- Hz. Ömer bin Hattab

Adsense kodları


Hz. Ömer bin Hattab

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Sun 8 May 2011, 03:07 pm GMT +0200
HZ. ÖMER B. HATTAB (R.ANH)


Baba Adı: Hattab b. Nüfeyl b. Abdul Uzza

Anne Adı: Hanteme binti Haşim, b. Muğire, b. Abdullah, b. Ömer, b. Mahzun'dur. Hanteme Ebû Cehil'in amcası Haşim'in kızıdır. Hz. Ömer'in dayıları sayılırdı.

Doğum Tarihi Va Yeri: Takriben 588, 589, 583, Miladi diyenler varsa da doğru olan hesaplara göre: 584 M. olsa gerek. Mekke'de Fîl Vakasından (M. 571) 13 sene sonra doğmuştur.

Ölüm Tarihi ve Yeri: Hicrî 23. yıl, Miladî 645'de 63 yaşında şehit olmuştur. Medine'de Kabri Rasûlüllah (sav)'in bulunduğu yerdedir.

Fiziki Yapısı: Esmer tenli, Sedus kabilesi adamları gibi iri gövdeli, uzun boylu, kaba seyrek sakallı, hızlı yürür, gözlerinin akın da kır­mızılık vardı. İnsanlar arasında yaya yürürken binitli gibi yüksek görünüyodu. Kızıltırak çok saçlı başının tepesi açılmıştı.

Eşi:

1. Amcası kızı Atike binti Zeyd(Said b. Zeyd'ib bacısı),

2. Ümmü Gülsüm binti Amr bin Cerve el Huzai,

3. Cemile binti Sabit (Asım bin Sabit'inbacısı),

4. Zeyneb binti Maz'un(Osman b.Maz'un'un bacısı),

5. Halid b. Veüd'in bacısı Fâtıma binti Veiid (Haris bin Hişam'in dul eşidir)

Oğulları:

1. Abdullah bin Ömer,

2. Ubeydullah,

3. Abdurrahman,

4. Asım,

5. Zeyd,

6. Kü­çük Abdurrahman.

Kızları :

1. Hafza,

2. Cümeyle,

3. Rukeyye.

Gazveleri: Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber, Mekke'nin Fethi, Huneyn, Taif, Tebük Seferleri.

Hicreti: Mekke'den Medine'ye hicret eden muhacirdir.

Sahabeden Kiminle Kardeşti: Utban bin Mâlik..

Kabilesi: Ömer b. Hattab, b. Nüfeyl, b. Abduluzza, b. Ribah, b. Karz, b. Zirah, b. Rezah, b. Adiy, b. Ka'b, b. Lüey, b. Galip, b. Fihr, b. Mâlik, b. Nadr, b. Kinane'dir.

Lakabı/Künyesi: Faruk, Ebû Abdullah, Ebû Hafs.

Kiminle Akrabalığı: Rasûlüllah (sav)'ın kayınbabası, Asım bin Sabit'in eniştesi, Said b. Zeyd ile enişte ve kaynı Hz. Ali'nin damadıdır.

Hz. Ömer (R.a.), Rasûlüllah (sav)'i öldürmeye giderken onda dirilen adamdır. Hz. Ömer (R.a.), Müslümanların ikinci Raşid Halifesidir. İslâm'ı yeryüzüne yerleştirip, hakim kılmak için Râsûlüllah (sav)'in verdiği tevhidi mücadelede ona en yakın olan sahâbilerden biri de, Hz. Ömer (r.a.)'dır. Hz. Ömer (r.a), Fil olayından on üç sene sonra Mekke'de doğ­muştur. Kendisinden nakledilen bir rivayete göre o, Büyük Ficar savaşın­dan dört yıl sonra dünyaya gelmiştir.[216] Babası, Hattab b, Nüfeyl olup, nesebi Ka'b'da Rasûlüllah (sav) ile birleşmektedir. Kureyş'in Adiy boyuna mensup olup, annesi, Ebu Cehil'in kardeşi veya amcasının kızı olan Hanteme'dir.[217]

Kaynaklar Hz. Ömer (R.a)'in müslüman olmadan önceki hayatı hakkında fazlaca bir şey söylemezler. Ancak küçüklüğünde, babasına ait sürülere çobanlık ettiği, sonra da ticarete başladığı bilinmektedir. O, Suriye taraflarına giden ticaret kervanlarına iştirak etmekteydi.[218]

Cahiliyye döneminde Mekke eşrafı arasında yer almakta olup, Mekke şehir devletinin sifare (elçilik) görevi onun elindeydi. Bir savaş çıkması durumunda karşı tarafa elçi olarak Ömer gönderilir ve dönüşünde onun verdiği bilgi ve görüşlere göre hareket edilirdi. Ayrıca kabileler arasında çıkan anlaşmazlıkların çözümünde etkin rol alır ve verdiği kararlar bağlayıcılık vasfı taşırdı.[219] Hz. Ömer (R.a) mizaç olarak müşavere adamıdır. Bazı insanlar fıtraten birtakım meşru görevlere meyillidirler. İşte Hz. Ömer (R.a.) de fitraten kendisiyle istişare edilme kabiliyetine sahip olan bir kimsedir.

Hz. Ömer (R.a.), sert bir mizaca sahip olup, İslama karşı aşırı tepki gösterenlerin arasında yer almaktaydı. Sonunda o, dedelerinin dinini inkâr eden ve tapındıkları putlara hakaret ederek insanları onlardan yüz çevirmeğe çağıran Muhammed (sav)'i öldürmeye karar vermişti. Kılıcını kuşanarak, Peygamberi öldürmek için harekete geçmiş, ancak olayın gelişim şekli onun müslümanlarm arasına katılması sonucunu doğurmuş­tu. Tarihçilerin ittifakla naklettikleri rivayete göre, Ömer (R.a)'in müslü­man oluşu şöyle gerçekleşmişti: Hz. Ömer (R.a.), Rasûlüllah (sav)'i öldürmek için onun bulunduğu yere doğru giderken, yolda Nuaym b. Abdullah ile karşılaştı. Nuaym ona, böyle öfkeli nereye gittiğini sor­duğunda o, Muhammed (sav)'i öldürmeye gittiğini söylemişti. Nuaym, Ömer'in ne yapmak istediğini öğrenince ona, kızkardeşi Fatıma ile enişte­si Said b. Zeyd'in yeni dine girmiş olduğunu söyledi ve önce kendi ailesi ile uğraşması gerektiğini bildirdi. Bunu öğrenen Hz. Ömer (R.a), öfkeyle eniştesinin evine yöneldi. Kapıya geldiğinde içerde Kur'an okunmaktay­dı. Kapıyı çalınca, içerdekiîer okumayı kesip, Kur'an sayfalarım sak­ladılar. İçeri giren Hz. Ömer (R.a), eniştesini dövmeye başlamış, araya giren kızkardeşinin aldığı darbeden dolayı burnu kanamıştı. Kızkardeşi ona, ne yaparsa yapsın dinlerinden dönmeyeceklerini söyledi:

"Biz müs­lüman olduk. Allah'a ve Rasûlüne iman ettik. İstediğini yapabilirsin. Ama biz asla dinimizden dönmeyiz." Kays anlatıyor: Said b. Zeyd'in Küfe mescidinde şöyle dediğini işittim: "Ömer'in müslüman olduğumuz için kızkardeşini ve beni iple bağladığını hatırlarım. Ömer daha o zaman müs­lüman olmamıştı.[220] Hz.   Ömer (R.a.) kızkardeşi Fatıma'nın ve eniştesi Said b. Zeyd'in bu kararlılığını bildirmeleri üzeri­ne, onlara karşı merhamet duygulan kabarmaya başlamış ve okudukları şeyleri  görmek istediğini  söylemişti:

"Muhammed'in ne getirdiğini görmem için az önce okuduğunuzu işittiğim şu sahifeyi bana veriniz." Bunun üzerine kızkardeşi Fatıma ona şöyle söyledi:

"Bizler, bu sahifeye zarar vermenden korkuyoruz." Bunun üzerine Hz. Ömer (R.a.) ona bu sahifeyi aynen geri vereceğine dair yemin etti. Kızkardeşi Fatıma onun İslâm'a gireceğini ümid etti ve ona:

"Sen şirk üzeresin ve pissin. Oysa böyle bir sahifeye ancak temiz olan kimseler el sürebilir." diye söyledi. Bunun üzerine Hz. Ömer (R.a.) kalkıp gusletti. Fatıma da ona sahifeyi teslim etti. Hz. Ömer (R.a.) sahifeyi okudu. Sahifede Tâhâ Sûresi'nin baş tarafı vardı. Bunun bir kısmını okuyunca kendi kendisine:

"Bu söz ne kadar güzel ve ne kadar şereflidir" diye söylendi. Habbab onun bu söz­lerini işitince saklandığı yerden çıkarak şunları söyledi:

"Ey Ömer, ben Allahû Teâla'nın Rasûlüllah (sav)'in duasını senin hakkında kabul ettiği­ni Ümit ediyorum.”[221] Dikkat edilirse, Asr-ı Saadette müslümanlardan birkaç kişi bir araya gelip Kur'an dersi yapıyorlar, Kur'an ayetlerinin tefsiri üzerinde çalışı­yorlar. Bu nedenle diyoruz ki; Müslümanlardan birkaç kişinin kendi aralarında  bir araya gelip Kur'an dersi yapmaları, Kur'an  tefsiri üzerinde çalışmaları, bir sahabe sünnetidir. Müslümanları  bu  işten menetmeye çalışanlar, Rasûlüllah (sav)'e ve ashabına düşman olanlardır! Habbab (R.a.)'in Rasûlüllah (sav)'in duasını hatırlatması üzerine Hz. Ömer (r.a), hemen orada imân etti ve Rasûlüllah (sav)'in nerede olduğunu sordu. O sıralarda müslümanlar, Safa tepesinin yanında bulunan Erkam (R.a)'ın evinde gizlice toplanıp  ibadet ediyorlardı. Hz. Ömer (R.a.), Habbab (R.a.) birlikte Daru'l Erkam'a gitti. Habbab (R.a.)'ın rehber­liğinde Rasûlüllah (sav)'m Daru'l-Erkam'da olduğunu öğrenen Hz. Ömer (R.a), doğruca oraya gitti. Kapıyı çaldığında gelenin Ömer olduğunu öğrenen sahabeler endişelenmeye başladılar. Zira Ömer silahlarını kuşan­mış olduğu halde kapının önünde duruyordu. Hz. Hamza (R.a.):

"Bu Ömer'dir, îyi bir niyetle geldiyse mesele yok. Eğer kötü bir düşüncesi varsa,  onu  öldürmek bizim  için  kolaydır" diyerek kapıyı açtırdı. Rasûlüllah (sav), Hz. Ömer (R.a)'in iki yakasını tutarak;

"Müslüman ol ya İbn-i Hattab! Allahım ona hidayet ver!" dediğinde, Hz. Ömer (r.a), hemen Kelime-i şehadet getirerek imân ettiğini açıkladı. [222] Rivayetlere göre Ömer (r.a)'in müslüman oluşu, Rasûlüllah (sav)'în yapmış olduğu; "Allahım! İslâmı Ömer b. el-Hattab veya Amr b. Hişam (Ebû Cehil) ile kuvvetlendir" şeklinde bir duanın sonucu olarak gerçekleşmişti.[223]

Ömer (R.a), risaletin altıncı yılında müslüman olmuştur. O, iman eden­lerin araşma katıldığı zaman müslümanlarm sayısı hakkında ihtilaf edilmiştir. Kimisine göre kırk, kimisine göre elli, kimisine göre yetmiş seksen kişi kadardı.[224]

Hz. Ömer (R.a.), Rasûlüllah (sav)'in duasıdır. Onun İslâm'a girişi bize şunu öğretir: Müslüman İslâm'ı öyle diri ve canlı yaşamalıdır ki, ken­disini öldürmeye gelenler onda d ir ilmelidir ler. Hz. Ömer (R.a), kız kardeşi Fatıma (R.anha) ile eniştesi Said'in duru duruşları ile inançları hususundaki diri direnişlerinde hidayeti bulmuştur. Şunu bilelim ki; mü'min insanların tevhid merkezli duru duruşları ile diri direnişlerinde Peygamber'in yitik çocukları hidayet evinin adresini bulurlar!

Amir b. Rabia'nın eşi Ebu Hasme'nin kızı Um Abdullah dedi ki: Habeşistan'a gitmek için hazırlanıyorduk. Âmir de bazı ihtiyaçları için dışarıya çıkmıştı. Bu sırada Ömer çıkageldi. Yanıma gelip durdu. O zamana kadar ondan çok büyük belâ ve musibetler görmüştük. Şöyle sordu:

"Ey Um Abdullah gidecek misiniz?" Ben de ona:

"Evet, Allah'a yemin ederim, Allah'ın arzından çıkıp gideceğiz. Siz bizlere çok eziyetlerde bulundunuz, bizi kahrettiniz. Olur ki Allah bize bir kurtuluş nasip eder" deyince şöyle dedi:

"Allah sizinle beraber olsun." Bu sözü söylerken Ömer'in oldukça yumuşamış ve üzülmüş olduğunu gördüm. Um Abdullah anlatmasına şöyle devam etti: Âmir geri dönünce ona şöyle söyledim:

"Ömer'in ne kadar inceldiğini ve bizim için ne kadar üzüldüğünü bir görseydin." Âmir bana:

"Müslüman olmasını mı umdun?" deyince Ben:

"Evet" dedim. Bu sefer Âmir bana şöyle söyledi:

"Hattabın eşeği müslüman olmadıkça Ömer müslüman olacak değildir." Çünkü Âmir, Ömer'in kabalığından ve müslümanlara katılığın­dan çok şeyler görmüştü. Allahû Teâla kendisine hidayeti nasip etti, müslümanlara karşı yumuşak, kâfirlere karşı ise sert hale geldi. [225]

Ahâb-ı Kiram'ın hayatı, İslâm ümmeti için hem örnek ve hem de ibret­tir. İnsanların hidayete gelmeleri hususunda ümitsizliğe kapılmayacaksın. Görüldüğü gibi, Hz. Ömer (R.a.)'in imana gelmesinden ümitler tamamen kesilmiştir. Ama hidayeti veren Allahû Teâla'dır. Dolayısıyla İslâm davetçisinin muhatablan ne kadar sert olurlarsa olsunlar, ne kadar inad eder­lerse  ettsinler,  davetçi Allah'ın  hidayetinden  ümit kesmeden davet faaliyetini sürdürmelidir. Küfür cephesinden nice Ömer'ler çıkacak, yeter ki bizler davet faaliyetimizi kesintiye uğratmadan devam ettirelim ve hidayete erdirme işini de Allahû Teâla'ya havale edelim. Davet bizden, hidayet Allah'tandır.

Hz. Ömer (R.a.)'ın müslüman olması, müslümanların ehl-i şirk'e karşı direnişlerini artırmıştır. Mekkeli müşriklerin, gösterdiği zorbaca tepkiden dolayı müslümanlar, Beytullah'a gidip namaz kılamıyor ve ancak gizlice bir araya gelebiliyorlardı. Ömer (R.a) müslüman olunca doğruca Beytullah'ın yanına gitti ve müslüman olduğunu haykırdı. Orada bulu­nanlar şiddetli tepki gösterdi. Ancak o, müşriklere karşı savaşım sürdüre­rek onların, müslümanlara gösterdiği muhalefeti kırdı ve bir avuç müslümanla birlikte herkesin gözü önünde Beytullah'ta namaza durdu. Onun bu şekilde  saflarına katılması  müslümanlara büyük bir moral desteği sağlamıştı. Abdullah İbn Mes'ud'un “Ömer'in müslüman oluşu bir fe­tihti.” sözü bunu açıkça ortaya koymaktadır. Taberî'nin İbn Abbas'tan tahric ettiği bir hadise göre, müslümanlığını ilk ilân eden kimse Hz. Ömer (R.a) olmuştur. [226] Ömer (R.a) benliğini kuşatan imanın verdiği heyecanla, küfre karşı açık ve net bir şekilde, hiç bir tehdide aldırış etmeden mücadele ediyordu. Müşrikler, şecaat ve kararlılığını eskiden beri bildikleri için ona sataş­maya cesaret edemiyorlardı.

Hz. Ömer (R.a.) diyor ki: "Rasûlüllah (sav)'in ve Ashabının, müşrik­lerden gizlendikleri sıralarda, ben müslüman olunca;

"Ya Rasûlüllah! Biz ölü olsak da, diri olsak da, Hak ve gerçek din üzerinde değilmiyiz?" dedim. Rasûlüllah (sav):

"Evet! Varlığım, Kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz ister ölü, ister diri olun, Hak din üzerindesiniz" dedi. Ben de:

"O halde, ne diye gizleniyoruz? Seni Hak din ile gön­deren Allah'a andolsun ki, hiç çekinmeden, korkmadan, oturup, İslamiyeti açıklamadığım bir küfür meclisi kalmayacaktır. Seni Hak din ile gönderen Allah'a andolsun ki, huruç edeceğiz/çıkış yapacağız, İslamiyeti açığa vuracağız!" dedim. Sonra iki saf halinde Erkam'ın evin­den çıktık. Saflardan birisinin başında Hamza vardı, birisinde ben vardım. Sert adımlarla yerin topraklarım un gibi tozuta tozuta Mescid-i Haram'â girdik. Kureyş müşrikleri, şaşkın ve ürkek bakışlarla bir bana bakıyor, bir Hamza'ya bakıyorlardı. Onlar, o güne kadar, bir benzerine daha uğra­madıkları bir musibete uğradılar. Müşrikler:

"Ey Ömer! Arkandaki ne?" dediler.

“La ilahe ilallah! Eğer, sizin her hangi biriniz kımıldarsa, onu kılıcımla yere sererim!" dedim. Rasûlüllah (sav) Beytullah'ı tavaf etti. Öğle vakti, açıktan Namaz kıldıktan sonra yanındakilerle birlikte Daru'l Erkam'a döndü. O zaman, Rasûlüllah (sav)

"Hak olanla, batıl olanın arasını ayırdı" diye bana Faruk adını taktı. [227]

Hz. Ömer (R.a.)'in müslüman olmasıyla birlikte gerçekleştirilen bu yürüyüş, Mekke Şirk devletinde Müşriki devlete ve müşriki kadrolara karşı Daru'l Erkam'da teşkilatlanan "Cemaatü'l Müslimin"in gerçek­leştirdiği ilk direniş yürüyüşüdür. Mekkî toplumlarda müşriki otoritelere ve kadrolara karşı direniş yürüyüşleri tertiplenebilir ve hem de zaman zaman tertiplenmelidir. İslâm'da bunu ilk olarak gerçekleştirenler, Ra­sûlüllah (sav) ve ashabıdır. Dolayısıyla Mekkî toplumlarda yani İslâm'ın sosyal ve siyasal otorite haline gelmediği toplumlarda gücünü tevhid akidesinden alan direniş yürüyüşlerini hafife almak, Peygamber (sav)'e ve sahabelerine karşı saygısızlıkta bulunmaktır.

Hz, Ömer (R.a.) Müslüman olduktan sonra sürekli Rasûlüllah (sav)'in yanında bulunmuş, onu korumak için elinden gelen gayreti göstermiştir.

O, iman ettikten sonra müşriklere karşı çok sert davranmış ve dinini her ortamda, kimseden çekinmeden herkese meydan okuyarak savunmuştur.

İslâm tebliğinin yeni bir veçhe kazanması için Medine'ye hicret emrolunduğu zaman müsiümanlar Mekke'den gizlice Medine'ye hicret etmeye başladıklarında, Hz.Ömer, gizlenme ihtiyacı duymamıştı. Ömer (R.a), beraberinde yirmi arkadaşı olduğu halde Medine'ye doğru yola çıkmıştı. Hz. Ali (R.a) onun hicretini şu şekilde anlatmaktadır:

"Ömer'den başka gizlenmeden hicret eden hiç bir kimseyi bilmiyorum. O, hicrete hazırlandığında kılıcını kuşandı, yayını omuzuna taktı, eline oklarını aldı ve Kâ'be'ye gitti. Kureyş'in ileri gelenleri Kâ'be'nin avlusun­da oturmakta idiler. O, Kâ'be'yi yedi defa tavaf ettikten sonra, Makâm-ı İbrahim'de iki rek'at namaz kıldı. Halka halka oturan müşrikleri tek tek dolaştı ve onlara; "Kim anasını evladsız, çocuklarını yetim, karısını dul bırakmak istiyorsa şu vadinin arkasında bana gelip kavuşsun, beni takip etsin" dedi. Onlardan hiç biri onu engellemeye cesaret edeme­di.”[228] Bunun içindir ki İbn Mes'ud; "Hz. Ömer (R.a.)'ın hicreti, bir zaferdi” [229] demektedir.

Müslüman mukaddeslerini savunmak ve kimliğini net bir şekilde ibraz etmek için meydanlara inen insandır. Münkir ve müşriklere meydan oku­mak; ahmaklık değil, müslüman kimliği savunmaktır. Kendi müslüman kimliklerini ibraz etmeyip savunmayanlarda hayr yoktur. Çünkü İslâm; pısırıkların değil, kahramanların yoludur.

Hz.Ömer (R.a), Medine dönemi boyunca islâmm yücelişini etkileyen bütün olaylara aktif olarak iştirak etmiştir. Rasûlüllah (sav)'ın önemli kararlar alacağı zaman görüşlerine başvurduğu kimselerin başında Ömer (R.a) gelir. Onun ileri sürdüğü görüşler o kadar isabetliydi ki; bazı ayetler onun daha önce işaret ettiğine uygun olarak nazil oluyordu. Rasûlüllah (sav) onun bu durumunu şu sözüyle ifade etmekteydi:

"Allah, hakkı Ömer'in dili ve kalbi üzere kıldı.”[230]

İbn-i Mesud (R.a.) der ki: "Arap kabilelerinin ilmi, terazinin bir gö­züne, Ömer'in ilmi de, öteki gözüne konulsa, Ömer'in ilmi, ağır ba­sardı." [231] Rivayete göre: Fakihler, Hz. Ömer (R.a.)'in yanında çocuklar gibi kalırlar, o, onlara fıkhı ve ilmi ile üstün gelirdi. [232] Hz. Ömer (R.a.) hem barış ve hem de savaş insanıdır. Hz. Ömer (R.a), Bedir, Uhud, Hendek, Hayber vb. gazvelerin hepsine ve çok sayıda seriyyeye katılmış, bunların başında komutan olarak görev yapmıştır. Bunlardan biri Hicretin yedinci yılında Havazinliler'e karşı gönderilen seriyyedir.

Hz.Ömer (R.a), bütün meselelere karşı net ve tavizsiz tavır koymakla tanınır. Onun küfre karşı düşmanlığı; müşriklerin, İslama karşı olan sal­dırılarını hazmedememe konusundaki hassasiyeti; bazı kararlara şiddetle, karşı çıkmasına sebep olmuştur. Hudeybiye'de yapılan anlaşmanın müşrikler lehine görünen maddelerine karşı çıkışı bunlardan biridir. Ancak o, Rasûlün, Allahû Teâlâ'nın gösterdiği doğrultuda hareket etmek­ten başka bir şey yapmadığı uyarısı karşısında, hemen kendini toparlamış ve olayın iç gerçeğini kavramıştı.

Hudeybiye gününde Hz. Ömer b. Hattab (R.a.), Rasûlüllah (sav)'e ge­lerek:

"Ey Allah'ın Rasûlü! Biz hak üzere değil miyiz? Onlar da batıl üzere değil midirler? Rasûlüllah (sav):

"Evet, öyledir" diye buyurdu. Hz. Ömer (R.a.)

"Bizden ölenler cennette, onlardan ölenler cehennemde değil midir?" diye sordu. Rasûlüllah (sav):

"Evet" diye buyurdu. Bu sefer şöyle sordu:

"Peki, Allah bizimle onlar arasında hükmünü vermeden niçin di­nimiz hususunda aşağılık olan şartları kabul ediyor ve böylelikle geri dönüyoruz?" Rasûlüllah (sav) buyurdu:

"Ey Hattab'ın oğlu! Ben Allah'ın Rasûlüyüm. Allah ebediyyen beni sahibsiz bırakmaz." (Sehl b. Hunef devamla) dedi ki: Bunun üzerine Hz. Ömer (R.a.) öfkesinden duramayıp Ebû Bekir (R.a.)'e varıp sordu:

"Allah bizimle onlar arasında henüz hüküm vermemişken ne diye dinimiz hususunda bizi küçültecek şartları kabul ediyor ve öylelikle geri dönüyoruz?" Hz. Ebû Bekir (R.a.) de:

"Ey Hattab'ın oğlu, o Allah'ın Rasûlüdür. Allah onu asla sahipsiz bırakmaya­caktır." Bunun üzerine Rasûlüllah (sav)'e Fetih Suresi indi. [233]

Hz. Ömer (R.a.), bu telaşı, haşa Rasûlüllah (sav)'e itiraz etmekten değildir. Bu tamanen Hz. Ömer (R.a.)'in şahsında tebarüz eden iman öfkesindendir. Hz. Ömer (R.a.) mü'minlere karşı merhametli, kâfirlere karşı ise sert ve çetin idi.

Rasûlüllah (sav)'ın vefatının hemen peşinden ortaya çıkan karışıklığın Hz. Ebû Bekir'in halife seçilmesiyle yok edilmesinde Hz. Ömer (R.a.) büyük rol oynamıştır. Hz. Ebû Bekir'in kısa halifelik döneminde en büyük yardımcısı Hz. Ömer (R.a) olmuştur.

Müslümanların vazifelerinden birsi de, kendilerini Allah'ın şeriatiyle idare eden idarecilerine yardım etmektir. Allah yolunda Allah'ın emirleri­ni uygulayan idarecilere yardımcı olmak, sahabenin sünnetindendir.

Hz. Ebû Bekir (r.a) vefat edeceğini anladığında, Hz. Ömer'i kendisine halef tayin etmeyi düşünmüş ve bu düşüncesini açıklayarak bazı sahabe­lerle istişarelerde bulunmuştu. Herkes Ömer (R.a)'in fazilet ve üstün­lüğünü kabul etmekle beraber, onu bu iş için biraz sert mizaçlı buluyor­lardı. Hatta Talha (R.a) ve diğer bazı sahabeler ona;

"Rabbin seni Ömer'i halife tayin ettiğinden dolayı sorgularsa ona ne cevap vereceksin? Bilirsin ki Ömer oldukça sert bir kimsedir" demişlerdi. Hz. Ebû Bekir onlara;

"Derim ki: Allahım! Kullarının en iyisini onlara halife yaptım" karşılığını vermişti. Sonra da Hz. Osman'ı çağırarak bir kâğıda Hz. Ömer'i halife tayin ettiğini yazdırdı. Kâğıt katlanıp mühürlendikten sonra, Hz. Osman dışarı çıkarak insanlardan kâğıtta yazılı olan kimseye bey'at edilmesini istedi. Oradakilerin bey'at etmesiyle Hz. Ömer'in II. Raşid halife olarak iş başına gelişi gerçekleşmiş oldu.[234]

Dikkat edilirse, Hz. Ömer (R.a.) şûra yoluyla müslümanlara halife olmuştur. Müslümanların halifesi, şûra ile seçilir. Zorbalıkla müslümanların başına geçenler, müslümanlar için halife sayılmazlar.


 
[216] İbnül-Esîr, Üsdül-gâbe, Kahire 1970, IV,146.

[217] bk. a.g.e., 145.

[218] H. İbrahim Hasan, Tarihul-İslâm, Mısır 1979,1, 210.

[219] Suyûtî, Tarihul-Hulefa, Beyrut 1986, 123; Üsdül-gâbe, IV, 146.

[220] Buhari, 1/545-546.

[221] El- Kâmil Fi't Tarih Tercümesi/İbnü'l Esir, C:2, Sh:87, İst/1991.

[222] İbn Sa'd, Tabakatu'l Kübra, II, 268-269; Üsdül-gâbe, IV, 148-149; Suyûtî, Tarihu'l-Hulefa, Beyrut 1986, 124 vd.

[223] İbnul-Hacer el-Askalânî, el-isâbe fi Temyizi's-Sahabe, Bağdat t.y., II, 518; İbn Sa'd, aynı yer; Suyûtî, a.g.e., 125.

[224] İbnul-Hacer el-Askalânî, el-isâbe fi Temyîzi1 s-Sahabe, Bağdat t.y., II, 518; İbn Sa'd, aynı yer; Suyûtî, a.g.e., 125; İbn-i İshak; islam Tarihi/Mekke Dönemi/M. Asım Köksal.

[225] El- Kâmil Fi't Tarih Tercümesi/İbnü'l Esir, C:2, Sh:85-86, İst/1991.

[226] Suyûtî, a.g.e., 129.

[227] İslam Tarihi/Mekke Dönemi/M. Asım Köksal, Sh:284-285, İst/1983.

[228] Suyütî, a.g.e., 130; İbn-i Sa'd, Tabakat: Cl, Sh: 225-226.

[229] İbn Sa'd, aynı yer; Üsdül-gâbe, IV, 153.

[230] Üsdül-gâbe, IV, 151.

[231] Tabakalü'l Kübra/İbn-i Sa'd, C:2, Sh: 336; İstiâb/İbn-i Abdi Berr, C:3, Sh: 1149-1150.

[232] Tabakatü'l Kübra/İbn-'i Sa'd, C:2, Sh: 336.

[233] El- Camiu Li Ahkâmi'l Kur'an (imam Kurtubi) C: 16, Sh: 277-278, Mısır/ 1967.

[234] Üsdül-gâbe, IV, 168-199; İbn Sad, a.g.e., III, 274 vd.; Suyûtî a.g.e., 92-94.

Kevšer
Tue 25 August 2015, 03:36 am GMT +0200
Baba Adı: Hattab b. Nüfeyl b. Abdul Uzza

Anne Adı: Hanteme binti Haşim, b. Muğire, b. Abdullah, b. Ömer, b. Mahzun'dur. Hanteme Ebû Cehil'in amcası Haşim'in kızıdır. Hz. Ömer'in dayıları sayılırdı.

Doğum Tarihi Va Yeri: Takriben 588, 589, 583, Miladi diyenler varsa da doğru olan hesaplara göre: 584 M. olsa gerek. Mekke'de Fîl Vakasından (M. 571) 13 sene sonra doğmuştur.


Adalet mülkün temelidir. ömer bin hattab

 Arkadaş çokluğu,zamanın felaketlerine karşı bir destek ve yardımdır. ömer bin hattab

 Allah’a itaat eden büyük zatların sözlerine dikkat edin.Çünkü onlar tarafından gerçekler tecelli eder ve onu konuşurlar. ömer bin hattab

 Amellerin efdali,farzları yapıp haramlardan kaçınmak ve katında sâdık niyyetdir. ömer bin hattab

 Âhiret işlerinde zarar etmektense,dünyaya ait işlerde zarar ediniz.Böylesi sizin için daha hayırlıdır. ömer bin hattab

ceren
Tue 25 August 2015, 03:28 pm GMT +0200
Aleykümselam.Hz.Ömer ikinci halife olan ve peygamberimizin yolunda giden İslam yolunda çarpışan,hizmet eden ve Allaha sonsuz itaat etmiştir.Hz.Ömer adaleti ve öfkesi ile bilinirdi.Ahiretini kazanmak için dünyasını harcamayı bilmiş ve cennet ile müjdelenmiştir.Rabbim bizleri Hz.Ömerin yolunda giden kullardan eylesin bizleri inşallah..

Bilal2009
Mon 24 December 2018, 04:16 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Hz. Ömer o kadar adaletli yedi ki onun halifeliginde kuşlar kurtlar bile adaletten nasibini almıştır Rabbim paylaşım için razı olsun