- Hz. Ebu Bekir ve Hz. Nevfel

Adsense kodları


Hz. Ebu Bekir ve Hz. Nevfel

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
[Muhammed]
Sun 12 April 2015, 07:54 pm GMT +0200
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Nevfel

Sevgili Peygamberimiz bir gün Eshâb-ı kirâm ile sohbet ederken, “Şehîdliğin fazîletlerini” anlatıyorlardı.

 Şehîdlerin şefâ’ati hakkında buyurdu ki:

- Kıyâmet gününde şehîdler, mahşer yerine gelirlerken, orada bulunan Peygamberler ayağa kalkarlar.

 Onlar, çocukları, akrabâları ve dostlarından 70 bin kişiye şefâ’at ederler.

Bu sözleri işiten Hz. Nevfel, Resûlullah efendimizden, şehîd olmak için duâ istedi.

 Resûlullah efendimiz de duâ ettiler.

 Bir müddet sonra, muhârebeye çıkıldı.

Peygamber efendimiz de aralarında bulunuyordu.

 Bu muhârebe Hz. Nevfel’in duâsından sonraki ilk muhârebe idi.

 Ve bu muhârebede Hz. Nevfel şehîd düşerek, arzûsuna kavuştu.

Peygamber efendimiz ve Eshâbı, muhârebeden dönüyorlardı.

Karşılamaya gelenler arasında, Hz. Nevfel’in hanımı, çocukları ve yaşlı annesi vardı.

 Yaşlı annesi, “Gazânız mübârek olsun” dedikten sonra Resûlullaha, oğlunu sordu.

Peygamber efendimizin gözleri nemlendi.

Oğlunun şehîdlik haberini vermeye mübârek kalbi dayanamadı.

Elleriyle arkayı işâret edip, yoluna devam etti.

Hz. Nevfel’in annesi, Peygamber efendimizin hemen arkasından gelen, Allahın arslanı Hz. Ali’ye de aynı şekilde oğlunu sordu.

O da şehîdlik haberini veremeyip, arkayı işâret etti.

Yaşlı kadın daha sonra, Hz. Ömer’e ve Hz. Osman’a rastladı.

 Onlara da oğlunun durumunu sordu.

Onlar da cevap veremeyip Resûlullahın yaptığı gibi arkayı işâret ettiler.

 En son gelen Hz. Ebû Bekir idi.

Kadıncağız büyük bir ümitle sevgili Peygamberimizin azîz arkadaşına yaklaşarak aynı şeyleri sordu.

 Hz. Ebû Bekir kendi kendine düşündü:

 “Yâ Rabbî! Ne kadar zor bir durumdayım.

Eğer doğruyu söylersem, mahzûn kalbleri üzmüş olacağım.

Bunu yapmaktan sevgili Peygamberimiz çekindi.

O’na nasıl aykırı davranabilirim.

Sen bana öyle bir şey ilhâm et ki, bu gariplerin yüreği daha fazla yanmasın Allahım!”


 Yâ Allah!.. Yâ Nevfel!..

Daha sonra, Hz. Ebû Bekir, bütün kalbiyle:

 - Yâ Allah!.. Yâ Nevfel!.. diye bağırdı.

 İşte o sırada, yaydan fırlamış ok gibi bir atlı, yıldırım hızıyla yanlarına yetişerek dedi ki:

 - Buyur yâ Sıddîk, beni mi çağırdın?

Bu atlı, Hz. Nevfel’den başkası değildi.

Sonra, Cebrâil aleyhisselâm gelip, Peygamber efendimize şunları söyledi:

- Yâ Resûlallah! Hak teâlânın selâmı var.

 “Eğer Peygamberin mağara arkadaşı Sıddîk, bir kere daha (ALLAH) deseydi, yüceliğim hakkı için, bütün şehîdleri diriltirdim.

 Çünkü, Ebû Bekir, câhiliyye devrinde bile yalan söylememiştir” buyurdu.

Bu hâdiseden sonra, Hz. Nevfel senelerce yaşadı.

Nihâyet, “Yemâme” cenginde tekrar şehîdlik şerbetini içti.


ceren
Sun 12 April 2015, 08:44 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.

Haktan7/b
Tue 14 April 2015, 08:44 pm GMT +0200
Ve Aleyküm Selam .
Kıssa Çok Ama Çok Güzel . Paylaşım İçin Allah Razı Olsun .

Kevšer
Mon 5 October 2015, 04:35 am GMT +0200
    Ve Aleykümüsselăm. Paylaşım için Rabbim Razı olsun kardeşim . Güzel kıssaydı Rabbim hissemize düşeni almamızı nasip eylesin inşaAllah.

Bilal2009
Mon 5 October 2015, 06:59 am GMT +0200
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah, Şehitlik mertebesine yükselmek herkese nnasip olmaz.  Sehidlere nice ikramlar da vardır. Rabbim ( celle celaluhu ) bizlere hayırlı şekilde nasip eylesin.