hafiza aise
Sun 7 August 2011, 02:35 pm GMT +0200
3— Hz. Peygamber'in (s.a.) İlk Hutbesi:
İbn İshak dedi ki: Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan bana ulaşan bir habere göre -Hz. Peygamber'e (s.a.) söylemediğini söyledi göstermekten Allah'a sığınırız- Hz. Peygamber'in (s.a.) ilk hutbesi şöyle olmuştu: Hitabet için cemaatın arasında ayağa kalktı. Allah'a yaraşır bir şekilde O'na hamd etti, övgüde bulundu. Sonra şunları söyledi:
Ey insanlar! Kendiniz için âhirete önceden azık gönderiniz. Elbet bilirsiniz ki vallahi herbiriniz ölecek, sürüsünü çobansız bırakacaktır. Sonra Rabbi Allah -arada ne bir tercüman, ne bir alıkoyucu engel bulunacak-ona şöyle diyecektir: "Sana, Benim elçim gelip buyruklarımı tebliğ etmedi mi? Ben sana mal verdim, ihsanda bulundum. Ya sen kendin için âhirete ne gönderdin!" O da sağma-soluna bakacak, hiçbir şey göremeyecek. Sonra önüne bakacak, orada da cehennemden başkasını göremeyecek. Öyleyse yarım hurma ile de olsa kendisini cehennemden korumaya gücü yeten (o hayrı) işlesin. Onu da bulamayan güzel sözie kendini korumaya çalışsın.
Çünkü bir iyiliğe karşılık on mislinden yedi yüz misline kadar sevap verilir. Selâm size. Allah'ın rahmet ve bereketleri üzerinizde bulunsun.'[891]
İbn İshak diyor ki: Hz. Peygamber (s.a.) bir sonraki hutbesinde şöyle buyurdular:
—Şüphesiz hamd, Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım dilerim. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın doğru yola ilettiğini hiç kimse saptıramaz. Saptırdığını da hiç kimse doğru yola iletemez. Tanıklık ederim ki, Allah'tan başka tapılacak yoktur. O tekdir, ortağı yoktur. Sözlerin en güzeli Allah'ın Kitab'ıdır. Allah, kimin kalbini Kur'an'Ia süsler ve onu küfürden sonra islâmiyete girdirir, o da Kur'an'ı insanların sözlerine tercih ederse, işte o kimse kurtuluşa ermiştir. Şüphesiz Kur'an, sözlerin en güzeli ve en belağat-hsidır. Allah'ın sevdiğini seviniz! Allah'ı bütün kalbinizle seviniz! Allah'ın kelâmını (okumaktan) ve Allah'ı anmaktan usanmayınız. Allah'ın kelâmına karşı kalbleriniz katı kalmasın. Çünkü O, Allah'ın yarattığı herşeyin en hayırlısını ayırıp, seçer. Allah, Kitabında amellerin hayırlısını, kulların seçkinlerini, sözlerin iyisini ve insanlar için helâl-haram ne varsa hepsini zikreder. Allah'a kulluk ediniz, O'na hiçbir şeyi ortak tutmayınız. O'na yaraşır şekilde O'ndan saakmınız. Kendi ağızlarınızla Allah'a verdiğiniz güzel sözleri tutunuz. Allah'ın aranıza ihsan ettiği tek bir ruhla birbirinizi seviniz. Şunu bilesiniz ki Allah, kendisine verilen sözün yerine getirilmemesine gazaplanır. Selâm size. Allah'ın rahmeti ve bereketleri üzerinizde bulunsun.[892]'
Hz. Peygamber'in (s.a.) bir kısım hutbeleri, O'nun hutbelerdeki tavırları bahsinde yukarıda geçti. [893]
[891] fbn Hişâm, a.g.e., 1/500-501. İbn İshak, Ebu Seleme b. Abdurrahman'ı görmüş, ancak ondan rivayette bulunmamıştır. Ebu Seleme, sahabenin bir kısmından rivayette bulunmuş, ama Allah Rasûlü'ne (s.a.) yetişmemiştir. 94/712 senesinde vefat etmiştir.
[892] İbn Hişâm, a.g.e., 2/500; İbn îshâk'dan senedsiz aktarmıştır.
[893] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/347-348.
İbn İshak dedi ki: Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan bana ulaşan bir habere göre -Hz. Peygamber'e (s.a.) söylemediğini söyledi göstermekten Allah'a sığınırız- Hz. Peygamber'in (s.a.) ilk hutbesi şöyle olmuştu: Hitabet için cemaatın arasında ayağa kalktı. Allah'a yaraşır bir şekilde O'na hamd etti, övgüde bulundu. Sonra şunları söyledi:
Ey insanlar! Kendiniz için âhirete önceden azık gönderiniz. Elbet bilirsiniz ki vallahi herbiriniz ölecek, sürüsünü çobansız bırakacaktır. Sonra Rabbi Allah -arada ne bir tercüman, ne bir alıkoyucu engel bulunacak-ona şöyle diyecektir: "Sana, Benim elçim gelip buyruklarımı tebliğ etmedi mi? Ben sana mal verdim, ihsanda bulundum. Ya sen kendin için âhirete ne gönderdin!" O da sağma-soluna bakacak, hiçbir şey göremeyecek. Sonra önüne bakacak, orada da cehennemden başkasını göremeyecek. Öyleyse yarım hurma ile de olsa kendisini cehennemden korumaya gücü yeten (o hayrı) işlesin. Onu da bulamayan güzel sözie kendini korumaya çalışsın.
Çünkü bir iyiliğe karşılık on mislinden yedi yüz misline kadar sevap verilir. Selâm size. Allah'ın rahmet ve bereketleri üzerinizde bulunsun.'[891]
İbn İshak diyor ki: Hz. Peygamber (s.a.) bir sonraki hutbesinde şöyle buyurdular:
—Şüphesiz hamd, Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım dilerim. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın doğru yola ilettiğini hiç kimse saptıramaz. Saptırdığını da hiç kimse doğru yola iletemez. Tanıklık ederim ki, Allah'tan başka tapılacak yoktur. O tekdir, ortağı yoktur. Sözlerin en güzeli Allah'ın Kitab'ıdır. Allah, kimin kalbini Kur'an'Ia süsler ve onu küfürden sonra islâmiyete girdirir, o da Kur'an'ı insanların sözlerine tercih ederse, işte o kimse kurtuluşa ermiştir. Şüphesiz Kur'an, sözlerin en güzeli ve en belağat-hsidır. Allah'ın sevdiğini seviniz! Allah'ı bütün kalbinizle seviniz! Allah'ın kelâmını (okumaktan) ve Allah'ı anmaktan usanmayınız. Allah'ın kelâmına karşı kalbleriniz katı kalmasın. Çünkü O, Allah'ın yarattığı herşeyin en hayırlısını ayırıp, seçer. Allah, Kitabında amellerin hayırlısını, kulların seçkinlerini, sözlerin iyisini ve insanlar için helâl-haram ne varsa hepsini zikreder. Allah'a kulluk ediniz, O'na hiçbir şeyi ortak tutmayınız. O'na yaraşır şekilde O'ndan saakmınız. Kendi ağızlarınızla Allah'a verdiğiniz güzel sözleri tutunuz. Allah'ın aranıza ihsan ettiği tek bir ruhla birbirinizi seviniz. Şunu bilesiniz ki Allah, kendisine verilen sözün yerine getirilmemesine gazaplanır. Selâm size. Allah'ın rahmeti ve bereketleri üzerinizde bulunsun.[892]'
Hz. Peygamber'in (s.a.) bir kısım hutbeleri, O'nun hutbelerdeki tavırları bahsinde yukarıda geçti. [893]
[891] fbn Hişâm, a.g.e., 1/500-501. İbn İshak, Ebu Seleme b. Abdurrahman'ı görmüş, ancak ondan rivayette bulunmamıştır. Ebu Seleme, sahabenin bir kısmından rivayette bulunmuş, ama Allah Rasûlü'ne (s.a.) yetişmemiştir. 94/712 senesinde vefat etmiştir.
[892] İbn Hişâm, a.g.e., 2/500; İbn îshâk'dan senedsiz aktarmıştır.
[893] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/347-348.