saniyenur
Thu 2 August 2012, 06:48 am GMT +0200
Hz. Muhammed'in Mükemmel Şahsiyetinin Sosyal Düzeyde Yansımaları
Duhâ sûresinde Rasûlullah mükemmel kişiliğinin belirli yönlerini yoksul, yetim ve muhtaçlar lehine kullanıp hallerini düzeltmekle emrolunur:
"Sen bir yetim iken, Rabbin seni bulup da barındırmadı mı? Yol bilmez iken, seni doğru yola yöneltip iletmedi mi? Bir yoksul iken seni bulup da zengin etmedi mi? Öyleyse, sakın yetimi üzüp kahretme. İsteyip dileneni de azarlayıp çıkışma. Rabbinin nimetini ise, durmaksızın anlat." (93: 6-11).
Bu âyetlerde, Allah, Rasulü'ne verdiği üç nimeti zikretmekte ve ona üç görev yüklemektedir. İlk olarak, onun yetimliğinin çaresizliğini hafifletmesi karşılığında yetimlere şefkat ve tatlılıkla muamele etmesi söylenir. İkincisi, yoksulluğunun varlıkla değiştirilmesi minnetinden hareketle muhtaç ve dilencilere merhametli davranması tavsiye edilir. Üçüncüsü, yolunu şaşırmış iken ona rehberlik edip doğru yola iletmesine mukabil diğer insanları dosdoğru yola çağırıp kendine bahşedilen Allah'ın nimetlerini anlatması istenir. Böylece Rasûlullah, bir taraftan yetim ve yoksulların durumlarını ve refahlarını yükseltecek sosyal reformları ortaya koymakla, diğer taraftan, da ahlâkî eğitim vererek genelde insanların ahlaken iyileşmelerini sağlamakla emrolunur.
Rasûlullah tarafından ortaya konan mükemmel kişilik örneği, ardında bütün insanlığın yararlanması için hayatın çeşitli bölümlerinde davranış ölçüleri bırakmıştır.
1- Tebliğde Hareket Tarzı
Nah! sûresinde insanları İslâm inancına davet etmenin temel şekli bizlere sunulmuştur:
"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et..." (16: 125).
Rasûlullah insanları Allah'ın yoluna davet ederken Kur'ân'ın bu öğütünü büyük bir hikmetle yerine getirmiştir. Zikredilen bu Nebevi usulün insanlar üzerindeki etkisinin derecesini ve niteliğini biraz olsun aydınlatabilmek için bir misâle göz atalım. Bir şahıs Peygamber'e gelerek İslâm'ı kabul etmek için geldiğini, İslâm'ın bütün emirlerim yerine getireceğini, ancak zina alışkanlığını bırakamaması nedeniyle bu konuda kendisine izin verilmesini ister. Ashab-ı Kiram öfkelenir fakat Rasûlullah'ın huzurunda sessiz kalmayı yeğler. Nitekim bu teklifi sabır ve sükûnetle dinleyen müşfik ve merhametli Rasul, bu şahsa her hangi birinin kendi kızı veya kızkardeşi ile zinada bulunmasını hoş karşılayıp karşılamayacağını sorar. Şahsın cevabı olumsuz olur ve o kişiyi öldüreceğini ifade eder. bunun üzerine Rasul, bu şahsa her hangi birinin kızı veya kızkardeşi ile zina yapmak istediğinde, aynı duygulan hissetmesi ve aynı tavrın kendisine karşı alınmasını beklemesi gerektiğini söyler. Ardından, "Kendine yapılmasını arzu etmediğin şeyleri neden başkalarina karşı yapmak istersin?" diyerek aynı temayı vurgular. Peygamber'in bu mâkul sözlerini dinleyen şahıs hatasını anlar. Zihni yönden şahsı ikna eden Rasul onun kalbine yönelir ve onun için dua eder: "Rabbim! Onun günahlarını affet. Rabbim! Onun kalbini arındır. Rabbim! Onu zayıflıktan koru." Duadan sonra o şahıs, "Ey Allah'ın Rasulü! Şeytanî arzular kalbimden çıktı. Sana inanıyorum. Artık İslâm'ın bütün buyruklarını tüm kalbim ve ruhumla yerine getireceğim." der. Hadisin devamında bu şahsın çok samimi ve kendini vakfetmiş bir müslüman olduğu ve hayatının geri kalan bölümünde aleni bir günah işlemediği aktarılır.
2- Aclâletin Hâkim Olmasına Yönelik Hareket Tarzı
Rasûlullah bu konudaki hareket şeklini, Üsame b. Zeyd hırsızlık yapan Kureyşli bir kadın lehine aracılık etmek istediğinde şu şekilde açıklamıştır: "Allah'a yemin olsun ki, eğer kızım Fâtıma bile hırsızlık yapsa, onun da eli kesilir. Sizden Önceki kavimler zayıflan cezalandırıp, zengin ve nüfûuzluları salıverdikleri için helak edildiler." (Buhari ve Müslim).
3- Adlî Hareket Tarzı
Allah'ın konuyla ilgili ahkâmı arasında,
a- Allah'ın hükmüyle hükmetmeyenler fâsıklar, zâlimler ve kâfirlerdir;
b- Adaletin hâkim kılınması ancak şahitlerin hakkaniyetle şehadet etmeleri ve hakimin adalet ve ayırım gözetmeksizin karar vermesi ile mümkündür, çünkü bu ikiliden her hangi birinin haktan ayrılması adaleti boşa çıkaracaktır;
c- Hâkim ve şahitler bizzat kendilerinin, ana-baba ve yakınlarının çıkarlarının adaletin seyrine müdahalesine izin vermeyecek derecede dostluk ve düşmanlık duygularının üstüne çıkmalıdır, kaideleri de vardır.
4- Yöneticilerin Hareket Tarzı
İslâmî yönetim, yöneticilerin refahını değil halkına hizmeti gaye edinir.
5- Yüksek Mevkilere Yönelik Hareket Tarzı
Kişi, siyasî.nitelik taşıyan ve bizzat kendisi için oldukça yoğun bir imtihan olan yüksek resmî mevkileri arzu etmemelidir.
(İlgili konular 1982'de Pakistan'da düzenlenen Sîret Konferansı'nda Mevlana Sadreddin Rafaî tarafından sunulan "The Greatest Teacher" [En Büyük Öğretmen] adlı tebliğden alınmıştır).