- Hz. Ebu Bekirin Müşrikleri İslamiyete Davet Edişi

Adsense kodları


Hz. Ebu Bekirin Müşrikleri İslamiyete Davet Edişi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 29 January 2010, 02:51 pm GMT +0200
Hz. Ebu Bekir´in Mescid-i Haram´da Müşrikleri İslamiyete Davet Edişi

 Hz. Hamza´nın Müslüman olduğu günde idi[22] ki, Peygamberimiz (a.s.)ın yanında, o sıra da, toplu bir halde[23] otuzsekiz[24] veya otuzdokuz[25] sahabe bulunuyordu.

Hz. Ebu Bekir Peygamberimiz (a.s.)ın Müslümanlarla birlikte Mescid-i Haram´a gidip herke si İslâm iyete davet ve teşvik etmesi için ısrar ediyor, Peygamberimiz (a.s.) da "Ey Ebu Bekir! Biz henüz azız, bu işe yetmeyiz" buyuruyordu.

Hz. Ebu Bekir ısrar edip durunca, Peygamberimiz (a.s.) ashabıyla birlikte Dârül-Erkam´dan çıkıp Mescid-i Haram´a gitti.

Müslümanlardan her biri, Mescid-i Haram´da bulunan kendi kabilelerinden insanların yanlarına dağıldılar.

Peygamberimiz (a.s.) oturduğu sırada[26] Hz. Ebu Bekir ayağa kalkıp halkı Allah´a ve Resûlullaha inanmaya davet edince, müşrikler Hz. Ebu Bekirn[27] ve Müslümanların[28] üzerlerine yürüdüler.

Hz. Ebu Bekir´i[29] ve oradaki Müslümanları, Mescid-i Haram´ın her tarafında,[30] en şiddetli bir şekilde[31] dövmeye başladılar.[32]

Hele Hz. Ebu Bekir´i, fâsık Utbe b. Rebia, kamının üzerine çıkıp çiğnedi.

Yüzünü demir ayakkabı I arıyla tekmeledi, şişirdi.

Hz. Ebu Bekir´in yüzünde, bumu belirsiz oldu!

Kabilesi olan Teym oğulları gelip yetişince, müşrikler Hz. Ebu Bekir´den uzaklaştılar.

Teym oğulları Hz. Ebu Bekir´i baygın bir halde, bir örtünün içinde evine götürüp koydular. Kendisinin öleceğini sandılar.

Hemen geri dönüp Mescid-i Haram´a girdiler ve:

"Vallahi, Ebu Bekir ölecek olursa, biz de muhakkak Utbe b. Rebiayı öldürürüz!" dediler ve yine Hz. Ebu Bekir´in yanına döndüler.

Hz. Ebu Bekir ancak günün sonuna doğru kendine gelip konuşabilmiş ve:

"Resûlullah (a.s.) ne yapıyor? Ne haldedir?

Müşrikler ona dil uzatmaya ve hakaret etmeye başlamışlardı!" deyip durmuştu.[33]

Teym oğulları, Hz. Ebu Bekir´in yanından kalktılar ve ayrılırken, annesi Ümmü´l-Hayr´a:

"Birşey yemek veya içmek isteyip istemediğini kendisine bir sor bakalım?" dediler.

Evtenhalaşınca, annesi Ümmü´l-Hayr, Hz. Ebu Bekir´e:

"Birşey yesen, içsen!" deyip duruyor, Hz. Ebu Bekir ise:

"Resûlullah (a.s.) ne yapıyor? Ne haldedir?" diyordu.

Ümmü´l-Hayr:

"Vallahi, arkadaşın hakkında benim hiçbir bilgim yok!" dedi.

Hz. Ebu Bekir:

"Öyle ise, Ümmü Cemil binti Hattab´a git. Resûlullah´ı ondan sor" dedi.

Ümmü´l-Hayr, Ümmü Cemil´in yanına gitti, ve:

"Ebu Bekir senden Muhammed b. Abdullah´ı soruyor" dedi.

Ümmü Cemil:

"Ben ne Ebu Bekir´i, ne de Muhammed b. Abdullah´ı tanırım! İstiyorsan, seninle birlikte, oğlunun yanına kadar gideyim" dedi.

Ümmü´l-Hayr:

"Olur!" dedi.

İkisi birlikte, Hz. Ebu Bekir´in yanına geldiler.

Ümmü Cemil Hz. Ebu Bekir´i böyle, yerlere çalınmış, mahvolmuş bir halde bulunca, kendisini tuta-mayarak çığlık kopardı:

"Vallahi sana bunu yapan bir kavim muhakkak azgın ve sapkındır!

Ben, senin öcünü onlardan almasını, Allah´tan diler ve umarım!" dedi.

Hz. Ebu Bekir:

"Resûlullah (a.s.) ne yapıyor? Ne haldedir?" diye sordu.

Ümmü Cemil:

"Şu annen, onun hakkında söyleyeceğimi işitir!" dedi.

Hz. Ebu Bekir:

"Ondan sana hiçbir kötülük gelmez" dedi.

Bunun üzerine, Ümmü Cemil:

"Selâmettedir ve iyidir" dedi.

Hz. Ebu Bekir:

"Şimdi nerededir o?" diye sordu.

Ümmü Cemil:

"Erkam´ın evindedir" dedi.

Hz. Ebu Bekir:

"Allah´a andolsun ki, Resûlullah (a.s.)a gitmedikçe ne bir yiyecek tadarım, ne de bir içecek içerim!" dedi.

Ortalık sakinleşip halkevlerine çekilinceye kadar bekledikten sonra, annesi ve Ümmü Cemil, koltuk larına girerek Hz. Ebu Bekir´i Peygamberimiz (a.s.)ın yanına götürdüler.[34]

Hz. Ebu Bekir Peygamberimiz (a.s.)ı görür görmez, kendisini üzerine attı ve öptü.

Orada bulunan Müslümanlarda Hz. Ebu Bekir´e sarıldılar.[35]

Hz. Ebu Bekir´in hali Peygamberimiz (a.s.)ı son derecede rikkate getirdi.

Hz. Ebu Bekir:

"Babam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah!

O fâsık adamın yüzümü gözümü belirsiz etmesinden başka bir sıkıntım yok!" dedi.[36]



[22] Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 64, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. Diyarbekrî, c. 1, s. 294.

[23] Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 63, Diyarbekrî, c. 1 , s. 294, Halebî, c. 1, s. 475.

[24] Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 30, Halebî, c. 1, s. 475.

[25] Muhibbül-Taberî, c. 1, s. 63, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 31, Diyarbekrî, c. 1, s. 295.

[26] Muhibbül-Taberî, c. 1, s. 63, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 30, Diyartoekn, c. 1, s. 294, Halebî, c. 1 , s. 475.

[27] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 7, s. 326, Muhibbül-Taberî, c. 1 , s. 63, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 30, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 447, Diyarbekrî, c. 1 , s. 294, Halebî, c. 1, s. 475.

[28] Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 63, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 30, Diyarbekrî, c. 1, s. 294, Halebî, c. 1 , s. 475.

[29] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 7, s. 326, Muhibbül-Taberî, Rıyâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 63, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s.30, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 447, Diyarbekrî Hamis, c. 1, s. 294, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 475.

[30] Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 63, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 30, Diyarbekrî, c. 1, s. 294, Halebî, c. 1 , s. 475.

[31] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 7, s. 426, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 63, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 30, Diyarbekrî, c. 1, s. 294, Halebî, c. 1, s. 475.

[32] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 7, s. 326, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 63, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 30, İbn Hacer, c. 4, s. 447, Diyarbekrî,c. 1, s. 294, Halebî, c. 1, s. 475.

[33] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 7, s. 326. Muhibbüt-Taberî, c.1, s. 63, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 30, Diyarbekrî, c. 1, s. 294, Halebî, c.1,5.475.

[34] Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 63-64, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 30, Diyarbekrî, Hamis, c. 1 , s.294, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1 , s. 476.

[35] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 7, s. 326, Muhibbüt-Taberî, c.1, s. 64, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 30, Diyarbekrî, c. 1, s. 294, Halebî, c.1, s. 476.

[36] Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 64, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 30, Diyarbekrî, c. 1, s. 294, Halebî, c. 1 , s. 476.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/53-56.