saniyenur
Fri 10 August 2012, 12:05 pm GMT +0200
Hz. Osman'ın Hilâfeti
Hz. Osman da halifeliği sırasında, seleflerinin oluşturduğu siyaseti takip etti. Kendisi muttaki ve mütevâzî bir müslüman olup, kendinden öncekiler gibi, aynı gayret ve tavizsiz-likle, her meselede şeriatın kurallarım işletti. Onun şeriata en büyük hizmeti, Peygamber'in zevcelerinden Hafsa'dan Kur'ân'ın standart kopyasını elde etmesi ve bunu çoğaltmasıdır. Bunun için Hz. Osman, Peygamber'in meşhur kâtibi Zeyd b. Sabit başkanlığında bir heyet tayin ederek Kur'ân'ın yedi suretini hazırlattı ve İmparatorluğun muhtelif yerleşim merkezlerine gönderdi. Daha sonra da, fethedilen toprakların değişik bölgelerine şeriat kurallarım izah eden bir çok emirname yayınladı.
Halka yaptığı ilk konuşmada şöyle diyordu:
"(Düşünün ki) kapalı bir kaledesiniz ve hayatınızın sonuna gelmişsiniz. Hayatınızın geri kalan kısmında iyi ameller işleyin. Ne gibi bir iyilik yapabilirseniz yapın çünkü akşam sabah gideceksiniz. Dikkat edin! Dünya hile doludur; dünya hayatı sizi aldatmasın. Geçmişten ders alın ve şevkle iyi ameller işleyin. Aldırmazlık yapmayın çünkü Allah sizi unutmaz. Nerede şimdi büyük saraylar inşa eden ve uzun bir zaman dünya zevklerine dalan o insanlar ve onların vârisleri? Dünya onları yüzüstü bırakmadı mı? Dünyayı Allah'ın koyduğu yere koymalı ve âhiret için çalışmalısınız. Allah size dünyanın harikulade bir benzerini verecektir. Allah şöyle buyurmaktadır: 'Dünya hayatı tıpkı gökten indirdiğimiz bir suya benzer: İnsanların ve hayvanların yediği arz bitkisi o su ile birbirine karıştı. Nihayet yer ziynetini takınıp süslendiği ve halkı da on(un ürününü biçip toplamağ)a kaadir olduklarını zanettikleri sırada, emrimiz ona gece veya gündüz geldi; sanki dün o, hiç (bitki-siyle süslenip) zengin olmamış gibi, onu (kökünden) biçilmiş yaptık (süsünü, zenginliğini biçtik, yok ettik). İşte biz, düşünen bir toplum için âyetleri böyle geniş geniş açıklıyoruz." (10: 24) (Taberi, Hutbe-i Osman, c. II).
Muaviye ve diğer valilere de şu emirnameyi gönderdi: "Halife Ömer zamanındaki idare siyasetinize, hiçbir değişiklik yapmadan devam edin. Herhangi bir meselede bir güçlükle karşılaşırsanız, bana havale edin. Ben onu halka danışıp size cevabını veririm. (İdarede) Herhangi bir değişiklik yapmaktan kaçının çünkü ben ancak, Ömer'in kabul etmiş olduğu tekliflerinizi kabul ederim." (Taberi, c. II).
Hz. Osman'ın halka son hitabı, onun ilâhî irşad ve Allah'ın şeriatına karşı olan derin sevgisini göstermektedir. Bu konuşmasında Hz. Osman şöyle demektedir: "Hakikat odur ki, yüce Allah size, ahireti kazanasınız diye dünyayı verdi. Tamamen ona meyledesiniz diye vermedi. Çünkü bu dünya fâni, ahiret ise ebedîdir. Bu dünya size gurur ve kibir vermesin- Bu dünyanın size ahireti unutturmamasına dikkat edin. Ebedî olanı, daima fanî olana tercih edin. Bu dünya geçicidir ve sizler Allah'a döndürüleceksiniz. Allah'tan korkun. Bu korku, Allah'ın azabına karşı bir kalkan ve ona ulaştıran bir vasıtadır. Bunun azabından daima korkun. Cemaat ile birlikte olun, gruplara bölünmeyin. Allah'ın rahmetini hatırlayın ki, siz birbirinize düşman idiniz. O kalplerinize sevgi koydu da, onun lütfûyla kardeş oldunuz."
İsyancılar canına kasdettiğinde, Hz. Osman, kendisi için kan dökülmesini istemeyerek Hasan, Hüseyin ve Talha ile Zübeyir'in çocuklarına, isyancılar ile döğüşmeyîp evlerine gitmelerini emretti (Taberi, c. II).
Çok mütevazı ve nâzik bir şahsiyet olmasına rağmen, şer'î meselelerde kimseye müsamaha göstermezdi. Bir keresinde Medine halkına şöyle hitap etmişti: "Ey Medine halkı! Sizler İslâm'ın temelisiniz. Siz yoldan saparsanız, diğer memleketlerin ahalisi de sapar. Eğer siz doğru yolda olursanız, onlar da doğru yolda olurlar. Allah'a yemin ederim ki, kimin kötü bir davranışını duyarsam onu topraklarımızdan sürüp çıkarırım ve hiçbir mazeret veya şikâyetini dinlemem. Sizden önceki toplulukların, konuşmalarına fırsat verilmeden uzuvları kesilirdi." (Taberî, c. II).
Bütün müslümanlara hitap eden son mektubu, şeriat kurallarını insanların günlük hayatlarında hâkim kılmak için verdiği cehdi ortaya koymaktadır: "Herşeyden önce, ulûhiye-tinde ortağı olmayan Allah'a hamdetmenizi isterim. Bundan sonra, yüce Allah'ın üzerinizdeki rahmet ve nimetlerini hatırlatırım. O Allah ki size İslâm'ı ihsan etti. Sizi yanlış yoldan çıkarıp, .doğru yola iletti. Sizi küfürden korudu ve size açık deliller getirdi. Geçiminizi genişletti. Sizi düşmanlarınıza karşı güçlü kıldı ve âyet-i kerîmede de buyurduğu gibi size nimetlerini tam olarak verdi: 'Eğer Allah'ın nimetlerini saymak isterseniz, sayamazsınız! (Doğrusu) insan çok haksızlık edendir, çok nanködür.' (14: 34)." Bundan sonra, birlik olmalarım vasiyet ederek, Allah'ın şu sözlerini hatırlattı: "Ey iman edenler, Allah'tan ona yaraşır biçimde korkun ve ancak rnüslümanlar olarak ölün. Ve topluca Allah'ın ipine yapışın, ayrılmayın." (3: 102-103). (Taberî, c. II).