iki rivayet şu şekilde uzlaştırılmıştır: Allah Rasûlü (s.a.) başlangıçta Zeyneb'i öldürmemiş, fakat Bişr ölünce öldürmüştür.
Hz. Peygamber'in (s.a.) zehirli etten yeyip yemediği hususunda ihtilâf edilmiştir. Rivayetlerin büyük çoğunluğu, Allah Rasûlü'nün (s.a.) o etten yediği, bundan sonra üç yıl yaşadığı ve vefatına sebep olan ağrısı için de şöyle dediği yolundadır: "Hayber günü koyundan yediğim lokmanın acısını zaman zaman hissederdim. İşte bu anlar o zehirden dolayı kalp damarımın benden kesildiği anlardır."[769]
İmam Zührî; Allah Rasûlü (s.a.) şehid olarak vefat etti, demiştin
Musa b. Ukbe ve daha başkaları şöyle demiştir: Allah Rasûlü'nün (s.a.) savaşmak için Hayber'e gittiği haberini duyduklarında Kureyşlilerin aralarında büyük bahisler ve anlaşmalar oldu. Kureyşlilerin bir kısmı, Muhammed ve arkadaşları; bir kısmı ise, iki müttefikimiz ve Hayber yahudileri gâlip gelecek, diyorlardı. Haccac b. Ilât es-Sülemî, müslüman olmuş ve Hayber fethinde bulunmuştu. Abduddâr b. Kusayoğullarinın kızkardeşi Ümmü Şeybe, Haccac'm nikâhhsıydı. Haccac zengin bir kimseydi. Süleymoğullarmm topraklarında maden yatakları vardı. Hz. Peygamber (s.a.) Hayber'i fethedince Haccac b. Ilât Allah Rasûlü'ne (s.a.): "Karımın yanında altınlarım var. Eğer karım ve ailesi müslüman olduğumu anlarlarsa, bana mallarımı vermezler! Bana izin ver de, çabucak gidip Hayber'in fethi haberi ulaşmadan Mekke'ye varayım ve onlara öyie bir takım haberler vereyim ki, onlar sayesinde malımı ve canımı kurtarayım!" dedi. Allah Resulü (s.a.) de Haccac'a izin verdi. Haccac Mekke'ye geldiğinde, karısına: "Geldiğimi gizli tut ve yanında bulunan mallarımı bana getir. Muhammed ve arkadaşlarından ele geçen ganimet mallarından bir şeyler satın almak istiyorum. Çünkü onların kökleri kazınmış maliarı yağmalanmıştır. Muhammed esir edilmiş, arkadaşları da kendisini ter-ketmiştir. Yahudiler, onu Mekke'ye gönderip, sonra Medine'de ölen adamlarına karşılık öldüreceklerine dair yemin ettiler" dedi. Bu haber Mekke'de yayılınca, müslümanlara çok ağır geldi, gırtlaklarına dayandı. Müşrikler ise neşe ve sevinçlerini belirttiler. İnsanların şamata ve gürültüleri, sevinç gösterileri Hz. Peygamber'in (s.a.) amcası Abbas'ın kulağına gelince, kalkıp dışarı çıkmak istedi. Fakat sırtüstü düştü, ayağa kalkmaya gücü yetmedi. Bunun üzerine oğlu Kusem'i yanma çağırdı. Kuşem sima bakımından Allah Rasûlü'ne (s.a.) benziyordu. Bu arada Abbas, Allah düşmanlarının sevinmemeleri için, sesini yükselterek şöyle şiir söylüyordu:
"Sevgili oğlum Kuşem! Burnu yerde sürülesicelerin, burnunun sürt meşine rağmen,
Nimet sahibi Rabbim'in, izzet ve hamiyet sahibi Peygamberine yen sevgili oğlum Kuşem!"
Gerek müslümanlardan, gerekse müşriklerden pek çok kimse Abbasi kapısının önünde toplandılar. Onlardan kimisi neşe ve sevinç gösteriyorjı misi müslümanların başına gelene seviniyor ve sevinç gösterisi için teşvik yor, kimisi de hüzün ve felâketten dolayı ölü gibi bir hal arzediyordu. Müslümanlar, Abbas'ın söylediği şiiri işitip soğukkanlılığını görünce, gönülleri ferahladı; müşrikler ise kendilerine ulaşmayan bir haberin Abbas'a geldiğini zannettiler. Sonra Abbas, bir kölesini Haccac'a göndererek ona şöyle dedi: "Onunla yalnız olarak görüş ve; 'Getirdiğin haber ve söylediğin şeylerden dolayı sana yazıklar olsun! Halbuki Allah'ın vaad ettiği şeyler, getirdiğin haberden daha hayırlı değil miydi? de!' Köle bunları söyleyince, Haccac "Ebu'l-Fazl'a selâm söyle! Bana evlerinin tenha bir yerini hazırlasın, kendisinin yanına varacağım. Vereceğim haber onu sevindirecektir." dedi. Köle, evin kapışma gelince: "Müjde ey Ebu'1-Fazl!" diye seslendi. Abbas sevincinden, sanki hiç hasta değilmiş gibi, yerinden sıçradı. Kölenin yanına gelip, alnından öptü. Köle, Haccac'ın dediklerini bildirince Abbas köleyi âzad etti. Sonra köle Abbas'a: "Haccac bana, kendisi için odalarından bir odayı boşaltmanı ve öğle vakti sana geleceğini söyledi." dedi. Haccac, Abbas'ın yanına gelip onunla başbaşa kalınca, vereceği haberi gizli tutması için Abbas'tan söz istedi. Abbas da bu hususta söz verdi. Bunun üzerine Haccac, Abbas'a şöyle dedi: "Ben, Allah Rasûlü'nü (s.a.) Hayber'i fethetmiş, mallarını ganimet olarak almış, bundan Allah'ın hisseleri ayrılmış ve Allah Rasûlü'nü (s.a.) Huyey'in kızı Safiyye'yi kendisi için seçmiş ve onunla zifafa girmiş bir vaziyette bırakıp gelmiş bulunuyorum. Ben kendi mallarım için, onları toplayıp götürmek için geldim. Allah Rasûlü'nden (s.a.) istediğim şekilde konuşmak için izin istedim, O da bana izin verdi. Benim söylediklerimi üç gün gizli tut. Sonra istediğini söyleyebilirsin." Karısı Haccac'ın mallarını topladı, sonra Haccac çabucak Medine'ye döndü. Üç gün geçince Abbas, Haccac'ın karısına gelerek: "Kocan ne yaptı?" diye sordu. Haccac'ın karısı: "Gitti ey Ebu'l-Fazl, All«h seni mahzun eylemesin. Sana ulaşan haber bize de ağır gelmiştir.-" diye karşılık verdi. Abbas dedi ki: "Evet, Allah beni mahzun etmez. Allah'a hamdolsun ki, ancak istediğim şey olmuştur. Allah, Rasûlü'ne Hayber'i fethetmeyi nasip etmiş, orada Allah'ın taksimatı uygulanmış ve Allah Rasûlü (s.a.) Safiyye'yi kendisi için seçmiştir. Eğer sana kocan lazımsa, git ona yetiş." Kadın: "Vallahi, sanırım ki sen doğru söylüyorsun." dedi. Abbas: "Vallahi, doğru söylüyorum. Durum sana söylediğim gibidir." dedi. Bunun üzerine kadın: "Peki, bunları sana kim haber verdi?" diye sordu. Abbas: "Sana o haberi veren kişi haber verdi" dedi. Kadının yanından ayrılarak Ku-reyşlilerin meclislerine geldi. Kureyşliler Abbas'ı görünce: "Ey Ebu'1-Fazl! Vallahi bu, büyük bir soğukkanlılık ve dayanıklılıktır! Senin başına hayırdan başka bir şey gelmesin!" dediler. Abbas: "Evet, Allah'a hamdolsun, benim başıma hayırdan başka bir şey gelmemiştir. Bana, Haccac şunları, şunları haber verdi ve benden, bir ihtiyacından dolayı söylediği şeyleri üç gün gizli tutmamı istedi" dedi. Böylece Allah, müminler üzerindeki üzüntü ve tasayı müşrikler üzerine çevirmiş oldu. Müslümanlar evlerinden çıkarak Abbas'ın yanma geldiler. Abbas da durumu onlara anlattı. Sevindirici haberi duyunca müslümanların yüzleri aydınlandı.[770]
[765] Buharî, 58/7, 64/141, 76/55; Ebu Davud, 4509; Dârimî, 1/3,4; Ahmed b. Hanbt Ebu Hureyre'den.
Iİ2/451;
[766] Buharı, 51/28; Müslim, 2190; Enes b. Mâlik'den.
[767] Ebu Davud, 4511.
[768] Rasûlullah'a (s.a.) dayandırılan bu rivayetin senedi hasendir. Hâkim ve Beyhakî (Sii-nen'de) rivayet etmişlerdir. Hadisin sonundaki iki rivayet arasını uzlaştırma Beyhakî'ye aittir.
[769] Buharî (64/83) muallak olarak, Yunus -Zührî-Urve- Âişe (r.a.) senediyle rivayet etmiştir. İbn Hacer şöyle demiştir: Bu hadisi Bezzâr, Hâkim ve İsmaüî, Anbese b. Halid -Yunus kanalıyla Rasûlullah'a (s.a.) dayandırmışlardır. Musa b. Ukbe bu hadisi Zührî kanalıyla mürsel olarak rivayet etmiştir. Aynı şekilde hadisin mürsel olarak iki şahidi daha vardır ki, İbrahim el-Harbî, Garîbü'l-Hadîs'inde bunları rivayet etmiştir.
[770] Abdiirrezzâk, Musannef, 9771; Ahmed b. Hanbel, 3/138: Abdürrezzâk'tUn. Seuc s, hıhtır. Heysemî Mecmau 'z-Zevâid'de (6/154) nisbesine Ebu Ya'Iâ, Bezzâ^e TalLranî vı de katmıştır.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/379-383.
Bu savaş sırasında Hz. Peygamber (s.a.) zehirlenmişti. Bir yahudi kadını olan, Sellâm b. Mişkem'in karısı ve Hâris'in kızı Zeynep, zehirlemiş olduğu kızartılmış bir koyunu Allah Rasülü'ne (s.a.) hediye etti. Zeynep, müslümanlara: "Muhammed koyun etinin en çok neresini sever?" diye sormuş, müslümanlar da: "But etini çok sever." diye cevap vermişlerdi. Bunun üzerine Zeynep butuna daha çok zehir kattı. Hz. Peygamber (s.a.) koyunun butundan ısırınca, but Allah Rasülü'ne (s.a.) zehirli olduğunu bildirdi. Hz. Peygamber (s.a.) ısırmış olduğu lokmayı ağzından attı, sonra: "Burada bulunan yahudileri bana toplayınız." buyurdu. Ashab da yahudileri toplayarak Rasûlullah'ın yanına getirdiler. Allah Rasûlü (s.a.) yahudilere: "Ben size bir şeyler soracağım, bana doğru cevap verecek misiniz?" diye sordu. Yahu-diler:"Evet, (doğru cevap vereceğiz) ey Ebu'l-Kâsım!"dediler.Hz. Peygamber (s.a.) onlara: "Sizin babanız kimdir?" diye sordu. Yahudiler: "Babamız filandır" dediler. Hz. Peygamber (s.a.): "Yalan söylediniz. Babanız filandır" buyurdu. Yahudiler: "Doğru ve yerinde söyledin" dediler. Allah Rasûlü (s.a.): "Ben sizden bir şey daha sorsam, bana doğru cevap verir misiniz?" diye sordu. Yahudiler: "Evet, ey Ebu'l-Kâsım, (doğru cevap veririz.) Biz sana yalan söylesek, babamızın kim olduğunu bildiğin gibi bu yalanımızı da bilirsin" dediler. Allah Rasûlü (s.a.) onlara: "Cehennemlikler kimlerdir?" diye sordu. Yahudiler: "Kısa bir müddet cehennemde bizler bulunacağız. Sonra arkamızdan sizler oraya gireceksiniz." dediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.): "Haydi oradan! Vallahi, biz hiçbir zaman cehennemde size halef olacak değiliz!" buyurdu. Allah Rasûiü (s.a.): "Size bir şey daha sorsam, bu sefer bana doğru cevap verir misiniz?" diye bordu. Yahudiler: "Evet," dediler. Hz. Peygamber (s.a.): "Siz şu koyunu zehirlediniz mi?" diye sordu. Yahudiler: "Evet, zehirledik!" dediler. Peygamberimiz: "Peki sizi, bunu yapmaya sevk eden nedir?" dedi. Yahudiler: "Eğer sen bir yalancı isen, senden kurtuiup rahata kavuşmayı istedik. Eğer gerçekten peygambersen zehir sana zarar vermez (diye düşündük)" dediler.[765]
Zeynep, Allah Rasûlü'nün (s.a.) yanma getirildiğinde: "Seni öldürmek istedim'" dedi. Peygamberimiz: "Allah sana, bunu yapabilecek gücü vermemiştir." dedi. Müslümanlar: "Onu öldürelim mi?" diye sordular. Allah Rasûlü (s.a.): "Hayır, Öldürmeyiniz." buyurarak, Zeyneb'e ne ilişti, ne de onu cezalandırdı.[766]Allah Rasûlü (s.a.) omuzundan kan aldırarak, zehirlenmiş koyun etinden yiyenlere de kan aldırmalarını emretti. Bu zehirli et yüzünden, ashabtan ölenler oldu. Zeyneb'in öldürülmesi konusunda ihtilaf edilmiştir. İmam Zührî şöyle der: "Müslüman olmuş, Allah Rasûlü (s.a.) de onu bırakmıştır." Bu rivayeti Abdürrezzak, Ma'mer ve Zührî'den rivayet etmiştir. Ma'-mer şöyle demiştir: "İnsanlar Allah Rasûlü'nün (s.a.) Zeyneb'i öldürdüğünü söylüyorlar."
Ebu Davud, Vehb b. Bakıyye -Halid- Muhammed b. Amr- Ebu Seleme kanalıyla "Yahudi bir kadın Hayber'de Hz. Peygamber'e (s.a.) kızartılmış bir koyun hediye etti..." diyerek hadiseyi anlatmıştır. Ebu Seleme devamla şöyle diyor: Zehirli et yüzünden Bişr b. Berâ b. Ma'rûr öldü. Hz. Peygamber (s.a.) yahudi kadına haber göndererek: "Seni yaptığın bu şeye sevkeden nedir?" diye sordu. Câbir şöyle diyor: "Allah Rasûlü (s.a.) yahudi karısının öldürülmesini emretti, kadın öldürüldü. "[767]
Ben derim ki: Her iki rivayet de mürseldir. Bunu Hammâd b. Seleme, Muhammed b. Amr -Ebu Seleme- Ebu Hureyre kanalıyla muttasıl bir sened-le şöyle rivayet eder: "Allah Rasûlü (s.a.) Bişr b. Berâ öldüğü zaman kadını öldürtmüştür. "[768]
Bu iki rivayet şu şekilde uzlaştırılmıştır: Allah Rasûlü (s.a.) başlangıçta Zeyneb'i öldürmemiş, fakat Bişr ölünce öldürmüştür.
Hz. Peygamber'in (s.a.) zehirli etten yeyip yemediği hususunda ihtilâf edilmiştir. Rivayetlerin büyük çoğunluğu, Allah Rasûlü'nün (s.a.) o etten yediği, bundan sonra üç yıl yaşadığı ve vefatına sebep olan ağrısı için de şöyle dediği yolundadır: "Hayber günü koyundan yediğim lokmanın acısını zaman zaman hissederdim. İşte bu anlar o zehirden dolayı kalp damarımın benden kesildiği anlardır."[769]
İmam Zührî; Allah Rasûlü (s.a.) şehid olarak vefat etti, demiştin
Musa b. Ukbe ve daha başkaları şöyle demiştir: Allah Rasûlü'nün (s.a.) savaşmak için Hayber'e gittiği haberini duyduklarında Kureyşlilerin aralarında büyük bahisler ve anlaşmalar oldu. Kureyşlilerin bir kısmı, Muhammed ve arkadaşları; bir kısmı ise, iki müttefikimiz ve Hayber yahudileri gâlip gelecek, diyorlardı. Haccac b. Ilât es-Sülemî, müslüman olmuş ve Hayber fethinde bulunmuştu. Abduddâr b. Kusayoğullarinın kızkardeşi Ümmü Şeybe, Haccac'm nikâhhsıydı. Haccac zengin bir kimseydi. Süleymoğullarmm topraklarında maden yatakları vardı. Hz. Peygamber (s.a.) Hayber'i fethedince Haccac b. Ilât Allah Rasûlü'ne (s.a.): "Karımın yanında altınlarım var. Eğer karım ve ailesi müslüman olduğumu anlarlarsa, bana mallarımı vermezler! Bana izin ver de, çabucak gidip Hayber'in fethi haberi ulaşmadan Mekke'ye varayım ve onlara öyie bir takım haberler vereyim ki, onlar sayesinde malımı ve canımı kurtarayım!" dedi. Allah Resulü (s.a.) de Haccac'a izin verdi. Haccac Mekke'ye geldiğinde, karısına: "Geldiğimi gizli tut ve yanında bulunan mallarımı bana getir. Muhammed ve arkadaşlarından ele geçen ganimet mallarından bir şeyler satın almak istiyorum. Çünkü onların kökleri kazınmış maliarı yağmalanmıştır. Muhammed esir edilmiş, arkadaşları da kendisini ter-ketmiştir. Yahudiler, onu Mekke'ye gönderip, sonra Medine'de ölen adamlarına karşılık öldüreceklerine dair yemin ettiler" dedi. Bu haber Mekke'de yayılınca, müslümanlara çok ağır geldi, gırtlaklarına dayandı. Müşrikler ise neşe ve sevinçlerini belirttiler. İnsanların şamata ve gürültüleri, sevinç gösterileri Hz. Peygamber'in (s.a.) amcası Abbas'ın kulağına gelince, kalkıp dışarı çıkmak istedi. Fakat sırtüstü düştü, ayağa kalkmaya gücü yetmedi. Bunun üzerine oğlu Kusem'i yanma çağırdı. Kuşem sima bakımından Allah Rasûlü'ne (s.a.) benziyordu. Bu arada Abbas, Allah düşmanlarının sevinmemeleri için, sesini yükselterek şöyle şiir söylüyordu:
"Sevgili oğlum Kuşem! Burnu yerde sürülesicelerin, burnunun sürt meşine rağmen,
Nimet sahibi Rabbim'in, izzet ve hamiyet sahibi Peygamberine yen sevgili oğlum Kuşem!"
Gerek müslümanlardan, gerekse müşriklerden pek çok kimse Abbasi kapısının önünde toplandılar. Onlardan kimisi neşe ve sevinç gösteriyorjı misi müslümanların başına gelene seviniyor ve sevinç gösterisi için teşvik yor, kimisi de hüzün ve felâketten dolayı ölü gibi bir hal arzediyordu. Müslümanlar, Abbas'ın söylediği şiiri işitip soğukkanlılığını görünce, gönülleri ferahladı; müşrikler ise kendilerine ulaşmayan bir haberin Abbas'a geldiğini zannettiler. Sonra Abbas, bir kölesini Haccac'a göndererek ona şöyle dedi: "Onunla yalnız olarak görüş ve; 'Getirdiğin haber ve söylediğin şeylerden dolayı sana yazıklar olsun! Halbuki Allah'ın vaad ettiği şeyler, getirdiğin haberden daha hayırlı değil miydi? de!' Köle bunları söyleyince, Haccac "Ebu'l-Fazl'a selâm söyle! Bana evlerinin tenha bir yerini hazırlasın, kendisinin yanına varacağım. Vereceğim haber onu sevindirecektir." dedi. Köle, evin kapışma gelince: "Müjde ey Ebu'1-Fazl!" diye seslendi. Abbas sevincinden, sanki hiç hasta değilmiş gibi, yerinden sıçradı. Kölenin yanına gelip, alnından öptü. Köle, Haccac'ın dediklerini bildirince Abbas köleyi âzad etti. Sonra köle Abbas'a: "Haccac bana, kendisi için odalarından bir odayı boşaltmanı ve öğle vakti sana geleceğini söyledi." dedi. Haccac, Abbas'ın yanına gelip onunla başbaşa kalınca, vereceği haberi gizli tutması için Abbas'tan söz istedi. Abbas da bu hususta söz verdi. Bunun üzerine Haccac, Abbas'a şöyle dedi: "Ben, Allah Rasûlü'nü (s.a.) Hayber'i fethetmiş, mallarını ganimet olarak almış, bundan Allah'ın hisseleri ayrılmış ve Allah Rasûlü'nü (s.a.) Huyey'in kızı Safiyye'yi kendisi için seçmiş ve onunla zifafa girmiş bir vaziyette bırakıp gelmiş bulunuyorum. Ben kendi mallarım için, onları toplayıp götürmek için geldim. Allah Rasûlü'nden (s.a.) istediğim şekilde konuşmak için izin istedim, O da bana izin verdi. Benim söylediklerimi üç gün gizli tut. Sonra istediğini söyleyebilirsin." Karısı Haccac'ın mallarını topladı, sonra Haccac çabucak Medine'ye döndü. Üç gün geçince Abbas, Haccac'ın karısına gelerek: "Kocan ne yaptı?" diye sordu. Haccac'ın karısı: "Gitti ey Ebu'l-Fazl, All«h seni mahzun eylemesin. Sana ulaşan haber bize de ağır gelmiştir.-" diye karşılık verdi. Abbas dedi ki: "Evet, Allah beni mahzun etmez. Allah'a hamdolsun ki, ancak istediğim şey olmuştur. Allah, Rasûlü'ne Hayber'i fethetmeyi nasip etmiş, orada Allah'ın taksimatı uygulanmış ve Allah Rasûlü (s.a.) Safiyye'yi kendisi için seçmiştir. Eğer sana kocan lazımsa, git ona yetiş." Kadın: "Vallahi, sanırım ki sen doğru söylüyorsun." dedi. Abbas: "Vallahi, doğru söylüyorum. Durum sana söylediğim gibidir." dedi. Bunun üzerine kadın: "Peki, bunları sana kim haber verdi?" diye sordu. Abbas: "Sana o haberi veren kişi haber verdi" dedi. Kadının yanından ayrılarak Ku-reyşlilerin meclislerine geldi. Kureyşliler Abbas'ı görünce: "Ey Ebu'1-Fazl! Vallahi bu, büyük bir soğukkanlılık ve dayanıklılıktır! Senin başına hayırdan başka bir şey gelmesin!" dediler. Abbas: "Evet, Allah'a hamdolsun, benim başıma hayırdan başka bir şey gelmemiştir. Bana, Haccac şunları, şunları haber verdi ve benden, bir ihtiyacından dolayı söylediği şeyleri üç gün gizli tutmamı istedi" dedi. Böylece Allah, müminler üzerindeki üzüntü ve tasayı müşrikler üzerine çevirmiş oldu. Müslümanlar evlerinden çıkarak Abbas'ın yanma geldiler. Abbas da durumu onlara anlattı. Sevindirici haberi duyunca müslümanların yüzleri aydınlandı.[770]
[765] Buharî, 58/7, 64/141, 76/55; Ebu Davud, 4509; Dârimî, 1/3,4; Ahmed b. Hanbt Ebu Hureyre'den.
Iİ2/451;
[766] Buharı, 51/28; Müslim, 2190; Enes b. Mâlik'den.
[767] Ebu Davud, 4511.
[768] Rasûlullah'a (s.a.) dayandırılan bu rivayetin senedi hasendir. Hâkim ve Beyhakî (Sii-nen'de) rivayet etmişlerdir. Hadisin sonundaki iki rivayet arasını uzlaştırma Beyhakî'ye aittir.
[769] Buharî (64/83) muallak olarak, Yunus -Zührî-Urve- Âişe (r.a.) senediyle rivayet etmiştir. İbn Hacer şöyle demiştir: Bu hadisi Bezzâr, Hâkim ve İsmaüî, Anbese b. Halid -Yunus kanalıyla Rasûlullah'a (s.a.) dayandırmışlardır. Musa b. Ukbe bu hadisi Zührî kanalıyla mürsel olarak rivayet etmiştir. Aynı şekilde hadisin mürsel olarak iki şahidi daha vardır ki, İbrahim el-Harbî, Garîbü'l-Hadîs'inde bunları rivayet etmiştir.
[770] Abdiirrezzâk, Musannef, 9771; Ahmed b. Hanbel, 3/138: Abdürrezzâk'tUn. Seuc s, hıhtır. Heysemî Mecmau 'z-Zevâid'de (6/154) nisbesine Ebu Ya'Iâ, Bezzâ^e TalLranî vı de katmıştır.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/379-383.